Meloni’nin İtalya’sında kadınlar güvende hissetmiyor

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın güç kazanmasının ardından, kadın hakları üzerindeki tartışmaların alevlenmesi bekleniyor. Kadın cinayetlerinin önemli bir sorun olduğu İtalya’da, Meloni hükümetiyle birlikte kürtaj hakkı da yeniden tartışılmaya başlarken, Avrupa seçimleri sonrası bu konuda yeni gelişmelerin yaşanması muhtemel. Ni Uno Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyecek) feminist hareketinden Lucia Amorossi, İtalya’da kadın hakları üzerindeki politikaları anlattı.

Bu yıl 13-15 Haziran’da 'da düzenlenen G7 zirvesi sırasında ’nın aşırı sağcı Başbakanı Giorgia Meloni ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında “kürtaj” tartışması yaşandı.

Zirvenin sonuç taslağında, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili bölümde Meloni’nin talebi üzerine “kürtaj” kelimesi kullanılmadı.

Meloni, Macron'u kürtaj hakkı üzerinden seçim kampanyası yürütmekle suçlasa da İtalya’nın ilk kadın başbakanının liderlik ettiği hükümetin bu konuya zaten pek sıcak bakmadığı biliniyor.

Örneğin Meloni hükümeti nisan ayında aldığı bir kararla, kürtaj karşıtı grupların kürtaj kliniklerine girmelerine ve hamileliğini sonlandırmak isteyen kadınlara ulaşmalarına izin verdi.

Bu yolla, hamile kadınları ikna ederek onları “yanlış karardan” döndürmeyi amaçlıyorlar.

Meloni’nin, faşist diktatör Benito Mussolini’den ilham alan İtalya’nın Kardeşleri Partisi, haziran başında yapılan Parlamentosu seçimlerinde güç kazanan aşırı sağın en önemli bileşenlerinden.

Aşırı sağın, kürtaj meselesine yaklaşımı elbette kimse için sürpriz değil.

İtalya’da feministler, Meloni hükümetinin göreve gelmesinin ardından kadın haklarını yeniden sorgulamaya başladı. Kadın cinayetlerinin önemli bir sorun olduğu bu Avrupa ülkesinde, kadınlar kendilerini güvende hissedecek kadar desteklenmiyor.

GULIA CECCHETTIN CİNAYETİ

Geçtiğimiz yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nden bir gün önce yaşanan ve ülkede infial yaratan Gulia Cecchettin cinayeti, İtalya’daki patriyarkal sisteme karşı önemli bir farkındalık yarattı.

Üniversite mezuniyetine hazırlanan 22 yaşındaki Gulia, eski erkek arkadaşı tarafından öldürüldü.

Fail daha sonra Almanya’ya kaçtı ve orada polis tarafından yakalandı.

Ni uno menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyecek) feminist hareketinden Lucia Amorossi, bu cinayeti şöyle anlatıyor:

“İkisi de sıradan İtalyan öğrencilerdi. Orta sınıf insanlardı, mülteci ya da yoksul değillerdi. Filippo, Gulia’nın özgür ve kendi ayakları üzerinde duran biri olmasını kabul etmiyordu. Hatta kıskançtı da. Çünkü Gulia lisansını ondan önce alacaktı. 

Filippo daha geleneksel bir dinamik üretti; erkeğin daha önce iyi bir işe sahip olması gibi. 25 Kasım’da kadına şiddete karşı 250 bin civarında insan o gün sokağa çıktı. Çünkü kadın cinayetinden bir gün sonra Gulia’nın kızkardeşi ve babası, bu yaşadıklarını politize etmeye karar verdi. Bu olayı münferit bir olay olarak değil patriyarkal baskı, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet çerçevesinde değerlendirdiler. Televizyona çıktılar, basına konuştular. Ve çok fazla insan yürüyüşe geldi.”

İtalya’da kadın cinayetlerinin önemli bir sorun olduğunu söyleyen Lucia, yaklaşık 4 günde bir kadının öldürüldüğünü, bunun önceye göre daha az olduğunu ancak hala kamuoyunda bir problem olarak görüldüğünü belirtiyor.

“Birkaç yıl öncesine kadar medya da kadın cinayetlerine karşı problemli bir tavır takınıyordu” diyen Lucia, şu örnekleri veriyor:

“Mesela, ‘zavallı kadını öldüren vahşi bir adam olarak’ tasvir ediliyordu. Şimdi ise patriyarkal zulümden, cinsiyet temelli şiddetten bahsediyorlar. Hükümet nezdinde ise değişim için çok az şey yapıldı ve bu yalnızca Meloni’nin sorunu değil, önceki hükümetlerin de sorunu. Cinsiyete yönelik şiddete karşı kamusal merkezlerin kurulması için yatırım yapmıyorlar. Ya da okullarda cinsel veya duygusal eğitimler düzenlemiyorlar. 

Kadınlar toplumsal cinsiyet şiddetinin kurbanı oluyor çünkü yeterli sığınma evi yok. Örneğin kadınlar kocaları ya da eski kocaları tarafından öldürülüyor. 

Daha önce şiddeti polise, mahkemeye bildirmiş oluyorlar ancak çoğu aktif şekilde korunmuyor, yeterli olmuyor.”

Lucia, toplumsal cinsiyet eşitliğinin İtalya’da ne anlama geldiğini kavramak için kadın işçilerin maaşlarına da bakılması gerektiğini söylüyor ve “Çünkü kadınlara yönelik işler, en az ücret ödenen işler” diye ekliyor.

İNANÇLARI GEREKÇESİYLE KÜRTAJI REDDEDEBİLİYORLAR

İtalya’da kadınlar için diğer bir kritik mesele ise kürtaj. Lucia, İtalya’nın “çok Katolik bir ülke” olduğunu belirtiyor ve durumu şöyle açıklıyor:

“Yani temelde, doktorlar inançları nedeniyle kürtaj yapmayı reddedebilirler. ‘Ben bir Katoliğim, yapmak istemiyorum’ diyebilirler. Bu aslında bir bölünme uygulaması. Yasalar buna izin veriyor. Sorun şu ki, özellikle ülkenin en muhafazakar bölgelerinde, ama sadece kuzeyde değil güney bölgelerinde de kürtaj uygulamasının olmadığı bazı şehirler var. Bir diğer sorun da doktorların çoğunun, kamu sağlık hizmetlerinde kürtaj yapmayı reddederken, özel merkezlerde bunu yapmaları. Yani kadınlar para ödediğinde durum değişiyor.”

Bu durumun özel kliniklere ödeme yapacak parası olmayan kadınlar üzerinde olumsuz sonuçlar yarattığını ifade eden Lucia, siyasi tartışmalarda da kavramsal düzeyde bile kürtaj hakkının saldırı altında olduğuna işaret ederek şu hatırlatmayı yapıyor:

“2024’ün başlarında parlamentoda bir toplantı yapıldı ve Lega'dan bir milletvekili, kürtajın suç olduğunu söyledi. Bu nedenle, kürtaj yaptırmak isteyip istemediklerine karar vermelerinde kadınlara yardımcı olan merkezlere, halk merkezlerine fonları kesmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Ancak daha önce de söylediğim gibi Partido Democratico (Demokrat Parti) ve diğer daha solcu partilerin hükümeti de kürtaj hakkını korumak için yeterli işler yapmadı, Doktorların önemli bir oranı, kürtaj uygulamayı reddediyor. Kamu sağlık hizmetlerinin çoğu da özelleştirildi. Bu da tabii ki durumu kötüleştiriyor.”

EN ÇOK YOKSUL KADINLARI ETKİLİYOR

Lucia, sağlık hizmetlerinin kalitesinde kuzey ve güney İtalya arasında ciddi bir fark olduğunu ve kuzeyde kamu hastaneleri ile sağlık merkezlerinin sayıca fazla olduğunu, daha iyi işlediğini söylüyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Ve elbette halk sağlığına ayrılan finansmanla ilgili kesinti de kadınlar için, işçi sınıfı kadınları için, en çok da yoksul kadınlar ve ülkenin yoksul bölgeleri için olumsuz etkiler yaratıyor.”

YAZARA AİT DİĞER MAKALELER