Birleşmiş Milletler Kadın Örgütü, Gazze’deki kadınların haykırışlarını aktardı.
390 günden fazla bir süredir Gazze'deki insanlar, insansız hava araçlarının amansız uğultusu, silah sesleri ve İsrail bombalarının kulakları sağır eden gürültüsü altında yaşıyor.
Bir zamanlar kahkahaların yükseldiği sokaklarda şimdi ölüm ve yıkımın sessizliği yankılanıyor.
Bir yıl önce bir röportajda cesaretle konuşan Hayam, bunu en iyi şekilde ifade etti:
“Ertelenmiş cenazeler gibiyiz, giyinmiş ve ölmeye hazırız.”
Amal ise şunları söyledi:
Bugün ölüm bizi korkutmuyor. Bizi korkutan şey parçalara bölünerek ölmek, düzgün bir mezarımız olmadan.
Bir zamanlar umudun hayatın dokusuna işlendiği Cibaliye’nin gölgelerinde gökyüzü bir terör senfonisine dönüştü.
Şimdi Gazze'nin kuzeyinde, 49 yaşındaki anne Jihan Batah, Kemal Advan Hastanesi'ne sadece 100 metre uzaklıktaki evinden geriye kalanlarda oturuyor.
Hastanenin vurulduğu anı hatırlıyor. Vücut parçaları uçuşuyor, acı çığlıkları havayı deliyor.
Artık ağlayamayacak kadar yorgun ama fısıldarken sesi titriyor: Korku, açlık ve susuzluk içinde yaşıyoruz… Ve dünya izliyor.
Yine de kalıyorlar. Seçimden değil, zorunluluktan. Nereye gidebilirler ki? İsrailli keskin nişancıları, tankları geçerek mi?
Jihan, bunu deneyen bir aileyi tanıyor. Hepsi öldürüldü. Kızı erkenden gitmiş ama derme çatma çadırlar bile ne kavurucu güneşten ne de kışın yakıcı soğuğundan koruyabiliyor.
Aşırı kalabalık barınaklarda hastalık kol geziyor. Lağım suları sokaklara akıyor. Sığınak yok, sadece her köşede bekleyen ölüm var.
Evlerin toza dönüştüğü Beyt Lahiya'da meydana gelen katliamda 87 kişi hayatını kaybetti.
Binlercesi enkazın altında, görülmeden, duyulmadan yatıyor.
Dünya bunu görüyor. Tam 393 gündür izliyor. Ama hiçbir şey bunu durduramıyor.