Dünya tarihinde bazı depremler yüzeye çok yakın oluşu, can kaybı, hasar boyutunun büyüklüğü ve süreleri ile ön plana çıkıyor. Dünya tarihinde 8 dakikadan fazla süren depremler görülürken sarsıntıların tsunamiyi tetiklediği olaylar yaşanıyor. İşte dünya tarihinin en büyük depremleri.
JAPONYA
Japonya’da birçok deprem meydana geldi. 1985’deki kobe depremi bir milat oldu. Japonlar planlamaya önem verdi. Hem deprem öncesi hem de deprem sonrasında. Japonlar sürekli senaryolar bazında afetlere ve afet sonrasına hazırlık yapıyor. Buna çok ciddi bütçe ayırıyor. İkincisi, direnç/dayanıklılığı ülke genelinde ortak bir şekilde artırmaya çalışıyorlar. Zemin öylesine seçilmiyor. Binalar öylesine yapılmıyor. Merkez, yerel yönetimler, işletmeler, sanayi, ordu, toplumun her kademesi ulusal bir plan çerçevesinde bir araya geliyor.
Yani tek bir kurumun yetki ve sorumluluğu yok. Devlet- sivil inisiyatifler birlikte çalışıyor. Topyekun bir mücadele yani.
ŞİLİ
Şili Güney Amerika’nın en ucunda ince bir kıyı şeridinde. 1960’taki 9.5 şiddetindeki dev deprem ve 8.8 şiddetindeki 2010 depremden yerleşim ve inşaat standartlarını zorunlu hale getiriyor. Ama ciddi bir takip ve uygulama ile. Uzmanlara göre Şili’de bugün deprem standartının temel ilkelerinden biri, deprem sırasında binaların yıkılmaması, ağır hasar görmüş olsalar bile yaşamların garanti altına alınması. Bu nedenle daha sonraki depremler sınırlı hasarla sonuçlandı ve şili daha iyi bir toplum haline geldi. Uzmanlar henüz her şeyi çözmüş değiliz. Şöyle söylüyorlar: Unutulmayalım ki kuralların sağlamlığı, bunların uygulanması ve denetlenmesi temel ilke haline geldi. Ve toplum olarak bunlara doğru bir şekilde tepki verdik. Yani topluma da önemli görevler düşüyor.
MEKSİKA
Mart 2012'de Mexico City'i 7,4'lük bir deprem vurduğunda başkentliler hazırlıklıydı, can kaybı olmadı. 2014'te gerçekleşen 7,2'lik depremde yine kayıp yoktu. 2017'de, Mexico City, 7,1 şiddetindeki depremle sarsıldı. Bu, 1985'ten bu yana en çok can kaybı ve yıkıma yol açan deprem oldu. Tam 32 yıl sonra, aynı gün, hatta neredeyse aynı saatte gerçekleşen depremde sadece 40 bina yıkılmış ve sadece 370 kişi hayatını kaybetmişti. Yıkımın boyutları, 1985 ile kıyaslandığında oldukça sınırlıydı. Meksika, yaşadığı felaketten ders almışa benziyordu.
AFET YÖNETİMİ
Depreme hazırlıkda afet yönetimi artık farklı bir bilim dalı olarak öne çıkıyor. Çünkü afet yönetimi deprem sonrası değil deprem öncesinde de önemli bir rol oynuyor. Japonya gibi ülkeler deprem öncesi eğitime de çok önem veriyor. Toplum olarak bir seferberlik söz konus. Yani bitip tükenmeyen bir süreç. Yani deprem riski geçti önlemleri rafa kaldıralım anlayışı yok. Örneğin okullar çok sağlam yapılıyor. Sadece öğrencilerin hayatını kurtarmak için değil. Aynı zamanda okullar toplanma bölgesi, okullarda depolar oluşturuyor. Acil ihtiyaç depoları, jenaretorler yani deprem sonrası yaşam alanları. Benzer daha onlarca örnek var.
JAPONYA NE YAPIYOR?
-Japonya binaların projelendiren ve deprem performansının belirleyen hesaplamaları sadece kençikuşi adı verilen mimarlar yapabiliyor.
-İnşaat mühendisleri ise yollar, tüneller, barajlar gibi büyük altyapı projelerinde hesaplamalar yapsa da son sözü kençikuşi'ler söylüyor.
-Bina sahibi ve inşaatı yapacak olanlar inşaat standartları kanunu'na harfiyen uymak zorunda.
-İnşaatın başlamasıyla birlikte ise yapı denetimden sorumlu kişiler hiçbir şekilde müsamaha göstermiyor.
İNŞAAT YÖNETMELİK
Deprem konusundaki en önemli nokta inşaatların kurallara uygun yapılması ve binaların dayanıklılığı Binalar hayat kurtarıyor. Her ülkenin kendine göre stantardı var. Deprem kuşağındaki ülkelerin özel standartları var. Bunların delinmesine kesinlikle göz yumulmuyor. Vatandaş da bu yaklaşıma uymak zorunda kalıyor. Kimi ülkelede disiplinli bir yaklaşım söz konusu. Toplum buna uymuyorsa yasalarla bu zorla uygulanıyor. Ayrıca inşaat sürecindeki aktörler de sıkı denetimden geçiriliyor. Büyük sorumluluk yükleniyor. Örneği Japonya’da her önüne gelen inşaat yapamıyor, denetim gerçekleştiremiyor. Ya da Avrupa’da sürece dahil olan herkes eğitimden geçmek sertifika almak zorunda.
Türkiye tarihinin belki de dünya tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşadı. Deprem maalesef bir turnusol kağıdı gibi birçok eksik ve yanlışı ortaya çıkardı. Bedel çok ağır. Yıllardır deprem konusunda farklı açılardan uyarılarda bulunanlar, önlem alınması gerektiğini söyleyenler vardı. Uzmanlar bıkmadan usanmadan dünyadan örnekler verdiler. Ama olmadı. Ya da yeterli olmadı. Türkiye’de deprem ve inşaat konusunda yönetmeliklerin kötü olmadığını söyleyenlerin sayısı bir hayli fazla ama uygulamaya gelince olmadı. Göz yummalar, geçiştirmeler, çıkarılan aflar. Şimdi tüm bu süreci masaya yatırma ve ciddi bir ders çıkarma zamanı.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Türkiye bir deprem ülkesi. Dünyadaki riskli ülkelerin arasında. Bunu artık herkes biliyor. Depremin yıkımını, zeminden başlayarak inşaata oradan afet yönetimine kadar zararı en aza indiren uygulamalar var. Depremden kaçınmak zor. Bu bir realite. Belki de çok sıkı yasalar, merkezi ve yerel yönetimlerin değiştiremeyeceği yönetmelikler çıkarmak gerekiyor. Ama en başta yapılması gereken bilim insanlarına uzmanları dinlemek. Çünkü bilimsel yaklaşımla, doğru bir örgütlenme ve toplumsal bilinç ve sıkı yasalarla dünyada bunu başarabilen var. Türkiye’de de bunun gerçekleşmemesi için bir neden yok.
Japonya, Şili, Meksika örnekleri depreme karşı alınan önlemlerin başarılı olabileceğini gösteriyor. Türkiye’de bu konuda uzmanlaşmış , dünya örneklerini takip eden yüzlerce bilim insanı, inşaat ve afet uzmanı var. Tabii ki coğrafyalar değişebiliyor. Ama temel yaklaşımlardan faydalanmak gerekiyor. Hatta bu örneklerden daha ileride çözümler sunan dünya çapında bilim insanları da var Türkiye’de. Bu örnekler hepimiz için bir ders olmalı. Çünkü bu konuda harcanacak para ve enerji deprem sonrası meydana gelen yıkım ve zarardan daha az bir yekun tutuyor.
Dünyada deprem kuşağındaki ülkeler için bu doğal felaket bir beka meselesi. Yani kimi ülkeler için bir varoluş ya da yok oluş mücadelesi. Türkiye için de deprem riski bir beka meselesi olmalı. Çünkü, yaşananlar çok ağır. Hükümet, yerel yönetimler, sivil toplum bilim dünyası artık el ele vermek durumunda. Depremi önlemek mümkün değil. Ama insan kaybı ve maddi zararı önlemek mümkün. Bunun örnekleri var. Bazı şeyler yeniden yapılacaksa bunları dikkate almak zorundayız. Ama hepsinden önemlisi depremi bir beka meselesi olarak kabul etmek zorunlu gibi.