BRICS’in henüz tam olarak kurumsallaşmış değil. Hatta onu oluşturan ülkeler ekonomik/siyasi olarak abd ile ters düşmek istemiyorlar. Ama Amerikan egemenliğinin zayıflamaya başladığı bu süreçte ortaya çıkan boşluğu doldurmaya çalıştıkları da bir gerçek.
BRICS, küresel nüfusun yaklaşık yüzde 42'ini, ve küresel ticaretin yüzde 16'sını temsil eden beş büyük ülkeden oluşuyor. Grubun siyasi ve ekonomik ağırlığı, BRICS'e katılmaya hevesli yaklaşık 40 gelişmekte olan ülkeyi cezbetti. Kimi ülke ekonomik açıdan gruba katılmak isterken kimisi de sadece varolan ekonomik sisteme tepki gösterdiği için başvuruda bulunuyor. Kimisi de yeni bir arayışın sonuçlarını merak ediyor. YENİ ÜYE BAŞVURULARI
BRICS 5 ülke ile yola çıkmıştı. BRICS ülkeleri grubu, Arjantin, Mısır, İran, Etiyopya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan altı ülkeyi gruba katılmak üzere davet etme kararı aldı.
Bazı yorumculara göre güç dengesi Batı’dan, BRICS ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkelerin lehine doğru kayıyor. Oluşuma ilginin her geçen gün arttığı da ortada Türkiye batı dünyasını bir parçası olmasına rağmen dünyanın geldiği noktada ikili ve çoklu ilişkiler kurmaya özen gösteriyor. Bağlı bulunduğu ittifakla birlmiket hareket ediyor ancak farklı konularda özgün politikalarını uyguluyor. Bu açıdan BRICS'deki gelişmeleri de yakından takip ediyor.
TÜRKİYE
Gelişmekte olan ekonomilerin yaşadığı birçok sorun Türkiye açısından da geçerli. Türkiye gibi bir ülkenin bu grubun parçası olması kendi ekonomik ve dipolatik ilişkilerini çeşitlendirebilir. Ama MATO üyesi bir ve AB ile inişli çıkışlı da olsa ilişki içindeki bir Türkiye için ne kadar gerçekçi bilinmiyor. Ancak türiye brıc’i yakından takip ediyor. Burada alınan kararları izliyor ve ikili ilişkilerde ona göre pozisyon alabiliyor. Bu oluşumun kendi iç ticari ilişkisi önemli olmakla birlikte dünya piyasasında henüz büyüklük oluşturabilmiş değil.
Kimi yorumcular bu grubu dünyaya bir meydan okuma olarak değerlendiriyor. Özellikle Amerikan'ın öncülüğünü yaptığı batı eksenli ekonomik bir modele karşı çıkıyorlar. Ama yerine henüz net bir alternatif konmuş değil. Ayrıca Brezilya, Çin, Hindistan, Güney Afrika ve Rusya’dan oluşan bu grup net bir ayrımla batı karşıtı birliğin bir üyesi haline gelmeye istekli değil. Brezilya ve Güney Afrika’nın bölünmüş bir dünya istemediğini söyleniyor. Batı karşıtlığı kendi adına yeni bir sistems için beklenen bir çıkış olamaz diyorlar. Ayrıca bu durumun güvenlikleri açısından iyi bir adım olmayacağını biliyorlar.
YENİ BİR SİSTEM Mİ KURULUYOR?
21. yüzyılda küresel egemenlik açısından Amerika zayıflasa da gücü hala devam ediyor. Özellikle son yıllarda Washington’ın izlediği korumacı politikalar küresel sistemden izolasyon sürecini hızlandırmakta. Bu süreçte Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Türkiye, Meksika ve Endonezya gibi ülkelerin jeopolitik konumları, yükselen ekonomik ve siyasi güçleriyle dikkat çekmekt. BRICS, üyeleri arasında büyük anlaşmazlıklar yaşasa da ticaret, finans, iklim değişikliği ve enerji güvenliği gibi kritik konularda işbirliği yapabiliyorlar. Bu yapının, dinamiz ve inandırıcılığı yeni bir küresel düzen konusunda başaralı olabilir mi, bilinmiyor. Bir tepki olarak ortaya çıkan grup arayışlarını sürüdürken henüz net bir ekonomik ve siyasi program sunabilmiş değil. Ama buna rağmen giderek bir cazibe merkezi olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak sorunları gündeme taşımadan BRICS ülkeleri 11 toplantı gerçekleştirebilmiştir. G20’nin aksine bu toplantılardan “kalkınma bankası” gibi somut adımlarda çıkmaktadır. Sahip oldukları kaynaklar ve halihazırdaki durumları ciddi bir potansiyel taşıdıklarını göstermektedir. Fakat BRICS batı kapitalizminde oyuk açmış büyük kaçış olacak mı bunu zaman gösterecek....