Dilek Doğan davasında savcı mütalaasını açıkladı

Sarıyer'de terör örgütü DHKP/C'ye yönelik operasyon sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Dilek Doğan'ın ölümüne ilişkin polis memuru Y.M'nin yargılandığı davada mütalaasını açıklayan savcılık, bu kişinin "taksirle öldürme" suçundan 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmesini talep etti.

Dilek Doğan davasında savcı mütalaasını açıkladı

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde güvenlik gerekçesiyle kapalı yapılmasına karar verilen altıncı duruşmaya, sanık polis memuru Y.M. katılmadı. Maktul Dilek Doğan'ın annesi Aysel Doğan, babası Metin Doğan ile ağabeyleri Mehmet ve Emrah Doğan'ın da hazır bulunduğu duruşmada müdahil aileyi 48 avukat temsil etti. Kapalılık kararı olması nedeniyle duruşmaya gazeteciler ve izleyiciler alınmadı.

Duruşmada, celse arasında sonradan olaya ilişkin elde edilen görüntülerin çözümüne ilişkin bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu belirtilerek, bir kısım görüntüye ulaşılamayan CD’lerin çözümüyle ilgili Jandarma Kriminal Başkanlığı'ndan mahkemeye sunulan cevabi yazıya göre, "görüntüye ulaşılamayan CD'lerin diğer CD'lerin imajı olduğuna dair rapor tanzim edildiği" dile getirildi.

"KAPALILIK" KARARINA DEVAM EDİLDİ

Söz alan müdahil avukatlarından İbrahim Ergün, daha önce alınan kapalılık kararı koşullarının devam etmediği kanaatinde olduklarını belirterek, mahkemenin kapalılık kararının kaldırılmasına ve bu talebin yerine getirilmemesi halinde Milletvekili Barış Yarkadaş ve maktul yakınları ile sivil kurum temsilcilerinin duruşmaya alınmasına karar verilmesini talep etti.

Bu talebi değerlendiren mahkeme heyeti, koşulların devam ettiğini belirterek kapalılık kararının devamına, güvenliği tehdit etmeyeceği gerekçesiyle Barış Yarkadaş’ın duruşma salonuna alınmasına karar verdi.

Duruşmada beyanı sorulan maktul Dilek Doğan'ın ağabeyi Emrah Doğan'ın da suçtan zarar görme ihtimaline binaen müdahilliğine karar verildi.

SAVCININ MÜTALAASI

Duruşmada esasa ilişkin görüşü sorulan İstanbul Cumhuriyet Savcısı hazırladığı mütalaayı mahkeme heyetine sundu.

Mütalaada, hakkında, "ihmali davranışla Dilek Doğan'ı kasten öldürme" suçundan cezalandırılması istemiyle dava açılan sanık Y.M'nin, suç tarihi itibariyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak, grup amiri sıfatıyla görev yaptığı ve eylem nedeniyle hayatını kaybeden Dilek Doğan'ın ise eylemin geçtiği belirtilen yerde ailesiyle birlikte oturan bir şahıs olduğu ifade edildi.

Evde yapılan adli aramada görev yapan sanığın işi gereği üzerinde bulunan ateşli silahtan çıkan bir adet mermi çekirdeğinin vücuduna isabet etmesi sonucu Dilek Doğan'ın hayatını kaybetmesi nedeniyle sanığın, "ihmali davranışla kasten adam öldürme" ve "görevi gereği elinde bulundurduğu araç gereçleri bir suçun işlenmesi sırasında kullanma" suçundan yargılandığı hatırlatılan mütalaada, 18 Ekim 2015'te yaralanan Dilek Doğan'ın hastaneye kaldırıldığı, yoğun bakımda tedavi gördüğü ancak tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 25 Ekim 2015'te hayatını kaybettiği dile getirildi.

"SANIĞIN ÜZERİNDEKİ SİLAHIN ATEŞLENDİĞİ KONUSUNDA TEREDDÜT YOK"

Alınan raporlara göre Doğan'ın vücuduna bir adet ateşli silah mermi çekirdeğinin isabet ettiği ve ölümün bu nedenle meydana geldiği hatırlatılan mütalaada, "Kullanılan ateşli silahın MP5 diye tabir edilen 9 milimetre çaplı tek ve seri olarak atış yapabilen makineli tabanca olduğu, elde edilen mermi çekirdeği parçasından yapılan kriminal incelemede nitelikleri belirtilen silahtan atıldığının tespit edildiği, söz konusu silahın arama öncesinde sanığın görevi gereği üzerinde olduğu ve ateşlendiği hususunda herhangi bir tereddüdün olmadığı, bu nedenle atış sonrasında alınan el swap örneklerinde atış artıklarına rastlanılmamasının kayda değer olmadığı anlaşılmıştır." denildi.

Sanığın hukuki durumunun tayininde esaslı olan temel unsurun, ölüme neden olan silahın ateş almasında sanığın kasten veya ihmali davranışla ya da taksir düzeyinde de olsa hareketinin olup olmadığının tespiti olduğu açıklanan mütalaada, yapılan adli arama sırasında, sanık dışında görevli bir polis memuru tarafından emniyet müdürlüğüne ait kamerayla delil tespiti amacıyla çekim yapıldığı, ancak patlamanın gerçekleştiği kısımda anlık olsa da görüntünün olmadığı ifade edildi.

"KİMSE SİLAHIN PATLAMA ANINDA TARAFLARI GÖRMEDİ"

Silahın ateşlendiği yerin farklı bir bölüm olması nedeniyle o anki durumunun kameraya yansımadığı, patlama sesiyle birlikte kameranın patlamanın geldiği yere döndüğü ve bu anın da ölenin yere doğru düşmesine denk geldiği kaydedilen mütalaada, soruşturma aşamasında kameradaki görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığı ve 'müdahil avukatlarınca görüntülerin kısmen değiştirildiği, oynama yapıldığı, delillerin karartıldığı' iddiaları nedeniyle emniyet dışındaki uzmanlarca yeniden yapılan görüntü incelemesinde, görüntülerde herhangi bir oynama olmadığının belirlendiği dile getirildi.

İddianameye konu 2 görüntüde de çıkarılma işleminin yapılmadığının tespit edildiği belirtilen mütalaada, "En son alınan görüntüler üzerindeki bilirkişi raporundaki tespitlerin, eylemin nitelendirilmesinde esaslı unsur olmadığı, görüntüler itibariyle silahın ateş anına dair bulgu bulunmadığı, ancak patlama sesinden sonra yönelen görüntülere göre patlamadan hemen sonra şahsın yere doğru düştüğünün anlaşıldığı için, bu durum karşısında, eylem sırasında hazır bulunan sanık, müdahiller ve sanıkla birlikte görev yapan tanık polis memurlarının, konumları da gözetilerek beyanlarının irdelenmesi gerekir." açıklaması yer buldu.

"NORMAL ADLİ ARAMA YÖNTEMİ UYGULANMADI"

Mütalaada, sanık polis memurunun belirtilen yere adli arama yapılmasında aramayı bizzat yapacak kişiler arasında ve doğrudan görevli olmadığı da aktarılarak, arama konusunu oluşturan eylemin niteliği gereği, arama öncesinde veya arama sırasında sanığın amiri olduğu özel harekat polis ekibindekilerin görev icabı, kendilerine has resmi giyim ve teçhizatla güvenlik önlemi aldıkları ifade edildi.

Aslında normal şartlar altında yapılan adli aramalarda böyle bir yöntemin uygulanmadığı belirtilen mütalaada, şu değerlendirme yapıldı:

"Ancak ölenin oturduğu ilçede bulunan ve aramaya gerekçe gösterilen Amerika Başkonsolosluğuna eylem tarihinden yaklaşık 2 ay kadar önce, 2 kadın tarafından saldırı yapılması nedeniyle çıkan silahlı çatışma sonucunda saldırıya katılan bir kadının yakalandığı, diğer kadının ise kimlik bilgileri ile adına hareket ettiği bildirilen örgütün tespit edildiği, bu kapsamda yapılan çalışmalarda aynı şahsın politik bir hedefe karşı benzer bir eylem arayışı içerisinde olduğuna dair bilgi edinildiği, bunun önlenmesi ve şahsın yakalanması amacıyla birden fazla yerde arama faaliyetinin gerçekleştirildiği, ancak şahsın yakalanamadığı, benzer terör eylemleri hazırlıkları bilgisinin güvenlik makamlarınca edinildiği, dolayısıyla güvenlik güçleri ve toplumsal bakış yönünden hassas ve riskli dönemden geçilmesi nedeniyle örnek olarak eylemden 1 hafta öncesinde başka kişi ya da örgütlerce gerçekleşme ihtimali olan 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara'da yapılan mitingde gerçekleşen saldırı sonucunda yüzden fazla vatandaşın yaşamını kaybettiği belirtilen ve kısmen gerçekleşen, devamının gelmesi de kuvvetle muhtemel saldırıların önlenmesi ve gerçekleşen saldırı şüphelisinin saklanma ihtimali olan yerde yakalanması, delil elde edilmesi amacıyla bir gün öncesinde emniyet müdürlüğü bilgilerince ilgili nöbetçi cumhuriyet savcısından, yasa uyarınca soruşturma nedeniyle, gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında arama izni alındığı, bu karar gereğince bilinen adrese polis memurlarının biri zırhlı 4 sivil araçla gittikleri, sanığın da dahil olduğu özel harekat şube müdürlüğünde görevli 5 polis memurunun yapılacak işin niteliği ve önemi dolasıyla oluşturulan operasyona birlik ekibinin öncelikle gittiği tespit edilmiştir."

Yapılan arama ve olayın nasıl gerçekleştiğinin anlatıldığı mütalaada, bilirkişi raporlarına göre konuşmaların bitiminde ne olduğu tespit edilemeyen bir patırtı sesinin geldiği ve Dilek Doğan'ın ''ya napıyon'' dediği anda, 1 saniye içinde silahın ateş aldığının duyulduğu ifade edildi.

Mütalaada, tüm bu bilgiler ışığında nitelikli ve silahlı çatışma çıkabileceği öngörülen bir konuda sanığın öncesinde ve teçhizatlı ekiple suça konu yere gidip gerekli kontrolleri yaptığı belirtilerek, öngörüler itibariyle riskli olmadığı veya riskin az olduğu düşüncesiyle adli aramaya başlandığı dile getirildi.

"SANIĞIN KASTEN EYLEME GEÇMESİNİ GEREKTİREN BİR NEDEN YOK"

Arama sırasında ev sahibi müdahiller ile görevli polis memurlarının amiri konumunda bulunan sanık arasında aramanın şekli ve gereksizliği nedeniyle tartışma çıktığı ifade edilen mütalaada, "Silahın da ikaza rağmen sanığa yaklaşılması, kısmen fiziksel temas sağlanmasıyla oluşan arbede sırasında patlayarak bir el ateş aldığı, silahın basit bir temasla patlamasının öncesinde ateşe hazır konumda olduğunu gösterdiği, açıklanan işin niteliği, sanığın görev ve konumu gereği çatışma çıkma riskiyle sair hususlardan dolayı ilk başta silahı ateşe hazır konuma almasının makul sayılacağı ancak gerekli kontrollerin yapıldığı bir sonraki ekibin aramaya başlayabileceği kararlaştırıldığına göre riskin önemli ölçüde azaldığının sanıkça da değerlendirildiği anlaşılmıştır." denildi.

Mütalaada, sanığın silahı ateşe hazır konumdan alabileceği ancak çıkan tartışma ve arama ortamı nedeniyle bunu gerçekleştiremediğine yer verilerek, çıkan arbedede silahın bilinmeyen ancak anlatımlar itibariyle basit bir temasla ateş aldığı kaydedildi.

Çıkan merminin yakında bulunan ve arama öncesinde uyanan ve taraflara göre daha çok tartışmanın dışında kalan Dilek Doğan'a isabet ederek ölümüne neden olduğu vurgulanan mütalaada, bu şekilde gerçekleşen eylemin "neticesi öngörülemeyerek gerçekleştirilmesi olarak tanımlanan taksir" kapsamında kaldığı anlatıldı.

"TAKSİRLE ÖLDÜRME"DEN 6 YILA KADAR HAPİS CEZASI TALEBİ

Mütalaada, öncesinde taraflar arasında husumete neden olacak herhangi bir tespitin olmadığına dikkat çekilerek, sanığın kasten eyleme geçmesini gerektiren bir nedeninin olmadığı da belirtildi.

Dilek Doğan’ın ölümüne neden olan eylemin taksirli hareket sonucu gerçekleştiği kanaatine ulaşıldığı ve "kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma" suçuna ilişkin koşullarının oluşmadığı belirtilen mütalaada, Doğan’ın ölümüne neden olan eylemin taksirli hareket sonucu gerçekleştiği kanaatine ulaşılması nedeniyle sanığın, "taksirle öldürme" suçundan 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık avukatına mütalaaya karşı savunmasını vermek üzere süre vererek duruşmayı 17 Mart’a erteledi.

AÇIKLAMA VE GÖZALTI

Duruşmadan sonra davanın müdahilleri avukatlarıyla beraber Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde açıklama yaptı. Dilek Doğan’ın annesi Aysel Doğan, "Hiç ümidim yok. Avukatlar çok güzel konuştular, görüntüleri gösterdiler ama o hakimlerden savcılardan hiçbir şey çıkmaz. Resmen sanığı koruyorlar. Kızımı hiçe saydılar." dedi.

Ailenin avukatlarından Oya Aslan da, savcının olası kastın dahi gerçekleşmediğini, olayın taksirle gerçekleştiğini mütalaa ettiğini belirterek, "Taksir 2 yıl ile 6 yıl arasında bir cezayı öngörüyor. Verilen mütalaanın dosyaya ve mevcut duruma uygun olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz. Gelecek hafta görülecek duruşmada karar çıkacak." diye konuştu.

Bu arada, basın açıklamasının ardından, duruşmaya ve açıklamaya katılan Dilek Doğan'ın ağabeyi Emrah Doğan'ın, başka bir soruşturma dosyasından araması bulunduğu gerekçesiyle, adliyedeki metrobüs durağının yakınında gözaltına alındığı öğrenildi.

SÜREÇ

Dilek Doğan, terör örgütü DHKP/C'nin geçen yıl 10 Ağustos'ta ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğuna yönelik saldırısının firari şüphelisi H.R.K'nin yakalanabilmesi ve muhtemel başka bir silahlı eyleminin önlenebilmesi amacıyla 18 Ekim'de Sarıyer'de düzenlenen operasyon sırasında yaralanmıştı. Polis kurşunuyla yaralandığı belirtilen ve hastanede tedavi altına alınan Doğan, 7 gün sonra hayatını kaybetmişti.

Doğan'ın ölümüne ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında, operasyona katılan polis memuru Y.M'nin ifadesi alınmış ve şüpheli, tutuklanması istemiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmişti. Hakimlik, polis memurunun adli kontrolle serbest bırakılmasına karar vermişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Dilek Doğan'ın ölümüne neden olduğu öne sürülen polis memuru Y.M'nin, "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" ile "kamu görevlisine ait araç ve gereçleri suçta kullanmak'' suçlarından 20 yıldan 26,5 yıla kadar hapis cezası alması talep ediliyor.

Öne Çıkan Video

Sayfa Yükleniyor...