Boğaziçi Üniversitesi’nde 25 ülkeden 50’yi aşkın çevirmen ile dünyanın sayılı yayınevlerinin yönetici ve editörlerinin katıldığı ‘Çevirmenleri ve Yayıncılarıyla II. Uluslararası Türk Edebiyatı Sempozyumu’nda Yaşar Kemal ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın konuşmaları gündem oluşturdu.
Sempozyumun Onur Konuğu olan ve açılışta yaptığı konuşmada Türkiye’de kötü bir yönetim olduğunu söyleyen Yaşar Kemal, Kürt sorunuyla ilgili barış çağrısında bulundu ve Kürt meselesini yazacağını açıkladı.
Yaşar Kemal şunları söyledi:
"Ülkemizi tanıtacak edebiyattır. Önceki hükümetler bunu akıl edemedi ve yazarlara düşmanlık yaptı. İnşallah bunlar da dostluk yapar. Burada benim eski bir arkadaşım var. Kültür Bakanı yaptılar onu, şaşırdım, ona da söyledim ben; 'N'aptın sen?' diye.
"Şimdilik bazı şeyler iyiye doğru gidiyor ama Türkiye’de barış yok. Barış var diyorlar, Bakan arkadaşım da diyor. Ama 30 yıldır Türkiye’nin belası bir savaş var. Hiçbir ülke bu kadar korkunç bir şeye uğramamalı; Türkiye uğradı. Kardeş kardeşi öldürüyor. Ve hiçbir zaman da 'Bu adam ne istiyor' denmedi. 'Niye bu dağlarda ölüyor, öldürüyor' denmedi. Bazıları bunun tadına varmak istiyor, aleyhte konuşmak istiyor.
‘KÜRT MESELESİNİ YAZACAĞIM’
"Bu Kürt meselesini yakında yazacağım. Yazdım da zaten. Mahkum de ettiler beni. Barış isteyen bir adam mahkum edilir mi? 1 yıl 5 ay üzerine, 5 yıl da Kürt meselesini yazdığım için mahkum ettiler beni. Olamaz böyle bir şey!
‘BUNLARI KARA DEFTERLER YAZACAK’
"Kötü bir yönetim var Türkiye’de. İnşallah kendilerini iyi yönetim olarak gösterirler. Kara defterler yazacak bunlar için, kara defterler... Tarihe almayacaklar bunu. Özel olarak kara defterler dolacak. Bir milleti belaya uğrattılar. Öyle olacak, adları anılmayacak bunların. Kara defterler, açıldığında bunlar olacak içinde. Hiçkimse bunları adamdan saymayacak. Zaman öyle gelecek.
"Ben evliya değilim ama her şey böyle gösteriyor, tarih böyle gösteriyor. Tez ve tez barış olmalı burada. Ben bir yazarım. Mahkum ettiler beni. Gene de mahkum ederler. Arkasından gene söyledim. İstediğini yapsınlar."
‘BANA KAHRAMAN DEMEYİN, DEĞİLİM’
Mahkum olduğum zaman akademide üyeydim. Sonra Cumhurbaşkanı oldu bir adam; 'Yaşar Kemal bir kahramandır' dedi. Ben çıktım kürsüye. 'Ben kahraman değilim' dedim. 'Kahraman olmak istemem' dedim. 'Dünyada bir tek kelimeden nefret ediyorum. Ne arkadaşlarıma ne dostlarıma nefret ettiğim bir şeyi söyleyeceğim. Nefret kelimesini hiçbir zaman söylemedim' dedim. Ama kahramanlardan kahramanlıklardan da nefret ederim. Bu yalan bir şeydi. Elbette kahramanlar vardır. Ama o kahramanlar bilmediğimiz kahramanlardır. Kendilerini göstermeyen kahramanlardır. Çalışan kahramanlardır, güzel insanlardır onlar. Ve onlara kahraman denmez. Kahraman dedikleriniz sayılı insanlardır. Bana kahraman demesinler, hiçbir şey demesinler. Sadece insanları sevmek olsun işleri."
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Yaşar Kemal'in konuşması üzerine NTV'ye şu açıklamayı yaptı:
‘GEÇMİŞTE BASKICI DAVRANIŞLAR OLDU’
"Türkiye’de, benim kastettiğim, 1400’de Timur’un istilasından sonra Anadolu topraklarında 1918 ve 1922 tarihleri arasında bir savaş yaşandı. Ondan sonra ne istila gördük, ne düşman gördük, ne işgal gördük. Anadolu topraklarında esas itibariyle beş yüz yıldan beri barış var. Son çeyrek yüzyılda ne yazık ki bir talihsizlik yaşıyoruz. Bir terör olgusuyla karşı karşıyayız. Bu alanda geçmiş yıllarda itiraf etmek gerekir ki, özellikle 12 Eylül yönetimini kastediyorum, bu yanlışları, bu yanlışa sürüklenişi kışkırtan olumsuz davranışlar, idari yanlışlar ve baskıcı davranışlar oldu. Ama şimdi biz Türkiye Cumhuriyeti’nin işbaşında olan Hükümeti olarak, geçmişte kim ne yapmış olursa olsun, bütün yanlışların üzerine sünger çekmek ve Türkiye’de barışı, bütün insanların mutlu olacağı ortamı yeniden tesis etmek istiyoruz. Bu çerçevede tabii terörden medet ummaktan herkesin vazgeçmesi gerekiyor.
HERKES BARIŞ ELİNİ TUTMALI
"Türkiye'de barış olduğu zaman Türkiye doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle Hakkari’sinden Edirnesi’ne kadar bu gelişmenin nimetlerini paylaşacak. Ben kültür ve turizm bakanıyım. Mesela doğu ve güneydoğunun inanılmaz bir turist potansiyeli var ama bunu terör yüzünden devreye sokamıyoruz. Bunun ıstırabını yaşıyoruz. Halbuki terör olmasa biz orada turizm potansiyelini başka coğrafyalar gibi ayağa kaldırabilsek, binlerce onbinlerce gencimiz iş bulabilecek. Ekmek büyüyecek, adalet büyüyecek, özgürlük büyüyecek. O yüzden barış çağrısı çok haklı bir çağrıdır. Biz elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz ama herkesin de barış için uzattığımız eli aynı içtenlikle tutması gerekiyor.
‘FAŞİST YAKLAŞIMLARIN ESERİ’
"Yaşar Kemaller, Orhan Kemaller, Nazım Hikmetler, Necip Fazıllar, ülkenin sağlı sollu bir dolu düşünen insanı, geçmiş yıllarda ne yazık ki düşünceleri yüzünden ve düşüncelerini ifade etme gayretleri yüzünden ağır bedeller ödediler. Bu bir ilkel dönemin, eskimiş kafanın, dar kalıpçı faşizan yaklaşımların sonuçlarıydı. Ne yazık ki Türkiye’de farklı isim ve rejimler altında benzer yönetimler hep sergilenegeldi. Türkiye’yi çağdaş demokrasinin temelleriyle buluşturmak, kavuşturmak ve gerçekten bu konuda özgürcülüğün yaşandığı, çoğulculuğun yaşandığı bir ülke haline getirmek istiyoruz. O yüzden artık edebiyatımızda, sanatımızda yasaklar olmasın, engeller olmasın, insanlar düşünceleri yüzünden suçlanmasın istiyoruz.
‘FEVERANINA KATILIYORUM’
"Yaşar Kemal’i ben onyıllardır biliyorum. Yaşadıklarını da biliyorum, yazdıklarını da biliyorum. O yüzden feveran etmesine de çok katılıyorum. 1996 yılında aldığı bir cezadan söz ediyor, bunların hepsini biliyorum ama bundan sonra ülkemizde ne Yaşar Kemaller'in, ne diğer yazarların, düşünürün, düşüncelerinden ötürü ceza göreceği bir ortama kavuşmak için elimizden geleni yaptığımızı söylemek istiyorum."
Sempozyumun Onur Konuğu olan ve açılışta yaptığı konuşmada Türkiye’de kötü bir yönetim olduğunu söyleyen Yaşar Kemal, Kürt sorunuyla ilgili barış çağrısında bulundu ve Kürt meselesini yazacağını açıkladı.
Yaşar Kemal şunları söyledi:
"Ülkemizi tanıtacak edebiyattır. Önceki hükümetler bunu akıl edemedi ve yazarlara düşmanlık yaptı. İnşallah bunlar da dostluk yapar. Burada benim eski bir arkadaşım var. Kültür Bakanı yaptılar onu, şaşırdım, ona da söyledim ben; 'N'aptın sen?' diye.
"Şimdilik bazı şeyler iyiye doğru gidiyor ama Türkiye’de barış yok. Barış var diyorlar, Bakan arkadaşım da diyor. Ama 30 yıldır Türkiye’nin belası bir savaş var. Hiçbir ülke bu kadar korkunç bir şeye uğramamalı; Türkiye uğradı. Kardeş kardeşi öldürüyor. Ve hiçbir zaman da 'Bu adam ne istiyor' denmedi. 'Niye bu dağlarda ölüyor, öldürüyor' denmedi. Bazıları bunun tadına varmak istiyor, aleyhte konuşmak istiyor.
‘KÜRT MESELESİNİ YAZACAĞIM’
"Bu Kürt meselesini yakında yazacağım. Yazdım da zaten. Mahkum de ettiler beni. Barış isteyen bir adam mahkum edilir mi? 1 yıl 5 ay üzerine, 5 yıl da Kürt meselesini yazdığım için mahkum ettiler beni. Olamaz böyle bir şey!
‘BUNLARI KARA DEFTERLER YAZACAK’
"Kötü bir yönetim var Türkiye’de. İnşallah kendilerini iyi yönetim olarak gösterirler. Kara defterler yazacak bunlar için, kara defterler... Tarihe almayacaklar bunu. Özel olarak kara defterler dolacak. Bir milleti belaya uğrattılar. Öyle olacak, adları anılmayacak bunların. Kara defterler, açıldığında bunlar olacak içinde. Hiçkimse bunları adamdan saymayacak. Zaman öyle gelecek.
"Ben evliya değilim ama her şey böyle gösteriyor, tarih böyle gösteriyor. Tez ve tez barış olmalı burada. Ben bir yazarım. Mahkum ettiler beni. Gene de mahkum ederler. Arkasından gene söyledim. İstediğini yapsınlar."
‘BANA KAHRAMAN DEMEYİN, DEĞİLİM’
Mahkum olduğum zaman akademide üyeydim. Sonra Cumhurbaşkanı oldu bir adam; 'Yaşar Kemal bir kahramandır' dedi. Ben çıktım kürsüye. 'Ben kahraman değilim' dedim. 'Kahraman olmak istemem' dedim. 'Dünyada bir tek kelimeden nefret ediyorum. Ne arkadaşlarıma ne dostlarıma nefret ettiğim bir şeyi söyleyeceğim. Nefret kelimesini hiçbir zaman söylemedim' dedim. Ama kahramanlardan kahramanlıklardan da nefret ederim. Bu yalan bir şeydi. Elbette kahramanlar vardır. Ama o kahramanlar bilmediğimiz kahramanlardır. Kendilerini göstermeyen kahramanlardır. Çalışan kahramanlardır, güzel insanlardır onlar. Ve onlara kahraman denmez. Kahraman dedikleriniz sayılı insanlardır. Bana kahraman demesinler, hiçbir şey demesinler. Sadece insanları sevmek olsun işleri."
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Yaşar Kemal'in konuşması üzerine NTV'ye şu açıklamayı yaptı:
‘GEÇMİŞTE BASKICI DAVRANIŞLAR OLDU’
"Türkiye’de, benim kastettiğim, 1400’de Timur’un istilasından sonra Anadolu topraklarında 1918 ve 1922 tarihleri arasında bir savaş yaşandı. Ondan sonra ne istila gördük, ne düşman gördük, ne işgal gördük. Anadolu topraklarında esas itibariyle beş yüz yıldan beri barış var. Son çeyrek yüzyılda ne yazık ki bir talihsizlik yaşıyoruz. Bir terör olgusuyla karşı karşıyayız. Bu alanda geçmiş yıllarda itiraf etmek gerekir ki, özellikle 12 Eylül yönetimini kastediyorum, bu yanlışları, bu yanlışa sürüklenişi kışkırtan olumsuz davranışlar, idari yanlışlar ve baskıcı davranışlar oldu. Ama şimdi biz Türkiye Cumhuriyeti’nin işbaşında olan Hükümeti olarak, geçmişte kim ne yapmış olursa olsun, bütün yanlışların üzerine sünger çekmek ve Türkiye’de barışı, bütün insanların mutlu olacağı ortamı yeniden tesis etmek istiyoruz. Bu çerçevede tabii terörden medet ummaktan herkesin vazgeçmesi gerekiyor.
HERKES BARIŞ ELİNİ TUTMALI
"Türkiye'de barış olduğu zaman Türkiye doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle Hakkari’sinden Edirnesi’ne kadar bu gelişmenin nimetlerini paylaşacak. Ben kültür ve turizm bakanıyım. Mesela doğu ve güneydoğunun inanılmaz bir turist potansiyeli var ama bunu terör yüzünden devreye sokamıyoruz. Bunun ıstırabını yaşıyoruz. Halbuki terör olmasa biz orada turizm potansiyelini başka coğrafyalar gibi ayağa kaldırabilsek, binlerce onbinlerce gencimiz iş bulabilecek. Ekmek büyüyecek, adalet büyüyecek, özgürlük büyüyecek. O yüzden barış çağrısı çok haklı bir çağrıdır. Biz elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz ama herkesin de barış için uzattığımız eli aynı içtenlikle tutması gerekiyor.
‘FAŞİST YAKLAŞIMLARIN ESERİ’
"Yaşar Kemaller, Orhan Kemaller, Nazım Hikmetler, Necip Fazıllar, ülkenin sağlı sollu bir dolu düşünen insanı, geçmiş yıllarda ne yazık ki düşünceleri yüzünden ve düşüncelerini ifade etme gayretleri yüzünden ağır bedeller ödediler. Bu bir ilkel dönemin, eskimiş kafanın, dar kalıpçı faşizan yaklaşımların sonuçlarıydı. Ne yazık ki Türkiye’de farklı isim ve rejimler altında benzer yönetimler hep sergilenegeldi. Türkiye’yi çağdaş demokrasinin temelleriyle buluşturmak, kavuşturmak ve gerçekten bu konuda özgürcülüğün yaşandığı, çoğulculuğun yaşandığı bir ülke haline getirmek istiyoruz. O yüzden artık edebiyatımızda, sanatımızda yasaklar olmasın, engeller olmasın, insanlar düşünceleri yüzünden suçlanmasın istiyoruz.
‘FEVERANINA KATILIYORUM’
"Yaşar Kemal’i ben onyıllardır biliyorum. Yaşadıklarını da biliyorum, yazdıklarını da biliyorum. O yüzden feveran etmesine de çok katılıyorum. 1996 yılında aldığı bir cezadan söz ediyor, bunların hepsini biliyorum ama bundan sonra ülkemizde ne Yaşar Kemaller'in, ne diğer yazarların, düşünürün, düşüncelerinden ötürü ceza göreceği bir ortama kavuşmak için elimizden geleni yaptığımızı söylemek istiyorum."