İlişkili Haberler
Ayşe Çınar / Ntv.com.tr
Özellikle son aylarda Marmara Denizi'nde müsilaj yoğunluğu büyük bir çevre sorunu haline geldi. Bu durum bir kaç aydır fark edilmiş olsa da uzmanlar deniz salyasının kasım ayından itibaren Marmara Denizi'nde görülmeye başlandığını belirtti. Konuyla ilgili çalışmalar yapan bilim insanlarının bazıları Marmara Denizi hakkında olumsuz açıklamalarda bulunsa da bazıları bu durumun, gerekli adımların atılmasıyla düzeleceğini düşünüyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, deniz salyasının (müsilaj) Türkiye'nin denizlerini tehdit eden önemli sorunlardan birisi olduğunu belirterek, Marmara Denizi'nde görülen çevresel soruna "ortak akılla" çözüm üreteceklerini ifade etti.
Bakan Kurum, "Çözüme herkesi dahil ederek tüm tarafların katılımıyla 4 Haziran'da 'Marmara Denizi'nde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri' çalıştayımızı yapacağız. 6 Haziran'da da 'Marmara Denizi'ni Koruma Eylem Planı'nı kamuoyuyla paylaşacağız" ifadelerini kullandı.
"MARMARA'NIN ARTIK SABRI KALMADI"
Prof. Dr. Mustafa Sarı: Öncelikle bu eylem planı tüm tarafların katılımıyla yapılmalı. Marmara'nın çevresindeki tüm Belediyeler bu durumdan sorumlu. Bu yüzen hepsi katılmalı. Küresel iklim problemi ciddi bir sorun. Bunun özellikle eylem planında dikkate alınması gerekiyor. Ayrıca bu eylam planı havada kalmamalı. Uygulanabilir, gerçekçi bir plan olmalı ve de hemen hareket geçilmeli. Marmara'nın artık sabrı kalmadı.
Tüm evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan denize dökülmemesi gerekiyor. Bunun içinde şehir içinde su kaynaklarının da temiz tutulmasını sağlamak lazım. Tarım da kullanılan gübrelerin, ilaçların da denizi etkilemeyecek bir boyuta getirilmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı ve Bakanımızın bu konuyla ilgili açıklamalarda bulunması bizim için çok değerli. Biz de bu konunun yakından takipçisi olacağız.
Müsilajın yarattığı sorun, sadece, kişileri denizden faydalanamamaları, görsel sorunlar vs. değil, hepsinden önemlisi bölge ekosisteminde çok ciddi sorunların oluşması ihtimalidir. Diğer taraftan, sadece denizel ortama değil, karasal ortama, doğaya bırakılan çöpler de çok büyük bir çevre sorunu haline gelmiş durumda. Doğa yürüyüşlerinde, insanlar binalarının tadilat atıklarını doğaya attıklarını ve bunların oluşturduğu üzücü manzaralara şahit oluyoruz. Bu konuyla ilgili olarak da denetimlerin ve cezaları caydırıcılığının ciddi biçimde arttırılması gerekir.
Prof. Dr. Yeşim Büyükateş: Etki altındaki denizel sisteme evsel, endüstriyel ve kanalizasyon atıkları gibi noktasal kaynaklı denizi kirletici etmenler ile tarımsal araziler gibi noktasal olmayan kaynaklardan gelebilecek kirlilik yükünü bertaraf etmek üzerine planlamalar yapılması.
Müsilaj oluşumunun çevreye verdiği etki ve değişimlerin belirlenmesi amacıyla özellikle sorun yaşanan bölgelerde biyolojik, hidrolojik ve ekolojik parametrelerin sürekli bir şekilde izlenmesi, kayıt altında tutulması amacıyla bir “izleme sistemi” oluşturulması.
İklim değişiminin sisteme etkileri üzerine çalışma programlarının oluşturulması.
"MARMARA İÇİN TAMAMEN ÖLDÜ DİYEMEYİZ"
Uzmanlar bu öneriler ışığında hazırlanacak bir eylem planının Marmara Denizi'ni tekrar eski haline döndürebileceğini umut ediyor.
Ancak bu gibi uygulamalar yapılmazsa ve gerekli önlemler alınmazsa müsilaj oluşumunun ileriki yıllarda çok daha büyük bir boyuta ulaşacağını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Bu durumda bundan endüstri, turizm, tersanecilik, balıkçılık gibi birçok alan etkilenekcetir. Ekonomik kayıp çok büyük olur. Ancak tabii ki öncelikle ekonolojik kayıp çok daha büyük olur. Sabit yaşayan, hareket kabiliyeti az olan canlılar bu durumdan doğrudan etkileniyorlar. Ancak yaşam burada devam ediyor. Marmara Denizi için tamamen öldü, bitti diyemeyiz. Böyle açıklamalar yapan arkadaşlarımızın, durumdan duydukları üzüntü nedeniyle böyle konuştuklarını tahmin ediyorum. Zamanla Marmara'daki yaşamın normale döneceğini umut ediyorum" dedi.
BALIKÇILARIN DESTEK ÇAĞRISI
Deniz salyası, Marmara'da yaşayan deniz canlılarına zarar verdiği gibi aylardır buradaki balıkçılık faaliyetlerini de etkiliyor. Bu duruma dikkat çeken Prof. Dr. Yeşim Büyükateş de deniz salyasının önüne geçilemediği taktirde, özellikle balıkçılığın aktif olarak yapıldığı dönemlerde avcılık araç gereçleri üzerine negatif etkisinin devam edeceğini belirtti.
Büyükateş "Teknelerin pompalarına, filtrelerine zarar verdiği biliniyor. Denizel sistemde sahte bir dip yapısı oluşturur. Bu sebeple özellikle balıkların beslenmesi, üremesi ve göçleri üzerine olumsuz etkileri olur. Askıda katı madde yükü fazla olduğu için denizel sistemde ışık geçirgenliğini etkileyip, fotosentez mekanizması üzerinde negatif etkisi söz konusu" açıklamasında bulundu.
DİĞER DENİZLERDE DE GÖRÜLEBİLİR Mİ?
Ege Denizi'ndeki gözlemlerinden de bahseden Prof. Dr. Alper Doğan, Ege'de dalış yaparken cüzi miktarda salya gözlemleseler de durumun Marmara ile kıyaslanamayacağını söyledi.
Doğan, "Ege, Marmara Denizi gibi bir iç deniz olmadığı gibi, Akdeniz'den de gelen akıntı nedeniyle de temiz sularla besleniyor. O yüzden ileride bu durumun Ege'yi Marmara’da olduğu gibi etkileyeceğini sanmıyorum. Sadece İzmir Körfezi biraz sıkıntılı. Orada müsilajdan ziyade özellikle bahar döneminde Noctiluca cinsine ait bir hücreli canlıların oluşturduğu Red-tide yani alg patlaması görülebiliyor. Ancak bunlar da en azında şimdilik büyük sorun teşkil etmiyor, 5-10 gün içinde geçiyor" ifadelerini kullandı..
ayse.cinar@ntv.com.tr