Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen "117. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı"nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, bir süredir mücadele ettiği hastalığa yenik düşerek dün vefat eden AK Parti Giresun İl Başkanı Hasan Ali Tütüncü'ye Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diledi.
Tütüncü'nün hatırasının gönüllerde daima yaşayacağını belirten Erdoğan, salonda bulunanlarla ruhuna Fatiha okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile bazı başbakan yardımcılarının, bakanların ve bazı AK Parti genel başkan yardımcılarının da Tütüncü'nün cenaze merasimine katıldıklarını anımsattı.
Kongre takviminin belirledikleri şekilde sürdüğünü ve ilçe kongrelerinin devam ettiğini anlatan Erdoğan, "Hepsinden öte bütün belde kongrelerini hallettik, onlar bitti. Şimdi ilçeler ve bir diğer taraftan bazı illerde atamalarla ilgili süreç devam ediyor. İl başkanlarımız olarak sizlerden ricamız, ilçe kongrelerimizde bulundukları yeri en yeni şekilde kuşatan, kucaklayan, liyakatlı isimlerin göreve gelmesine öncülük etmenizdir. Samimiyet, sadakat, ahlak ve liyakat ölçülerinden asla taviz vermeden yapacağımız isabetli tercihlerle güçlü ilçe teşkilatları kuracağımıza inanıyorum" şeklinde konuştu.
"Bize hesabi değil, hasbi olanlar lazım" diyen Erdoğan, "Eğer hesap adamı olursa çökeriz ama hasbi olursa Allah'ın izniyle kaleleri düşüre düşüre yola devam ederiz. Onun için bize dava adamı, hizmet adamı, milletin adamı olarak görev yapacak ilçe başkanları, il başkanları, belediye başkanları velhasıl AK Parti kadroları lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"KİMSEYE SUÇ YÜKLEYEMEYİZ, BUNUN FATURASI TARİH TARAFINDAN BİZE KESİLİR"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, kongrelerde göreve gelen ve gelecek olan kadroların, 2019 yılındaki seçimlere kadar olan süreçteki hazırlıkları yürütecek ve seçimleri bizzat yönetecek kişiler olduğunu vurguladı.
Bu yüzden Mart ve Kasım 2019'un kendileri için önemli seçimler olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunun için her aşamada çok titiz davranmalı, en küçük bir lekeye, en küçük bir sızmaya, en küçük bir zayıflığa izin vermemeliyiz" dedi.
Erdoğan, Türkiye'ye yönelik saldırıların dozunun her geçen gün arttığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terör örgütleri bir yandan, çeşitli ülkeler diğer yandan ülkemizi askeri, siyasi ve ekonomik açıdan yıpratmak için var güçleriyle gördüğünüz gibi çalışıyorlar. Her şeyden önce ülkemiz ve milletimiz adına bu saldırılara karşı mücadele etme sorumluluğu, iktidar partisi olarak bizim, yani AK Parti kadrolarının üzerindedir. Kimseye suç yükleyemeyiz, bunun faturası tarih tarafından bize kesilir. Onun için de çok hassas olacağız, çok dikkatli olacağız ve ona göre bu çalışmamızı sürdüreceğiz. Verdiğimiz mücadelede en büyük güç kaynağımız önce Rabbimizin yardımı, ardından da necip milletimizin desteği ve duasıdır.
Şayet, milletimizin bize verdiği güçlü destek olmasaydı, bilhassa son 4 yılda hem parti hem de ülke olarak gerçekten çok kötü neticelerle karşı karşıya kalırdık. 16 Nisan halk oylamasıyla devreye giren yeni yönetim sistemimiz, milletimizin destek çıtasını yürütmede yüzde 50 1 oy... Dolayısıyla artık milletimizle olan irtibatımızı çok daha sıkılaştırmaya, aldığımız desteği çok daha yüksek oranlara taşımaya ihtiyacımız var. Mevcut durumumuz bizi asla şımartmamalıdır, biz bileceğiz ki daha iyi bir konuma gelmeliyiz."
"DİL, NORMAL BİR MUHALEFET DİLİ DEĞİL ADETA BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DİLİ"
Türkiye'nin kaderi ile AK Parti'nin kaderinin bütünleştiğini ve bunun da böyle bilinmesi gerektiğine değinen Erdoğan, salonda bulunan partililere, "Biz tökezlersek Türkiye'nin de sıkıntıya düşeceğini, 7 Haziran, 1 Kasım seçimleri arasındaki dönemde hep beraber gördük. Bir tökezleme ülkeyi nereye götürüyordu gördük" diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin en büyük şanssızlığı çapsız, ruhsuz, plansız, projesiz ama bir o kadar da muhteris bir ana muhalefet partisine sahip olmasıdır. Ana muhalefet partisi, programı ve gayretiyle milletimizin gönlünü kazanarak iktidara gelmek yerine, AK Parti ve şahsımızla birlikte Türkiye'nin de kaybetmesi pahasına yönetimi ele geçirme anlayışıyla hareket ediyor. Dil, normal bir muhalefet dili değil, adeta bir terör örgütü dili. Onlar ne yapıyorsa, bakıyorsunuz onlar da aynısını yapıyor. Şu anda Almanya'daki iktidar-muhalefet mücadelesindeki ortak payda ne? Türkiye'ye saldırmak, Erdoğan'a saldırmak.
Burada da ana muhalefetin şu andaki dili, bakıyorsunuz terör örgütünün dili ile aynı. Tavırlar aynı. Ama benim milletim bunu yutar mı Allah'ın izniyle yutmaz ve yutmayacak. Ülkemizi, attıkları her adımda, söyledikleri her sözde, uyguladıkları her politikada Türkiye düşmanları ve terör örgütleri ile aynı safta oldukları intibası veren bu anlayışın insafına terk edemeyiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin kendisiyle birlikte çocukları ve torunları için de aydınlık, huzurlu, mutlu, müreffeh bir gelecek tasavvur ettiğini söyledi.
Mevcut ana muhalefet zihniyetinin bu hayali hayata geçiremeyeceğini çok iyi bildiğini ve gördüğünü vurgulayan Erdoğan, "Fakat bu demek değildir ki milletimiz bize mahkumdur, asla. AK Parti 15 yıllık iktidarını, milletimizin kendisine mecburiyetine değil, 81 vilayetiyle, 80 milyon insanıyla ülkemizin tamamına yaptığı hizmetlere borçludur" diye konuştu.
Bu tespitin aynı zamanda bundan sonraki yol haritalarının da ifadesi olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Daha çok çalışarak, en iyi kadroları göreve getirerek, daha çok proje üreterek, daha çok icraat yaparak, milletimizden aldığımız desteği daha da yukarılara çıkarmanın gayreti içinde olmalıyız. Bunu sadece partim için söylemiyorum. Teknokratıyla, bürokratıyla bu yürüyüşe ayağını uyduramayan kim varsa, başta bakan arkadaşlarım olmak üzere bunların hepsini kenara koymamız lazım. Bakanlarımızın bu konudaki, bir defa, kararlılığı çok önemli. Bu yürüyüşe ayak uyduramıyor mu, kenara koyacağız. Engel mi oluyor, kenara koyacağız. Bu millete hizmette laubalilik mi yapıyor, kenara koyacağız. Bu millete hizmette kalkıp da, afedersiniz, her türlü yolsuzluğa bulaşan mı var, kenara koyacağız. Buralarda dikkatli olmaya mecburuz.
Yola çıkarken söylediğimiz şeyler bunlar. Bunlar içimizden de olabilir, candan da olabilir, yandan da olabilir. Kim olursa olsun biz bunları hemen derdest etmek suretiyle temizleye temizleye yolumuza devam edeceğiz. Çünkü istikbal bizlerden çok şey bekliyor."
Erdoğan, bu yüzden kararlılıklarının çok büyük önem arz ettiğini dile getirerek, bugüne kadar girdiği tüm mücadelelerden alnının akıyla çıkmış AK Parti'nin, önümüzdeki dönemde de aynı başarıyı, aynı şartlar içerisinde tekrarlayacağına inandığını kaydetti.
"GÖNÜLLERİN İNŞA VE İHYASI BÜYÜK ÖNEM ARZ EDİYOR"
Bundan sonra yapacaklarının çok daha farklı olduğunu ifade eden Erdoğan, sadece fiziki inşa değil, gönüllerin inşa ve ihyasının, fiziki inşadan çok daha büyük önem arz ettiğini söyledi. Erdoğan, "CHP'nin, HDP'nin, bunların Allah aşkına bu ülkede zerre kadar fiziki bir inşa hareketi mi var, yok. Peki bu adamlar, bu oyları nasıl alıyor? Onların da işte girdikleri bir zihinsel hareket var. O zihinsel hareketle bunlar gönül kapmaca oynuyor, gönül kapıyorlar" diye konuştu.
Fiziki olarak attıkları adımların kimseyle mukayese edilemeyeceğine işaret eden Erdoğan, çok ciddi bir dönüşüm ve değişim yaptıklarına işaret etti. Erdoğan, "Hala da yapıyoruz ve yapacağız da ama yeterli değil. Bu gönül inşa ve ihyasını özellikle halletmemiz lazım" dedi.
"Türkiye olarak sorumluluğumuz sadece kendi güvenliğimizi, kendi refahımızı sağlamakla sınırlı değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, tarihin hiçbir döneminde milletin böyle kısır bir anlayışla, dar bir bakış açısıyla, ufuksuz bir vizyonla hareket etmediğinin altını çizdi.
"KALKINMA YARDIMLARI TUTARI 6,2 MİLYAR DOLAR"
Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim de bugün böyle bir hakkımız kesinlikle yoktur. Bizi güçlü kılan kendi imkanlarımız, kendi yaptıklarımız kadar, yakın çevremizden başlayarak, dünyanın her köşesindeki mazlumlara, mağdurlara verdiğimiz güçlü destektir.
BM Genel Kurulunda tüm ülkelerin gözlerinin içine bakarak 'Dünya beştin büyüktür' diye dile getirdiğimiz itiraz, insanlığın ortak vicdanının sesidir aslında. TİKA, AFAD, Kızılay gibi kuruluşlarımız ve sivil toplum örgütlerimizle dünyanın neresinde ve her ne sebeple olursa olsun yardım bekleyen herkese imkanlarımız ölçüsünde el uzatmanın çabası içinde olduk. Bu çerçevede Güney Amerika'dan Afrika'ya, Orta Asya, Kafkasya'dan Avrupa ve Balkanlar'a, Ortadoğu'dan Güney Asya'ya kadar dünya üzerinde faaliyet yürütmediğimiz bölge neredeyse kalmadı. Hamdolsun."
Erdoğan, Türkiye'nin imkanlarının tüm bu çalışmaları yürütmeye yettiğine vurgu yaparak, geçen yıl yapılan kalkınma yardımları tutarının 6,2 milyar dolar olduğuna işaret etti. Erdoğan, 2015'te 3,9 milyar dolar olan bu rakamın, bu yıl çok daha yüksek olacağını söyledi.
Böylece Türkiye'nin milli gelirine oranla dünyada en fazla kalkınma yardımı yapan ülke durumuna geldiğini ve bir numara olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu büyüklükte bir kaynağı yardımlara ayırmak bizim için bir külfet veya israf değildir. Tam tersine bu, bizim için hem insani bir görev hem de bir vefa borcudur. Çünkü yardım faaliyetleri yürüttüğümüz ülkelerin pek çoğundaki halkların geçmişte bize hem muhabbetleri hem de sembolik düzeyde bile olsa yardımları vardır" dedi.
"MERKEZİ FARKLI BİR YER"
Bunun son örneğinin Arakan Müslümanları olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimiz döneminde Arakan Müslümanları bizim zaferlerimiz için dua etmişlerdir. Bununla kalmamış gazetelere ilanlar vermişlerdir. Düzenledikleri yardım kampanyalarında topladıkları paraları ülkemize göndermişlerdir. Bu ülkede bulunan şehitliklerimizde İngilizlere esir düşerek o bölgedeki kamplara gönderilmiş binlerce askerimiz metfundur. Esir kamplarındaki askerlerimiz, bölge halkıyla çok iyi münasebetler kurmuş, hatta bir kısmı savaş bittikten sonra orada kalmayı tercih etmiştir. Görüldüğü gibi Arakan bizim için meçhul bir yer, hiçbir ilgilimizin olmadığı bir coğrafya değildir.
Arakan'daki sıkıntının uzun geçmişi olan, karmaşık sebepleri bulunan, farklı hesaplarla sürekli kaşınan meselelerden kaynakladığını elbette biliyoruz. Medyada, özellikle de sosyal medyada dolaşan görüntülerin, resimlerin, haberlerin pek çoğunun da Arakan ile ilgisi yoktur. Bunu da bilmemizde fayda var. Bu resimlerin bir kısmı bizdeki Gezi olayları ve bölücü örgütün çukur eylemleri dahil dünyadaki pek çok hadisede kullanılmıştır. Merkezi, farklı yerdir."
Erdoğan, bölge ile ilgili provokasyonların sadece medya ile sınırlı olmadığına işaret ederek, bir anda ortaya çıkan ve arkası karanlık silahlı örgütlerden yerel devlet güçlerinin hukukla, insanlıkla bağdaşmayan davranışlarına kadar pek çok sorunun birlikte yaşandığının altını çizdi.
Rohingya diasporasının da bu meselede zaman zaman farklı kaygılarla hareket ettiğini bildiklerini ifade eden Erdoğan, tüm bunlara rağmen orada milyonlarca insanın mağduriyetine yol açan gelişmelerin yaşandığının bir hakikat olduğunu söyledi.
Erdoğan, Arakan'da Birleşmiş Milletler dahil neredeyse hiç bir uluslararası kuruluşun ve yardım örgütünün faaliyet göstermesine izin verilmemesinin yaşanan hadiselerin vehametini ortaya koyduğunu söyledi.
Arakan'da yıllar süren insani dramın bilinmesinin, gündeme gelmesinin asla istenmediğini belirten Erdoğan, geçen ramazan ayında bölgede yardım faaliyeti yürütebilen tek kuruluşun TİKA olduğunu dile getirdi.
Son gelişmelerin ardından yaptıkları görüşmelerde TİKA'nın bölgedeki yardım faaliyetlerini sürdürmesini temin ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, dün TİKA Başkanı Serdar Çam ile görüştüğünü, TİKA'nın Arakan'daki kamplara bin ton yardım göndereceğini söyledi.
Bangladeş'e sığınmak zorunda kalan Arakanlı Müslümanların yaşam koşullarını yerinde incelemek amacıyla 7-8 Eylül'de Bangladeş'i ziyaret edecek heyette eşi, oğlu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya , AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakcı Kan'ın da yer alacağını söyleyen Erdoğan, ikinci etapta 10 bin ton yardım gönderileceğini, yardımların içerisinde gıda, ilaç ve kıyafetlerin de olacağını kaydetti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da yapacağı bütün görüşmelerde, konuşmalarda Arakan'ın önemli bir gündem maddesi olacağını belirten Erdoğan, "Arakan meselesini hem Kazakistan'da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde de dile getireceğiz, etraflıca ele alacağız. Myanmar yönetimini bu meselenin insani bir zeminde çözümü konusunda teşvik etmeyi sürdüreceğiz. Arakan Müslümanlarının bölgesel hesapların kurbanı olmaması için hem kendimiz çalışacağız hem de tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz" dedi.
Şu ana kadar 30'a yakın ülke liderini aradığını, Arakan konusunda görüştüğünü ifade eden Erdoğan, özellikle İslam dünyasının liderleriyle görüşmelerinde bu konudaki hassasiyetler noktasında da çağrıda bulunduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu mazlum halk, bölge üzerinde hesabı olan iki gücün arasında ezilmeyi kesinlikle hak etmiyor. Toprağın altındaki doğalgaz, petrol yatakları ve kıyılardaki limanlar için mücadele edenlerden tek isteğimiz, bunu masum insanların canı, kanı ve geleceği pahasına yapmayınız. Dünya, Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseler başta olmak üzere zaten yeteri kadar acıya, zulme, katliama şahit oluyor. Bunlara yenilerinin eklenmesini bir parça vicdanı ve ahlakı olan hiç kimsenin istemeyeceğine inanıyoruz. Bunun için diğer mazlumlarla birlikte Arakan'daki Müslümanlara sahip çıkmayı, sesleri olmayı, yardım elimizi uzatmayı sürdüreceğiz."
KUZEY KORE'NİN FÜZE DENEMELERİ
Kuzey Kore'nin füze denemelerine ilişkin de açıklama yapan Erdoğan, "Kuzey Kore'nin füze denemelerinden kaynaklanan gerilimi de yakından ve endişe ile takip ettiğimizi belirtmek istiyorum. Japonya ve Güney Kore gibi dostlarımızı bire bir ilgilendiren bu krizin en kısa sürede çözülmesi dileğimizdir. Kitle imha silahları üzerinden yürütülen bir kavganın kazananının olmayacağı açıktır. Bizlere 'Sakın ha kitle imha silahı yapmayın' tavsiyesinde bulunanlar kimler Ellerinde en güçlü kitle imha silahı bulunduranlar bizlere 'Sakın ha' diyorlar. Tamam da sizdekiler ne olacak?" diye sordu.
"Dünyada eğer nükleer silahlara yönelik bir mücadele başlatılacaksa önce sizden başlamalı" diyen Erdoğan, "Böyle bir kavgada zararı taraflar değil, tüm insanlık görecektir. Kuzey Kore'yi bir an önce gerilimi tırmandıran eylemlerden ayrıca vazgeçmeye davet ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu
"BİZ GÖREVİMİZİ YAPTIK"
Erdoğan, bir süredir Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye'yle ilgili olumsuz yaklaşımlarıyla diğer ülkelerin önüne çıktığının görüldüğünü, bu durumda Avrupa ülkelerinde ardı ardına yaşanan seçimlerin etkili olduğunun bir gerçek olduğunu belirtti.
Türkiye'nin Avrupa Birliği konusundaki yaklaşımını bir kez daha açıklayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, resmi devlet politikası olan Avrupa Birliği üyeliği stratejik hedeflerinden şüphesiz ki vazgeçmiş değildir. Bunu bir kenara koyalım. Önce aday üyelik, ardından tam üyelik müzakerelerinin başladığı günden beri üzerimize düşen görevleri yerine getirdik, getiriyoruz. Biz görevimizi yaptık. Avrupa Birliği'nden kaynaklı gecikmeleri, bu reformların aynı zamanda kendi vatandaşlarımızın demokratik ve ekonomik standartlarını yükselteceği inancıyla mesele etmedik ve yolumuzda ilerledik. Ancak ülkemize verdiği sözleri yerine getirmeyen Avrupa Birliği'nin dönüp bir de bizi itham etmesi, açıkçası katlanılabilir bir durum değildir. Daha önce Avusturya, Belçika ve Hollanda'nın ve şimdi de Almanya'nın Türkiye karşıtlığını kendi seçimlerinin ana teması haline getirmiş olmasından fevkalade rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim."
''İŞİNİZE BAKIN. BİZİMLE NİYE UĞRAŞIYORSUNUZ?"
"Adeta gece gündüz Türkiye ile partim ile şahsımla yatıp kalkan bu siyaset tarzının Avrupa ülkelerine kazandıracağı hiçbir şey de yoktur." ifadesini kullanan Erdoğan, "Gün ola, harman ola. Bu şahıslar benim yüzüme nasıl bakacak Ya ben sırtımı dönüp geçeceğim ya da onlar sırtını dönüp geçecekler. Bunun başka izahı olmaz. İkide bir yatıyorlar, kalkıyorlar Türkiye, Erdoğan. Erdoğan size ne yaptı Bu seçim Türkiye'de mi yapılıyor, Almanya'da mı yapılıyor, işinize bakın. Bizimle niye uğraşıyorsunuz" dedi.
Almanya'daki vatandaşlara seslenen Erdoğan, "Aman ha, demokratik hakkınız olan oyunuzu kullanırken Türkiye düşmanlarına oy vermeyin." ifadesini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Varsın ana muhalefet partisi gitsin SDP ile iş birliği yapsın. Onlar birbirleri ile bu dostluklarını sürdürsünler, ayrı bir konu ama ben gerçek manada vatansever, milliyetperver, ülkemin aşığı olan Almanya'daki kardeşlerime diyorum ki, 'Siz Türkiye düşmanlarının kim olduğunu biliyorsunuz, sakın ha onlara oy vermeyin."
Erdoğan, Almanya'daki Türk vatandaşlarına, "Ben gerçek manada vatansever, milliyetperver, ülkemin aşığı olan Almanya'daki kardeşlerime diyorum ki; Siz Türkiye düşmanlarının kim olduğunu biliyorsunuz. Sakın ha onlara oy vermeyin" çağrısında bulundu.
Avrupa'nın 2'nci Dünya Savaşı öncesi siyaset iklimine doğru sürüklendiğini ifade eden Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim hani Nazi benzetmelerimizi anlıyorlar ya. Nazizm'de ne varsa siz onu yaptınız, yapıyorsunuz. Niye rahatsız oluyorsunuz Ben, 'Sen Nazisin, sen faşistsin' demiyorum ki. Olayı anlatıyorum, takdim ediyorum. Bu olay Nazizmdir, bu olay faşizmdir. Bunu yapıyorsunuz. Seçim kampanyalarında bu sıfatı haketme yarışına girdiniz ya. Açıkça ortada" ifadelerini kullandı.
Konuşmasında Avrupa Birliği'ne (AB) de seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AB organlarından ve Avrupa ülkelerinden Türkiye'ye karşı olan politikalarında sahici ve samimi olmalarını istiyoruz. Neymiş, Türkiye'nin AB üyeliğine karşılarmış, engelleyeceklermiş filan falan seçimden sonra müracaatı yapıp. AB'den de sesler gelmeye başladı. Ne diyorlar? 'Belirleyici olan Almanya değil, bu bir birliktir, dolayısıyla karar beraber alınır.' Hayırlı olsun, ya bir an önce alın şu kararı. Şayet Türkiye'nin AB ile olan mevcut ilişkisine bile tahammül edemiyorsanız çıkın bunu mertçe söyleyin ve gereğini yapın mertçe" ifadesini kullandı.
Avrupa halklarının ve tüm dünyanın Avrupalı siyasetçilerin gerçek yüzlerini görme ve ona göre de değerlendirmesini yapma imkanına sahip olacağını belirten Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerini bitirmeye zorlamanın, "iki yüzlülük, riyakarlık ve siyasi ahlaksızlık" olduğunu söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği ile bir dertleri olmadığını vurgulayarak, Türkiye'nin 1963'ten bu yana Avrupa kapısında bekletildiğini ve verilen hiçbir sözün yerine getirilmediğini dile getirdi.
Avrupa'nın, Türkiye'nin gelişini gördüğünü ve "fasılları aç-kapa" anlayışını kaldırdığını belirten Erdoğan, "Bir maddede aç- kapa yaptılar. Diğerlerinde buna maalesef ara verdiler. Bizi zirveye davet ederlerdi. 15 fasıl olduğu dönemde zirve toplantılarına Başbakan olarak katılırdım. Ne zaman ki Sarkozy ve Merkel ülkelerinde başkan seçildiler, ondan sonra Türkiye'yi bu zirvelere kabul etmemek için burada yeni bir anlayış getirelim. Zirvelere müzakere adayı ve müzakereciler katılmasın, sadece üyeler katılsın. Ondan sonra bizi bu zirvelere almadılar. Sonra da fasılları iyice çıkmaza sokmak için 35'e çıkardılar. Bütün tezgah Türkiye üzerine. Vize meselesinde de verdikleri sözü tutmadılar. Latin Amerika'dan ülkeler Schengen'e dahil edildi ama Türkiye'yi buraya dahil etmediler. İşleri, güçleri Türkiye. Bu kadar samimiyetsizlik olur mu?" şeklinde konuştu.
Türkiye'de 3 milyon sığınmacı olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin şu ana kadarki harcamasının 30 milyar doları aştığını, Avrupa'nın bu süreçte Türkiye'ye 850 milyon avro verdiğini söyledi.
Avrupa'nın şu anda duraksama dönemine girdiğini ve sözünü yerine getirmediğini ifade eden Erdoğan, "Geçen yılın Temmuz ayında 3 milyar avro vereceklerdi. Aynı yılın sonuna kadar bir 3 daha vereceklerdi. Sözlerini tutmadılar. Niye, kendilerine yakışanı yapıyorlar. Bunları kendilerine söylediğimizde bize söyledikleri, 'Kenarda hazır' diyorlar. Hazırsa ver. Bu para bizim bütçemize girmiyor. Uluslararası kurumlar vasıtasıyla bizim Kızılayımıza geliyor. Yapılan harcamalarda kullanılıyor. Hadi sözünüzün gereğini yapın" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE'Yİ SEÇİM MEYDANLARINDA MEZE YAPTIRMAYACAĞIZ"
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin müktesebat, uyum ve düzensiz göçün önlenmesi konusunda da tüm taahhütlerini yerine getirdiğine belirterek, şöyle devam etti:
"Şu anda adım atması gereken taraf Avrupa Birliği'dir. Ya sözlerini tutup tam üyelik sürecinin önünü açacaklar ve düzensiz göçün önlenmesiyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirecekler ya da çıkıp 'Biz Türkiye ile yola devam etmek istemiyoruz' diyecekler. Başka bu işin çıkışı yok, kusura bakmasınlar. Türkiye'yi seçim meydanlarında meze yapmaya çalışanlara bekledikleri fırsatı vermeyeceğiz, bunu böyle bilsinler. Biz Allah'ın izni, milletimizin birliği ve beraberliği, ferasetiyle bu sıkıntıların da üstesinden geliriz. Kısa vadeli çıkarları uğruna Avrupa halklarını Türkiye ve onun üzerinden özellikle İslam ve Türk düşmanlığı ile dolduranlar uzun vadede bunun acısını çok çekeceklerdir. Bugün bizi hedef tahtasına koyanların okları, tarihi bir hakikattir ki yarın birbirlerine dönecektir. Çok geç olmadan Avrupa Birliği organlarını, Avrupa ülkelerini de Türkiye ile ilgili politikalarını hakkaniyete ve anlaşmalara uygun şekilde düzeltmeye davet ediyoruz."
Konuşmasında Suriye ve Irak'taki gelişmelere de değinen Erdoğan, Türkiye'nin çıkarları ve bölgenin geleceği için mümkün olanın en iyisini yapmaya gayret ettiklerini belirtti.
Ekonomide de hızlı bir toparlanmanın olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda yıllık ihracatın 152 milyar dolara ulaştığını, işsizlikte de hızla tek haneli rakamlara doğru gidildiğini söyledi.
Enflasyonun da önümüzdeki aylarda yeniden tek haneye ineceğini ifade eden Erdoğan, büyüme ile ilgili olarak öncü rakamların ikinci çeyrek için yüzde 7 civarında bir performansı işaret ettiğini kaydetti.
Recep Tayyip Erdoğan, turizmde de yüzde 80'lik doluluk oranına ulaşıldığına dikkati çekerek, "Şu anda Antalya, İstanbul, Bodrum doluluk oranlarında çok iyi bir noktada. İnşallah bu olumlu gelişmeler her geçen ay artarak sürecektir. Hükümetimiz ve partimiz, bir yandan ortaya koyduğumuz çalışmalarla ülkemizi sürekli büyüterek, güçlendirerek hedeflerimize doğru adım adım ilerliyoruz. Emek vermeden, terlemeden, hak etmeden hiçbir zafer kazanılamaz. Yeni başarılar, yeni zaferler için hep birlikte daha çok çalışacağız."