ALTERNATİF SESLER
Yerli alternatif müzik gruplarının yeni temsilcilerinden Dolu Kadehi Ters Tut, 2010 yılından beri müzik yapan Mürsel Oğulcan Ava ve Uğurhan Özay tarafından kuruldu.
Esprili ve şiirsel bir üslupla dile getirdikleri şarkılarına kısa film tadında klipler çekiyorlar.
Oldukça üretken bir grup olan Dolu Kadehi Ters Tut ilk albümünü Polonya’nın Başı Belada adıyla 2015 yılında, ikinci albümleri olan Dünyanın En İyi Albümü'nü de 2017’de piyasaya sürdüler.
Yayınladıkları 2 teklinin ardından 9 parçadan oluşan yeni stüdyo albümü Karanlık‘ı nisan ayında piyasaya sürdüler.
Grubun klipleri genellikle sinema okuyan Mürsel Oğuzhan Ava tarafından çekiliyor.
Grup isim koyarken Ömer Hayyam'ın 27 Nolu Rubaisindeki "Tanrım, bu güzel yüze vermişsin emek,
O sümbülü koklamak, saçın' ellemek.
Sonra da ona bakma, dersen, anlamı
Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek' dizelerinden etkilenmiş.
Öte yandan Dolu Kadehi Ters Tut üyeleri Uğurhan Özay ve Mürsel Oğuzhan Ava'nın kliplerde ve şarkı sözlerinde Özdemir Asaf, Sabahattin Ali gibi yazarlardan da esinlendiklerini görüyoruz.
Lavuks’tan Dolu Kadehi Ters Tut’a grubun biraraya gelişi, “Dolu Kadehi Ters Tut” ismine kadar süreçten biraz bahseder misiniz?
U: Dolu Kadehi Ters Tut öncesi Oğulcan ile birlikte ingilizce sözlü metal müzik yapıyorduk. O zamanlar bir “hobi” için oldukça sıkı çalışıyor ve her hafta girdiğimiz stüdyolara, aldığımız eğitimlere ciddi para ve zaman harcıyorduk. Fakat zamanla
yaptığımız müziğin karşılığını görememeye başladığımızı hissettik, müzik bizim için bir hobi olmaktan çıkmıştı çoktan.
Müzik zevklerimiz ve ortak espri anlayışımız sayesinde Dolu Kadehi Ters Tut’un ilk adımlarını atabildik kolayca, o zamanlar kendimize Lavuks diyorduk. Daha sonra ilk görüşte ilgi çekici ve şakalı gözüken ama anlamının bizim için derin olduğu Ömer
Hayyam’ın bir rubaisinde de geçen Dolu Kadehi Ters Tut olarak değiştirdik ismimizi ve bu şekilde yola devam ediyoruz.
“Tuhaf isimli grup furyası” eleştirileri hakkında ne düşüyorsunuz?
O: Tuhaf demekte haklılar, kısa süre öncesine kadar alışılmadık isimlerdi bunlar. Ama her dönem oluyor böyle şeyler. “Eleştiri” derken de, çok eleştirilebilir bir konu mu bilmiyorum. Bir isim koymak zorundaydık sonuçta, bizim için anlamlı olan, ilk bakışta
absürt görünen ancak esasen bir şeyler anlatan bir isim seçtik.
Kimilerine itici, kimilerine ilgi çekici gelebilir ancak koyulabilecek her isim bu özellikleri taşıyacaktı. Bu yüzden çok da önem vermedik.
“Anamız babamız yok deriz” şarkısından ve klibinden yola çıkarak ortaya çıkardığınız işlerin bir hikaye anlatıcılığı olduğunu söyleyebilir miyiz?
O: Şahsen ben kendimi hep bir çeşit hikaye anlatıcısı olarak gördüm. Aldığım eğitimler, gittiğim okul ve yaptığım işler de bu yönde gelişti. Hikaye anlatmaktan keyif alan birisiyim dolayısıyla şarkı ve kliplerde de böyle bir eğilimim olduğu doğru.
U: Evet tabii ki. Genel olarak yaptığımız şey hikaye anlatmak
zaten.
O: Ben bazen kendi bazen başka insanların yaşamlarından ilham alarak kurguluyorum hikayeleri. Gerçekliğe dayanma oranı da 0’dan 100’e kadar değişiklik gösterebiliyor.
U: Klasik bir hikaye anlatıcısından neler bekliyorsanız bizim için de aynı aslında. Kendinden, eşinden, dostundan hatta hayal ettiği her şeyden bir hikaye çıkarabilir. Biz de çıkarıyoruz.
Bir şarkı yaparken nelerden etkileniyorsunuz?
O: O sırada dinlediğim şeyler, merakımı uyandıran şeyler, beni heyecanlandıran şeyler beni etkiliyor. Ayrıca o dönemdeki ruh halim çok büyük etkiye sahip. Sadece müzikte olmak zorunda da değil bu, çeşitli konular için geçerli. Şarkılardaki melodik, ritmik
öğelerin dışında aktarılan hikayeyi de bu tarz şeyler belirliyor.
Kadın şarkıcılarla düetler yapıyorsunuz.. Gruba bir kadın sesi de eklemeyi hiç düşündünüz mü?
O: Düşündük, ekledik de. Son albümde bizimle Dilan Balkay ve Billur Battal geri vokallerde çalıştılar. Konserlerde de Billur ve Dilan imkan oldukça bizimle sahne alıyor, sesleriyle yaptığımız müziğe derinlik katıyorlar.
Şu an geldiğiniz konumu tahmin eder miydiniz? Yola çıkarken beklediğinizden az ya da fazla mı?
U: Çok çalışıyor ve neredeyse her hareketimizi planlıyoruz. Bunun sayesinde de süreci kendimiz yönlendiriyor ve yerimizi kendimiz belirliyoruz, bu yüzden oldukça hızlı bir ivmemiz var, kısa sürede milyonlarca dinleyiciye ulaştık ve en önemlisi de bu
dinleyicilerin hiçbirine zorla dinletilmedi müziklerimiz, neredeyse tamamı organik bir şekilde ulaştılar bize ve sağlam bir kitleye dönüşmüş oldular. Fakat çevremizin bu hızlı yükselişe adapte olması biraz zaman alıyor, örneğin bu yıl 3.albümümüzü yayınladık ve gittiğimiz her şehirde verdiğimiz konserler hıncahınç geçmesine rağmen ülke genelinde gerçekleşen festivallerde bu sene yer almaya başladık ve bu da önemli bir
adımdı bizim için. Yani kısaca şu anki durumumuz bizi şaşırtıyor demek yanlış olur, çünkü aldığımız eylem planları, attığımız adımları önceden analiz edip sonuçlarını ön görebiliyoruz. Ve şuan yavaş yavaş çalışmalarımızın karşılığını görüyor ve hissediyoruz
diyebiliriz.
Sizce insanlar sizi, şarkılarınızı neden bu kadar sevdiler?
U: Bizi dinleyen kitlenin çoğu bizim yaşlarımıza yakın aynı jenarasyonun çocuklarıyız. Bu yüzden hem bizde hem müziğimizde hem de oluşturduğumız ve kullandığımız dilde
kendilerini buluyorlar. Bu kemik bir kitle oluşmasının en büyük nedenlerinden biri bence. Onun dışında bir yerlerden bizi duymuş ama ön yargısı olan ve bir şekilde konserlerimize gelen insanlarda bu kitleye katılıyorlar. Sahnede oldukça eğleniyoruz ve her geçen gün kendimizi ve sahnemizi geliştirecek yenilikler peşinde koşuyoruz.
Yani aslında insanların bizi birebir gördükleri yegane yer olan sahnede, evde dinlediklerinden farklı olarak enerjimizle görsel bir şov da sunduğumuz için sanırım müziğin getirdiği kitleye ek olarak konserlerimiz de bizim bir kitle kazandırma
aracımız olmuş durumda ister istemez.
RAP MÜZİK NEDEN YÜKSELİŞTE?