İlişkili Haberler
Türk Diyabet Cemiyeti ve Türk Diyabet Vakfı tarafından bu yıl 52’ncisi düzenlenen Ulusal Diyabet Kongresinde konuşan Endokronoloji ve Metebolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Halil Önder Ersöz, Türkiye’nin giderek yaşlanan bir nüfusa sahip olduğuna değinerek, ilerleyen yaşla birlikte diyabetin görülme sıklığının arttığının altını çizdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş üstünde diyabetin görülme sıklığının yüzde 26 iken Türkiye’de bu rakamın yüzde 35’lere çıktığına vurgu yapan Prof. Dr. Ersöz, bunun yanında Türkiye’de yaş ilerlerken tanı konma oranının da düştüğünü aktardı.
“İLERİ YAŞTA DA HASTALAR KONTROLÜMÜZDE OLMALI”
Aile hekimi ve dahili uzmanların 65 ve 80 yaş üstünde hipoglisemiyi (kan şekerinin olması gerekenden daha düşük olması durumu) dikkate almaları gerektiğine vurgu yapan Prof. Ersöz, “Hipoglisemiyi yaşa ve performansa göre bakılarak tedavi yapılmalıdır. Yaşlılarda daha ağır seyretmiyor. Hastalar, genel sağlık durumu iyi, kendisine bakabilen yaşlılar, bakım için yardım alması gerekenler ve ileri derecede düşkün olan yaşlılar olmak üzere üç grupta incelenebilir. Bu üç grup içinde kan şekeri kontrolü ve tedavinin sıklığı ayarlanırken hastanın beklenen yaşam süresi, performansı göz önünde bulundurulmalıdır. Yaşam süresi 10 yılın üzerinde olan ve performansı ile iyi olan bir yaşlı hasta, genç eş değeri gibi sıkı kontrolden fayda görecektir. İleri yaş düşkünlükte tedavi gevşeyebiliyor ama hastaları asla kontrolü bırakmıyoruz. Mutlaka hasta kontrolümüzde olması gerekir” diye konuştu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş üstünde diyabetin görülme sıklığının yüzde 26 iken Türkiye’de bu rakamın yüzde 35’lere çıktığına vurgu yapan Prof. Dr. Ersöz, bunun yanında Türkiye’de yaş ilerlerken tanı konma oranının da düştüğünü aktardı.
“İLERİ YAŞTA DA HASTALAR KONTROLÜMÜZDE OLMALI”
Aile hekimi ve dahili uzmanların 65 ve 80 yaş üstünde hipoglisemiyi (kan şekerinin olması gerekenden daha düşük olması durumu) dikkate almaları gerektiğine vurgu yapan Prof. Ersöz, “Hipoglisemiyi yaşa ve performansa göre bakılarak tedavi yapılmalıdır. Yaşlılarda daha ağır seyretmiyor. Hastalar, genel sağlık durumu iyi, kendisine bakabilen yaşlılar, bakım için yardım alması gerekenler ve ileri derecede düşkün olan yaşlılar olmak üzere üç grupta incelenebilir. Bu üç grup içinde kan şekeri kontrolü ve tedavinin sıklığı ayarlanırken hastanın beklenen yaşam süresi, performansı göz önünde bulundurulmalıdır. Yaşam süresi 10 yılın üzerinde olan ve performansı ile iyi olan bir yaşlı hasta, genç eş değeri gibi sıkı kontrolden fayda görecektir. İleri yaş düşkünlükte tedavi gevşeyebiliyor ama hastaları asla kontrolü bırakmıyoruz. Mutlaka hasta kontrolümüzde olması gerekir” diye konuştu.
“DİYABETİ DURDURALIM PROGRAMI HER YAŞA UYGULANMALI”
Türkiye’nin 2030 yılı için öngörülen diyabet prevalansını (yaygın olma durumu) aştığını belirten Ersöz, “ 2030 yılı için yüzde 12 prevalans öngörülmüştü ama son data yüzde 13.7. Günümüzde ise yüzde 15’lere ulaştığından söz ediliyor. 2030 yılı için yaşlı nüfus arttıkça, daha fazla diyabet görüldüğü için, diyabet görülme oranı daha da artacak. Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık Bakanlığının önderliğinde başlayan, ‘ Diyabeti Durduralım’ programının her yaş grubu için gündeme alınması gerekir. 2030 yılı için ciddi bir diyabet sorunu ile karşı karşıya olacağımızı biliyoruz” dedi.
FAZLA KARBONHİDRAT TÜKETİYORUZ, HAREKET ETMİYORUZ
Diyabeti önlemek için hareket eden bir toplum olunması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ersöz, “Beslenme alışkanlıkları değiştirmemiz gerekiyor. Hani hep derler Türkü nerden tanırsınız, ekmek yemesinden. Ama bizim karbonhidrat ağırlıklı beslenmemiz hareketsizi yaşam tarzımızı, ilerleyen yaşla birlikte nüfusta arttıkça, Türkiye’de diyabet problemini daha öne çıkartır” ifadesini kullandı
“FIRTINA BİZİ BEKLİYOR”
Bugün Türkiye’de 7 milyon diyabetli olduğunu kaydeden Ersöz, “Ciddi bir problem bizi bekliyor. Toplumdaki diyabet revalansını düşünürsek bizi fırtına bekliyor. Türkiye’de sağlık harcamalarının yüzde 15 diyabet ve diyabetin yol açtığı problemlere bağlı harcandığını görüyoruz. Eğer diyabet revalansındaki arştı durduramazsak sağlık sektörümüzde çok ciddi maddi problemler oluşacak. O anlamda da diyabet fırtınası gelecek” dedi.
Prof. Dr. Ersöz, diyabetin sosyal ekonomik durum azaldıkça ve eğitim seviyesi düştükçe arttığını sözlerine ekledi.
Türkiye’nin 2030 yılı için öngörülen diyabet prevalansını (yaygın olma durumu) aştığını belirten Ersöz, “ 2030 yılı için yüzde 12 prevalans öngörülmüştü ama son data yüzde 13.7. Günümüzde ise yüzde 15’lere ulaştığından söz ediliyor. 2030 yılı için yaşlı nüfus arttıkça, daha fazla diyabet görüldüğü için, diyabet görülme oranı daha da artacak. Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık Bakanlığının önderliğinde başlayan, ‘ Diyabeti Durduralım’ programının her yaş grubu için gündeme alınması gerekir. 2030 yılı için ciddi bir diyabet sorunu ile karşı karşıya olacağımızı biliyoruz” dedi.
FAZLA KARBONHİDRAT TÜKETİYORUZ, HAREKET ETMİYORUZ
Diyabeti önlemek için hareket eden bir toplum olunması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ersöz, “Beslenme alışkanlıkları değiştirmemiz gerekiyor. Hani hep derler Türkü nerden tanırsınız, ekmek yemesinden. Ama bizim karbonhidrat ağırlıklı beslenmemiz hareketsizi yaşam tarzımızı, ilerleyen yaşla birlikte nüfusta arttıkça, Türkiye’de diyabet problemini daha öne çıkartır” ifadesini kullandı
“FIRTINA BİZİ BEKLİYOR”
Bugün Türkiye’de 7 milyon diyabetli olduğunu kaydeden Ersöz, “Ciddi bir problem bizi bekliyor. Toplumdaki diyabet revalansını düşünürsek bizi fırtına bekliyor. Türkiye’de sağlık harcamalarının yüzde 15 diyabet ve diyabetin yol açtığı problemlere bağlı harcandığını görüyoruz. Eğer diyabet revalansındaki arştı durduramazsak sağlık sektörümüzde çok ciddi maddi problemler oluşacak. O anlamda da diyabet fırtınası gelecek” dedi.
Prof. Dr. Ersöz, diyabetin sosyal ekonomik durum azaldıkça ve eğitim seviyesi düştükçe arttığını sözlerine ekledi.