İlişkili Haberler
Meme kanserinin erken tanı ile iyileştirilebilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Kaan Oysul, tedavi yöntemlerinin yan etkilerine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.
Oysul, "Hastaya dışarıdan verilen radyoterapide karşı memede ikincil kanser, 20 yıl sonra akciğer kanseri ve kalpte yan etkiler oluşma riskiyle karşı karşıyayız. Gelişen yöntemlerden intraoperatif radyoterapide ise hastaya cerrahi sırasında radyoterapi uygulanıyor, diğer organlara radyasyon gitmediği için bu yan etkiler ile karşılaşmıyoruz” dedi.
Son yıllarda cerrahi tekniklerin gelişmesiyle; tamamının alınması yerine memede yalnızca tümörün çıkartıldığı koruyucu cerrahi yöntemlerin kullanıldığını söyleyen Oysul, şöyle devam etti:
"Hedefe yönelik, yan etkilerin daha az olduğu kemoterapiler, hormon tedavileri uygulanmaya başlandı. Radyoterapide de çevredeki sağlam dokuları daha iyi koruyarak hastalıklı olan bölgeye odaklanma, o bölgeye tedavi uygulama şansına sahip olduk. Ülkemizde az sayıda merkezde kullanıldığından pek bilinmeyen intraoperatif radyoterapi ile meme çevresindeki sağlam dokuları çok daha iyi koruyoruz. Cerrahlarımız tümörü çıkardıktan sonra parçayı patolojiye yolluyor, tahlilden gelen sonuçlara göre eğer hasta tedaviyi uygunsa devreye giriyoruz ve tümörün çıkarıldığı yere cihazımızın aplikatörünü yerleştirip intraoperatif radyoterapi uyguluyoruz."
HIZLANDIRILMIŞ TEDAVİ DE SAĞLIYOR
Prof. Dr. Oysul, yöntemin hastaya zaman kazandırdığını da belirtirken, "Hasta 6 hafta uygulanan radyoterapiden kurtularak cerrahi sırasında 20 dakika içerisinde sıkıştırılmış tedavi alıyor. Yöntemin diğer 6 haftalık tedaviyle eşit sonuçları var. Daha da önemlisi bu sayede çevredeki sağlam dokular da korunmuş oluyor" dedi.
Oysul, "Hastaya dışarıdan verilen radyoterapide karşı memede ikincil kanser, 20 yıl sonra akciğer kanseri ve kalpte yan etkiler oluşma riskiyle karşı karşıyayız. Gelişen yöntemlerden intraoperatif radyoterapide ise hastaya cerrahi sırasında radyoterapi uygulanıyor, diğer organlara radyasyon gitmediği için bu yan etkiler ile karşılaşmıyoruz” dedi.
Son yıllarda cerrahi tekniklerin gelişmesiyle; tamamının alınması yerine memede yalnızca tümörün çıkartıldığı koruyucu cerrahi yöntemlerin kullanıldığını söyleyen Oysul, şöyle devam etti:
"Hedefe yönelik, yan etkilerin daha az olduğu kemoterapiler, hormon tedavileri uygulanmaya başlandı. Radyoterapide de çevredeki sağlam dokuları daha iyi koruyarak hastalıklı olan bölgeye odaklanma, o bölgeye tedavi uygulama şansına sahip olduk. Ülkemizde az sayıda merkezde kullanıldığından pek bilinmeyen intraoperatif radyoterapi ile meme çevresindeki sağlam dokuları çok daha iyi koruyoruz. Cerrahlarımız tümörü çıkardıktan sonra parçayı patolojiye yolluyor, tahlilden gelen sonuçlara göre eğer hasta tedaviyi uygunsa devreye giriyoruz ve tümörün çıkarıldığı yere cihazımızın aplikatörünü yerleştirip intraoperatif radyoterapi uyguluyoruz."
HIZLANDIRILMIŞ TEDAVİ DE SAĞLIYOR
Prof. Dr. Oysul, yöntemin hastaya zaman kazandırdığını da belirtirken, "Hasta 6 hafta uygulanan radyoterapiden kurtularak cerrahi sırasında 20 dakika içerisinde sıkıştırılmış tedavi alıyor. Yöntemin diğer 6 haftalık tedaviyle eşit sonuçları var. Daha da önemlisi bu sayede çevredeki sağlam dokular da korunmuş oluyor" dedi.
ERKEN TANI KORUYUCU TEDAVİ İÇİN DE ÖNEMLİ
Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk de hayatta kalma oranlarında önemli etkisi olan erken tanının, meme koruyucu cerrahi yöntemlerin başarıyla uygulamasında da etkin rolü olduğunu belirtti. Meme kanserinin erken tanısı için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
"Kendi kendine meme muayenesinin birbirini izleyen iki prosedürle yapılmasını öneriyoruz. Ayna karşısında kollar sarkıtılmışken, el beldeyken veya baş üstü kaldırıldığında şişlik, renk değişikliği, meme başı değişikliği, kızarıklık olup olmadığına bakılmalıdır. Ardından yatarak, muayene edilecek tarafta kol baş altına alınmalı; diğer elin üç parmağı ile meme derisi ile göğüs duvarı arasında meme dokusu hissedilmeye çalışılmalıdır. Başlangıçta meme dokusunu tanımadıkları için her ellerine gelen şeyi farklı lezyon olarak kabul edip korkabiliyor hastalarımız. Ancak birkaç aylık süreçte kişi kendini tanıdıktan sonra bu iş çok daha kolay oluyor. Kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim muayenesi ve tarama mamografisi ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.”
Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk de hayatta kalma oranlarında önemli etkisi olan erken tanının, meme koruyucu cerrahi yöntemlerin başarıyla uygulamasında da etkin rolü olduğunu belirtti. Meme kanserinin erken tanısı için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
"Kendi kendine meme muayenesinin birbirini izleyen iki prosedürle yapılmasını öneriyoruz. Ayna karşısında kollar sarkıtılmışken, el beldeyken veya baş üstü kaldırıldığında şişlik, renk değişikliği, meme başı değişikliği, kızarıklık olup olmadığına bakılmalıdır. Ardından yatarak, muayene edilecek tarafta kol baş altına alınmalı; diğer elin üç parmağı ile meme derisi ile göğüs duvarı arasında meme dokusu hissedilmeye çalışılmalıdır. Başlangıçta meme dokusunu tanımadıkları için her ellerine gelen şeyi farklı lezyon olarak kabul edip korkabiliyor hastalarımız. Ancak birkaç aylık süreçte kişi kendini tanıdıktan sonra bu iş çok daha kolay oluyor. Kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim muayenesi ve tarama mamografisi ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.”