Çin yönetiminin Şincan'da meydana gelen olayların çıkmasına neden olmakla suçladığı, 'Uygurların Anası' Rabiya Kadir, NTV anahaber canlı yayınında Banu Güven'in sorularını yanıtladı.
Yayına Washington'dan katılan Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Kadir, "Her şeyden önce Türk halkına, Doğu Türkitanlı kardeşlerine gösterdikleri destek ve yardım için teşekkür ederim. Yetkililere, özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, 20 milyon Doğu Türkistanlı adına teşekkürlerimi ve minnettarlığımı bildirmek isterim. Bir Türk televizyonunda Uygur dilinde konuştuğum için çok mutluyum. Sizlere de bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim" dedi.
Kadir şöyle devam etti:
"Son olaylar, artık Uygurların Çinlilerle birlikte yaşamayacağını göstermiştir. Urumçi'de 5 Temmuz günü barışçıl şekilde protesto yürüyüşüne çıkan kadın, çocuk ve gençler Çin hükümeti tarafından vahşice bastırılmıştır.
Çin hükümeti, Doğu Türkistan'daki olaylarda Uygurları suçlu gösterme yoluyla güvenlik güçlerinin vahşi tavrını örtmeye çalışıyor. Çinlilerin nefteri körüklendi ve Uygurlara saldırılar başladı.
ÖLÜ SAYISI 1000'İ AŞTI
Son olarak Urumçi'de, Çinlilerin saldırısı sonucu 4 Uygur kızının öldüğü haberini aldık. Henüz protesto yürüyüşü bitmeden de 400 kişinin öldüğünü duyduk. Tüm bunları değerlendirdiğimizde ölü sayısının 1000'i aştığını düşünüyorum.
YARALILAR ÖLÜME TERK EDİLDİ
Çinliler bölgeye çok büyük silahlı güç yerleştirdi. Protescuları bastırıyorlar ve ölenlerin çoğunluğunu Uygurlar oluşturuyor. Çin hükümeti, tutuklanan Uygurlu sayısının 1500 olduğunu ilan etti ancak alınan haberlere göre olaylar başka yerlere de sıçradı. Oralarda da gösteriler yapıldı, çatışmalar çıktı. Dün aldığımız haberlere göre, tutuklanan kişi sayısı 5000'i geçiyor.
Bence ölü sayısı yükselebilir. Çünkü yaralılar var. Bu rakam Çin hükümetine göre 800 ve hepsi ölüme terk edilmiş durumda. Ben 2000-3000 ölü sayısını abartılı bulmuyorum."
Rabiya Kadir Banu Güven'in sorularını şöyle yanıtladı:
Olayları başlatmakla suçlanıyorsunuz; ne diyeceksiniz? Bunlar, bağımsızlık isteyen bir grup tarafından çıkarılan olaylar mıdır, yoksa oradaki gerginlikten mi kaynaklanmıştır?
Çin, Doğu Türkistan'ı işgal ettğinden beri baskıcı politika izledi. Dini, örfü, adeti baskı altına aldı. Siyasi baskı 60 yıldır devam ediyor. Ekonomik baskı da sürüyor.
Özellikle Çin'in iç bölgelerinden Doğu Türkistan'a milyonlarca Çinli yerleştirildi. Doğu Türkistan'daki genç kadın ve kızlar, Çin'in içlerine taşındı. Doğum kontrol uygulaması ile 7-8 aylık bebekler bile anne karnından alındı. Vahşi bir politika yürütüldü. İşte bu siyaset, Uygurların sabrını taşırdı ve tabii bir sonuç olarak bunlar yaşandı.
Yakın zamanda, Doğu Türkistan'ın tarihi şehri Kaşgar, yeniden imar bahanesiyle bozuldu ve tahrip edildi. Uygur medeniyetini yok etmeye çalışıyorlar.
OLAYLARLA İLGİM YOK
Bana yöneltilen suçlamaları reddediyorum. Bütün sorumlukluk Doğu Türkitanda'ki Komünist Partisi Başkanı ve Yerel Hükümet Başkanı'ndadır. Herkesin yürüyüş yapma ve protesto hakkı vardır. Tüm dünyadaki Uygurları protesto yürüyüşü yapmaya çağırıyorum. Etrafımdaki kişilerle birlikte Doğu Türkistan halkının durumunu dünya kamuoyuna anlatmaya çalışıyorum. Çin hükümeti de benim bu faaliyetimi ve gelecek desteği yok etmeye çalışıyor.
Türkiye'den vize alamadığınız bilgisi doğru mu? Siyasi yetkililier; Cumhurbaşkanı ya da Başbakan'la tamasa geçtiniz mi? Ya da böyle bir şey bekliyor musunuz?
Türk yetkililerin, özellikle sayın Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın son olaylarla ilgili açıklamalarından ötürü sevinçliyim. Eskiden de destek gösterilmişti ancak son destek çok mutluluk verici. Bunu devam ettirmelerini ve Doğu Türkistan halkına sahip çıkmalarını umuyorum. Barışçıl bir çözüm bulmak, şimdiki duruma çare üretmek için Türk yetkililerle görüşmek istiyorum. Beni kabul etmelerini ve müzakere yapmayı talep ediyorum. Türkiye'ye giriş talebim iki kez reddedildi. Talep 2006 ve 2007 yıllarına aitti. Ancak Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği vize vermedi. Gerekçe ise 'Türkiye'ye girmesi istenmeyen şahıs' olmamdı.
Çin yönetiminin baskısı mı var Türkiye üzerinde?
Elbette ki Çin hükümetinin baskısı olduğunu düşünüyorum. Ancak vize verilmemesi beni üzmedi. Türk halkının Doğu Türkistanlılara desteği devam ediyor, önemli olan da budur. Seyit Tümtürk benim yardımcım ve Türkiye'de faaliyetlerde bulunuyor.
Türk Büyükelçiliği'ndeki yetkili hanım, neden olarak; 'Siz Türkiye'ye girmesi sakıncalı kişi olarak gösteriliyorsunuz. Onun için vize veremeyiz' dedi. Ben de ona 'Türkiye benim vatanım saylır; bir gün gireceğim' dedim.
Son olaylarda, Türkiye'deki kardeşlerimizin bize gösterdiği destek ve yardımdan dolayı teşekkür ederim. Bizim derneklerimizin orada yaptığı gösterilere katılan tüm kardeşlerimize teşekkür ederim. Türk hükümetine, Uygur siyasi aktivistlerini Çin'e geri göndermediği için teşekkür ederim. Oraya gelecek olan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin vatandaşlık işlerinin halledilmesi istiyorum.
Rabiya Kadir, programın sonunda, bir şey daha söylemek istediğini belirterek, "İki kelime Türkçe... Ben Türk kardeşlerimle böyle Türkçe konuştuğum için çok memnunum" dedi.
Yayına Washington'dan katılan Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Kadir, "Her şeyden önce Türk halkına, Doğu Türkitanlı kardeşlerine gösterdikleri destek ve yardım için teşekkür ederim. Yetkililere, özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, 20 milyon Doğu Türkistanlı adına teşekkürlerimi ve minnettarlığımı bildirmek isterim. Bir Türk televizyonunda Uygur dilinde konuştuğum için çok mutluyum. Sizlere de bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim" dedi.
Kadir şöyle devam etti:
"Son olaylar, artık Uygurların Çinlilerle birlikte yaşamayacağını göstermiştir. Urumçi'de 5 Temmuz günü barışçıl şekilde protesto yürüyüşüne çıkan kadın, çocuk ve gençler Çin hükümeti tarafından vahşice bastırılmıştır.
Çin hükümeti, Doğu Türkistan'daki olaylarda Uygurları suçlu gösterme yoluyla güvenlik güçlerinin vahşi tavrını örtmeye çalışıyor. Çinlilerin nefteri körüklendi ve Uygurlara saldırılar başladı.
ÖLÜ SAYISI 1000'İ AŞTI
Son olarak Urumçi'de, Çinlilerin saldırısı sonucu 4 Uygur kızının öldüğü haberini aldık. Henüz protesto yürüyüşü bitmeden de 400 kişinin öldüğünü duyduk. Tüm bunları değerlendirdiğimizde ölü sayısının 1000'i aştığını düşünüyorum.
YARALILAR ÖLÜME TERK EDİLDİ
Çinliler bölgeye çok büyük silahlı güç yerleştirdi. Protescuları bastırıyorlar ve ölenlerin çoğunluğunu Uygurlar oluşturuyor. Çin hükümeti, tutuklanan Uygurlu sayısının 1500 olduğunu ilan etti ancak alınan haberlere göre olaylar başka yerlere de sıçradı. Oralarda da gösteriler yapıldı, çatışmalar çıktı. Dün aldığımız haberlere göre, tutuklanan kişi sayısı 5000'i geçiyor.
Bence ölü sayısı yükselebilir. Çünkü yaralılar var. Bu rakam Çin hükümetine göre 800 ve hepsi ölüme terk edilmiş durumda. Ben 2000-3000 ölü sayısını abartılı bulmuyorum."
Rabiya Kadir Banu Güven'in sorularını şöyle yanıtladı:
Olayları başlatmakla suçlanıyorsunuz; ne diyeceksiniz? Bunlar, bağımsızlık isteyen bir grup tarafından çıkarılan olaylar mıdır, yoksa oradaki gerginlikten mi kaynaklanmıştır?
Çin, Doğu Türkistan'ı işgal ettğinden beri baskıcı politika izledi. Dini, örfü, adeti baskı altına aldı. Siyasi baskı 60 yıldır devam ediyor. Ekonomik baskı da sürüyor.
Özellikle Çin'in iç bölgelerinden Doğu Türkistan'a milyonlarca Çinli yerleştirildi. Doğu Türkistan'daki genç kadın ve kızlar, Çin'in içlerine taşındı. Doğum kontrol uygulaması ile 7-8 aylık bebekler bile anne karnından alındı. Vahşi bir politika yürütüldü. İşte bu siyaset, Uygurların sabrını taşırdı ve tabii bir sonuç olarak bunlar yaşandı.
Yakın zamanda, Doğu Türkistan'ın tarihi şehri Kaşgar, yeniden imar bahanesiyle bozuldu ve tahrip edildi. Uygur medeniyetini yok etmeye çalışıyorlar.
OLAYLARLA İLGİM YOK
Bana yöneltilen suçlamaları reddediyorum. Bütün sorumlukluk Doğu Türkitanda'ki Komünist Partisi Başkanı ve Yerel Hükümet Başkanı'ndadır. Herkesin yürüyüş yapma ve protesto hakkı vardır. Tüm dünyadaki Uygurları protesto yürüyüşü yapmaya çağırıyorum. Etrafımdaki kişilerle birlikte Doğu Türkistan halkının durumunu dünya kamuoyuna anlatmaya çalışıyorum. Çin hükümeti de benim bu faaliyetimi ve gelecek desteği yok etmeye çalışıyor.
Türkiye'den vize alamadığınız bilgisi doğru mu? Siyasi yetkililier; Cumhurbaşkanı ya da Başbakan'la tamasa geçtiniz mi? Ya da böyle bir şey bekliyor musunuz?
Türk yetkililerin, özellikle sayın Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın son olaylarla ilgili açıklamalarından ötürü sevinçliyim. Eskiden de destek gösterilmişti ancak son destek çok mutluluk verici. Bunu devam ettirmelerini ve Doğu Türkistan halkına sahip çıkmalarını umuyorum. Barışçıl bir çözüm bulmak, şimdiki duruma çare üretmek için Türk yetkililerle görüşmek istiyorum. Beni kabul etmelerini ve müzakere yapmayı talep ediyorum. Türkiye'ye giriş talebim iki kez reddedildi. Talep 2006 ve 2007 yıllarına aitti. Ancak Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği vize vermedi. Gerekçe ise 'Türkiye'ye girmesi istenmeyen şahıs' olmamdı.
Çin yönetiminin baskısı mı var Türkiye üzerinde?
Elbette ki Çin hükümetinin baskısı olduğunu düşünüyorum. Ancak vize verilmemesi beni üzmedi. Türk halkının Doğu Türkistanlılara desteği devam ediyor, önemli olan da budur. Seyit Tümtürk benim yardımcım ve Türkiye'de faaliyetlerde bulunuyor.
Türk Büyükelçiliği'ndeki yetkili hanım, neden olarak; 'Siz Türkiye'ye girmesi sakıncalı kişi olarak gösteriliyorsunuz. Onun için vize veremeyiz' dedi. Ben de ona 'Türkiye benim vatanım saylır; bir gün gireceğim' dedim.
Son olaylarda, Türkiye'deki kardeşlerimizin bize gösterdiği destek ve yardımdan dolayı teşekkür ederim. Bizim derneklerimizin orada yaptığı gösterilere katılan tüm kardeşlerimize teşekkür ederim. Türk hükümetine, Uygur siyasi aktivistlerini Çin'e geri göndermediği için teşekkür ederim. Oraya gelecek olan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin vatandaşlık işlerinin halledilmesi istiyorum.
Rabiya Kadir, programın sonunda, bir şey daha söylemek istediğini belirterek, "İki kelime Türkçe... Ben Türk kardeşlerimle böyle Türkçe konuştuğum için çok memnunum" dedi.