Anadolu’nun tarihi lezzetlerinin kökenine yolculuk
Adnan Şahin; 30 yıldır Anadolu gastronomisiyle ilgilenen Anadolu Halk Mutfakları Derneği kurucusu ve yazar. Cüneyt Asan; Türkiye’de onu tanımayan nerdeyse yok; etin profesörü. Bu iki isim 14 bin yıllık Anadolu halk mutfaklarını incelemek için tarihin başladığı Göbeklitepe’den yola çıktılar.
İkili, şehir şehir, köy köy gezerek o bölgede yetişen ürünlerin tarladan sofraya yolculuğunu deneyimledi. Hedeflerinin ülkeyi baştan başa gezmek olduğunu söyleyen Asan ve Şahin, programla birlikte yerel üreticiye gereken değerin verilmesi konusunda da bir sosyal sorumluluk vurgusu yapmak istediklerini belirtiyorlar. Programın en önemli özelliğininse Anadolu mutfak geleneğini geleceğe taşıyacak kaynak niteliğinde bir kitapta toplanacağını belirtiyorlar. Sürdürülebilirliği tam anlamıyla yerine getiren programla emeğe, alın terine, kadın gücüne dokunan öğelere yer verilecek, Türk mutfağının dünyaya tanıtılmasına katkıda bulunacaklar.
Halkın Mutfağı izleyiciye ne mesaj verecek? Daha önceki yemek programlarından farklı ne göreceğiz?
Cüneyt Asan: Halkın Mutfağı’nın en önemli mesajı “Emek olmadan yemek olmaz!” Bir ürünün tarladan sofraya kadar oluşan serüveni, o ürünün yetiştirilmesi için verilen emeğin ne kadar kutsal olduğunu izleyicimize göstermek istiyoruz. Gittiğimiz bölgelerde yetişen ürünleri, binlerce yıllık mutfak geleneğini, yerel emekçilerin ellerinden, gözlerinden ve yüreklerinden geçtiği şekilde ekrana taşıyacağız. Programımızın isminin Halkın Mutfağı olması da buradan kaynaklanıyor. Bir de biz herkesin bildiği popüler yemekleri ekrana getirmiyoruz. Urfa’nın kebabını herkes bilir zaten. Biz Urfa’nın ‘Yeşil Altın’ olarak bilinen fıstığının üretim aşamalarını ve bölgeye sağladığı katma değeri ekrana getiriyoruz.
Adnan Şahin: Yaklaşık 30 yıldır Anadolu gastronomisi araştırmalarımda ve incelmelerimde Anadolu halk mutfakları için bir bilinç oluşmadığını keşfettim. Amacımız şehir şehir gezip popüler ürünleri göstermek değil elbette, üretim sürecini halkın gözünden izleyiciye sunmak. Yemek kültürünün bir yaşam tarzı olduğunu göstermek istiyoruz. Gittiğimiz yerlerde insanların evlerine, dükkanlarına hatta tarlalarına konuk oluyoruz. Onlarla hasat yapıyor mahsulü birlikte işliyoruz.
Neden ilk olarak Şanlıurfa’dan başladınız?
A.Ş: Çünkü tarihin başlangıç noktası, sıfır noktası Göbeklitepe’ye ev sahipliği yapıyor Şanlıurfa. 12 bin yıl öncesine dayanan Göbeklitepe tarihi, Anadolu’nun da onun mutfağının da başlangıcına işaret ediyor. Aynı zamanda Anadolu Halk Mutfakları için kaynak olabilecek bir kitap hazırlamak istiyoruz. Sadece günümüz yemekleri değil Anadolu’nun 12 bin yıllık kadim yemek ve mutfak geleneğini bir kaynakta toplamak gibi bir amacımız var. Tarihin sıfır noktasından başlamak istedik.
Peki, Adnan Şahin ve Cüneyt Asan nasıl bir araya geldi? Nasıl bir ikili oldular?
A.Ş: 30 yıla yakın bir süredir Anadolu gastronomisiyle ilgileniyorum. ‘Yemeği’ de ‘yemeyi’ de çok iyi biliyorum. (Gülüyor.) O yüzden programda ‘Yemekçi’ olarak konumlanıyorum. Bu programın en önemli mesajı ‘Emek olmadan yemek olmaz’ olduğu için bir tane de emekçi olması gerekiyordu, o da 50 yıldır yemeğe emek veren Cüneyt Asan oldu.
C.A: Bense 10 yaşımdan beri mutfağın içindeyim. Mahsullerin üretiminden pişirilmesine ve sofraya gelene kadarki emeği çok yakından biliyorum. O yüzden programda ben de ‘emekçi olarak’ yer alıyorum. Cüneyt Abi’nin gastronomi bilgisi ve benim yemek bilgim bir de üstüne yıllardır süren dostluğumuzun getirdiği tatlı çekişmelerimiz de eklenince güzel bir ikili olduk. Bu tatlı atışmalarımıza bazen misafiri olduğumuz yöre insanlarını da katıyoruz. Ortaya seyir keyfi yüksek sohbetler çıkıyor.
Sırada hangi iller var?
A.Ş: Urfa’dan sonra sırada Maraş var. Antep ve Hatay’a gittikten sonra Ege ve Doğu Anadolu’yu gezeceğiz.
C.A: Amacımız tüm Türkiye’yi gezmek. Sırası geldikçe mevsimi gelen ürünlere göre tüm Türkiye’yi gezeceğiz. Sadece tarlada yetişen ürünleri değil, deniz mahsullerinin, etin ve hayvansal ürünlerin de izini süreceğiz. Çünkü Türkiye’deki tüm şehirlerin mutfakları ve ürünlerinin görülmeye ve tanıtılmaya değer olduğunu göstermek istiyoruz.
Türk Mutfağı diğer ülke mutfaklarına kıyasla sizce nerede? Daha iyi yerlere gelmesi için neler yapılmalı?
A.Ş: Türkiye Mutfağı dünya mutfaklarıyla kıyaslandığında bazı çalışmalarda 11 bazılarında ise 17. sırada. Bu kadar çeşitli ürün ve hayvan ırklarının olduğu bir ülke için iyi durumda değiliz. Zengin ve bereketli toprakları olan memleketimizin üç tarafı denizlerle çevrili ama balıkla veya deniz ürünleriyle öne çıkamıyoruz. İşin profesyoneli olan biz de mutfağımızı çok iyi gösteremiyoruz. ‘Mekanları gösteren insanlardır’ derler, biz çok zengin bir coğrafyada yaşıyoruz ama bu coğrafyanın zenginliklerini iyi kullanamıyoruz.
C.A: Türk mutfağının tüm dünyaya anlatmanın devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada işin profesyonelleri adına da bir özeleştiri yapmak gerek. İşi gerçekten bilenlerin üstlenmesi ve inisiyatif alarak zengin mutfağımızı tanıtmak için gerekli adımları atacağız. Halkın Mutfağı’nın da buna vesile olmasını isteriz.
‘Bugün sürdürülebilirlik olarak bilinen tanım
Türk mutfağında asırlardır var: Bereket’
Gittiğiniz şehirlerde hem mutfak hem de sosyal hayata dokunan çalışmalarınız olacak mı?
A.Ş: Programımızın öncelikli amaçlarından biri de sosyal yaşama katma değer sağlaması. Mutfağa, yemeğe, emeğe özellikle de kadın emeğine farkındalık sağlamak istiyoruz. Atalık tohumların korunması, atık politikası, ürünlerin tanıtılması dikkat çektiğimiz konular. En önemlisi yemeğin sadece karın doyurmak için sofraya konulan bir şey olmadığına dikkat çekmek istiyoruz. Yemeğin; üretimi, ekonomiyi ve sosyal hayatı nasıl şekillendirdiğine dikkat çekmek istiyoruz. Mutfağımız için sürdürülebilirlik yeni bir şey değil, eskiden beri adı var ve berekettir onun adı. Sürdürülebilirlik bugün çok gündemde, ama tek başına ve etkili değil. Bunu gerçek anlamda sahiplenmek ve hayata geçirirken tüm aşamalarına şahit olmak da bu başlığın altında incelenmesi gereken detaylar.
C.A. Anadolu’da hem mutfakla ilgili hem de sosyal hayatta gözlemlediğimiz eksiklikleri programın sonunda yetkililerimizle de paylaşacağız. Anadolu’nun tüm sorunlarını madde madde rapor edeceğiz. Biz de çözüm yollarımızı sunacağız. O yüzden bu program sadece bir yemek programı değil. Halkın Mutfağı ile topluma katkı sağlama misyonumuz da var. Program sonunda birçok köyde kooperatifler kurulacağını düşünüyoruz. Kadın emeği öne çıksın, güçlü kadın kooperatifleri kurulsun, kadın emeği değerlensin istiyoruz.
'Halkın Mutfağı' Göbeklitepe'den yola çıkıyor (6 Aralık 2020)
Pazar günleri 11.15’te NTV ekranlarına bekliyoruz.
- Etiketler :
- Haberler -
- Yaşam
- Magazin
- Gastronomi
- Televizyon
- NTV
- Magazin haberleri
- Gurme