Yenidoğan Çetesi davası | Savcının sözlerine avukatlar itiraz etti: Duruşma savcısından güne damga vuracak sözler

Kamuoyunda "Yenidoğan Çetesi" olarak bilinen, özel hastanelerde yaşanan bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan sanıkların yargılanmasına devam ediliyor. Davanın 9. gününde tutuksuz sanıklar savunmalarını yapıyor. Savcının Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan'a yöneltiği "Yoğun bakım ihtiyacı olan, ölebilecek bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması seni rahatsız etmedi mi?" sorusuna sanık avukatları itiraz etti. Sözlerin dışarıda yanlış anlaşılacağı savunuldu. Bunun üzerine savcının "Kendisi söyledi para karşılığı bebeklerin alındığını. Beni ilgilendirmiyor dışarıda nasıl anlatıldığı." sözleri güne damgasını vurdu. Davanın dünkü duruşmasında Başhekim Ahmet Atilla Yılmaz, "Ben bu kadar yıllık cerrahım hiçbir hasta AIDS diye ameliyatını reddetmedim. Dosyanın adı nedeniyle avukat bulamadık." demişti. Mahkeme Başkanı "Ne sorsam bilmiyorum diyorsunuz, doktora soruyoruz onlar da bilmiyorum diyor. Kimse hiçbir şey bilmiyor. Siz nasıl hastanede çalışıyordunuz, nasıl iş yürütüyordunuz." sözleriyle sanıklara tepki göstermişti. Duruşma salonundan son gelişmeleri, muhabir Melike Şahin aktarıyor...

Yenidoğan Çetesi davası | Savcının sözlerine avukatlar itiraz etti: Duruşma savcısından güne damga vuracak sözler

12:37

15. tutuksuz sanık Bağcılar Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz savunmasına başladı.

Sanık Başhekim Semiha Yavuz tüm suçlamaları reddettiğini söyledi.

Sanık Başhekim Semiha Yavuz'un savunmasından:

"Çok fazla denetim geçirdik, en büyük denetimde gururla söylüyorum yüzde 99.56 gibi bir oranla denetimi geçtik.

Sağlık Bakanlığı denetimcisi geldiğinde hastaneyi çok beğendi, her şey tam dedi hatta dedi ki ben Kadıköy'de oturuyorum ama hastam olsa buraya getiririm."

11:54

14. tutuksuz sanık Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan'ın savunmasından:

Fırat Sarı'yla konuşması "Hocam sizden biraz destek isteyeceğim, sayıyı biraz daha artırabilir miyiz 27'deyiz..." soruluyor.

Sanık Kazan bu soruya "Hatırlamıyorum" dedi.

Mahkeme Başkanın "Ben okuyunca tapeyi anlıyorsunuz değil mi?" sorusuna sanık, "Evet" dedi. Mahkeme Başkanı, "Ben de anlıyorum. Ona göre cevap ver." uyarısında bulundu. Sanık bunun üzerine, "Hatırlamıyorum, o yüzden yanlış bir şey söylemek istemiyorum." savunmasında bulundu.

Mahkeme Başkanı davanın 9 gününde 2 sanığı uyararak "Bizi aptal yerine koymayın" dedi.

"Cem Bey, Mert'le görüş bunun karşılığında da 10 bin verelim gibi söyledi.

Mert ismini hastane yöneticisi söylemiş.

Ben maaşımı hastaneden alıyorum, prim, ek ücret almıyorum.

Savcı, "Bebekleri nasıl, nereden getirdiklerini biliyor muydun?" diye sordu.

Sanık "Hayır" dedi.

Savcı, soruyu genişleterek sanığa art arda sorular yöneltti: "Yoğun bakım ihtiyacı olan, ölebilecek bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması seni rahatsız etmedi mi, ben çok rahatsız hissediyorum. Sen demedin mi nasıl geliyor bu bebekler, şikayet ettin mi, aksiyon aldın mı?"

SANIK AVUKATLARINDAN SAVCININ SÖZLERİNE ART ARDA İTİRAZLAR

Sanık bu soruları, "Yani zaten ilk bulduğum işte ayrıldım." şeklinde yanıtladı.

Savunmanın bu kısmında Gıyasettin Mert Özdemir'in avukatı savcının sözlerine itiraz etti. "Bu çok yanlış şimdi dışarıda basın bunu böyle anlatacak. Zaten baskı var." ifadesiyle itiraz etti.

Savcı, Kendisi söyledi para karşılığı bebeklerin alındığını. Beni ilgilendirmiyor dışarıda nasıl anlatıldığı.

Sanık Mustafa Kazan'ın avukatı da Savcının "bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması" sözüne itiraz etti, "Bebeklerin hastaneye alınması tamamen ticari bir iştir. Yoğun bakımda bebek ölümü olmamıştır" dedi.

Avukatın "ticari bir iştir" sözleri dikkatlerden kaçmadı.

Fırat Sarı sanığa soru sordu:

"Mustafa Kazan gibi deneyimli bir hastane müdürü Gıyasettin dışında başka hasta bulucularla çalıştı mı? Adı geçen Emrah Bey ya da başkası?"

Sanık, "Hayır." yanıtını verdi.

11:20

14. tutuksuz sanık Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan savunma yapıyor.

Kendisinin istifa ederek şehir dışına taşındığını belirten Kazan, iddianamede işletme Müdür Yardımcısı olarak geçtiğini belirtti, Kazan, "Kesinlikle imza yetkim yoktur. Tıbbi süreçlere yetkim bulunmamaktadır." dedi.

Hakkındaki iddiaları reddederek; "Böyle bir örgütü gözaltına alınınca öğrendim. Hiç kimseyi tanımıyorum, telefon görüşmem yok. Para alışverişim de bulunmamaktadır." ifadelerini kullandı.

Sanık Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan savunmasından:

"Sadece telefon görüşmelerimin olduğu Gıyasettin Mert Özdemir var. Hasta getirmesi karşılığında para ödeyeceğimize dair görüşmem var. Ben yönetimin kararını paylaştım. Yöneticimiz Cem Öztürk ticaret amaçlı böyle bir karar almıştı.

Bir konuşmamızda hasta başı 10 bin TL olarak konuşuyoruz, diğerinde 50 bin fix, hasta başı bin TL gibi konuşuyoruz. Ama olumlu dönmüyor.

Ben Mert'in kendisine ödeme yapmadım, hastanenin muhasebesinden yapıldı."

10.24

Suçlamaları kabul etmediğini seyledi. "Doktorun yönlendirmesiyle yoğun bakımdaki çalışmamı yaptım." dedi.

13. tutuksuz sanık hemşire Renginar Molla'nın savunmasından:

"Fırat Sarı ve Hasan Basri Gök hastanede başlayınca evrak işlerinin onlarda olacağını söylediler, sen hasta bakımı yapacaksın dediler.
Hasan Basri Gök dosyaları benden alıyordu, epikriz yazacağım diyordu."

Hemşire Renginar Molla, paraya sıkıştığını yurt dışına çıkmak için Fırıt Sarı'dan para istediğini parayı geri vermek istediğinde ise Fırat Sarı'nın kabil etmediğini iddia etti.

Fırat Sarı'nın oksijen alan bir bebeği oksijen almadığı şeklinde yazdırdığını öne sürdü.

10.23

Yenidoğan Çetesi davasında 9. gün başladı. Sanık hemşire Renginar Molla savunmasını yapıyor.

DAVANIN SEKİZİNCİ GÜNÜ

Hemşire Ceren Hatice Kırım'ın savunmasından:

Hemşire Ceren Hatice Kırım, "Sekreter hanım üç günlük izinde olduğu için yazılmamıştı. Ben pek çok denetim gördüm ama hiç bir zaman akciğer grafisinin açılıp bakıldığını görmemiştim. Denetimin çok detaylı olduğu izlenimi uyandırmıştı." dedi.

Savcının "Fırat Sarı'ya hat vermişsin. Bu devirde insan kardeşine bile vermez. Sorumluluk yükler çünkü... Niye bu adama üstüne kayıtlı bir hat verdin? " sorusuna sanık Kırım, "Meşguliyetinden dolayı söyledi ben de çıkardım verdim." cevabını verdi.

Maaşını hastaneden aldığını iddia eden Kırım, "Bana Medisense'den gönderilen bir ücret vardı. Yenidoğan ünitesinden uzun yıllar çalıştığım için geliyordu. Kaynağını sorgulamadım. Bunu mesai ödemesi olarak alıyordum. Beşte biten mesaimden 10 gibi çıkıyordum. Eve toplu taşımayla gitmiyordum. Taksiyle gidiyordum. Bu emeğin karşılığı olarak düşünüyorum." ifadesini kullandı.

"Medisense işletmiyordu dedin, ne parası bu?" sorusuna, "Ben sözleşme anlaşma var mı bilmiyorum dedi. Hasta danışıyorduk." diye yanıt verdi.

Kırım, "Sana şirketten gelen paraları kendin mi alıyordun yoksa dağıtıyor muydun?" sorusu üzerine Fırat Sarı'nın istifa eden sekreterinin işini bir süre yaptığını belirterek;

"Fırat Sarı'nın sekreteri istifa etmişti. Bir süre onun işini yapmamı istedi ama isteyerek yapmadım. Kendisinin istediği kişilere paraları gönderdim. Gelen her paranın çıkışı oldu. Maddi menfaatim yok. Benim üzerime bir hattım vardı, çıkarıp Fırat Sarı'ya vermiştim. Kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Daha sonra hattı kapattım. "Hasan Basri Gök ilaçları Fırat Sarı'nın adına istedi. Fırat Sarı'yla konuştuğumda vermememi söyledi" yanıtını verdi.

Sanık Başhekim Ahmet Atilla Yılmaz'ın savunmasından

9. tutuksuz sanık Beylikdüzü Medilife Hastanesi Başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz ise savunmasında suçlamaları reddetti.

Fırat Sarı ve İlker Gönen'i başhekimleri, hastane de çalışan hemşireleri tanımadığını söyledi. Hemşirelere yapılan ödemeden haberi olmadığını ifade etti. Opera Bebeğin ölümüyle ilgili, "Başhekimler sevklerin her aşamasına hakim olamaz." dedi.

Michelle Nwandı Opara'nın durumunu hekimin yakından takip ettiğini öne sürdü. "Çocuğun bir yerde bakılması gerektiği için mecburen yenidoğana aldık. Aslında oraya göre çocuk büyüktü. Burada da takibi yapıldı. Başka bir hastaneye sevk olması gerekiyordu. Ancak yoğun bakımı olmadığı için çocuğu yenidoğan yoğun bakıma almak zorunda kaldık." şeklinde konuştu.

Mahkeme başkanının "Savunmanıza eklemek istediğiniz bir şey var mı?" sorsununa,

"Biz avukat bulmakta çok zorlandık. Müsaadenizle tüm sanık avukatlarına çok teşekkür ediyorum huzurunuzda. Ben bu kadar yıllık cerrahım hiçbir hasta AIDS diye ameliyatını reddetmedim. Dosyanın adı nedeniyle avukat bulamadık. Sanık avukatlarına çok teşekkür ederim." yanıtını verdi.

DAVANIN YEDİNCİ GÜNÜ 

Duruşmada yedinci tutuksuz sanık Tıb​bi Sekreter Sümeyye Özdemir, Epikriz yazmadığını öne sürdü. Doktorların bilgisayar kullanımı iyi olmadığı için onların söylediğini, kendisinin ise yazdığını ifade etti.

Özdemir, tıbbi bilgisi olmadığı için bebeklerle ilgili süreçte devreye girmediğini belirterek, "Görevim hastaların yatışını sağlamak, taburculuk bilgilerini düzenlemek, sisteme girecek bilgiler girmek, hasta dosyasının arşive teslimi ve doktorun talimatıyla doktorun istediği şekilde epikrizin yazmak" diye konuştu. Özdemir'e hemşire takip formu ile epikrizlerin uymadığına dair tape kaydı soruldu. Özdemir "Bir iletişim hatası olmuş" şeklinde yanıt verdi.

Sanık hemşire Tuğba Özkaynak'a sanık Çağla Durmuş’un “Bebeği entübe göster.” tapesi soruldu. Özkaynak, “Ben sadece ‘tamam, tamamdır’ diyorum. Entübe olmayan bir bebeği entübe göstermedim.” dedi.

Özkaynak, bebeklerle ilgili gece saatlerinde bir gelişme olduğunda Çağla Durmuş’u, Durmuş’a ulaşamazsa İlker Gönen’i aradığını anlattı.

Sanık hemşire, hiçbir nöbetinde çocuk doktoru görmediğini de söyledi. Hemşire takip formlarında oynama yaptıklarını itiraf eden Özkaynak, “Sizin yoğun bakımda müdahale etme yetkini var mı?” soruna, “Entübasyon ve CPR yapabilirim.” yanıtını verdi.

Bir avukatın “Tek başınıza yapma yetkiniz var mı?” sorusuna “Yok.” yanıtını verdi.

"SEMBOLİK OLARAK 1 YILDIR BAŞHEKİMİM"

Sanık Bağcılar Medilife Başhekimi Dr. Cafer Akdur bütün suçlamaları reddetti. "Ölümlerde ihmalim yok. Ben yenidoğan doktoru değilim, çocuk doktoruyum." sözleriyle kendisini savundu.

Fırat Sarı ve İlker Gönen'i tanımadığını ileri sürdü, "Ben anlaşma imalamadım.Muhtemelen hastane sahipleri imzaladı." dedi.

Öykü, Havvanur ve Ayaz bebeklerin ölümleriyle ilgili suçlanan Dr. Akdur, yenidoğan yoğun bakımını da kimin işlettiğini bilmediğini ileri sürdü. Hastanede hiçbir yetkisi olmadığını ileri süren Akdur, "Sembolik olarak 1 yıldır başhekimim. Ben aslında başta kabul etmedim. İdare et dediler." diye konuştu.

Savcının "Ölen bebeklerle ilgili meraktan da mı birşey sormadın?" sorusuna yanıt veren Akdur, "Hayır efendim, ölüm belgesini getiriler, imzalarım." dedi.

"CİRODAN YÜZDE 35 PAY OLARAK ANLAŞTIK"

Yenidoğan servisiyle ilgili olarak Medisense (Yenidoğan çetesi lideri olduğu öne sürülen Fırat Sarı'ya ait) ile anlaşması sorulan Yıldız,
"Yenidoğan servisinin 3. kişilere kiralanması ya da onların işletmesine bırakılması söz konusu değildir. Bu yöntem özel hastanelerde yaygın olarak yapılır. Kamu hastanelerinde bunun daha ileri uygulaması olarak hizmet alımı yapılmaktadır." dedi.

Yenidoğan servisinin geliri hastanenin gelirinin yüzde 4'ü olduğunu söyleyen Yıldırım, "Bunun için tüm hastane riske atılamaz. Usulsüzlük yaparak ciro artırımına yönelik bir uygulama yapılmadı." diye konuştu.

Yıldız'a tapelerde yer alan İlker Gönen'le olan konuşmasındaki "Arşivden dosya istemişler, sen bir gözden geçir arşivden gelen dosyaları onlara vermeden önce." sözleri soruldu. Denetim öncesi konuşmayla ilgili olarak Yıldız, "konuşmalarım yanlış değerlendirilmiş, yanlış anlaşılmıştır" dedi.

Epikrizlerin normal şartlarda doktor tarafından yazıldığını belirten Yıldız, "Benim bunu başhekim olarak sürekli kontrol edebilmem mümkün değildir." dedi.

Mahkeme Başkanının "Ciro artışıyla ilgili Fırat Sarı'yla konuştun mu?" sorusuna yanıt veren Yıldız, "Hayır ciro konuşmadık. Hasta sayısı azalma konusunu konuşmuşuzdur." dedi.

"Ne kadar ödeme yapıyorsunuz?" sorusuna da yanıt veren Yıldız, "Sabit bir ödeme yoktu. Cirodan yüzde 35 pay olarak anlaştık." diye konuştu

Yıldız, yenidoğan yoğun bakımın doluluğu konusunda da anlaşma yapmadıklarını ileri sürdü.

Yıldız’a yenidoğan yoğun bakım doluluğu konusunda bir anlaşma yapıp, yapmadıkları sorusu da yöneltildi. Sanık bu soruya “Hayır.” yanıtını verdi.

Savcı, Yıldız’a “Hasta sayısına katkısı yoksa niye ciro üzerinden anlaşma yaptınız?” diye sordu.

Yıldız bu soruyu, “Siz ne kadar kadar nitelikli hizmet verirseniz hasta sayısı o kadar artar. Buradaki amacımız öncelikle ilk şartı sağlamak” diye yanıtladı.

DAVANIN ALTINCI GÜNÜ

Fırat Sarı savunmasını yaptı. Sarı’ya bebek ölümleriyle ilgili ihmal iddiaları, hasta sevklerinin nasıl yapıldığı, kimlerle işbirliğine gittği gibi merak edilen birçok soru soruldu.

Sarı, bu yılın ocak ayından itibaren telefonlarının dinlendiğini bildiğini iddia etti, bebek ölümleriyle ilgili ihmal iddialarını kabul etmedi.

Fırat Sarı'nın savunmasından:

“Benim hayattan artık bir beklentim, umudum kalmadı. İnsanlık onurum kalmadı. Burada her şeyi anlatmak istiyorum." diyeret sözlerine başladı. “112 sevk zincirini bozarak, rüşvet vererek asla hasta almadık. Her hastaneye eşit gönderiyorlar. Biz tıp merkezlerinden aldık.”

Ambulans şoförü olan tutuklu sanıklardan Gıyasettin Mert Özdemir’le yaptığı işbirliğini anlattı:

"Gıyasettin Mert Özdemir, bebek sevki yapıyordu. Para veriyorduk bunun için. Mert ‘Devlette çalışıyorum, ödemeleri bana yapman sorun olur’ dedi. Paraların eşinin hesabına yatırılmasını istedi. Renas Reyap’ta çalışıyordu. Renas’tan hasta sevkini rica ederdik, para işlerine girmezdi.”

Fırat Sarı, anlaşmayı hastane yöneticileriyle yaptığını işleyişten haberdar olduklarını iddia etti.

Hastane yönetimlerinin hasta sayısının artırılması için kendinisi sıkıştırdığını iddia etti.

Sarı’ya, “Fişini çek.” konuşması soruldu;

Sarı, “Şaka yaptık kendi aramızda siz yapmıyor musunuz?” deyince Fırat Sarı’ya tepki gösteren savcı, “Bizim üzerimizden örnek verme.” dedi.

Satılan SGK ilaçları da sorulan Sarı, bu konuda sanıklardan hemşireler Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök’ü suçladı.

Sarı şunları söyledi:

“Hayatımı kararttılar. En fazla 3 gün tuttuk o ilaçları. Artırma dedikleri o ama sonradan öğrendim ki satmışlar. Bu arkadaşlar asgari ücrete çalışıyor. İlaçları onda birine satmışlar 300-500 liraya.”

Taşçı’nın kendisine, ocak aynda dinlendiklerini söylediğini öne süren Sarı, 10 bebeğin ölümüyle ilgili ihmal iddialarını da kabul etmedi.

DAVANIN BEŞİNCİ GÜNÜ

Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir savunma yaptı. Kendini doktor olarak tanıttığını, Yenidoğan çetesinin elebaşısı olmakla suçlanan Fırat Sarı'dan 60 bin lira maaş ve hasta sevki başına bin lira aldığını itiraf etti.

Gıyasettin Mert Özdemir, "Kaya bebeğin annesi riskliydi. 112 ona saatlerce yer bulamadı. Aile de ümidini kesip başka bir yol aradı. Ben de Güney Hastanesi başhekimi Ali Dirik'e sundum. O da kabul etti. Bu hastayı hiçbir hastane kabul etmemişti." dedi.

Mahkeme Başkanı'nın "'Taburcu süresi düşerse kazancımız düşer' konuşması için ne diyorsun?" sorusuna yanıt veren Gıyasettin Mert Özdemir, "İşgüzarca yaptığım bir konuşmaydı." yanıtını verdi.

"ANLAŞMALARI HASTANELERLE YAPTIM"

Özdemir, erişkin yoğun bakıma da hasta sevk ettiğini anlattı. Ayrıca Fırat Sarı'dan para aldığını ve Bağcılar Şafak Hastanesi ile Birinci Hastanesi yönetimleriyle ile anlaşma yaptığını ileri sürdü. Özdemir, "Her özel hastane yoğun bakımın dolu olmasını ister" dedi.

Mahkeme Başkanı'nın "112 sizi az çalıştırıyor herhalde. Bu işleri yapacak bu kadar vaktin olduğuna göre." sorusuna Özdemir, "112 çalışanı olduğum işi resmi olarak yapamamaktayım. O hastanelerde çalışmasaydım resmi olarak yapabilirdim. Savcı ifade alırken hakaret ettiği için bunları anlatamadım. Savcı art niyetli?" açıklamasında bulundu.

"Bebek ölümünü araştırmak art niyet mi? Varsa bir ithamın, avukatın var. Şikayetçi olursun." sorusuna yanıt veren Özdemir, "112'ye bildirsek bebek alamayız" şeklindeki sözlerini, 112'nin yer bulması uzun sürdüğü için kurduğunu iddia etti.

4 bebeğin ölümüyle ilgili suçlanan Doktor Dursun Eryılmaz ise kimi bebeklerin doğuştan sağlık sorunları olduğunu öne sürdü. Suçlamaları hemşirelerin dedikodusu olarak yanıtladı.

DAVANIN DÜRDÜNCÜ GÜNÜ

Hastane yöneticilerinden sanık Serdar Yüksel, borca girdiğini bu yüzden bebeklerin hastanelere sevk edilmesi için para aldığını itiraf etti.

Fırat Sarı’nın asistanı sanık Sümeyye Nur Arslan ise, Sarı’nın evde bakım hizmetleri alanına da girmeyi amaçladığını söyledi. Sarı’nın bunun için kendisine vekalet verdiğini, ücretleri hemşirelere kendisinin yatırdığını belirtti.

"MOTİVASYON ÜCRETİ" TARTIŞMASI

Sanık Arslan, “Motivasyon ücretini arkadaşlarım doğru anlatamadı. Siz normalde 3 hasta bakacakken 5 hasta bakıyorsunuz. Bunlar bir süre sonra ağır geliyor. Hastane yeterli ücreti vermiyor. İşten çıkmak istediğinizde Fırat Sarı size bu parayı veriyor.” diye kendini savundu.

Arslan, savcının sanık Fırak Sarı’yı kastederek, “Ayda 400 bin lira geliri olan biri neden sizden para istiyordu?” sorusuna “Biz de anlam veremiyorduk. Mesela yurt dışına gideceği zaman beni şimdi döviz bürosuna göndermeyin diye para aldığı oldu. Tutuklandığında bana 150 bin lira borcu vardı.” diye karşılık verdi.

“BELEDİYE BAŞKANI OLMAK İSTİYORDUM”

Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri görevlisi Renas Kılıç’ın savunması ise şaşkınlığa neden oldu. Kılıç, belediye başkanı olmayı amaçladığını, siyasi hedefleri doğrultusunda hareket ettiğini öne sürdü.

DAVANIN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ

Sanık üç hemşireden şoke edecek itiraflar geldi. Hemşire Cansu Akyıldırım, örgüt lideri Fırat Sarı ile arasındaki para transferlerini kabil ederek bu paraların çalışanlara motivasyon için dağıtıldığını söyledi.

Çağla Durmuş ise Fırat Sarı’nın maddi kazanç için hastaları entübe olarak gösterdiğini itiraf etti.

Bir diğer hemşire Damla Atak ise, örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil Servis personeli Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta transferi yaptığı itirafında bulundu.

Sanık Dr. Rıza Keykubad ise Kaya bebeğin ölümüyle ilgili "Çek fişini" ifadeleri sorulunca üzerine oyun oynandığını ileri sürerek böyle bir cümle sarf etmediğini savundu. Kaya bebeğin ailesinin avukatı, "Benim müvekkilim kendi evladını bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüştür." diyerek sanığın savunmasına tepki gösterdi.

DAVANIN İKİNCİ GÜNÜ

Sanık hemşire Hasan Basri Gök, tapelere yansıyan sözleri için “Çirkin bir cümle. Bebeğin sürekli kalbi durup geri getiriliyordu, o yüzden böyle konuştum.” dedi. Gök, çetenin karanlık yüzünü anlattı:

“Sağlam bebeğin sevki mümkün değil. Çok uzun süre bekletildiği için akciğerleri de kötüleşiyordu. Entübe edip gönderiliyordu. Serdar Yüksel, bebek sevki yapıp karşılığında para alıyordu. Fırat Sarı parayı yollamamı söyledi, yolladım. SGK'dan fazla para alıyorlardı. Bunun için yatışlar uzatılıyordu. Epikrize yardım ettiği için bütün hemşirelere para veriliyordu. Kimse hayrına bir şey yapmıyordu.” itirafında bulundu.

“O SÖZ KURTLAR VADİSİ REPLİĞİYDİ”

Duruşma tutanklarına bir Kurtar Vadisi diyaloğu girdi. Hemşire Deniz Korkmaz’a, “Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir.” cümlesini kurduğu hatırlatılınca, repliği Kurtlar Vadisi dizisinden aldığını söyledi.

“Hastane hastaları satılan bir eşya gibi görüp sadece para almak için kullanıyordu.” diyen Korkmaz, “Bu zihniyette olan insanların bunları yapması kaçınılmazdı. Hastaların yoğun bakım süreçlerinde malzemeden tasarruf etmeye çalışıyorlardı. Bu insanları ben CİMER'e şikayet ettim.” şeklinde konuştu.

İLAÇ BİRİKTİRME İTİRAFI

Hemşire Hüseyin Günerhan ise, örgüt iddiasını reddedip suçsuz olduğunu öne sürerek, “Biz artan doz ilaçları ödemenin karşılamadığı hastalar için yabancı hastalar için biriktiriyoruz.” savunmasında bulundu.

Reyap Hastanesi’nde çalıştığı dönemde Fırat Sarı ile tanıştığını belirten Günerhan, “Ağabeyim de Reyap Acil’de çalışıyordu. Reyap’ta nöbet tutarak çalışmaya başladım. Burada kimseyi korumak için konuşmayacağım, doğruları söyleyeceğim.” dedi.

DAVANIN BİRİNCİ GÜNÜ

Yenidoğan Çetesi davası gerilimli başladı. İlk gün kimlik tespitleri yapıldı. İddianamede adları geçen doktor Fırat Sarı, İlker Gönen ve çetenin 112 çağrı merkezindeki elemanları ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir duruşmaya getirildi.

Çorlu’da tutuklu bulunan sanıklar ise video konferans yöntemiyle kimyik tespitinde bulundu.

Sağlık Bakanlığının müfettiş raporunda bebeklere pasif ötenazi uygulanarak hiçbir tedavi yöntemi uygulanmadan ölüme terk edildiklerine bilgisine yer verildi.

Yoğun bakımda kalbi duran bir bebeğin durumunu doktora haber veren hemşireye doktorun “Canlandırmaya gerek yok.” dediği ortaya çıktı.

Sayfa Yükleniyor...