Pamuk: Hep yalnız bir yazardım...
Yeni kitabını ilk kez NTV'ye anlatan Orhan Pamuk, "Hep yalnız bir yazardım hiç edebi bir cemaatim olmadı. Şimdi bu yaşta edebi bir cemaate ait olmak isteyebilirim, tabii fikirlerimi değiştirmeden."
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Orhan Pamuk, yeni kitabı “Manzaradan Parçalar”, hayat, sokaklar, edebiyat, siyaset hakkında Banu Güven’e konuştu.
Pamuk'un özel röportajından satır başları:
''* Bir dışımızdaki dünya vardır, 'manzara'yla bunu anlatmak istedim. Bir de, yazarın kendi kişiliği vardır. Bu kitap; İstanbul hakkında, Türkiye hakkında; yemek yeme alışkanlıklarımızdan siyasete kadar... Bütün kültüre açılan bir kitap. Yazarlar önemli buldukları etkilendikleri deneyimler üzerinden kitaplarını kurarlar. Ama bazılarına yer verirler, bazılarına vermezler. Mesela, babamın ölümü üzerine yazdığım yazı da bu kitapta var...
'Her erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar' (Kitaptan)
* Kitaplarımın eğlenceli olmasını ve okuru gülümsetmesini isterim. Tek amaç bu değildir ama denge önemli... Benim yazarlığımda kahramanları suçlamaktan çok, bütün kahramanlara hak verme, onları anlama isteği öndedir. Ama onların fikirleri çatışır. Bu çatışmayı gerçek kılmanın, ahlaki yargı vermemenin bir yolu da her şeye gülümsemektir. bütün kitaplarımın okuru gülümsetmesini istedim.
RESSAM ORHAN PAMUK
* Bu kitapta ressam Orhan da bir şekilde ortaya çıkıyor. Ressam olmaktan nasıl vazgeçtim sorusunu sorunca kendimi psikolog karşısında gibi hissediyorum. 2 yıl evvel Amerika'dayken resim malzemeleri satan bir dükkana girdim ve resim malzemeleri satın aldım. Böyle bir planım yoktu. Kendiliğinden oldu ve tekrar resim yapmaya başladım. Resim ile yazı arasındaki derin ilişki ile ilgili şunu diyebilirim: Resim yaparken daha mutlu oluyorum ama yazı yazmak beni daha çok tatmin ediyor.
* Bir roman binlerce yaprağı olan bir ağaca benzer. Yazar binlerce kere düşünür. Ben onları yazmaya başlamadan evvel düşünürüm. Notlar almaya başlarım. Ben o defterdeki notlardan en beğendiklerimi biraz değiştirerek bu kitapta yayınlıyorum.
ROMANCILIĞIMA GERİ DÖNMEK İSTİYORUM
* Masumiyet Müzesi çok büyük bir proje haline geldi. Artık bitirmeye yakınız. Ama çok zamanımı aldı. Müze büyük bir proje haline geldi ama ben romancılığıma dönmek istiyorum. Hayatımda ilk kez 4 aydır roman yazmıyorum.
* Hayatta insanın bir cemaatinin olmasının iyi bir şey olduğuna bugün, sizinle şu anda konuşurken inanıyorum. Ama cemaate ait olmak cemaat gibi düşünmesi anlamına gelmemeli. Bana yapılan eleştirilerin her zaman fazla olduğunu düşünmüşümdür. Sebepleriyle ilgili konuşmayayım. Ama edebi cemaat zayıf, küçük bir cemaattir, o yüzden siyasal sorunlarımın bu ölçüde vahim olmasının nedeni edebi cemaatler değil. Hiç edebi bir cemaate ait olmadım, bu çok önemli bir konu da değil. Yani hep yalnız bir yazardım ama yaşım ilerledikçe daha büyük bir edebi cemaate ait olmak isterim, tabii fikirlerimi değiştirmeden...
* Roman sanatının kalbinde yazarın milli okuruna seslenmesi vardır. roman öyle çıkmıştır. Yazarken ilk dürtüm Türk okurunu düşünmek ama elbette dünya okuru için de yazıyorum. Ben en çok Türkiye'de kalıcı olacağımı biliyorum, onun için önce Türkiye'deki okur için yazıyorum. Burada bir suç ve günah vardır. Çünkü siz kendi ülkenizi dünya okuru için anlatırken, dünya okurunun ilgisini çekecek şekilde değiştirebilirsiniz. Benim için ahlaki dürtü bunu yapmamaktır. Ama öte yandan yerel olmanın da şöyle bir sakıncası vardır: Her konuda herkes gibi düşünmeye başlarsınız. Örneğin, tabuların dışına çıkamazsınız...
ABD IRAK EDEBİYATINI TANISAYDI 150 BİN KİŞİYİ ÖLDÜRMEZDİ
* Dünyada edebi bakımdan bir temsiliyet dengesizliği var. Dünyanın geri kalanı Batı'dan özellikle, İngilizce yazan yazarlardan şikayetçi. Bir milyarlık Çin'in temsilcisi yok. Onlarda da öfke var. İnsanlığını, hikayelerini işitmediğimiz milleti suçlayabiliriz. Amerikalılar Irak edebiyatını tanısaydı, ABD Irak'ta 150 bin kişiyi öldüremezdi. Önemli olan kimliğiniz değil insanlığınızdır. evet ikisi birbiriyle yakından ilişkilidir ama insanlığın kimliği aşan bir tarafı vardır. Tarihe olan borcumuz insan olmaya olan borcumuzdan daha azdır.
* Türkiye Batı'yı taklit eden zenginlerin ülkesi değil artık. Bugün, Türkiye'de hakim olanların Batı taklitçiliği yaptığını söyleyemem. Türkiye'de köylüler zenginleşti. Türkiye'de toplumsal kaynaşma çok büyük. Köylüler zenginleşti. Kimliklerini şehirlere vurdular, toplumsal güç haline geldiler, yukarıdakileri sarstılar. Bugün daha karmaşık güçler var. Türkiye'nin kültürü şekilleniyor. Türkiye tek bir merkezin kontrolünden çıktı. Kimsenin tek başına kontrol edemeyeceği bir şey bu. Askerlerin, bürokrasinin kontrol edemeyeceği bir yapı...''
YENİ ROMANIM BİR BOZACIYLA İLGİLİ
* Bir bozacı hakkında kitap yazıyorum. Şehrin altkültürüyle ilgili bir panorama. Şehrin yaşaması zor yerlerinde yaşayan satıcıların hayatıyla ilgili. Nişantaşı değil bu seferki romanımın konusu. Şehrin en yoksul yerlerinde yaşamış olanlar... İlk elden tanımış olduğum insanlar da değil, romanımın zayıf yönü bu olabilir. Bir anlamda röportajlar yaparak, insanlarla tanışarak bu konuda bilgi sahibi oluyorum, bir yandan da ait olmak, cemaate ait olmak, yalnız kalmak gibi şeyleri de irdeleyen bir roman.
* Kız arkadaşım, Kiran Desai de romancı. İki romancının birlikte olması benim için de, ikimiz için de rahatlatıcı bir şey. Gördüğünüz gibi yaşadığım kişisel şey hakkında konuşurken tutuk oluyorum. Onun için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim.
* Eskiden, gençliğimdeki küçük hatıra defteri tutma alışkanlığıma geri döndüm. Durmadan not alıyorum. Yazı benim için yalnızca bir teselli değil, hayata hazırlayan, daha güçlü bağlayan, hayata daha güçlü bakmamı sağlayan bir güç de.
* 'Kar' romanında biraz alaycılıkla yazdığım bazı şeyler, bugün Ergenekon dediğimiz süreçlerle aşağı yukarı ortada. Biraz benzerlik de gösteriyor. İster inanırsınız, ister inanmazsınız. Ama askerin siyasete karışması, bunun için yapılan kışkırtmalar gibi gelişmeler Ergenekon'la birlikte ortaya çıkmış değil, bu 50 yıldır böyleydi.
REFERANDUMDA OYUM EVET
* Pamuk, darbenin 30. yıldönümünde kurulan sandıkta 'evet' diyeceğini de söyledi.
Anayasa değişikliğini onaylamanın "AKP’yi desteklemek ya da hükümete güvenoyu vermek anlamına gelmeyeceğini" belirten yazar Pamuk, referandumda 'evet' oyu kullanıp, seçimlerde AKP’ye oy atmayacak çok sayıda kişi olabileceğine de dikkat çekti.
"12 EYLÜL'ÜN KENDİSİNDEN MEMNUN DEĞİLİM"
1980 askeri darbesiyle birçok insanın büyük sıkıntılar yaşadığını hatırlatan, 12 Eylül ile hesaplaşmak gerektiğini ifade eden, yeni Anayasa’yı bu hesaplaşmanın yolunu açan bir kapı olarak gördüğünü vurgulayan Pamuk şunları söyledi:
"Benim Anayasa değişikliğindeki oyum evet... 12 Eylül anayasasından zaten memnun değilim. Anayasadan çok fazla anlamam çünkü siyasi ve hukuki bir belgedir. Ben, 12 Eylül'ün kendisinden memnun değilim.
Bazı seçmenler de işin siyasileşmesi yüzünden 12 Eylül’e önem vermiyorlar. Bu, mevcut hükümete hayır kampanyası haline sokulduğu için hayır diyecekler. Bu anayasa değişikliklerine hayır diyenlerin bir kısmının, değişikliklerin iyi olduğunu düşündüklerine inanıyorum..."
Anayasa’nın kabul edilmesi durumunda darbe dönemi yöneticilerine yargı yolunun açabileceğine de işaret eden Pamuk, yargı süreci başlamasa bile referandum sayesinde 12 Eylül’ün vicdanlarda mahkum edileceğini sözlerine ekledi.
KURBAN OLARAK GÖSTERİLMEK İSTEMEM
Baskı var ama benim yaşadıklarım bir önceki kuşağın yaşadıkları yanında devede kulak kalır. Bunu da belirteyim. Kurban olarak gösterilmek istemem, ben yaşadıklarımı dönüştürmek istiyorum. Günlük hayatımda yaşadığım öfkelerim var ama bunu dile getirmekten ziyade yaşadığım hayatın güzel olduğunu söylemek isterim.''
- Etiketler :
- Haberler