AK Parti'li Mahir Ünal: İhraç talebi olağanüstü bir durum değil
Eski başbakan Ahmet Davutoğlu ve 3 eski milletvekilinin partiden ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edilmesini değerlendiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, "İç tüzüğümüzün 117'ye 7'nci maddesine göre bu ihraç talebi istenmiştir. Yani bu olağanüstü bir durum değil" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Best FM'de yayınlanan "Konuşan Türkiye" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kendi deneyimlerinden, tecrübelerinden, sorunlardan, öğrenmelerden yola çıkarak kendini güncelleyebilen bir sistem olduğunu ifade eden Ünal, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın başkanlığında 1 yılın değerlendirmesinin, organizasyonel etkinlik analizinin yapıldığını söyledi.
Sistem arasındaki eksikler, sorunlar, tıkanmaların yapılan bir yıllık değerlendirme ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunulduğunu hatırlatan Ünal, hemen iyileştirme yoluna gidildiğini belirtti.
"BUNLAR SİYASETE SIZMADI, DEVLETE SIZDI"
FETÖ'nün siyasi ayağına yönelik tartışmaların hatırlatılması üzerine Ünal, "Bunlar siyasete sızmadılar, devlete sızdılar. Biz AK Parti’nin içerisinde kim vardı hepsini tek tek, isim isim biliyoruz. 17-25 Aralık’tan sonra da bunların hepsi istifa etti, gittiler zaten. AK Parti 17-25 Aralık'tan sonra bütün kongrelerinde, bütün belediye başkanlığı seçimlerinde ve milletvekili seçimlerinde adaylarını ince eleyip sık dokudu. Dolayısıyla bunlarla herhangi bir şekilde iltisaklı olan ya da bunlara herhangi bir şekilde müzahirliği olan hiçbir kişi AK Parti’ye yaklaştırılmadı" değerlendirmesinde bulundu.
"İÇ TÜZÜĞÜMÜZÜN 117’YE 7’NCİ MADDESİNE GÖRE BU İHRAÇ TALEBİ İSTENDİ"
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısında alınan ihraç talebi kararlarının sorulması üzerine Ünal, şunları kaydetti:
"Şimdi her siyasi partinin kendi kurulları, organları vardır ve siyasi partiler bu kurullarda, bu organlarda kararlarını alırlar, istişarelerini yaparlar. Bir de her siyasi partinin bir iç tüzüğü vardır yani o iç tüzük o siyasi partinin anayasası niteliğindedir, o iç tüzüğü de uygulamak zorundasınız. İç tüzüğümüzün 117’ye 7’nci maddesine göre bu ihraç talebi istenmiştir. MYK gündemine bu konu geldi çünkü iç tüzüğe aykırı davranan, daha önce genel başkan yardımcılığı yapmış iki milletvekili, milletvekilliğimizi yapmış bir kişi ve daha önce bu partinin Genel Başkanlığını yapmış Ahmet Davutoğlu'yla ilgili konu MYK gündemine geldiğinde konu değerlendirildi, açıklamaları değerlendirildi. Bunların iç tüzüğe, 117’ye 7'ye aykırılığı değerlendirildi ve rutin bir işlem olarak oy birliğiyle Merkez Disiplin Kurulu'na ihraç talebiyle sevklerine karar verildi. Yani bu olağanüstü bir durum değil. Bu fiili işleyen her bir parti üyesine uygulanan bir durum.
İki il başkanı da kendi illerindeki disiplin kurullarına iller tarafından sevk edildiler, yani daha önceki Ankara İl Başkanı ve İstanbul İl Başkanı. Eleştiri konusuna gelince, AK Parti eleştiriye son derece açıktır ama takdir edersiniz ki siyasi partiler kendi meselelerini kendi içlerinde konuşurlar. Yani siyasi partilerin kendi mensupları birbirleriyle medya üzerinden konuşmaz bir. İki, bu konuşmalarında da ağır tahkir, tezyif içeren bir dil kullanılmaz. Bunu kullandığı zaman ki CHP'de de mesela gördük, CHP'de de aynı şekilde iç tüzükle ihraç edilen milletvekilliği yapmış kişiler oldu geçmişte, her siyasi parti kendi iç tüzüğüne uygun davranış sergilemeyen üyelerinin ihracını ister. Bu da dediğim gibi olağanüstü bir durum değil, bir rutin."
"O GÜN BİR DURUŞ SERGİLESEYDİ BİRİLERİ BUNA MANİ Mİ OLACAKTI?"
Parti içi diyalog kanallarının kapandığına dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine Ünal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlıktan ayrıldığı kongrede yaptığı bir konuşma vardır. O konuşmada kendi pozisyonunu, bundan sonraki siyasi pozisyonunu, siyasete bakış açısını, AK Parti’ye bakış açısını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bundan sonraki sürece dönük bakış açısını, ümmet coğrafyasına bakış açısını paylaştı. Orada söyledikleriyle bugün söyledikleri arasındaki farka baktığınızda burada açık bir tenakuz var, büyük bir muğlaklık var.
Eğer rahatsız olduğu şeyler vardıysa, o gün o konuşmayı yapmaya çıktığında birileri o konuşmayı ona zorla mı yaptırdı? Eğer o gün yanlış olduğunu düşündüğü şeyler vardıysa, o gün o sahneye çıktığında, mikrofonu eline aldığında yanlış gördüğü şeyler vardıysa bunları söylemesine birileri engel mi oldu? Şimdi hani duruştan bahsediyor ya eğer o gün bir duruş sergileseydi birileri buna mani mi olacaktı?"
Siyasetin sert bir okul olduğunu dile getiren Ünal, "Şimdi siz bakacaksınız, bekleyeceksiniz, duracaksınız, sonra beklentileriniz gerçekleşmediğinde başka bir pozisyona geçeceksiniz, bunun adına da duruş diyeceksiniz. Öyle bir şey söz konusu değil'' ifadesini kullandı.
"GERÇEKLİĞİN KARŞISINDA SÖNER GİDER"
İstanbul Büyükşehir Belediyesince, ihtiyaç olmaksızın kiralandığı iddia edilen araçların Yenikapı miting alanında sergilemesine ilişkin soru üzerine Ünal, "Hizmet araçlarını getireceksiniz, makam aracı diye oraya dizeceksiniz, ondan sonra da Türkiye’de milletin aklıyla dalga geçer gibi cambaza bak oyunu oynayacaksınız. Niye? Çünkü belediyenin önünde 16 yıldan beri, 20 yıldan beri çalışan emekçilerin sırf kadrolaşmak, sırf HDP’ye verilen sözleri ve diğer ittifak mensubu siyasi partilere verilen kadrolaşma sözünü yerine getirmek için ekmeğiyle oynayacaksınız. Bu millet ariftir, her şeyi görüyor ve biliyor, her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor. Bu tür sunilikler köpük siyasetidir, gerçekliğin karşısında söner gider'' diye konuştu.
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye
- Mahir Ünal
- Siyaset