Herkesin evinde bir 'Neriman' var...
"Carte d'Or ile Tatlı Sohbetler"in bu ayki konuğu ünlü tiyatrocu Oya Başar... Sohbetimizin tadı, pastamız gibi damağımızda kaldı...
Cumartesi günü telefonlaştık, pazartesi günü dizi setine davet etti bizi. Nasıl biridir, nasıl davranır diye düşünürken; onun gibi usta bir isimle söyleşi yapacağım için de oldukça heyecanlıydım. Derken söyleşi günü geldi çattı, tatlı yiyelim tatlı konuşalım dedik, "Carte d'Or Dondurmalı Pasta"mızı da aldık, yola çıktık.
Parkorman'da büyük bir çadırda buluştuk. Elinde Türk kahvesi, üzerinde mavi geceliği ile karşıladı bizi. Güler yüzlü, sevgi dolu ve beklediğimden çok daha içten...
Oya Başar'dan bahsediyorum... "Benim Annem Bir Melek" dizisinin çekimlerinde yakaladık onu. Set arasında sohbet etme fırsatı bulduk. İzlediğimiz "Neriman Kaynana" rolünün aksine; şen kahkaları, samimi yaklaşımı, hoş da bir sohbeti var. Vakti kısıtlı olmasa eminim çok daha uzun saatler konuşurduk.
Siz bu röportajı okumadan önce biz küçücük iki tüyo verelim çalıştığı projeler hakkında...
NTV ekranlarında Cuma akşamları saat 23.00'te, hayatın farklı uçlarında yaşayan "10 Kadın" biraraya geliyor; aktüel olayları yorumluyor, gündemi tartışıyor, kadınlara dair konuları irdeliyor...
Kimler var bu kadroda isterseniz bir hatırlayalım:
Çiğdem Anad, Gönül Yazar, Nazlı Eray, Güzide Duran, Günseli Kato, Hülya Uğur Tanrıöver, Funda Özkalyoncuoğlu, Oya Başar ve her hafta değişen iki ünlü isim daha...
Evet, Oya Başar'ı bu ekranda izliyoruz. Bunun haricinde, Pazartesi akşamları da Star TV'de yayınlanan "Benim Annem Bir Melek" dizisiyle evimizde ağırlıyoruz.
Yediden yetmişe herkesin büyük bir zevkle izlediği, çok sert ama bir o kadar da yufka yürekli bir kaynananın yönettiği kocaman, mutlu ve komik bir ailenin, Turuncu ailesinin hikayesi anlatılıyor. 60 bölümdür aileden biri oldular ve çok da iyi yaptılar...
Bir ekran klasiği olan "Olacak O Kadar"dan sonra özlemiştik seni Oya Başar... Hoşgeldin tekrar evimize...
İlk olarak "10 Kadın" programından başlayalım. Projeye katılmanız nasıl oldu?
Programı çok seviyorum ve çok keyif alıyorum. Aslında teklif ilk geldiğinde çok sıcak bakmamıştım, çünkü çok farklı bir konsepti vardı. Benim daha önce yaptığım bir şey değildi. Ama Çiğdem Anad çok sevdiğim, fikirlerine ve yaptığı işlere çok değer verdiğim bir insan... Çok güveniyordum. O da çok ısrar etti, "Birlikte olalım Oya" dedi. Yöneticilerle de görüştük. "Bana biraz müsade edin. Bakayım programın içinde kendimi görebilecek miyim? Ancak o zaman teklifinize evet diyebilirim" dedim. Aradan birkaç gün geçti ve tekrar toplandık. "Tamam de, çok hoş olacak. Hep dizilerde izliyorlar, bir de seni Oya Başar olarak görsünler" dediler; bende "tamam" dedim, başladık.
Program Cuma akşamları saat 23.00'te yayınlanıyor. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
Programın geç bir saatte yayınlanması beni biraz tedirgin etti. Erken yattığım için nasıl olacak diye çok düşündüm. Sonra şöyle bir plan yaptım; cuma günleri sette çalışmıyorum, gündüz dinleniyorum, akşam saat 21.00 gibi kalkıyorum ve saat 22.00'de NTV'de oluyorum.
'HEM KAHKAHA ATIYORUZ, HEM SOHBET EDİYORUZ'
Aynı saatlerde başka bir kanalda ünlü bir şov programı daha var. Bu reyting kaygısı yaratıyor mu? Programın izlenirliği nasıl?
Programın reytingleri çok güzel gidiyor. NTV'den de sürekli duyduğumuz oldukça beğenildiği yönünde... En çok izlenen program diyorlar. Hem kahkahamızı atıyoruz, hem sohbet ediyoruz.
Dışarıdan nasıl tepkiler geliyor?
Etraftan çok güzel izlenimler alıyorum. Gerçekten sıcak bir program oldu.
"10 Kadın"ın aynı programda buluşması nasıl oluyor? Farklı fikirler vardır mutlaka...
Farklı fikirlerde olan arkadaşlarımız da var tabii. O da çok güzel. Ekranda tartışsak da, içeri giriyoruz kahkahalarla birbirimize sarılıyoruz. İyi ki yapmışız, çok keyif alıyorum.
Programdaki kadın dayanışması hakkında neler söyleyeceksiniz?
Birbirimizi çok sevdik. Daha önce de tanıyorduk ama bu kadar birlikteliğimiz yoktu. Hepsi çok cici ve çok tatlılar. Zaten Çiğdem'i çok severim, çok iyi bir dostluğumuz var. NTV ile de ilk kez çalışıyorum. Kurum olarak çok beğendim açıkcası. Bu kadar mı düzgün olur? Şoföründen kuaförüne kadar tüm ekip çok zarif.
Başka bir televizyon kanalında yayınlanan, projesi size ait olan "Benim Annem Bir Melek" dizisi var. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
"Olacak O Kadar"ı bitirdikten sonra iki yıl hiç program yapmadım. Hem yüzüm dinlensin; hem de seyirciler beni, ben de onları özleyeyim istedim. O dönemde 3-5 tane proje geldi ama kendime yakın hissetmedim. Sonra bir proje üretmeliyim diye düşündüm ve Vasıf Küçükoruç ile beraber ne yapabiliriz diye oturduk, konuştuk. Vasıf, yıllardır bizimle çalışmış bir yazar arkadaşımız ve bu işi gerçekten çok iyi bilen birisi... Benim söylediklerimi ve isteklerimi yazdı. Çok beğendim. Sonra Necati Akpınar ile konuştuk. "Necati, bu projeyi sen yap" dedim. O da okudu, çok beğenmiş "Hemen yapalım" dedi. Her şeyi oluşturmuştuk ancak o dönemde benim hastalığım gündeme geldi. 4-5 ay ara vermek durumunda kaldık ve ben yine kendimi iyi hissettiğim bir dönemde, projeyi hayata geçirdik.
'HERKESİN EVİNDE BİR NERİMAN VAR'
Dizide gelinine sert davranan ama aslında kalbi çok yumuşak bir karakteri; "Neriman kaynana"yı oynuyorsunuz. İzleyicilerden gelen tepkiler nasıl?
Geçen saçımı yaptırmaya gittim. Kuaförüm, "Oya abla, topluyorum eşimi ve kardeşlerimi ailecek izliyoruz" dedi. Herkesin evinde bir Neriman var çünkü. Aslında Neriman çok enteresan bir kadın. Biz de gözlemlediklerimizi ekrana getiriyoruz. Sanıyorum, bu nedenle bu kadar çok sevildi.
Aslında çok sert olduğu kadar çok da anaç bir kadın... Oğlunun üstünü örterken, gelinini de unutmuyor mesela... Bunun gibi gözlemlediğiniz kaynana örnekleri var mı?
İnanın ben bu konuda çok şey duydum ve oradan yola çıkarak bu karakteri hazırladım. Çok sevdiğim bir arkadaşımın kızı, çok önemli ve aklı başında bir ailenin oğluyla evlendi. Kayınvalidesi ile altlı üstlü oturuyorlar. Kayınvalidesi üzerlerini örtmese de, olur olmaz saatlerde çeşitli bahanelerle odaya giriyor. Bunlar zaten yaşamda var olan olaylar. Biz bunları ekrana taşıyoruz. E tabii birazda abartılı olacak ki komik olsun değil mi?
Kadro çok başarılı ve keyifli oyunculardan oluşuyor. Set arkasında neler yaşanıyor? Nasıl bir atmosfer var?
Kendimi çok şanslı görüyorum. Şöyle ki; işi olmayan bile iki saat önce geliyor. Set arkası da ekran önü kadar eğlenceli ve keyifli. Burada gerçek bir aile gibi olduk. Çok eğleniyoruz.
Eğer sen keyif alırsan, karşındakide keyif alır; eğer sen oynadığın rolü seversen, karşındaki de seni seyrederken sever diye düşünüyorum her zaman. İşte biz bu samimiyeti yakaladık projede. Sıcak bir aile ilişkisi var, oyuncular da çok doğru olunca herşey yerine oturdu. İnsanların özdeşleşeceği, "Evet ya; bizim evde de böyleydi" diyebileceği bir çalışma gerçekleştirdik.
Bir bölüm kaç günde ortaya çıkıyor?
Hafta ile birebir gidiyoruz, yedek yapma şansımız olmuyor maalesef. 3 gün çekim ve 2 gün montaja ayırıyoruz. Pazar günü yayın bantını hazır ediyoruz. Dizi, Pazartesi akşamları da yayına giriyor zaten.
Peki dizideki Neriman ile gerçek hayattaki Oya Başar'ın örtüşen yanları var mı?
Tabii ki örtüşen şeyler var. Mesela, annem konuşurken "yavrummm" diye hitap eder, "Portakal suyu vereyim çocuğum... Börek yaptım evladım" derdi. Çok sevgi dolu bir kadındı ve ben de ondan esinlendim. Ondan gördüklerimi, sevdiğim ve kızdığım bazı noktaları ekrana getirdim.
Oğlunuza düşkün müsünüz?
Evet, oğluma çok düşkün bir anneyim. Sabahları diyelim ki; kapıdan çıkarken "Ah aşkım, yavrum" diyorum, kız arkadaşını da görüyorum aşağıda görüyorum, gülerek "Canım günaydın" diyorum.
'İNSANIN BÖYLE BİR AİLEYE İHTİYACI VAR'
Ekrandaki Turuncu ailesi ile günümüz ailelerini karşılaştırmanızı istersek...
Oynarken zaman zaman bakıyorum, "Ne keyifli bir aile" diyorum, "İnsanın böyle bir aileye ihtiyacı var"... Devamlı bir devinim, aksiyon ve macera var. Çok da güzel kapatıyorlar herşeyi. O kadar sevgi dolular ki; küs olmaları zaten olanaksız. Kin yok, nefret yok... Tam olması gereken bir aile modeli ve ben bu aileyi çok seviyorum.
Aslında özlediğimiz Türk ailesi diyorsunuz...
Evet, şimdi bir sürü değerlerimizi yitirdik. Çocukluğumda anneannemlerle beraber oturuyorduk. Halalar, teyzeler hep beraber yaşardık. Kalabalık bir ailemiz vardı ve çok da keyifliydi. Kalabalık aileyi, birlikte yaşamayı çok severim o yüzden. Ama şimdi bakıyorsunuz, insanlar kendi içlerine çekildiler, sanal ortamlarda yaşıyorlar. Örneğin; ben bayramları heyecanla beklerdim. Hep beraber olurduk, yemek yerdik, sohbet ederdik... Ama artık herkes tatile gidiyor, kapıyı çalacak kimse bulamıyorsunuz. İşte bu yüzden oynarken keşke böyle bir ailem olsa diyorum.
Dizi ne kadar daha sürecek?
Şu anda 60. bölümü çekiyoruz. Türkiye şartlarına baktığınızda, çok uzun ömrlü bir dizi oldu. Kanal memnun, izleyici memnun... "Devam edin" diyorlar ama yine de belli bir bölümde bitirmeyi düşünüyorum. Hayatınız boyunca Neriman olamazsınız çünkü. Severek, tadında bir kenara koyacağım ve başka bir şey olacağım.
Bittikten sonra yeni bir proje var mı?
Dizi bittikten sonra 1 - 1.5 yıl dinlenmeyi düşünüyorum. Bu sürede yeni bir şey üretmek ve tiyatro yapmak istiyorum.
Tiyatro demişken biraz "Olacak O Kadar"dan da bahsedelim... İzleyici bu projeyle 1988 yılında tanıştı ve halen akıllarda...
Evet, tam 20 sene sürdü. Türkiye'nin en uzun soluklu programı oldu. 20 yıl "Olacak O Kadar" gibi bir işi yaptıktan sonra, böyle bir proje ile izleyici karşısına çıkıp, onu kabul ettirmek aslında çok zor bir iş... Bu gerçek bir başarıydı. Ve biz bunu başardık.
Aslında bakarsanız tiyatro benim için bir yaşam biçimi. Pillerimiz orada şarj oluyor, burada ise tüketiliyor. İnsan ruhunu geliştiriyor. Kabiliyet, Tanrı'nın bize verdiği bir hediye... Şükrediyorum çok şanslıyız.
Diziler ile tiyatrocular daha fazla tanınmaya başladı. Ekran, oyuncular için bir şans kapısı mı sizce?
Popüler olmaktan ziyade, yaygın ve saygın olmak çok önemli. Biz televizyon kanalı ile yaygınlaştık. Daha çok insan tarafından tanınıyoruz.
'PARA KAZANMA DERDİMİZ YOKTU, SEVDİĞİMİZ İÇİN SAHNEDEYDİK'
Çok para kazanma gibi bir derdimiz yoktu. Sevdiğimiz için sahnedeydik. Anadolu'da yıllarca turne yaptık. Az para alıyorduk ama hiç önemli değildi. Bir idealimiz vardı, onu gerçekleştirmek istiyorduk. Özel kanallarla beraber ekonomik standartlarımız da arttı. Dizileri taşıyan kişiler de tiyatro sanatçıları. Bu çok iyi oldu tabii, çok doğru buluyorum. Tiyatro sahnesinde çok güzel günlerim geçti, inşallah bundan sonra da geçecek.
'TOPLUMUN SORUNLARINA PARMAK BASTIK'
"Olacak O Kadar"ın bu kadar sevilmesinin nedeni neydi? Güldürmek daha zor değil mi?
Olacak O Kadar, halkı yansıtan, sosyal içerikli bir program. Türkiye'nin klasiği... Oynanan şeyin altında mutlaka söylenecek sözler vardı. Amacı, Türkiye'de doğru gitmeyen olaylara, toplumun sorunlarına parmak basmaktı. TRT'deki programları eleştirmek adına başladık. Bizim haber spikeri tiplememizi hatırlarsanız, haber bültenlerinin sonunda kağıtlarımızı düzeltirdik. Bu bir TRT klasiğidir örneğin... Formatı çok güzeldi. Levent Kırca çok iyi bir beyne sahip zaten. Çok güzel bir ekip oluşturuldu. Söylemek istediğimiz ne varsa, hem güldürdük hem söyledik. İşte bunlardan ötürü "Olacak O Kadar" uzun yıllar sevildi.
Ayrıca orijinal ve ilkti... Daha sonra onun gibi bir sürü şey yapıldı ama bu kadar etkili olmadı, ekranda çok fazla tutunamadı.
'HASTALIKTAN KURTULACAĞIMA HEP İNANDIM'
Geçenlerde katıldığınız bir seminerde "Kansere grip muamelesi yaptım" demiştiniz. Bu kadar dirayetli ve güçlü olmak zor olmadı mı? Neler hissetiniz o ilk anda?
Kolay değil tabii ki. Ama başınıza birşey geldiyse, onu en kolay nasıl sonuçlandırabilirim diye düşünmelisiniz. Olayın üzerine daha fazla giderek, üzülerek bir yere varamazsınız. Çevremdeki insanları üzmeyi sevmem. Zaten herkesin bir derdi var, bir de sizinkiyle mi uğraşsınlar? Sonuçta, onlar ağlayarak size baktığında, kendiniz de üzüleceksiniz. Eğer keyifli ve neşeli bakarlarsa, siz de hayatınızı daha iyi yaşarsınız. Bende, bu hastalığı en çabuk nasıl yok edebilirim diye sordum kendime. Hem iyileşeceğime inanarak hem de çalışarak yendim.
Kadercilik mi bir nevi?
Kaderci miyim bilmiyorum ama zaten ölmeyi kabul ederek dünyaya geliyoruz. On sene önce ya da on sene sonra... Önemli olan kaliteli ve tadını çıkararak yaşamak. Ben bu felsefeyle yola çıktım ve iyileşeceğimi düşündüm. Yaşam kalitem düştü tabii ki o dönemde ama atlatacağımı biliyordum. İnandığım gibi oldu, iyileştim...
İlk belirtiler neler oldu? Göğsünüzde ağrı hissettiniz mi?
Hiç ağrım olmadı. Sadece jinekolojik bir muayene esnasında doktorum göğsümde bir kitle gördüğünü söyledi ve hemen mamografi çektirmemi istedi. İki gün sonra çektirdim ve tümör çıktı.
Peki başlangıç mıydı?
Çok da başlangıcı değildi esasen. 6,5 santimetrelik bir tümör vardı ve lenflerime de sıçramıştı. Çok ameliyat geçirdim.
Tedavi süreci ne aşamada?
Kemoteropi sürecim bitti ama şu an 6 haftada bir aldığım ilacım var.
'MEME, PROSTAT VE RAHİM KURTARILABİLEN KANSER TÜRLERİ'
Bu hastalıkla boğuşanlara neler söylemek istersiniz?
Erken teşhis çok önemli. Meme, prostat ve rahim kurtarılabilen türler. Bu nedenle sürekli kendi kendimizi muayene etmeyi öğrenmeliyiz. Bedenimize bakmalı ve çocuğumuza, evimize gösterdiğimiz özeni aynı şekilde kendimize de göstermeliyiz. Unutmayalım ki; yangında ilk kurtarılacak eşya biziz. Eğer biz iyi olursak, çevremizdekilere de iyi bakarız.
Biraz da aile yaşamındaki Oya Başar'dan konuşalım... Nasıl bir annedir? Çocuklarıyla diyaloğu nasıldır?
Ben iyi olduğumu düşünüyorum. Çocuklarımla sevgi dolu ilişki kurduk. Oğlum 29 yaşında, şu ana kadar bir fiske vurmadım. Muhteşem bir çocuktu. Hiçbir gün beni üzmedi. Sesimin tonunda ne demek istediğimi anlardı. "Annemin sevgisini kaybetmemeliyim" derdi.
'HEM DOST OLDUM, HEM ANNE OLARAK DURDUM'
Kızım ise 16 yaşında. Benim herşeyim onlar... Birlikte olmaya çalışıyorum. Çalışırken de bunu ihmal etmedim. Hep bir aradaydık, hem sıkı bir dost hem de anne olarak durdum karşılarında. Yönettim...
Onların zaten bir sürü arkadaşı var zaten ama anne olmak çok önemli. Onların her daim dayanabileceği biri oldum. "Annem bunu halleder", "Anneme söylersek çözer" derlerdi. Sorunları birlikte çözmeyi ve saklamamayı öğrettim. Öyle de yaptık... Sonra onlar büyüdü, şimdi benim sorunlarımı çözmeye başladılar.
Annelerin en büyük şikayeti, özellikle ergenlik döneminde çocuklarıyla anlaşamamak ve birbirlerini anlamamak... Siz bu dönemi nasıl atlattınız?
Çok doğru... Bebelikten itibaren kurulan anne - çocuk ilişkisi çok önemli. Hem dost hem anne olacaksınız ama o ince çizgiye de çok dikkat edeceksiniz. Saygısı ve - aradaki sevgiyi kaybetmemek adına - ufak da bir korkusu olacak. Eğer ilişkiyi bebeklik zamanında itibaren kurarsanız, ergenlik döneminde karşılacağınız sıkıntıları daha kolay halledersiniz.
Nasıl bir ev kadınıdır Oya Başar?
Eskiden hem elinde hem dilinde olan biriydim. Oraya koşardım, buraya koşardım, çocuklarımı büyüttüm ama artık yemekten başka hiçbir şey yapmıyorum.
Mutfakla aranız iyi sanıyorum...
Evet, yemek yapmayı çok seviyorum. Çok da güzel yemek yaparım.
'HARİKA BİR PASTA'
Peki ya tatlılarla?
Tatlıya bayılırım. Eğer o gün evdeysem mutlaka bir kek ya da kurabiye kokusu olmalı...
Biz de gelirken tatlı yiyelim tatlı konuşalım diye "Carte d'Or Dondurmalı Pasta"mızdan getirdik. İyi bir gurme olarak bakalım beğenecek misiniz?..
Çok lezzetli, çok beğendim. hatta geçen gün bir arkadaş getirmişti, ona da söylemiştim çok güzel diye... Harika bir pasta...
- Etiketler :
- Haberler