30 yıl, muhteşem filmler

Hit filmler, mayınlı bölge, geceyarısı çılgınlığı, galalar, NTV Belgesel Kuşağı, yıldız konuklar, film gibi 30 yıl... İstanbul Film Festivali 30. yılında zengin programıyla seyircinin karşısında.

30 yıl, muhteşem filmler

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen ve festival sponsorluğunu 7 yıldır AKBANK’ın üstlendiği İstanbul Film Festivali’nin otuzuncusu, 2-17 Nisan tarihlerinde yapılacak. Geçen yıl 150 bin izleyiciyle yine ’nin en büyük sinema etkinliği olan İstanbul Film Festivali’nin programı her zaman olduğu gibi oldukça zengin.

21 bölümde 230 filmin gösterileceği Festival, otuzuncu yılına özel retrospektif bölümlerin yanı sıra, ocak ayında Sundance ve şubatta Berlin film festivallerinde dünya prömiyerlerini yapan yepyeni filmlerden, Uluslararası Altın Lale, Ulusal Altın Lale ve FACE İnsan Hakları yarışmalarına, belgesellerden çocuk filmlerine kadar geniş bir yelpazeye uzanan programıyla izleyicilerle buluşacak.

30. İstanbul Film Festivali, 1 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak açılış töreniyle başlayacak. İşte filmler:

30. Yıl Özel Bölümü: Film Gibi 30 Yıl
Festival programında, Festivalin 30 yıllık geçmişinde gösterilen filmlerden özel bir seçki de yer alıyor. 19 yönetmenin Festivalin 30. Yıl kitabı için seçtiği 19 film, festival programında özel bir bölüm kapsamında izleyicilerle buluşuyor. Festivalin büyüttüğü 19 yönetmenin hazırladığı bu bölümle sinemaseverler de bu yönetmenlerin İstanbul Film Festivali’nde keşfettiği, tanıdığı usta yönetmenlerin filmlerini bir kez daha izleyebilme fırsatı yakalayacak.

• Çığlık / Michelangelo Antonioni (Zeki Demirkubuz’un seçimi)
• Güz Sonatı / Ingmar Bergman (Yeşim Ustaoğlu’nun seçimi)
• Yaban Çilekleri / Ingmar Bergman (Pelin Esmer’in seçimi)
• Kötü Kan / Léos Carax (Durul ve Yağmur Taylan’ın seçimi)
• Keyif Evi / Terence Davies (Çağan Irmak’ın seçimi)
• 8½ / Federico Fellini (Uğur Yücel’in seçimi)
• Edmond / Stuart Gordon (Ümit Ünal’ın seçimi)
• Dantelci Kız / Claude Goretta (Handan İpekçi’nin seçimi)
• Narayama Türküsü / Shohei Imamura (Kazım Öz’ün seçimi)
• Mavi / Derek Jarman (Aslı Özge’nin seçimi)
• Cennetten De Garip / Jim Jarmusch (Mahmut Fazıl Coşkun’un seçimi)
• Çöl İşaretçileri / Nacer Khemir (Tayfun Pirselimoğlu’nun seçimi)
• Rüzgâr Bizi Sürükleyecek / Abbas Kiarostami (Seyfi Teoman’ın seçimi)
• Öldürme Üzerine Küçük Bir Film / Krzysztof Kieslowski (Reis Çelik’in seçimi)
• Shoah / Claude Lanzmann (Derviş Zaim’in seçimi)
• Bataklık / Lucrecia Martel (Reha Erdem’in seçimi)
• Kanlı Düğün / Carlos Saura (Serdar Akar’ın seçimi)
• Mefisto / Istvan Szabo (Hüseyin Karabey’in seçimi)
• Andrey Rublev / Andrei Tarkovski (Semih Kaplanoğlu’nun seçimi)

Bölüm kapsamında Derviş Zaim’in seçtiği, bir anıt niteliğindeki Shoah filminin yönetmeni Claude Lanzmann, özel bir söyleşiyle Festivalin konuğu da olacak. The New York Times’ın deyimiyle “dünyanın Holokost’a bakışını değiştiren” isimlerden Claude Lanzmann, 10 Nisan Pazar günü saat 14.00’te Salon’da özel bir söyleşi verecek.

FESTİVALDE ALTIN LALE HEYECANI
• Uluslararası Yarışma

30. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisinin başkanlığını bu yıl ünlü yönetmen Claire Denis üstleniyor.

- Tran Anh Hung - İmkânsızın Şarkısı / Norwegian Wood
- Ola Simonsson ve Johannes Stharne Nilsson - Yaşamın Ritmi / Sound of Noise
- Michael Winterbottom’ın Yolculuk / The Trip
- Denis Villeneuve - İçimdeki Yangın / Incendies,
- Lech Majewski - Değirmen ve Haç / The Mill and the Cross
- Seyfi Teoman - Bizim Büyük Çaresizliğimiz
- Ahmad Abdalla - Mikrofon / Microphone
- Jordi Cadena, Judith Colell - Elisa K
- Gérald Hustache-Mathieu - Nobody Else But You
- Zhang Meng - Fabrikadaki Piyano / The Piano in a Factory
- Jonathan Nossiter - Rio Seks Komedisi / Rio Sex Comedy
- Federico Veiroj - Faydalı Hayat / A Useful Life

Festivalin Ulusal Yarışma bölümünde Altın Lale için jüri karşısına çıkacak 14 film şöyle:

• Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir / İmre Azem
• Zefir / Belma Baş
• Atlıkarınca / İlksen Başarır
• Oğul / Atilla Cengiz
• Kar Beyaz / Selim Güneş
• Çınar Ağacı / Handan İpekçi
• Gişe Memuru / Tolga Karaçelik
• Görünmeyen / Ali Özgentürk
• Saç / Tayfun Pirselimoğlu
• 72. Koğuş / Murat Saraçoğlu
• Bizim Büyük Çaresizliğimiz / Seyfi Teoman
• Kırık Midyeler / Seyfettin Tokmak
• Press / Sedat Yılmaz
• Gölgeler ve Suretler / Derviş Zaim

30 yıl, muhteşem filmler - 1 Gölgeler ve Suretler

HER GECE BİR AKBANK GALASI
İstanbul Film Festivali’nin en çok ilgi gören bölümlerinden Akbank Galaları’nda sinemaseverler, ünlü yıldızları usta yönetmenlerle buluşturan 10 filmi herkesten önce izleme ayrıcalığını yaşayacaklar.

Kardeşler, Düğünden Sonra ve Açık Kalpler filmleriyle tanıdığımız Danimarkalı yönetmen Susanne Bier Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar kazanan son filmi Daha İyi Bir Dünyada / In a Better World’de bir kez daha senaryo yazarı Anders Thomas Jensen’le işbirliği yapıyor. Film, iki ailenin çocukları üzerinden bir intikam öyküsü anlatıyor.

Ünlü Fransız aktör Guillaume Canet’nin üçüncü yönetmenlik denemesi Küçük Beyaz Yalanlar / Les Petits Mouchoirs Fransa’da gişe rekorları kırdı. Başrollerinde, aralarında yönetmen Canet’nin eşi, Oscar’lı Marion Cotillard’ın da bulunduğu Fransız sinemasının yıldız oyuncularının yer aldığı film, talihsiz bir kazaya rağmen yıllık tatillerini deniz kıyısında geçirmeye karar veren Parisli burjuva bir arkadaş grubunun etrafında geçiyor.

Mike Leigh’nin son yapıtı Ömrümüzden Bir Sene / Another Year evli bir çiftin hayatını bir yılın dört mevsimi süresince takip ediyor. Rolling Stone, The New York Times ve Entertainment Weekly gibi yayınların “Yılın En İyi On Filmi” listelerinde yer alan filmin başrol oyuncularından Lesley Manville, bu filmdeki rolüyle 2010’da ABD Ulusal Sinema Kurulu tarafından verilen En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı.

Usta yönetmen François Ozon’un yıldız oyuncularla dolu görkemli komedilere geri dönüş yaptığı son filmi Kadın İsterse / Potiche bir tiyatro oyunundan uyarlama. 1977 yılında Fransa’nın kuzeyindeki Sainte-Gudule kasabasında geçen film siyaset, kadın hakları ve kadının toplumdaki yeri üzerine deli dolu bir komedi. Filmin başrollerinde Fransız sinemasının usta isimleri Catherine Deneuve ve Gérard Depardieu yer alıyor.

Usta oyuncu ve yönetmen Robert Redford’un yönettiği The Conspirator, ABD Başkanı Lincoln’ün suikastıyla ilgili davayı konu alan aksiyon ve heyecan yüklü bir film. Ailesini korumak için her şeyi yapmaya hazır bir kadının ve onu korumak için her şeyi riske atan bir adamın gerçek hikâyesinin anlatıldığı film James McAvoy, Robin Wright, Kevin Kline, Evan Rachel Wood gibi ünlü isimleri bir araya getiriyor.

Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’nun Türkçe’ye aynı adla kazandırılan bol ödüllü kitabından uyarlanan Mark Romanek’in son filmi Beni Asla Bırakma / Never Let Me Go, Akbank Galaları’nın merakla beklenen filmlerinden… 28 Gün Sonra, Gün Işığı ve Halo filmlerinin senaryo yazarı Alex Garland tarafından sinemaya uyarlanan film, karanlık ve alternatif bir dünyada geçiyor. Filmin başrollerini, güzel oyuncu Keira Knightley, The Social Network’teki başarısının ardından Spiderman 4’te Örümcek Adam rolünde izleyeceğimiz Andrew Garfield ve İngiliz Bağımsız Film Ödülleri’nde bu rolüyle En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen Carey Mulligan paylaşıyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 2 Beni Asla Bırakma

Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı ve Shortbus filmlerinin yönetmeni John Cameron Mitchell’in aynı adlı Pulitzer ödüllü oyundan uyarladığı son filmi Mutluluğun Peşinde / Rabbit Hole Time dergisinin “Yılın en iyi on filmi” listesinde yer aldı. Başrolünü üstlenen Nicole Kidman’ın aynı zamanda ilk yapımcılık denemesi olan bu dram, Mitchell’a göre, “güzel bir melankoli, içinden mutluluk geçen bir şarkı gibi”.

Michael Winterbottom’ın Jim Thompson’ın 1952 tarihli aynı adlı “ucuz romanı”ndan uyarladığı kanlı, vahşi ve çokça tartışılan son filmi İçimdeki Katil / The Killer Inside Me, Teksas’ta küçük bir kasabada geçen “sevginin, şefkatin, mahremiyetin yok edilişi” üzerine bir film. Sundance, Berlin ve Tribeca film festivallerinde de gösterilen filmin başrollerinde Casey Affleck, Kate Hudson ve Jessica Alba yer alıyor.

FESTİVAL’İN VAZGEÇİLMEZLERİ
• Dünya Festivallerinden

Yapıtları ve yaklaşımıyla başta Gus Van Sant olmak üzere çağdaş ve bağımsız sinemayı etkileyen, sinemanın filozofu Bela Tarr, on yıldan bu yana çektiği ilk film olan Torino Atı / Turin Horse ile festival programında. Alman düşünür Friedrich Nietzsche’nin 1889 yılında Torino’da kırbaçlanan bir atın boynuna sarılarak onu kurtarmaya çabalamasıyla başlayan film, yaşlı atın akıbetini anlatıyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 3 Torino Atı

Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan Bir Ayrılık / Nader and Simin: A Separation festival kapsamında izleyicilerle buluşacak. Film, boşanmak üzere olan ama kızları kızı Termeh’in velayeti konusunda ikileme düşen bir çiftin hikâyesi üzerinden İran toplumunu anlatıyor.

Fransız yönetmen Marc Fitoussi’nin son filmi Copacabana, Isabelle Huppert’in canlandırdığı ana karakter Babou’nun neredeyse her karede göründüğü bir “kendini iyi hisset” filmi. Copacabana, hayatta hiçbir şeyi umursamadan mutlu olmayı başaran Babou’nun kendi kızının ondan utandığını öğrendikten sonra başına gelen olayları konu ediyor. Filmde Isabelle Huppert gerçek hayattaki kızı Lolita Chammah’yla karşılıklı oynuyor.

2009 yılında İstanbul Film Festivali’nde Tony Manero ile Altın Lale kazanan Pablo Larrain’in yeni filmi Morg Görevlisi / Post Mortem Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarıştı. Tarihi kişisel dramla harmanlayan, sıra dışı bir anlatıyla masalsı bir atmosferde geçen filmin başrollerinde Tony Manero’dan tanıdığımız Alfredo Castro var.

Basquiat ile Kelebek ve Dalgıç filmlerinden tanıdığımız Altın Küre ödüllü Julian Schnabel’ın son filmi Miral, Ortadoğu’daki çatışmalara yeni bir bakış açısı getiriyor. Başrollerini Filistinli Hiam Abass ve Slumdog Millionaire filmiyle ünlenen güzel oyuncu Freida Pinto’nun paylaştığı film, Filistin’de 1948’de kurulan bir mülteci yetimhanesi ve birinci intifadanın eşiğinde Filistinli bir kadının kendi yolunu çizmesini anlatıyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 4 Miral

Güney Kore Eski Kültür Bakanı ünlü yönetmen Lee Chang-dong, Vaha ve Güneşli Kent’i takip eden son filmi Şiir / Poetry ile 2010’da Cannes’da En İyi Senaryo ödülünü kazandı. Film, küçük bir banliyö şehrinde torunuyla yaşayan ve şiir yazmayı öğrenen yaşlı kadının dokunaklı hikâyesini anlatıyor.

Benim Adım Joe ile Oscar kazanan oyuncu Peter Mullan, ödüllü filmi Magdalene Kardeşler’den dokuz yıl sonra üçüncü filmi Serseriler / Neds ile yeniden seyirciyle buluşuyor.

Yönetmen Milcho Manchevski’nin ilk filmi Yağmurdan Önce gibi, Makedonya’nın Oscar adayı Anneler / Mothers da üç Makedon şehri, Üsküp, Mariovo ve Kicevo’da geçen üç hikâyeden oluşuyor. Film, fedakâr, kayıtsız, sevgi dolu kadınlar üzerinden kurgu ve gerçek, dram ve belgesel arasındaki hassas ilişkinin altını çiziyor.

Bu yılın dikkatleri üzerine çeken Kırgız filmi Işık Hırsızı / The Light Thief, hızla küreselleşen dünyada küçük kasaba politikalarının komik ve dokunaklı bir portresini çiziyor. Filmin yönetmeni Aktan Arym Kubat aynı zamanda başrollerdeki Svet-Ake’yi yani “Bay Işık’ı” canlandırıyor. Aktan Arym Kubat da festivalin konukları arasında.

30 yıl, muhteşem filmler - 5 Işık Hırsızı

2010’da Cannes’da başrol oyuncusu Elio Germano’ya En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran Hayatımız / La Nostra Vita, bir işçi ailesinin hikâyesini duygusal bir biçimde ele alıyor. Screen dergisinin “İtalyan usulü bir Ken Loach filmi” diye tanımladığı Hayatımız’ın oyuncu kadrosunda Raoul Bova ve Isabella Ragonese yer alıyor.

Kahve-Gerçekle Hayal Arasında / Coffee Between Reality and Imagination, kahvenin Ortadoğu kültürel kimliğinin ve sosyal gerçekliğinin bir parçası olduğu ve farklı insanlar arasında bağ kurduğu varsayımını temel alan İsrailli ve Filistinli 9 sinemacının kahveden esinlenen, kurmaca veya belgesel 8 kısa filminden oluşuyor.

NTV BELGESEL KUŞAĞI
İstanbul Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstleniyor. NTV Belgesel Kuşağı’nda son dönemin ses getiren 20 belgesel yer alıyor. NTV Belgesel Kuşağı, 4-11 Nisan tarihleri arasında Fitaş 1 Sineması’nda.

Yönetmenliğini Norberto López Amado ve Carlos Carcas’ın birlikte üstlendiği Binanız Kaç Kilo, Bay Foster? / How Much Does Your Building Weigh, Mr. Foster 2010’da San Sebastian’da En İyi Avrupa Filmi İzleyici Ödülü ve Belçika’da En İyi Belgesel ödüllerini kazandı. Londra Tasarım Müzesi Direktörü, yazar ve mimari eleştirmen Deyan Sudjic’in Norman Foster’ın Manchester’dan başlayarak yaptığı küresel yolculuğu ve önemli projelerinin görüntüleri eşliğinde anlattığı belgeselin senaryosu da Sudjic’e ait. Belgeselde, mucit ve yenilikçi mimar Buckminster Fuller, sanatçı Anish Kapoor, Alain de Botton, Bono ve Cai Guo-Qiang gibi isimlerle söyleşiler de yer alıyor. İKSV’nin 2012 yılında gerçekleştireceği Tasarım Bienali’nin Uluslararası Danışma Kurulu’nda da yer alan Deyan Sudjic, geçtiğimiz aralık ayında Tasarım Bienali Sempozyumu’nda konuşmak üzere İstanbul’a da gelmişti.

30 yıl, muhteşem filmler - 6 Binanız Kaç Kilo, Bay Foster?

Pervert’s Guide to Cinema ile tanınan ve Peter Greenaway’le birlikte çalışmış olan İngiliz yönetmen Sophie Fiennes bu kez Çimler Örtsün Üstünüzü / Over Your Cities Grass Will Grow ile eserleri fenomen haline gelmiş Çağdaş Alman sanatçı Anselm Kiefer’e odaklanıyor. Bu belgesel, Kiefer’in yaratım sürecine tanıklık ediyor ve sanatçıyı Fransa’nın güneyindeki Barjac yakınlarındaki stüdyo-malikânesinde gözlemliyor.

Cannes Film Festivali’nde ilk gösterildiğinde İtalyan Kültür Bakanı’nın Fransa’yı protesto etmesiyle büyük tartışma yaratan İtalya Sarsılıyor / Draquila aykırı TV şahsiyeti Sabina Guzzanti’nin ikinci belgeseli. Yönetmen Guzzanti, Moore-vari bir anlatımla Berlusconi hükümetinin 2009 Aquila depremini nasıl halkın gözündeki imajını iyileştirmek için kullandığını kışkırtıcı bir biçimde naklediyor.

Janus Metz’in Danimarka’nın gişe rekortmeni, hasılat rekorlarını altüst eden belgeseli Armadillo, 2010’da Cannes’da yapılan ilk gösteriminin ardından ateşli bir tartışmaya yol açtı. Cannes Eleştirmenler Haftası Büyük Ödül’ün de arasında olduğu pek çok ödül kazanan film, Afganistan’da kurulu Armadillo Kampı’ndaki Danimarkalı iki askerin hikâyesini anlatıyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 7 Armadillo

Oscar ödüllü yapımcı, senarist ve yönetmen Steven Soderbergh’in “belgesel hissi vermeyen” ilk belgeseli Her Şey Yolunda / And Everything Is Going Fine, 2004’te intihar etmiş olan monolog ustası, yazar ve sahne sanatçısı Spalding Gray’i konu alıyor. Soderbergh bu filmde yalnızca Spalding’in yaşamından arşiv görüntülerini kullanarak ilginç bir tür denemesine girişmiş.

Belgeselci ve video klip yönetmeni Julian Temple, İngiliz müziği hakkındaki üçlemesini Petrol Kent’in Sırrı / Oil City Confidential ile tamamlıyor. Sex Pistols’ı anlattığı The Filth and the Fury ve Joe Strummer’ı anlattığı The Future is Unwritten’dan sonra kara film tadında bir rock-belgeseli olan Petrol Kent’in Sırrı’nda, İngiliz punk rock tarzına ilham veren Dr. Feelgood’un portresini çiziyor. Belgesel, 2009’da Torino’da En İyi Uluslararası Film ve 2010’da İngiltere’de En İyi Film ödüllerinin sahibi oldu.

Tanınmış belgeselci Lucy Walker’ın iki ayrı belgeseli Festival kapsamında izleyiciyle buluşacak. Uzmanları ve dünya liderlerini konuk ederek nükleer silahların yarattığı tehlikenin korkutucu bir manzarasını gözler önüne seren Geri Sayım / Countdown to Zero’nun yapımcılığını Soysuzlar Çetesi ve Uygunsuz Gerçek filmlerinin yapımcısı Lawrence Bender üstleniyor. Eleştirmenlere göre belgesellerin “Slumdog Millionare”i olarak tanımlanan, bol ödüllü Çöplük / Wasteland ise dünyaca ünlü sanatçı Vik Muniz’in, Brooklyn’den yola çıkıp memleketi Brezilya’daki dünyanın en büyük çöplüğündeki sanatçılarla tanışmasının hikâyesi. Çöplük, 2010 yılında Berlin’de İnsan Hakları ve Panorama İzleyici Ödülü, Seattle’da En İyi Belgesel, Sundance’te ise İzleyici Ödülü kazandı. Lucie Walker da festivale katılacak yönetmenlerden.

Halk George Lucas’a Karşı / The People vs George Lucas’ta, dünyanın en tanınmış yönetmenlerinden, Star Wars evreninin yaratıcısı George Lucas’ın milyonların hem sevgilisi hem nefret ettiği bir adam olarak hayranlarıyla olan aşk-nefret ilişkisine tanık oluyoruz. Dünyanın dört bir yanından hayran videoları, 3D animasyonlar, röportajlar ve hatta kuklalarla desteklenen bu ilginç filmin yönetmeni Alexandre O. Phillippe de festivalin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 8 Halk George Lucas’a Karşı

Unutulmuş Düşler Mağarası / Cave of Forgotten Dreams, Alman efsane yönetmen Werner Herzog’un ilk 3 boyutlu filmi. Unutulmaz görüntüler yaratma konusunda bir sihirbaz olan Werner Herzog’un ilk (ve kendi deyimiyle son) üç boyutlu filmi, Fransa’da 32.000 yıl öncesine tarihlenen görkemli Chauvet mağarasında yer alan insanlık tarihinin ilk çizimlerinin görüntüleriyle bilim adamları ve tarihçilerle yapılan söyleşilerden oluşuyor. 1994’te keşfedilen ve normalde halka kapalı olan mağara, Fransız Kültür Bakanlığı’ndan alınan özel izinle Herzog’a açıldı.

Jeff ve Michael Zimbalist’in İki Escobar / The Two Escobars filmi, Pablo Escobar ve Andres Escobar adlı birbirinden dünyalar kadar ayrı iki Kolombiyalı üzerinden spor, suç ve politika dünyalarının kesişimini gözler önüne seriyor: Kaderleri birbirine dolanan, Medellin kartelini yöneten dünyanın en zengin, en güçlü uyuşturucu taciri Pablo Escobar ve Kolombiya’nın en büyük futbol yıldızı Andres Escobar. Andres yanlışlıkla kendi kalesine gol atıp Kolombiya Milli Takımı’nı 1994 Dünya Kupası’ndan edince, bu hata hayatına mal oldu.

NTV Belgesel Kuşağı’nda Rolling Stones hayranlarının kaçırmaması gereken bir belgesel var. Rolling Stones Sürgünde / Stones on Exile, grubun 1972 tarihli efsane albümü Exile on Main Street’in yaratım süreci hakkında yapılan söyleşilerle bu inanılmaz öyküyü grubun ağzından anlatıyor; nadir bulunan arşiv görüntüleri ve fotoğraflar öyküye eşlik ediyor. Stephen Kijak’ın yönetmenliğini üstlendiği belgesel, medya tarafından peşi bırakılmayan, uyuşturucu baskınlarıyla mücadele eden ve muazzam vergilerle karşı karşıya gelen Rolling Stones’un 60’lı yılların sonundaki “jeune, beaux et stupide” (genç, güzel ve aptal) oldukları bir dönemi görmek isteyenler için kaçırılmayacak fırsat…



• Mayınlı Bölge’ye Dikkat!
İstanbul Film Festivali’nin artık gelenekselleşen, Malaysia Airlines sponsorluğundaki Mayınlı Bölge’sinde farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle sıradışı 12 film yer alıyor.

1982 doğumlu genç yönetmen Cam Archer’ın, grenli 16 mm filme siyah beyaz çektiği son filmi Boktan Bir Yıl / Shit Year, çizgisel olmayan bir anlatı tutturan, avangart bir film. 2010’da Hamptons’da Öncü Vizyon Ödülü’nü alan film ünlü olmak, başarı ve yaşlanmak hakkında karamsar sözler söylerken, silinip giden bir süperstarın portresini çiziyor. Film aynı zamanda Emmy ve Altın Küre ödüllü Amerikalı ünlü oyuncu Ellen Barkin’in de beyazperdeye geri dönüşü açısından değer taşıyor.

Sinemaseverleri Aşk Şarkıları, Güzel İnsan ve Hayır Kızım, Dansa Gitmek Yok gibi başarılı filmlerle etkileyen Yeni Dalga akımının çağdaş temsilcisi Fransız auteur Christophe Honoré’nin son filmi Banyodaki Adam / Man at Bath iki eşcinsel âşığın yalın bir portresini çiziyor. Filmin başrollerinde porno yıldızı François Sagat’ın yanı sıra Omar Ben Sellem yer alıyor.

Prömiyeri Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümü kapsamında yapılan Şafak / Aurora suç ve cinayet kavramlarını usulca ve alaycı bir biçimde inceliyor. 2005 yılında çektiği filmi Bay Lazarescu’nun Ölümü’yle uluslararası üne kavuşan Cristi Puiu, bu son filminde başroldeki karakteri de kendisi canlandırıyor.

Kore sinemasının en önemli yönetmenlerinden Kim-ki Young’un 1960 yılında çektiği filmin Im Sang Soo tarafından yeniden çevrimi olan Hizmetçi / The Housemaid, pembe dizilerin rahatsız edici görsel estetiğine sahip, erotik gerilim formuna bürünmüş toplumsal bir taşlama, şaşırtıcı bir aile dramı.

30 yıl, muhteşem filmler - 9 Hizmetçi

Michael Rowe’un sınırları zorlayan filmi Artık Yıl / Leap Year, 2010 Cannes’da Altın Kamera ödülünü kazandı. Film, şehir hayatına özgü yabancılaşma ve yalnızlığın minimalist keşfini Mexico City’de küçük bir dairede tek başına yaşayan, teselliyi cinsellikte bulan Laura’nın gözünden anlatıyor.

Hong Konglu yönetmen Ho-Cheung Pang’ın Hayalimdeki Ev / Dream Home adlı filmi, dünyada emlak fiyatlarının en yüksek olduğu kentlerden biri olan Hong Kong’da geçen, birçok kişinin canına mal olan oldukça kanlı, acımasız bir “ev arama” hikâyesi.

• Geceyarısı Çılgınlığı
Festivalde, uyarıcı, sarsıcı, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel Geceyarısı Sineması geç saatlere meydan okumaya devam edecek. Festival boyunca cumartesi geceleri saat 24.00’te birer film uykunuzu kaçıracak.

Yönetmen Brad Anderson’ın Sibirya Ekspresi’nden sonra çektiği filmi Kıyamet Gecesi / Vanishing on 7th Street, umudun yitirildiği bir kıyamet sonrası öyküsü anlatıyor. Star Wars serisi ile büyük bir hayran kitlesi edinen yakışıklı oyuncu Hayden Christensen’in başrolünde yer aldığı film, dünya üzerinde ışığın yok olmasıyla birlikte açıklanamayan bir şekilde insanların yok olduğu bir gerilim hikâyesi.

30 yıl, muhteşem filmler - 10 Kıyamet Gecesi

“Kesintisiz gerilim” ve “teknik şaheser” sözleriyle övülen, 1940’lı yıllarda Uruguay’daki küçük bir kasabada meydana gelen gerçek bir olaydan esinlenen Issız Ev / The Silent House’un ilk gösterimi, 2010 Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapıldı. Venezüellalı yönetmen

Gustavo Hernández’in imzasını taşıyan filmin baştan sona fotoğraf makinesiyle tek planda çekildiğini de özellikle belirtmek gerekiyor.

Uzun metraj filmlere on yıllık bir ara vermiş olan korku ustası John Carpenter akıl hastanesinde geçen bir slasher ile geri dönüyor. Koğuş / The Ward düşük bir bütçeyle işin özüne dönen ve psikolojik uygulamaların günümüzdeki kadar ileri olmadığı 1966’da yalnızca kadın hastaların oluğu bir akıl hastanesinde geçen yepyeni bir korku klasiği.

30 yıl, muhteşem filmler - 11

İlk Çığlık’tan neredeyse on beş yıl sonra gösterime giren Çığlık 4 / SCRE4M, Çığlık 3’ün kaldığı yerden on yıl sonrasını işliyor. Öncekilerde olduğu gibi dördüncü bölümün de yönetmenliğini üstlenen Wes Craven, “Yeni bir çığır açacak...” ifadesiyle filmin yeni bir üçlemenin ilk halkası olacağını söylediğini belirtelim. Filmde, yine Neve Campbell, David Arquette ve Courtney Cox başrollerde… Çığlık 4, sinemalardan önce festivalde ön gösterimde yer alıyor. Dördüncü kez çığlık atmaya hazırlanın!

• Yıllara Meydan Okuyanlar
Benim Güzel Çamaşırhanem, High Fidelity, Tehlikeli İlişkiler filmleriyle geniş bir hayran kitlesi edinen Oscar ödüllü İngiliz yönetmen Stephen Frears’ın son filmi Tamara Drewe, bu bölümün en keyifli filmlerinden. Film, doğduğu kasabaya yıllar sonra geri dönen güzel Tamara’nın kasabanın dengesini alt üst edişini anlatan hareketli bir komedi. Stephen Frears, 2002 yılında İstanbul Film Festivali’nde Sinema Onur Ödülü’nü almıştı.

Fransız usta Bertrand Blier’in yazıp yönettiği Buz Sesi / The Clink of Ice kanserin şahsen ziyaret ettiği bir adamın hikâyesi. Karadan da kara bu komedi, “Merhaba, ben senin kanserinim, birbirimizi tanımamızın iyi olacağını düşündüm” diyerek bir adamın evine taşınan kanser ile kanseri öldürmeye çalışan ama bir türlü beceremeyen adamın öyküsün anlatıyor. Usta yönetmen bu filmiyle 2010’da Venedik’te En İyi Avrupa Filmi ödülünü kazandı.

2009 yılında İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Polonyalı yönetmen Jerzy Skolimowki’nin son filmi Ölümüne Kaçış / Essential Killing, Venedik’te Jüri Özel Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve Genç Jüri Ödülleri’nin sahibi oldu. Skolimowski’nin Polonya’daki evinin etrafındaki ormanlarda geçen film, bir CIA operasyonunun neredeyse izole edilmiş sessiz bir yaşam düzenini nasıl bozacağı fikrini yalnızlık ve hayatta kalma güdüsüyle harmanlayarak ele alıyor.

Günümüzün en verimli yönetmenlerinden Portekizli usta Manoel De Oliveira, 101 yaşında en olgun çağını yaşıyor. Usta yönetmen, katıksız bir sanat filmi olan ve 2010 Cannes Film Festivali’nin Belli Bir Bakış bölümünde ilk kez gösterilen son yapıtı Angelica’nın Tuhaf Vakası / The Strange Case of Angelica ile yıllara en çok meydan okuyan yönetmen olduğunu bir kez daha kanıtladı. Film, belasını fotoğraf makinesinden bulan bir fotoğrafçıyı merkez alıyor.

Yumurtalar, O’Horten ve Factotum’la hatırladığımız yönetmen Bent Hamer, iki yıllık bir aradan sonra Yeni Yıl / Home for Christmas ile acı-tatlı, sıcak, duygusal hikâyelerle örülü bir dramla beyazperdeye geri dönüyor. 2010’da San Sebastian’da En İyi Senaryo ödülünü kazanan filmde Noel arifesinde küçük bir Norveç kasabasında mizah, trajedi, şefkat, çaresizlik, bağışlama, umut, doğum ve ölümle dolu, birbiriyle iç içe geçen öyküler anlatılıyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 12 Güneş Yanığı

Nikita Mikhalkov’un tam 16 yıldır beklenen filmi Güneş Yanığı 2 / The Exodus – Burnt by the Sun 2, üçlemenin ikinci bölümü olarak Festival programında… 1994 yapımı, Oscar’lı Güneş Yanığı’nın beş yıl sonrasından devam eden filmde, Mikhalkov’un canlandırdığı kahramanımız Albay Kotov, ilk filmin sonunda idama mahkûm edilmesine rağmen canını kurtarmış, İkinci Dünya Savaşı’nda cephede savaşmaktadır. Bugüne kadar çekilen bu en pahalı Rus filmi olan Güneş Yanığı 2, Cannes’daki dünya prömiyerinden önce ilk kez Kremlin Sarayı’nda izleyici karşısına çıktı.

Amerikalı bağımsız yönetmen John Sayles’in işgal ve direnişi, ihanet ve barbarlığı konu alan son filmi Amigo, 1900 yılındaki Filipinler-Amerika Savaşı sırasında bir köyde geçiyor. Irak ve Afganistan’da yaşanan güncel olaylarla paralellik arz eden film, tarihin pek bilinmeyen bir dönemini ele alıyor.

Çin sinemasının tanınmış yönetmenlerden Zhang Yimou’nun son filmi O Ağacın Altı / Under the Hawthorn Tree’nin dünya prömiyeri Pusan Film Festivali’nin açılışında yapıldı. Zhang’ın önceki çalışmalarına kıyasla daha gerçekçi bir film olan O Ağacın Altı, üst düzey bir Komünist Parti yetkilisinin ayrıcalıklı oğlu ile 1970’li yıllarda Çin Kültür Devrimi sırasında hapse atılan bir fikir suçlusunun kızı arasındaki beraberliğin öyküsünü anlatıyor.

• Genç Ustalar
Colin’s sponsorluğunda gerçekleştirilen “Genç Ustalar” bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatlerini üzerine çekmiş 13 başarılı genç yönetmenin filmleri yer alıyor.

Ghent doğumlu Türk yönetmen Kadir Balcı’nın ilk uzun metrajlı filmi Turkuaz / Turquaze “Ghent’e gelen ve topluma uyum sağlayarak kendi yaşamını kuran bir Türk ailesinin öyküsünü anlatan”, otobiyografik özellikler taşıyan bir yapım. Film bir yandan kültürlerarası gerilime, öte yandan da aynı kültürde büyümüş bireylerin kendi aralarında yaşadıkları çelişkilere dair çarpıcı örnekler veriyor.

2010’da Cannes’da dünya prömiyeri yapılan Cinnet / Bedevilled, Kim-ki Duk’un yardımcı yönetmenliğini yürüten Jang Cheol-soo’nun yönettiği ilk film. Güney Kore yapımı bu benzersiz intikam fantezisinde gerilim gitgide tırmanarak kanlı bir cinayet festivaline dönüşüyor.

30 yıl, muhteşem filmler - 13 Cinnet

Perulu yönetmen kardeşler Daniel ve Diego Vega’nın filmi Ekim / October 2010’da Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Kara mizahla sürükleyici bir atmosfer yaratan filmin adı, Peru’nun başkenti Lima’da şehrin koruyucu azizinin anıldığı ekim ayından alıyor.

Parçalanan bir aile üzerinden bir ülkenin de parçalanışını ele alan Anayurt / Homeland, gerçek olaylardan yola çıkarak ensest ve şiddet dolu bir aşk hikâyesi anlatıyor. Yunan yönetmen Syllas Tzoumerkas’ın bu ilk filmi, üç nesil ve üç siyasal dönem boyunca ölüm ve deliliğin bir aileyi nasıl etkilediğini izliyor: 1950’lerde Yunanistan’da demokrasinin yeniden kurulmasından sonra; 1970’ler ve en son olarak da günümüz nesli…

Japon yönetmen Koji Fukada’nın Marx Kardeşlerin Opera’da Bir Gece’sinden esinlendiği ilk filmi Konukseverlik / Hospitalité, Tokyo’da yaşayan küçük ve çalışkan bir ailenin yaşantısının, bir yabancının evlerine gelişiyle zorla değişmelerini anlatıyor. Konukseverlik olağanüstü bir kara komedi.

30 yıl, muhteşem filmler - 14 Yarın

Yönetmen Marian Crisan’ın ilk uzun metrajlı kurmaca filmi Yarın / Morgen, otorite, bürokrasi ve yozlaşma gibi konuları ele alan duygu yüklü bir hikâye. Film, Romanya-Macaristan sınırındaki küçük bir kasabanın süpermarketinde çalışan Nelu’nun nehirden yasa dışı yollarla sınırı geçmeye çalışan bir Türk’le karşılaşmasıyla değişen hayatını anlatıyor. Filmde, sınırı geçmeye çalışan Türk’ü Yalçın Yılmaz canlandırıyor.

• Anılarına
Geçen Festival’den bu yana kaybettiğimiz sinemacıların yapıtlarıyla anıldıkları bu bölümde, filminin gala gösteriminden yalnızca bir hafta sonra hayata veda eden Alain Corneau’nun son filmi Aşk Suçu / Love Crime yer alıyor. Bölüm kapsamında ayrıca, Claude Chabrol, Tony Curtis, Blake Edwards, Dennis Hopper, Mario Monicelli ile Arthur Penn’in birer filmi de gösterilecek.

Yarışma Dışı
Ünlü opera yönetmeni Kasper Holten’ın imzasıyla, Mozart’ın Don Giovanni operasının çağdaş versiyonu Juan, yarışma dışı gösterilecek.

Fernando Trueba, Javier Mariscal ve Tono Errando’nun yönetmenliğini üstlendiği Chico ile Rita yetenekli bir piyanist ile egzotik danslar yapan güzel bir şarkıcının 1948’lerin Havana’sından günümüz New York’una sıçrayan aşk hikâyesini anlatıyor. 

Oyuncu ve yönetmen John Turturro’nun yarışma dışı gösterilecek son filmi Tutku / Passion, Napoli sokaklarında geçen bir müzik serüveni…

30 yıl, muhteşem filmler - 15 Tutku

Wim Wenders 2009 yazında ölen büyük Alman koreografın nefes kesen eşsiz sanatını 3 boyutlu olarak beyazperdeye taşıyor. Tanztheater Wuppertal Pina Bausch topluluğuyla üç boyutlu olarak çekilmiş bu uzun metraj dans filmi Pina, izleyiciyi bedensel ve görsel olarak büyüleyici bir keşif yolculuğuna ve efsanevi topluluğun sahnedeki yeni boyutuna davet ediyor.

ÖZEL GÖSTERİM: TÜRK KLASİKLERİ YENİDEN
Festival kapsamında 5 Nisan Salı akşamı saat 21.30’da Atlas Sineması’nda gerçekleştirilecek özel gösterimde Memduh Ün’ün filmleri arasında başyapıt olarak görülen ve eleştirmenlerce “o güne kadar yapılmış en iyi Türk filmi” kabul edilen Üç Arkadaş izleyici karşısına çıkacak. Memduh Ün tarafından daha sonra tekrar çekilen, 1958 tarihli filmde Muhterem Nur, Fikret Hakan, Semih Sezerli ve Salih Tozan rol alıyor.

Bir Zamanlar Festivalde: SİYAD’ın Keşifleri
Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) üyeleri, İstanbul Film Festivali’nin 30. yılı vesilesiyle “festivalle keşfettikleri” yönetmenlerin ilk kez festivalde izledikleri filmlerinden özel bir seçki hazırladı. Festival takipçileri, bu bölümde, Carlos Reygadas’tan Hal Hartley’e, Tsai Ming Liang’dan Wong Kar Wai’ye, 10 yönetmenin filmlerini izleme imkânı bulacaklar. Bu 10 filmin gösterimleri, SİYAD üyesi sinema yazarlarının film öncesinde yapacakları sunumlarla gerçekleştirilecek. Bu özel bölüm kapsamında Cafer Panahi’nin bir filmi de gösterilecek ve bu filmin bilet gelirleri de yönetmenin ailesine yardım amacıyla gönderilecek.

AVRUPA KONSEYİ SİNEMA ÖDÜLÜ – FACE
Avrupa Konseyi katkılarıyla beş yıl önce Avrupa’da yalnızca İstanbul Film Festivali kapsamında verilmeye başlayan Avrupa Konseyi Sinema Ödülü (FACE – Film Award of the Council of Europe) bu yıl da veriliyor. FACE Ödülü, Sinemada İnsan Hakları bölümünde yer alan ve insan hakları konusunda kamuoyunda duyarlılık ve bilinç uyandıran bir filme verilecek. 

FACE Ödülü için yarışacak 10 film arasında, Abdellatif Kechiche’in Balıklı Bulgur filminin ardından çektiği, sert temaları ve huzursuz edici görüntüleriyle tartışmalar yaratan son filmi Siyah Venüs / Black Venus de yer alıyor.

Iciar Bollain’in 2007 yapımı dedektiflik hikâyesi Matahariler’in başarısını takip eden Yağmuru Bile / Even the Rain, İspanya’nın 2011 Oscar adayı oldu.

Usta yönetmen Ken Loach’un oğlu Jim Loach’un ilk yönetmenlik denemesi Portakallar ve Günışığı / Oranges and Sunshine, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’de yaşanan en büyük skandallardan birini konu ediyor.

Cezayir asıllı Fransız auteur Rachid Bouchareb’in Fransız politikacılarının öfkesini çeken destansı filmi Kanunsuzlar / Outside the Law Fransız hâkimiyetindeki Cezayir’in bağımsızlığıyla sonuçlanan olayları arka plana yerleştiriyor.

Avrupa Konseyi Sinema Ödülü için “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde ’yi Sedat Yılmaz’ın Press filmi temsil ediyor. Press, Türkiye’de 90’lı yılların ilk yarısında Diyarbakır’daki insan hakları ihlallerini duyurmaya çalışan bir grup gazetecinin yaşadıklarını, on yedi yaşındaki Fırat karakteri üzerinden anlatıyor.

Avrupa Konseyi Sinema Ödülü için yarışacak diğer filmler:

• Eller Yukarı / Hands Up / Romain Goupil / Fransa
• Cebimde Kan Var / Blood in the Mobile / Frank Piasecki Poulsen / Danimarka
• Ben Köleyim / I Am Slave / Gabriel Range / İngiltere
• İnsan Kaynakları Müdürü / The Human Resources Manager / Eran Riklis / İsrail, Almanya, Fransa, Romanya
• Yokmuşum Gibi / As if I’m Not There / Juanita Wilson / İrlanda
Yarışma Dışı

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. Maddesine göre “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır”. O Zaman ve Şimdi, 2010’da Sınırların ve Farklılıkların Ötesinde, bu maddeden esinle 11 ülkeden 11 sinemacının hoşgörü ve farklılıklara saygı konularını ele aldığı filmlerden oluşuyor. Tata Amaral, Fanny Ardant, Hüseyin Karabey, Masbedo, Idrissa Ouédraogo ve Robert Wilson gibi isimleri buluşturan bu kolektif filmde, hâlâ ülkesinde hapiste tutulan İranlı yönetmen Cafer Panahi’nin Tahranlı iki sokak müzisyeninin hikâyesini anlatan son filmi Akordeon da yer alıyor.



FESTİVAL’İN SİNEMA ONUR ÖDÜLLERİ
İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülleri bu yıl Türk Sineması’na imzasını atan dört büyük isme veriliyor: Yönetmen Yusuf Kurçenli, görüntü yönetmeni Ertunç Şenkay ve Türk Sineması’nın unutulmaz isimleri Metin Akpınar ile Zeki Alasya. Sanatçılara ödülleri 1 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda yapılacak Açılış Töreni’nde takdim edilecek. Yusuf Kurçenli’nin benzersiz filmlerinden Karartma Geceleri ve Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın başrollerinde oynadığı Zeki Ökten imzalı Güle Güle de festival kapsamında gösterilecek.

Son filmiyle, şubat ayında Berlin Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan, yapıtları ve yaklaşımıyla başta Gus Van Sant olmak üzere çağdaş ve bağımsız sinemayı etkileyen, “sinemanın filozofu” Béla Tarr da festivalin Açılış Töreni’nde Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’da olacak. Usta yönetmenin son filmi Torino Atı da festival programında Dünya Festivalleri’nden bölümünde yer alıyor.

30. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ETKİNLİKLERİ
• 3 Nisan Pazar, Salon, saat 16.00
SİNEMA DERSİ: BÉLA TARR

Çağdaş sinemacılığı baştan başa etkileyen ve artık film çekmeyeceğini açıklayan efsane yönetmen Béla Tarr, sinema üzerine düşüncelerini paylaşmak üzere İstanbul Film Festivali’ne konuk oluyor. Sinemanın filozofu olarak tanınan Macar yönetmen Béla Tarr, 3 Nisan Pazar günü saat 16.00’da vereceği sinema dersi için İstanbul’a geliyor.1994 yılında çektiği 415 dakikalık efsane yapıt Şeytan Tangosu’yla uluslararası alanda tanınan Béla Tarr’ın Salon’da vereceği bu sinema dersini, ustanın kendi adıyla anılmaya başlayan orijinal tarzını dinlemek isteyenler kaçırmasın.

Béla Tarr’ın Berlin Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü alan kariyerinin son filmi Torino Atı / The Turin Horse, İstanbul Film Festivali’nin Sabah Gazetesi sponsorluğundaki bölümü Dünya Festivallerinden kapsamında sinemaseverlerle buluşacak.

5 Nisan Salı, Akbank Sanat, saat 20.00
FİLM GÖSTERİMİ: YOLLARDA

Goethe-Institut ile Anadolu Kültür’ün ortak projesi “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” kapsamında çekilen Yollarda filmi, 9 Nisan Cumartesi akşamı saat 19.00’da Pera Müzesi’nde... Sabine Küper-Büsch ve Thomas Büsch’ün 2009-2010 döneminde Türkiye ve Avrupa’yı boydan boya kat eden bir sanat turnesi sırasında çektiği film, içlerinde Elif Şafak ve Günter Grass’ın da yer aldığı, sekiz Avrupa ülkesinden birçok tanınmış yazar ile sayısız müzisyen, fotoğrafçı, yönetmen ve sanatçının, Türkiye’nin 24 iline gerçekleştirdikleri seyahati konu alıyor.

10 Nisan Pazar, Salon, saat 14.00
SÖYLEŞİ: İSİMSİZ (FİLM)
İstanbul Bienali ve İstanbul Film Festivali işbirliğiyle düzenlenen İsimsiz (Film), 12. İstanbul Bienali’nin sinema alanındaki bir ön izlemesi. 30. İstanbul Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen bu işbirliği, bienalin bugüne kadar görsel sanatlara yaptığı vurguyu daha geniş bir kültürel alana taşıma isteğinden doğdu. Bu bölüm kapsamında gösterilen Massillon’un yönetmeni William E. Jones ve Paris Komünü / La Commune (Paris, 1871) filminin kurgucusu, kasting direktörü ve sahne amiri Patrick Watkins, 10 Nisan Pazar günü saat 16.30’da festivalin konuğu olacak ve Salon’da, 12. İstanbul Bienali’nin eş küratörü Jens Hoffmann’la eylül ayında düzenlenecek bienal sergisinin bazı kilit kaygılarını da ortaya çıkaran bir söyleşi yapacak.

11 Nisan Pazartesi, Fulya Sanat, saat 21.00
FİLM GÖSTERİMİ: ERMENİSTAN-TÜRKİYE SİNEMA PLATFORMU FİLMLERİ
Uzun dönemde Ermenistan ile Türkiye arasındaki işbirlikleri için örnek teşkil etmeyi amaçlayan, iki ülke arasında kurulan bir üretim ve iletişim inisiyatifi olan Ermenistan-Türkiye Sinema Platformu (ETSP), ilk filmlerini, 30. İstanbul Film Festivali kapsamında izleyiciyle paylaşıyor. Anadolu Kültür ve Altın Kayısı Uluslararası Film Festivali inisiyatifi işbirliğiyle çalışmalarına 2007’de başlayan ve Nisan 2009’da kurulan platform, film yapımcılarından, yönetmenlerden ve oyunculardan oluşuyor.

‘Birlikte Film Yapıyoruz’ sloganıyla yola çıkan ve iki ülkeden toplam 8 kısa filmin çekimine destek sağlayan ETSP kapsamında tamamlanan, Gülengül Altıntaş’ın Kaybolmayın Çocuklar, Altan Bal ve Canay Özden’in Kukla Tiyatrosu, Diana Kardumyan’ın Galata, Gor Baghdasaryan’ın Komşular ve Arthur Sukiasyan’ın Güvercin Ustası adlı filmleri 12 Nisan Salı akşamı saat 19.00’da Pera Müzesi’nde gösterilecek.

12 Nisan Salı, Pera Müzesi, saat 21.30
FİLM GÖSTERİMİ: HRANT DİNK VİCDAN FİLMLERİ

Hrant Dink Vakfı’nın 2009’da yaptığı “Gelin, vicdanımızla bakalım” çağrısını kabul ederek “Vicdan Filmleri” projesinde buluşan 107 kısa film, ilk kez İstanbul Film Festivali’nde izleyicilerle buluşuyor. En uzunu beş dakika olan filmler, Costa Gavras, Georges Moustaki, Harutyun Khachatryan, İbrahim Betil, Lale Mansur, Nebahat Akkoç, Ömer Madra, Rakel Dink, Rela Mazali, Serge Avedikian, Serra Yılmaz, Vaughan Pilikian ve Yıldırım Türker’den oluşan jürinin oylarıyla seçildi. “Vicdan Filmleri” 12 Nisan Salı gecesi saat 21.30’da Pera Müzesi’nde…

13 Nisan Çarşamba, Salon, saat 10.00-18.00
HİSAR KISA FİLM SEÇKİSİ 2011

Uluslararası İstanbul Film Festivali, her yıl olduğu gibi yılın en iyi kısa filmlerine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi tarafından düzenlenen Hisar Kısa Film Seçkisi’ne bu yıl başvuru yapan 198 film arasından, oyuncu Tülin Özen, yönetmen kardeşler Durul Taylan ve Yağmur Taylan, sinema yazarı Murat Özer’den oluşan jürinin seçtiği “En İyi On Film”den oluşan “Hisar Kısa Film Seçkisi”nin ilk gösterimi İstanbul Film Festivali’nde kapsamında 15 Nisan Cuma saat 16.00’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleştirilecek.

• 16 Nisan Cumartesi, Akbank Sanat, saat 16.30
SÖYLEŞİ: İSTANBUL İSTANBUL

Son on yılda İstanbul, önceki elli yılda değişmediği kadar değişti; bu hıza kendi de ayak uyduramadı. Finans merkezi olma hayalinin peşinde tıkanmış bir megakent olan İstanbul’un dokusu kayboldu; geleneksel “kent” kavramının da sorgulandığı bir yere dönüştü. Mahallelerin yerini gökdelenler alıyor, Beyoğlu dönüşürken Emek Sineması yıkılmak isteniyor, lüks siteler genişlerken ormanlar hızla yok oluyor, planlanan yeni köprü kentin su havzalarını yarıyor. Farklı kollardan gelen ve devam eden değişim, Aslıhan Ünaldı’nın Son Sürat: İstanbul ve İmre Azem’in Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir belgeselleriyle festival filmlerine de yansıyor. Akademisyenler, yönetmenler ve İstanbul sevdalılarının kentin dönüşümünü, değişimin dinamiklerini ve bu durumun günlük hayatla sanata nasıl yansıdığını tartışacağı İstanbul İstanbul söyleşisi 16 Nisan Cumartesi günü saat 16.30’da Akbank Sanat’ta…

30 yıl, muhteşem filmler - 16

30. İstanbul Film Festivali’yle ilgili ayrıntılı ve güncel haberleri iksv.org/film adresinden takip edebilirsiniz.

Sayfa Yükleniyor...