10 yıldır cevapsız: Beni neyle yaktılar?
"Hayata Dönüş" operasyonunda vücudunun yüzde 40'ı 3. ve 4. derece yanan Hacer Arıkan davaya mağdur olarak katılarak yaşadıklarını anlattı ve kendisini yakan maddenin ne olduğunu halen bilmediğini söyledi.
19 Aralık 2000'de 20 cezaevinde yapılan eş zamanlı operasyonda Bayrampaşa Cezaevi’nde hayatını kaybeden 12 kişiyle ilgili davanın ilk duruşması Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmaya 26 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada bazı müştekiler ile taraf avukatları da hazır bulundu.
Avukatlar, sadece 39 erin değil, bu kişiyi yönlendiren komuta kademesinden kişiler ile hükümet yetkilerinin de yargılanmasını istedi.
O ANLARI ANLATTI
Operasyon sırasında vücudunun yüzde 40'ı 3. ve 4. derece yanan Hacer Arıkan, o gün yaşadıklarını anlattı.
Arıkan, şöyle konuştu: "İçerden çıkış saati 03.30 civarıydı. Ben koridorda ağabeyimle birlikteydim. Koğuşuma döndüm. Uzandım ve sonrasında operasyon sesi ile uyandım. O saate kadar içeride ne bir eylemlilik ne bir karşı gelme ne de rehin alma herhangi bir şey yoktu. Aksine o günkü koşullarda hayatımıza devam ediyorduk. İçerde görüşmeler devam ediyordu. Silah sesiyle uyandık. Sonradan öğrendim ki ilk silah sesleri sırasında ağabeyim Erol Arıkan vurulmuş. Yani ilk yaralanan kişi oydu. Koğuştan dahi çıkamadık, çünkü askerler koğuşun kapısının önündeydi. Arkasından atılan bir bombalama oldu."
'HANGİ MADDEYLE YANDIĞIMI BİLMİYORUM'
"Yaşamak için onların attığı, biber gazı, gaz bombaları gibi şeyleri camdan dışarıya havalandırmaya attık" diyen Arıkan, "İkinci katta yatakhanedeydik. Artık iyice nefes alamaz hale geldik. Bilincimiz kapandı. Gidebileceğimiz iki yer vardı. Yemekhane ve havalandırma. Çıktığımız anda içeriye bir madde bırakıldı. Önce çıkış noktamızda yatak yakıldı ve tavandan bir hortumla içeriye bir madde bırakıldı. Ben halen o madde neydi hangi maddeyle yandım bilmiyorum.
Biz C1 koğuşunda 27 bayandık. Arkadaşlarım öldü ve koğuştan en son çıkartılan bendim. Ben çıkamıyordum. Ortada bir isyan yok. Evet F tipi cezaevlerine karşı yapılan ölüm orucu eylemleri vardı. O gün ölüm orucunda değildim. 10 yıl sonra açılan davada erler yargılanıyor ama o dönemdeki görevlilerin açıklamalarına baktığınız zaman operasyonun gereği hayat kurtarmak değil" diye konuştu.
'HAYATA DÖNMEK İÇİN ÖLÜMÜ YAŞAMAK GEREKİYOR'
Arıkan, "Operasyonun adının Hayata Dönüş olduğunu 3 ay sonra Cerrahpaşa Hastanesi’nden cezaevi hastanesine geçtiğim gün öğrendim. Bana çok komik geldi. Hayata dönmek için önce ölümü yaşamak gerekiyor ki 3 ay boyunca ailemden kimseyi göremedim. Onlarla görüşmem yasaktı.
'EMİR KOMUTA ZİNCİRİ DE YARGILANSIN'
Asıl sorumlular buraya gelen erler değil. Yargılanması gerekenler bu emri verenlerdir. Yani askerde emir komuta geçerlidir. Sorumlular kimse bu emir komuta zincirinde onların yargılanması gerekir" ifadesini kullandı.
AVUKATIN 'HAYATİ' DÖNÜŞÜ
Duruşmada ayrıca bir sanık avukatı baro tarafından atandığını belirterek, kendisinin sanıkları savunmak istemediğini söyledi.
Sözkonusu avukat, müştekilerin tarafında yer almak istediğini belirterek, sanık avukatlığından ayrıldı.
BDP VE STK'LARA RET
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Roma, Atina ve Düsseldorf barolarına kayıtlı 3 avukatın duruşmaya gözlemci olarak katılmak istediklerini söyledi.
Mahkeme heyeti, yabancı barolara kayıtlı avukatların izleyici olarak duruşmaya katılmalarını ararlaştırdı.
Dosyada yer alan bazı mağdur ve müştekiler adına yaklaşık 60 avukat duruşmaya katılırken 500 civarında avukatın da bu kişilere ilişkin dosyaya dilekçe vererek müdahillik talebinde bulunduğu öğrenildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hayri Özdal, saldırıda ölenlerin yakınları ile Münevver Köz ve Hacer Arıkan'ın da aralarında bulunduğu 33 müştekinin davaya katılma taleplerinin kabul edildiğini açıkladı.
BDP ile 6 sivil toplum kuruluşunun aynı yöndeki taleplerinin ise suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle reddedildiğini bildiren Başkan Özdal, Şadi Özpolat'ın da aralarında bulunduğu operasyon sırasında cezaevinde olan bazı kişilerin ise müdahillik taleplerinin iddianamede yer almadıkları gerekçesiyle reddedildiğini kaydetti.
İDDİANAMEDEN...
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıkların 19 Aralık 2000'de Bayrampaşa Cezaevinde düzenlenen operasyonda görevli jandarma birliklerinde görev aldığı belirtiliyor.
Sanıkların görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanıp faili belli olmayacak şekilde 12 kişinin ölümüne sebep oldukları 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüs ettikleri ileri sürülen iddianamede, özellikle görev sınırları ve silah kullanma yetkilerinin aşılıp aşılmadığına, orantılı veya aşırı güç kullanılıp kullanılmadığına ilişkin delillerin değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu ifade ediliyor.
İddianamede, ''Kanun hükmünü yerine getiren kişiye ceza verilmez'' hükmünü içeren TCK'nın 24. maddesi ile ''Meşru savunma ve zorunluluk halinde işlenen fiillerden dolayı ceza verilmez'' hükmünü düzenleyen TCK'nın 25. maddesinin 2. fıkrası da göz önüne alınarak, suç tarihinde jandarma görevlisi olan sanıkların ölen 12 kişi için ayrı ayrı 20 ile 25'er yıl arasında hapis cezası öngören ''görevin ifası sırasında kasten adam öldürme'' ile 29 mağdur için ayrı ayrı 9 ile 15'er yıl arasında hapis cezası içeren ''görevin ifası sırasında kasten adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından cezalandırılması isteniyor.
- Etiketler :
- Haberler