"Oscar'ı hak eden kazandı!"

89.Oscar töreninin yapılacağı güne kadar, haftalarca “La La Land”i konuştuk durduk. Aman da ne güzel film, yılın en şahanesi, en divanesi, bu zor günlerde güneş ışığı gibi girdi hayatımıza vs. Benim gibi birkaç izleyici de “Moonlight”ın büyüsüne kapılmış gidiyorduk. Ntv Radyo’daki 20 Dakika programında her konuşmamızda mutlaka benim filmim “Moonlight” demekten hiç vazgeçmedim. Demek ki dileklerim ve dualarım kıtalar aşıp Warren Beatty’nin gözlerine kadar ulaştı. 

79 yaşındaki aktör muazzam bir komedi yeteneğine sahiptir. Ya sahnede bu yeteneğini konuşturdu ya da gözleri iyi görmüyor. Bence 14 adaylıkla abartılan filme bir göderme yapmış olabilir Beatty. Ne niyetle yapılmış olursa olsun sonuç harikaydı. “La La Land”i duyunca salonu inleten alkışlar gerçek sonuç açıklandığında havada kaldı. Şok rüzgarı filmin yazılı olduğu kart seyirciye doğru gösterilene kadar sürdü. Warren Beatty sayesinde tören fantastik bir hikayeye dönüştü.

OSCAR IS SO INSINCERE! 

Trump başkan olduğundan beri tüm ödül törenleri bir protesto şölenine dönüşüyor. Dolayısıyla törenin sunucusu komedyen Jimmy Kimmel törenin başında bu özgürlüğü sonuna kadar kullandı. “Başkan Trump'a teşekkür etmek istiyorum. Geçen sene oscarlar ırkçı olarak görülürdü. Bu artık onun sayesinde bitti." diyen komedyenin sözleri paradoksu açıklar nitelikteydi. En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü “Moonlight”taki eşsiz performansıyla Mahershala Ali’ye verildi. Ali, ödüle uzanan ilk Müslüman’dı. Onun dini, dili veya ırkı oyunculuğunun önüne geçmişti. Avuçlar alkışlarla patladı, ağızlar Trump’u yuhaladı. Peki yüzyıllardır süregelen ve bence tükenmeyecek olan, siyah – beyaz ayrımı, samimiyetsiz kardeşlik mesajları Trump başkanlık koltuğundan indiğinde de devam edecek mi? Viola Davis... Dünyanın en başarılı aktrislerinden. Bir bakışıyla çok şey anlatır. Vücudu kaya gibidir, sarsar.

Siyahi hayatın zorluklarını anlatan Denzel Washington’un yönetip başrolünde yer aldığı filmde en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı. Tenine eşlik eden şahane kıyafeti, modern saçıyla ışıl ışıl bir kadın yürüdü kırmızı halıda. Güçlü, güzel, güler yüzlü ve Amerikalı... Nasa’yı Nasa yapanlar arasında 3 siyahi kadın olduğunu çoğumuz bu yıl “Hidden Figures” filmiyle öğrendik değil mi? İşte o filmde rol alan kadınlar, gerçek hayatta da aynı zorluklarla karşılaştı. Anneanneleri kölelik yaptı, dedeleri sahibi hiçbir zaman bulunamayacak bir kurşunun hedefi oldu. O filmin yıldızı Taraji P. Henson da tüm zerafetiyle, teninin renginde bir elbiseyle, sanki inat eder gibi, Oscar is so Black der gibiydi! Asghar Farhadi, Cannes gibi festivallerin göz bebeği olan bir yönetmendir. The Salesmen filmi de eleştirmenlerden çokça övgü aldı. “Toni Erdman” ve “I Daniel Blake” gibi güçlü adaylarla yarıştı. Ancak bir tarafım mutlaka Farhadi’nin ödül alacağını biliyordu. Çünkü o, Trump’un yasak koyduğu isimlerdendi. Farhadi bu yasak sona erse dahi törene katılmayacağını açıkça belirtmişti. Oscar komitesi cevabını verdi: The Salesmen! Her şeye hep iyi tarafından bakın diyenlerdenim. Ancak bu kez Oscar komitesinin samimiyetsiz tavrını göremeyecek kadar iyimser olmayı reddediyorum: Oscar is so insincere!

BAZI ÖDÜLLER HİÇ ŞAŞIRTMIYOR

Bir oscar törenine bu kadar süpriz yeter. Oscar demek biraz da beklenen sonuçlar demektir. Emma Stone o isimlerden biriydi. Oscar komitesi bir ödül almadan dünyadan göçmesine gönlünün el vermediği isimleri es geçmiyor. Hazır böylesine yankı uyandıran bir filmde de rol almışken en iyi kadın oyuncu ödülünü Emma Stone’ye vemeleri kaçınılmazdı tabi ki. ikinci filmiyle müziği ne kadar çok sevdiğini anladığımız Damien Chazelle “La La Land”le en iyi yönetmen ödülünü kucakladı. “The Revenant”tan “La La Land”e, sinema dünyası da hayat kadar acayip gerçekten. Bu arada şarkılarının Yunan şarkıcıdan çalıntı olduğu iddiasıyla 1,5(!) gün kadar haber olan “La La Land” en iyi özgün şarkı ve en iyi film müziği ödüllerini de kimseye kaptırmadı. Dimitra Galani'nin albüm satışları artar mı, ileride göreceğiz. Casey Affleck ise hayatının en zor ve en iyi performansını sergiledi. “Manchester By The Sea”daki rolü ona en iyi erkek oyuncu ödülünü getirdi. Bu yılın animasyonlarının arasında da kıyasıya bir rekabet vardı. Benim de büyük bir zevkle izlediğim “Zootropolis” gecenin kazananı oldu. Yıl boyunca beklediğimiz, kafamızın karıştığı, heyecanlandığımız, güldüğümüz, bazen hiçbir şey hissetmediğimiz bir Oscar törenini daha geride bırakıyoruz. Bakalım gelecek yıl bize hangi renkleriyle gelecek?