Alternatif Sesler: Gökçe Kılınçer
70'lerden günümüze ışınlanmış şarkıları ve tarzıyla retro pop müziğin öncüsü Gökçe Kılınçer özlem duyduğumuz Yeşilçam esintilerini günümüze taşıyor. "Basit akorlar ve minimal müzik severim" diyen şarkıcı Londra'dan Türkiye'ye uzanan müzik yolculuğunu anlattı.
Alternatif Sesler'de bu hafta hiç eskimeyen şarkıları yeniden yorumlayarak geçmişi günümüze taşıyan retro-pop müziğin sevilen sesi Gökçe Kılınçer var.
'Ne Tadı Var Bu Dünyanın', 'Sarhoş', 'Karakolda Ayna Var' var gibi eskimeyen şarkıları kendine has yorumuyla uyarlayan Gökçe Kılınçer geçtiğimiz günlerde kendi şarkılarından oluşan bir albüm piyasaya sürdü.
Retro pop müziğe sevgisini 'Kendimi en çok bu sedalarda evimde hissediyorum' sözleriyle açıklayan şarkıcı hakkında merak edilenleri anlattı.
Gökçe Kılınçer kimdir, neler yapıyor?
Kendimi adam akıllı hatırlayabildiğim günlerden itibaren müziğe yoğun bir ilgim vardı. Eve yeni gelen kasetlerin A ve B yüzündeki şarkıların sözlerini ve melodilerini ezberleyip şarkıları sonuna kadar söylemeden rahat edemezdim. Babamın 45‘lik plaklarını ve banta kayıtlı müziklerini akşamları oturup dinlediğimizi de hatırlıyorum. O zamanlar plakları çizmekten ve pikaptan korkardım. Bir gün kendime ait 45’lik plakların olacağını bilmeden. Profesyonel anlamda müzik ile ilgilenmeye başlamak için Londra’ya gelmem gerekecekti. Bir oda içinde kendinizi davul kit, gitarlar ve bant makineleri ile bulursanız ve müziğe ilginiz varsa çevrili olduğunuz şeylerle obsesif bir ilişki kurmaktan kendinizi alıkoyamayabilirsiniz. Tam olarak böyle oldu. Londra’ya gelip birçok farklı iş yaptıktan sonra asla mutlu olmadığımı fark etmek çok uzun zamanımı almadı. Müzik yapmaya her şeyden çok ihtiyacım vardı. Burada bir stüdyo kurduk ve o günden beri vaktimin çoğunu stüdyoda geçiriyorum.
Yurt dışında yaşamaya başlaman nasıl oldu, Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun?
Gazi Üniversite’sinde okurken Karaca Dil Kursu’ndan ingilizce öğrenmemi sağlayan bir burs kazandım. Yaklaşık olarak 1 sene ingilizce eğitimi gördükten sonra Karaca Dil Kursu yönetimi yeni bir burs imkanı sundu. Bir sınav yapıp kazananı Londra’ya gönderiyorlardı. Birinci oldum ve kendimi Londra’da buldum. Her zaman başarılı bir öğrenci olmadığımı burada belirtmeliyim... Londra sanatı ve benliğimi keşfetmek için ihtiyaç duyduğum fırsatları, özgürlüğü ve ilhamı verdi bana. Türkiye’ye her an dönebilirim. Dönerken kuvvetle muhtemel buradaki stüdyonun bir ayağını da İstanbul’a getirmeyi planlıyorum.
Neden nostalji, neden retro pop? Bu müzik türüne ilginiz nasıl başladı?
Ah kaç senesiydi tam hatırlayamıyorum. Deniss Bovell öncesinde gitarım ile 45 dk’lık bir program yaptım. “Aşk Beni Bulunca” parçası yeni yeni oluşmaya başlamış ve sözler tam kesinleşmemişti. Sorun değil! Beni dinleyenler arasında Türk yoktu. Program bittikten sonra organizatörün ‘this is turkish retro pop’ dediğini hatırlıyorum. Basit akorlar ve minimal müzik severim. Bilgisayarda programlanmış sesleri kullanmam. El yapımı müzik ve bir oda dolusu analog ekipmandan hoşlanıyorum. Tüm bunların sonucunda böyle bir müzik ortaya çıkıyor. Oldukça kişisel bir cevabı var aslında bu sorunun. Kendimi en çok bu sedalarda evimde hissediyorum.
Kendi bestelerinde de retro tarzı koruyorsun? Peki usta sanatçıların coverları mı yoksa kendi bestelerini seslendirmek mi seni daha çok heyecanlandırıyor?
Melodilerin bazen yavaş bazen son derece hızlı bir şekilde akması, sonrasında aranje ile onlara bir kimlik vermek ve bu oluşumun bir parçası ve şahidi olmak harikulade bir şey. Beste yapmak tabii ki sancılı bir süreç. Hem beste hem de aranje için ayrı ayrı kafa patlatmalısınız. Cover şarkılarda, sadece aranjesine odaklandığınız için daha bağışlayıcı bir süreç. Bu işin teknik kısmı. Heyecan kısmına gelince, kendi şarkılarım ve coverlar şeklinde ayırmıyorum. İki şekilde de son derece keyif aldığımı söyleyebilirim. Sonuç olarak her şey bir seçimdir. A değil de B’yi seçmek neden? Sevdiğim ve içselleştirdiğim, zaman aşımına uğramayacak eserler var. Yine kişisel bir karar ve tam bir cevabı yok. Saçınızı niçin sarı değil de siyah tercih ediyorsunuz ya da tam tersi?
Yaptığın müzikle yurt dışında, İngiltere’de tanınıyor musunuz? Yurt dışında da tanınmak için adımlar atıyor musunuz?
Türkiye’ye sunduğum müzik ile İngiltere’de tanınma planım yok. Sadece Türkiye için. Evet, yakın gelecek için başka planlarım da var. Türkiye müziğinin dünyayı dolaşmasını ve adil bir şekilde temsil edilmesini istiyorum. Müziğimiz çok zengin ve benzersiz özelliklere sahip.
Şu anki hayatın küçüklüğünden beri hayalini kurduğun hayat mı yoksa yıllar seni hiç beklemediğin bir yere mi sürükledi?
Böyle bir şeyin hayalini kurmamıştım. Londra’ya gelebileceğimi de bilemezdim. Hayat bağlarını böyle örmüş diyemem. Fark etmeden bunu bende istemiş ve buraya doğru taşları oturtmaya başlamışım. Şu an olduğum yerden memnunum.
Senin için önemli olan, özel bir anla bağdaştırdığın bir parça var mı?
Hızlı ve özel anların yoğun olduğu bir hayatım var. Birçok şarkı hayatımı etkiledi ama bu naif şarkı belki hepsinden daha çok etkiledi. Londra’da bir cumartesi gecesi, bir mekanda, “Bu Kalp Seni Unutur Mu “yu söylüyordum. Bir İtalyan sesimin çok güzel olduğu söyledi. Bobina. Prodüktörüm. Hala birlikte çalışıyoruz.
Kalbini daha hızlı attıran şey nedir?
Dünyayı güzele ve iyiye doğru ittiren karakterler. Aşk ve sahne.
Şu sıralar sıklıkla dinlediğin, sana eşlik eden şarkı ne oluyor?
Burna Boy “Ye”
Müzik dışında neler yapıyorsun, Londra’da bir günün nasıl geçiyor?
Müziği keşfettikten sonra başka bir şey yapamamaya başladım. Yapsam bile yeniden müziğe kavuşacağım anı kolladığımı fark ettim.
Önümüzdeki günlerde projeler neler?
İkinci stüdyo albümü ve Long Play.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: FAZIL SAY'IN SEKİZ YAŞINDAKİ KONSERİ
- Etiketler :
- Haberler -
- Müzik
- haberler
- Sanat
- haber
- Alternatif Sesler