Türkiye'de aşı karşıtlığı artıyor

Türkiye'de aşı reddi hızlı bir biçimde artıyor. Aşı karşıtları çocuğuna aşı yaptırmamanın ebeveynlerin hakkı olduğunu savunurken, bilim dünyası aşıyla ilgili iddiaların gerçeği yansıtmadığı görüşünde.

Türkiye'de aşı karşıtlığı artıyor

İnsanlık tarihinin ilk başarılı aşısı, İngiliz fizikçi Edward Jenner tarafından 1796 yılında üretildi. Bugün "immünolojinin babası" olarak görülen Jenner, bu aşıyla çiçek hastalığının tedavisini amaçlıyordu.

Aşı karşıtı hareketlerin tarihi de bir o kadar eski. İlk aşı karşıtı hareketler İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'de 1800’lü yılların ortasında ortaya çıktı.

Bu senenin Mart ayında Ankara'da düzenlenen Aşı Çalıştayı'nda açıklanan verilere göre, Türkiye'de 2010'lu yıllarda 100 dolayında olan aşıyı reddeden aile sayısı 2016'da 10 bini geçmiş ve 2017'de ise 23 bin aileye ulaşmış durumda.

2013 yılında ortaya çıkan bir sosyal medya girişimi olan Aşı Yaptırmaya Mecbur Değilim (AYMD) Hareketi gönüllülerinden Bahadır Cevizci, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'de "rutin aşılarla ilgili herhangi bir zorunluluk olmadığını" belirtti. Cevizci, AYMD'nin insanları aşı konusundaki "hukuki hakları konusunda bilinçlendirme" amacı güttüğünü söyledi.

Anayasa Mahkemesi'nin 24 Aralık 2015 tarihli "Zorunlu Aşı Uygulamasına İlişkin Halime Sare Aysal Kararı"na göre, ebeveynlerin çocuklarına aşı yaptırmama ya da yapılmasını reddetme hakları bulunuyor.

"Aşı konusunda bilimsel camiada tek bir görüş olmadığını" ve aşının yararlı olduğuna inanan akademisyenlerden Andrew Wakefield'in yanı sıra zararlı olduğunu düşünen profesörlerin de olduğunu söyleyen Cevizci, kendilerinin de aşıların "mutlak zararlı ya da mutlak yararlı olduğunu söylemediklerini" kaydetti.

Gelişmekte Olan Ülkeler Aşı Bilimsel Danışmanı Prof. Dr. Selim Badur ise, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, bilimsel dünyada aşıyla ilgili olarak fikir birliği olduğunu ifade etti.

AŞI NEDEN REDDEDİLİYOR?

Çocuğuna aşı yaptırmayı reddetmenin çeşitli nedenleri bulunuyor. Bunlar arasında tıbbi, kültürel ve dini nedenler yer alıyor.

Prof. Badur, aşı reddinin nedenlerinin ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre değiştiğinin altını çiziyor. Badur, "Örneğin bazı İslam ülkelerinde dini nedenlere vurgu yapılırken Batı'da ise homeopati ve alternatif tıp gibi geleneksel tıptan farklı yollara rağbet artıyor" diyor.

"Bunların hepsini tartışmak ve bunlara yanıt bulmak kolay. Çünkü ileri sürülen gerekçelerin hiçbirinin bilimsel bir temele oturmadığını görüyoruz" diyen Badur, aşı reddinin "Bilim ve bilim dünyasına karşı güvensizlik ve kolay yoldan bir eleştiri tercihinden kaynaklandığını" ifade ediyor. Prof. Badur ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin Sare Aysal kararının daha sonra Yargıtay tarafından usulden bozulduğunun altını çiziyor.

AYMD'den Cevizci de, insanların çocuklarına aşı yaptırmayı reddetmesinin birden çok nedeni olduğunu kaydediyor.

Bu listenin başını aşının otizme yol açtığı tartışmaları ve insanların  inanç gerekliliklerinin çektiğini söyleyen Cevizci, aşılarla ilgili Türkiye'de yeterince çalışma yapılmadığı ve gelen aşıların biyogüvenlik noktasında yeterli incelemelerden geçirilmediğini düşünenlerin de sayısının yüksek olduğunu ifade ediyor.

"OTİZME YOL AÇIYOR" İDDİASI

Aşıların otizme yol açtığı iddiaları da aşı reddinin önde gelen gerekçeleri arasında ve ilk kez ortaya atılışı 1998 yılına dayanıyor. Cerrah Andrew Wakefield, saygın İngiliz tıp dergisi The Lancet’te bir makale yayınlayarak kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının (MMR) otizme yol açtığını öne sürdü.

Takip eden dönemde İngiltere'deki hakemli akademik tıp dergisi British Medical Journal'da yayınlanan karşı makalelerle Wakefield'ın çalışmasının kurgusunun doğru olmadığı ve gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıktı ve doktor meslekten ihraç edildi.

Cevizci, "20 yıl öncesine göre otizm vakalarında 100 kat kadar artış olduğunu" ve "bazı uzmanların bunun aşıdan kaynaklandığını söylediklerini" ifade ediyor.

Bu tür bir artışın söz konusu olmadığını ifade eden Prof. Badur ise, bugüne kadar "bilimsel olarak otizm ile aşılar arasında en ufak bir ilişki kurulmadığını" belirtiyor.

Aşılarda domuz kanı olduğu iddialarıyla ilgili olarak ise Badur, "Bu gerekçe öne sürülerek aşıya karşı çıkılması Nijerya, Pakistan ve Hindistan'ın bir bölgesinde görülen bir sorundu. Ancak çeşitli İslam otorite ve kuruluşları aracılığıyla bunun herhangi bir doğruluk payı olmadığı açıklandı" diyor.

"FRANSA'DAN DAHA İYİ AŞILIYORUZ"

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Mart ayı sonunda aşılamanın zorunlu olması için Bakanlığı'na bir başvuruda bulundu.

AYMD Hareketi'nden Bahadır Cevizci, bunun "doğru bir talep olmadığını" belirtiyor.  İlaçların "ticari ürünler" olduğunun altını çizen Cevizci, aşıları "tek bir sepete doldurmanın da doğru olmadığını" ifade etti. Hangi aşının güvenli, hangisinin güvensiz olduğunu tespit edebilmenin mümkün olmadığını söylüyor.

Diğer yandan Prof. Selim Badur, çocuğunu aşılatmayan ailelerin "Sağlık Bakanlığı tarafından takip edildiğini" söyleyerek "Bu ailelerin ikna edilmelerinde yarar var" diyor.

Badur ayrıca, "Türkiye'nin çocuklarını Fransa ve Yunanistan'dan daha iyi aşıladığını" belirtiyor. Badur, "Bunun getirisi nedir derseniz, örneğin Fransa'da 2018 yılı başına kadar aşı 'zorunlu' değildi, yalnızca 'öneriliyordu'."

Kızamık aşısını ele alan Prof. Badur ekliyor: "2015 yılında Fransa'da 10-20 bin kızamık vakası görülürken, aynı yıl Türkiye'de 100-200 kadar vaka görülüyordu."

Badur, "Aşıları topluma empoze etmeyen ve yalnızca öneren bazı Batı Avrupa ülkeleri bile durumun aciliyeti ve gittiği yönü dikkate alarak birtakım zorunluluk yasaları çıkarıyorlar" şeklinde sözlerini sonlandırıyor.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Bebek ve Çocuk Sağlığı
  • aşı
  • Genel Sağlık
  • Sağlık

Sayfa Yükleniyor...