“Karaciğer kanseri ile mücadelede lider ülke Japonya” (Karaciğer kanserinde Japonların sırrı ne?)

Japonya’da erken evrede yakalanan karaciğer kanseri oranı %60, bu oran Batı ülkelerinde sadece %30. Gastroenterolog-Hepatolog Prof. Başaranoğlu, Japonya’nın karaciğer kanserlerinin yönetiminde dünya lideri olduğunu söyledi. Tüm dünyada karaciğer kanseri ve buna bağlı ölümlerin arttığını belirten Cerrah Prof. Kemal Dolay da, “Bu durumun tek istisnası Japonya’dır” dedi. Peki Japonların karaciğer kanseriyle mücadelede yakaladığı başarının sırrı ne?

“Karaciğer kanseri ile mücadelede lider ülke Japonya” (Karaciğer kanserinde Japonların sırrı ne?)

Eylül ayında Çekya’nın başkenti Prag’ta düzenlenen 3. Dünya Kanserler Kongresinde ve geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan, Asya-Pasifik ülkeleri, Amerika ve Avrupa’dan cerrahları buluşturan toplantıda karaciğer kanserleri masaya yatırıldı. Toplantılara katılan uzmanlar, karaciğer kanserlerinin sıklığında ve hastalığa bağlı ölümlerde tüm dünyada artış olduğu görüşünde hemfikir. Bu durumun tek istisnası ise Japonya.

Prag’taki 3. Dünya Kanserler Kongresindeki konuşmasında Japonya’nın kanserle mücadelede yakaladığı ivmeye değinen Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, ntv.com.trye şunları söyledi:

Karaciğer kanserlerinin nedenlerine bakıldığında ABD’de hepatit C, alkol kullanımı, aşırı kilo ve yağlı karaciğerin birlikteliği pek çok hastada başı çekiyor. Asya-Pasifik bölgesinin (Çin, Japonya vb.) ise hepatit B başta olmak üzere mikrobik nedenli karaciğer kanserleriyle başı dertte. Ülkemizde alkol kullanımına bağlı karaciğer kanserleriyle sık karşılaşmıyoruz. Ancak hepatit B ve C’ye bağlı karaciğer kanserleri ilk sıralarda göze çarpıyor. Uzmanlar olarak öngörümüz; Avrupa’da alkol tüketiminin ve karaciğer kanserlerinin artacağı yönündedir. ABD ve Türkiye gibi şişman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde ise gelecek 10 yılda obezite nedenli karaciğer kanserlerine daha çok rastlayacağız.”

“JAPONYA’NIN KARACIĞER KANSERLERİNİ YÖNETİMİ DÜNYA İÇİN BİR MODELDİR”

Erken tanının, kanserlere yaklaşımda esas ilke olduğunun altını çizen ve “Ancak, bugün için bu ilkenin başarılı olduğu tek ülke Japonya’dır, kanserlerin erken tanısı ve yönetiminde dünya lideri konumundadır” diyen Doktor Metin Başaranoğlu, Japonya’nın özellikle karaciğer kanserinda başarılı bir mücadele grafiği çizdiğini söyledi:

“Bugün Japonya’da erken evrede yakalanan karaciğer kanseri oranı %60 iken, bu oran Batıda %30’dur. Erken tanının önemi; beraberinde uzun yaşam beklentisini de hastaya sunmasıdır. Japonya’nın karaciğer kanserlerinin tedavi ve yönetimi dünya için bir modeldir. (1) Japonların yakaladıkları bu başarı tüm dünyaya örnek model oluşturmuştur.”

“ÜÇLÜ TESTİ SİGORTA KAPSAMINA ALAN VE RUTİN UYGULAYAN TEK ÜLKE”

Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı, Japonya’nın karaciğer kanserinde yakaladığı başarının birinci nedeninin kanser tarama programları olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

“80’li yıllarda tarama programları uygulanmaya başlandı. Japonya’daki tüm enstitüler bu uygulamaya dahil olmuştur. Japonlar karaciğer kanseri taramasında ultrasonografiyi yaygın kullanan ilk uluslardandır. Ayrıca bilinen karaciğer kanser taramasında kullanılan serum AFP ölçümünün yanı sıra 2 ölçüm (PIVKA-2 ve AFP-L3) daha geliştirmiş ve bunları da ulusal sigorta ödeme sistemine dahil etmişlerdir. Japonya bu üçlü testi hiçbir tereddüt olmaksızın sigorta kapsamına alan ve halkı için rutin uygulayan tek ülkedir. Bu uygulamalar karaciğer kanserlerinin erken tanısında başarıyı getirmiştir. Ayrıca gerek lokal ablasyon tedavileri gerekse cerrahi yöntemler geliştirerek tedavi başarısını üst düzeyde tutmuşlardır. Tüm bu faktörler Japonya’yı karaciğer kanserlerinin tanısında ve tedavisinde örnek ülke ve dünya lideri yapmıştır.”

“ÖNLEYİCİ TEDBİRLER VE TAKİP PROGRAMI HÜKÜMET POLİTİKASI HALİNE GETİRİLDİ”

Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Kemal Dolay’a göre de Japonya’nın bu başarısının altında takip programlarının hükümet politikası haline gelmiş olması var:

“Japonya diğer gastrointestinal kanserlerde olduğu gibi karaciğer kanserinin de erken tanısında gerçekten lider ülkedir. Sıkı tarama ve takip programlarının yapılacağı merkezler kurmuşlar, ulusal farkındalık yaratarak riskli hastaların takip ve taramalara sıkı uyumunu sağlamışlardır. Yani viral hepatit ve karaciğer kanseri açısından önleyici tedbirler alınması ve riskli hastaların sıkı takip programına dahil edilmesi Japonya’da bir hükümet politikası haline getirilmiştir.”

ERKEN EVREDE ŞİKAYETE YOL AÇMIYOR

Karaciğer kanserinin erken evrede tanınması için uyarıcı olabilecek belirti ve şikayetler konusunda Başaranoğlu, “Tanıda belirgin bir belirteç ya da şikayet söylememiz mümkün değil. Şayet hastanın şikayetleri başlamış ve bu nedenle doktora başvurup incelemeler başlatılmışsa maalesef hastalık artık erken evreyi çoktan aşmış demektir. Erken tanı koyabilmenin yolu; risk grubundakilerin belli aralıklarla bir gastroenterolog/hepatolog kontrolünde bazı spesifik kan testleri ve üst batın (hepatobiliyer) ultrason yaptırmasından geçiyor” dedi.

Vücudunda hepatit B veya C tespit edilenler, siroz gidişli yağlı karaciğer hastaları (NASH), Wilson veya hemokromatoz gibi herhangi bir kronik karaciğer hastalığı olanlar, karaciğer kanseri açısından risk grubunda yer alıyor.

“RİSK GRUBUNDAKİLER KANSER TARAMALARINI İHMAL ETMEMELİ”

Karaciğerde kanser oluşturmaması için hepatit B’de takip çok önemli. Bunun için kan testleri, ultrasonografik inceleme yapılıyor, kuvvetli kanser şüphesinde MR çekiliyor. Fibroscan elastografi cihazı ise biyopsi almadan karaciğer dokusununun sertliğini ölçüp hastalığın siroza gidip gitmeyeceğini tespit etme imkanı sunuyor.

Bu tetkiklerin önemi konusunda Dr. Başaranoğlu, “Örneğin hepatit B hastası rutin 4-6 ay aralıkla kan testleri, ultrason, fibroscan ölçümüne geliyorsa karaciğer kanserini erken evrede (tümör 1-2 cm çapında iken) yakalamak mümkün olabiliyorken, takipten kaçıp da şikayetleri olunca yıllar sonra gelenlerde 3-9 cm boyutlarına ulaşan karaciğer kanserleri ile karşılaşabiliyoruz” diye konuştu.   

“PRİMER KARACİĞER KANSERİNDE EN İYİ TEDAVİ YÖNTEMİ AMELİYATTIR”

Karaciğer kanserlerinin başarıyla tedavi edilmesini, tümörün çapı, sayısı, çevre damarları tutması ve diğer organlara sıçramış olup olmaması belirliyor. Tümörün biyolojisi de tedavi yanıtında önemli bir belirteç.  

Primer karaciğer kanserinde en iyi sonucun ameliyatla alındığını söyleyen Hepato Pankreato Bilier Cerrahi Uzmanı Kemal Dolay, karaciğer kanserinde sıklıkla altta yatan etkenin siroz olması nedeniyle sirozun ciddiyetinin ameliyatı etkilediğini belirtti. Sirozu, ameliyatı kaldıramayacak kadar ağır olanlara da karaciğer nakli önerildiğini söyledi.  

Karciğer kanserleri, kanser kaynaklı ölümlerde üçüncü sırada bulunuyor. Dünyada 500 binden fazla kişiyi etkiliyor, en çok Asya ve Afrika’da görülüyor. Dr. Başaranoğlu, bunun başlıca nedeninin bu bölgelerde endemik olarak yaygın görülen hepatit B, C ile bunların yol açtığı kronik karaciğer hastalığı ve siroz olduğunu vurguladı.  

KARACİĞER KANSERİNDEN KORUNMADA EN ÖNEMLİ ETKEN HEPATİT AŞILARI

Dr. Dolay ise hastalığın Türkiye’deki sıklığı ile ilgili istatistiki bilgi bulunmadığını belirtti ve karaciğer kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle aktardı:

Karaciğer kanserini arttıran en önemli risk faktörleri hepatit B, C, alkol, sigara, diyabet, siroz ve karaciğer yağlanmasıdır. Bu nedenle en önemli korunma araçlarının başında hepatit aşıları gelmektedir. B ve C aktif hastalıkta antiviral ilaçların aksatılmadan kullanılması, aşı yaptırmamış kişilerin hepatit B aşısı yaptırması, kronik hepatit veya siroz hastalarının standart takiplerinin iyi yapılması, hasta kendini iyi hissettiğinde takibin bırakılmaması, hem kanser gelişimini azaltacak hem de kanserin erken tanısı ile ömrü uzatacaktır.

Ayrıca hepatit virüsü taşıyıcılarından hastalık bulaşabileceği için yakın temaslarda, berber salonları gibi toplu işlemlerin yapıldığı yerlerde hijyene dikkat edilmesi ve koruyucu önlemler alınması hepatit bulaşıcığını ortadan kaldıracaktır.

PUL BİBER, KAYISI, DUT, FINDIK VE KURU İNCİRE DİKKAT!

Sigara ve alkol kullanımından kaçınmak, Akdeniz tarzı beslenmek ve düzenli spor yaparak obeziteden ve karaciğer yağlanmasından korunmak yine siroz ve kanser gelişimini azaltabilir. Kötü şartlarda kurutulmuş pul biber, kuru incir, kayısı, dut ve fındık gibi besinler aflatoksin açısından risk teşkil edebileceğinden bu besinleri tüketirken güvenilir yerlerden almak daha iyi olacaktır. Rutin kontrollerde karaciğerde saptanan ve kansere dönüşme riski olan hepatik adenomların doğru takibi ve gerektiğinde erken cerrahi ile alınması kanser dönüşümünü önleyebilir.”

Kaynaklar:
(1): Kudo M. Liver Canser. 2018
1.Japan's Successful Model of Nationwide Hepatocellular Carcinoma Surveillance Highlighting the Urgent Need for Global Surveillance. M Kudo. Liver Cancer. 2012 Nov; 1(3-4): 141–143.
2.  Management of Hepatocellular Carcinoma in Japan as a World-Leading Model. M Kudo Liver Cancer 2018;7:134–147
3. Epidemiology and Management of Hepatocellular Carcinoma. Kulik L an El-Serag HB. Gastroenterology 2019;-:1–15

VİDEO: İNANCI GEREĞİ HASTAYA KANSIZ KARACİĞER AMELİYATI YAPILDI (26.03.2019)

Sayfa Yükleniyor...