Kansere direnen kadınlar, “Sesimizde hayat var” dedi (Meme kanserinde 8 önemli gelişme)
Hayatlarının bir döneminde meme kanseriyle yüzleşen kadınlar, çok sayıda yerli ve yabancı bilim insanının katıldığı Uluslararası İstanbul Meme Kanseri Konferansı – Breastanbul’da bir araya geldi. “Dinle, sesimizde hayat var” diyen ve hastalıkla mücadeleden başarıyla çıkarak hayatlarına devam eden “cesur kadınlar” kansere karşı şarkılar söyledi, onların, “oyunda kalmalarını” sağlayan kanser uzmanları ise meme kanserinde yaşanan son gelişmeleri ve hastalıkla savaşta bilimin elini güçlendiren silahları mercek altına aldı.
Yaygınlığının giderek artması, yakalanma yaşının ise düşmesi endişe yaratsa da tanı ve tedavideki gelişmeler sayesinde meme kanserinden ölüm oranlarında anlamlı bir azalma var. Ancak her hastalıkta olduğu gibi, 8 kadından birinde görülen meme kanserinde de tedavi başarısının en önemli kriteri erken teşhis ile doğru ve etkili tedavi.
Uluslararası İstanbul Meme Kanseri Konferansı – Breastanbul’da meme kanserinin erken teşhisi ve etkin tedavisinde rol oynayan önemli gelişmeler masaya yatırıldı. Multidisipliner anlayışla 2 yılda bir yapılan Breastanbul’a dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda kanser uzmanı bilim insanı katıldı.
PROF. DEMİR: GENETİK HARİTALAMA ZEMİNİNDE TEDAVİ SEÇİMİ KLAVUZA GİRDİ
Kongre eş başkanlıklarını Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu ve Prof. Dr. Cihan Uras'ın yaptığı Breastanbul’da meme kanserinin medical tedavisindeki yenilikleri anlatan Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Gökhan Demir, meme kanserinin sistemik tedavisinde son yıllarda üç önemli gelişme olduğunu söyledi. Bu gelişmelerden birinin; tümörün genetik haritalaması ile erken evre hastalıkta tedavi seçimi olduğunu belirten ve “Böylece hastaların %20-30’luk grubunda gereksiz kemoterapi verilmesinin önüne geçilmiştir. Genetik haritalama zemininde tedavi seçimi uluslararası klavuza girmiştir” diye konuşan Prof. Demir, sistemik tedavideki diğer iki gelişmeyi ise şöyle özetledi:
“Hormon direncini kırmak için geliştirilen akıllı moleküllerin sayısı hızla artmıştır. Böylece hormonel tedavilerin kullanım süreleri ve etkileri belirgin şekilde yükselmiştir. mTOR inhibitörleri CPK inhibitörleri bu alandaki en önemli ilaçlardır. Bir diğer önemli gelişme ise yeni hedefli tedaviler ve immunoterapidir. Özellikle BRCA pozitif ve üçlü negatif hastalarda geliştirilen PARP inhibitörleri ve immunoterapi, kanser tedavisinde yeni ufuklar açmıştır.”
PROF. ULUÇ: KEMOTERAPİ YERİNE HORMONAL TEDAVİ VERİYORUZ
Meme kanserindeki en önemli gelişmeyi, “kişiye özel tedavi yaklaşımına geçilmiş olması” şeklinde değerlendiren Medikal Onkolog Prof. Dr. Başak Oyan Uluç ise artık birçok hastada önce kemoterapi, sonra ameliyat yapıldığını söyledi. Bu uygulamanın meme koruyucu cerrahi şansını artırmak ve koltuk altından çıkarılan lenf nodu sayısını azaltmak gibi avantajlar sunduğuna dikkat çeken Prof. Uluç, böylece hem tümör kontrolünün sağlandığını hem de lenfödem yüzünden hastanın yaşam kalitesinin bozulmadığını dile getirdi.
Erken evre meme kanserinde artık daha az hastaya kemoterapi uygulandığını aktaran Dr. Uluç, kemoterapi gerekmeyen ve hormonal tedavinin yeterli olabileceği hastaları genomik testlerle belirleyebildiklerini ifade ederek, “Bu testler tümörün nüks riskini saptayarak bize hangi hastaların kemoterapi almaktan fayda sağlayacağını, kimlerin yalnız hormon tedavisi almasının yeterli olduğunu gösteriyor. Hormona duyarlı tümörlerde olabildiğince kemoterapiden kaçınıp, hormonal tedaviler veriyoruz. Kişiye özel tedavi ile daha iyi yanıtlar almanın yanında, hastanın daha az yan etki ile hayat kalitesini koruyor, günlük yaşamına devam ederken tedavi olmasını hedefliyoruz” dedi.
PROF. URAS: MEME KORUYUCU AMELİYATLAR ROBOTİK YÖNTEMLE YAPILIYOR
Meme kanserinin cerrahi tedavisindeki en önemli yeniliklerden birinin meme koruyucu ameliyatların robotik yöntemle yapılması olduğunu kaydeden Genel Cerrah Prof. Dr. Cihan Uras da son yıllarda bu yöntemin tercih edilmesindeki gerekçeleri şöyle anlattı:
“Normalde bu ameliyatta meme derisi üzerinden bir kesi yapılıyor, bu da memede yara izinin olmasına yol açıyor. Ancak artık robotik cerrahi ile koltuk altına yapılan küçük bir kesi ile tüm meme dokusu çıkarılabiliyor, ameliyat çok daha iyi bir kozmetik sonuçla sonlandırılıyor. Meme cildi üzerinde herhangi bir kesi bulunmadan, ameliyat onkolojik prensiplere uygun olarak ve çok daha az meme dokusu bırakılarak yapılıyor.”
“CERRAHİDEKİ GELİŞMELER HASTAYA KOZMETİK AVANTAJ SAĞLIYOR”
Cerrahideki gelişmelerin hastaya kozmetik avantajlar da sağladığının altını çizen Prof. Cihan Uras, “Memenin bir bölümünün alındığı hastalarda onkoplastik cerrahi tekniklerle, yani kendi meme dokusuyla bu alan dolduruluyor ve iyi bir kozmetik sonuç alınıyor. Yine memenin bir bölümünün alınması gereken hastalarda daha sonra uzun bir radyoterapi süreci gerekli olurken, ameliyat anında yapılan tek doz radyoterapi ile hem cerrahi tedavi hem de radyoterapi aynı gün bitirilebiliyor” dedi.
PROF. İÇTEN: TOMOSENTEZ TARAMALARDA MAMOGRAFİNİN YERİNİ ALABİLİR
Meme kanserinin erken teşhisinde radyolojik gelişmelerin rolüne işaret eden Radyolog Prof. Dr. Gül Esen İçten ise tomosentez vurgusu yaptı, bu yöntemin taramalarda mamografinin yerini alacak gibi göründüğünü söyledi. “Yeni teknolojilerle radyasyon dozu mamografiye eşit hale geldi ve kanser tesbiti % 40-50 oranında arttı. Yanlış değerlendirme ve gereksiz biyopsi oranı da önemli oranda azaldı” diyen Dr. İçten, radyolojideki gelişmeleri şöyle aktardı:
“Kontrastlı mamografi tetkikinde damardan kontrast madde verilerek mamografi çekiliyor. Özellikle ele gelen sertlik, meme başı akıntısı gibi şakiyetleri olanlarda tek adımda çok daha fazla ve güvenilir bilgi edinebiliyoruz. Meme MR tetkikinin verdiği bilgiye yakın doğrulukta bilgi elde ediliyor. Kitlenin iyi ya da kötü huylu olduğu, eşlik eden başka bir bulgu olup olmadığı görülüyor. Bir de görüntüleme eşliğinde yapılan girişimsel işlemlerde ilerlemeler var. Dünyada 1 cm’den küçük, iyi prognoza sahip kanserlerin cerrahi yerine girişimsel yöntemlerle yakılması ya da dondurulması artık mümkün ve sonuçlar çok başarılı.”
PROF. BEŞE: RADYOTERAPİNİN SÜRESİ KISALDI
Breastanbul toplantısı sonrasnda dünyada meme kanseri radyoterapisindeki lider isimlerin, radyoterapi süresinin kısaltılması konusunda hemfikir olduğunu dile getiren Radyasyon Onkoloğu Prof. Dr. Nuran Beşe, 30-33 gün süren radyoterapi programlarının artık tarihe karıştığını söyledi.
Radyoterapi kararında tümör boyutu veya koltuk altı lenf bezi metastazının yanı sıra tümörün biyolojisinin daha fazla önem kazandığını söyleyen Prof. Beşe, “Genomik testler, gelişen sistemik tedaviler ışığı altında bir grup hastaya radoterapi uygulanmaz veya kısıtlı radyoterapi uygulanırken, sistemik tedavi açısından cephanenin az olduğu hastalarda ise daha geniş ışınlama volümleri kullanmaktayız” şeklinde konuştu.
DOÇ. KORKMAZ: GELİŞMİŞ ÜLKE KADINLARINDA EN SIK GÖRÜLEN KANSER TÜRÜ
Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinin de ilerleyen yaşla beraber görülme sıklığının arttığını söyleyen, erkeklerde de bu kanser türünün görüldüğünü hatırlatan Onkolog Doç. Dr. Taner Korkmaz ise hastalığın gelişmiş ülkelerdeki kadın popülasyonlarında en sık görülen kanser türü olduğuna vurgu yaptı.
Breastanbul kapsamında ana sponsorluğunu Acıbadem Sağlık Grubu’nun yaptığı, Pembe İzler Derneği ile Atasay’ın desteklediği “Dinle, sesimizde hayat var!” halk günü etkinliğinde ise uzmanlar bilgilerini, hastalar ise hikayelerini ve deneyimlerini paylaştı.
“Dinle, sesimizde hayat var!” söyleşisinde Pembe İzler Derneği Başkanı Arzu Karataş, meme kanseriyle ilgili çalışmalarını anlattı, Sanatçı Yeliz de şarkılarını, kansere direnen kadınlar için söyledi.
VİDEO: PEMBE TOP ATIŞI ÖZGE ÖZPİRİNÇCİ'DEN
- Etiketler :
- Haberler -
- radyoterapi
- Erkek Sağlığı
- Kemoterapi
- Psikoloji
- Meme kanseri
- Kadın Sağlığı
- İstanbul
- Beslenme
- Ameliyat
- Kanser