"Anne–babalar ergenlik dönemindeki sınırları iyi belirlemeli"

Anne ve babanın korumacı kollarından “birey” olmaya giden uzun bir yolculuk ergenlik dönemi. Çoğu anne ve baba çocuklarını bu dönemde tanıyamadıklarından şikayet eder ancak uzmanlara göre bu dönemi sağlıklı bir iletişim ile yönetebilmek mümkün.

"Anne–babalar ergenlik dönemindeki sınırları iyi belirlemeli"

Ergenlik dönemindeki çocuğun yaşadığı değişimleri anlamaya çalışmanın, kimliğinin oluşturulmasına en önemli katkıyı sağlayacağını belirten Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Şahnur Şener, çocukların yetişkin bir bireye dönüşümlerini sağlayan ergenliğin, 11-18 (kız) 11- 21 (erkek) yaşları arasında biyolojik (bedensel-hormonal-ruhsal, sosyal-zihinsel) gelişim ve değişimlerin olduğu dönem olarak tanımladı.

Ergenliğin, insan gelişimindeki en çalkantılı dönem olduğunu ve 3 aşamadan oluştuğunu aktaran Doktor Şahnur Şener, “İlki biyolojik değişim ve gelişimlerin olduğu ön ergenlik dönemidir. Adından da anlaşılacağı üzere bedensel değişimleri içerir. Boyun uzaması, kız-erkeklerde cinsiyete özel hormonal (ses değişikliği, tüylenme gibi.) değişiklikler ile karakterizedir” dedi ve ergenliğe giren çocuğa yaklaşım konusunda şunları söyledi.  

"BIRAKIN KENDİSİNİ TANISIN"

“Ergenin kendi bedenindeki bu hızlı değişiklikler, ona denge ve kontrolü sağlamada zaman zaman zorluklar yaşatabilir. Bunun en belirgin dışa vurumu da sakarlıklar yaşanması şeklindedir. Ergen elini ayağını nereye koyacağını bilemeyebilir, konuşurken sesini yükseltiyormuş gibi algılanabilir, kapıyı kapatırken çarpıyor zannedilebilir. İşte bu nedenle de ailesi ile ilk çatışmalar bu dönemde başlar. Yüksek sesle konuşması bağırmak gibi, kapı kapatmasının çarptı zannedilmesine, yüzündeki sivilcelerle uğraşırken yalnız kalma isteği ailesi tarafından tepkilere neden olur. Onu “söz dinlemeyen” evlat konumuna getirebilir. Oysa o kendi bedenini tanıma uğraşı içindedir. Aile ile bir derdi yoktur. Ailenin onun davranışlarını kendilerine yönelik olarak algılaması hatta zaman zaman pervasız, dikkatsiz, döken saçan, dağınık olarak suçlamaları bu çatışmaları daha da artırmaktadır. Oysa onun hiç de böyle bir niyeti, amacı yoktur. Aileye önerimiz onun tepkilerini, davranışlarını kişiselleştirmemesi, tersine ona bu yaşadığı değişimlerin “normal” olduğu mesajlarını vermeleri olacaktır.

“ARKADAŞLARI İLE BİRLİKTE OLMASINI SORGULAMAYIN”

Bu dönemdeki ergen kendine en yakın olarak kendi gibi değişiklikler yaşayan özellikle hemcinsi olan arkadaşlarını görür. Çünkü onlar birbirlerini en iyi anlayanlardır. Aile, onun arkadaşını kendilerine tercih etmelerini yine kişiselleştirmemeli, onun arkadaş görüşmelerine ister yüz yüze ister dijital ortamda engel koymamalıdır. 

Çağımızın teknolojik imkanlarından dijital aletlerin ve ortamların aşırı kullanımı ebeveynlerin bir başka şikayetleridir bu dönemde. Teknolojik gelişim ve imkanlarından yararlanma kaçınılmazdır. Hatta eğitim ve öğretimin aracı haline gelmiştir. Zararlı etkilerinden korumak ise yine ebeveynlerin saygılı ve ölçülü denetimi ile mümkündür. Ergenin bu dönemde okul ve derslere olan ilgisi azalabilir çünkü dünyasındaki merkezi oluşturanlar değişmeye başlamıştır. Aile aşırı baskı yapmadan takipte kalmalıdır.

“SOYUT DÜŞÜNCE GELİŞİMİNİ SANATSAL AKTİVİTELER İLE DESTEKLEYİN”

Bu ön ergenlik dönemindeki önemli bir başka gelişme de ergenin bilişsel kapasite ve sürecinde oluşur. Merkezi sinir sistemi kaba gelişimini yaklaşık 4,5 yaşlarına kadar tamamlarken, sinir hücrelerinin ve aralamadaki düğümlenmeler ile kılıflanmalar 17-18 yaşına kadar devam edecektir. Özellikle 11-13 yaşları arasında sıçramalar gösterir. Bu atılımın oluşmasına ergenin fiziksel ve zihinsel aktiviteleri pozitif katkıda bulunur. Sportif aktiviteler, müzik, dans gibi sanatsal aktiviteler de çok önemli katkılar sağlar. Bilişsel gelişimin en bariz belirtileri soyutlama ve muhakeme süreçlerinin öncesine göre daha rafine hale dönüşmeleridir. Esprileri, şakaları, atasözleri ve deyimleri, manevi dünyaya ait kavramları şimdi daha iyi anlamakla kalmayıp, kendisi konuşmalarında bunları kullanmaya başlar. Ayrıca karşısındakinin duygu ve düşüncelerini daha iyi anlama ve empati yapma niteliği artmakta, özellikle hemcinsleriyle gruplaşarak sosyalleşme becerilerini geliştirmektedir.
"Anne–babalar ergenlik dönemindeki sınırları iyi belirlemeli" - 1

“ERGEN KİŞİNİN AYNASI ARKADAŞIDIR”

Orta ergenlik diye tanımladığımız ikinci aşama 13-15,16 yaşları arasında geçer ve en karakteristik işlemi ergenin ikincil seks karakterlerinin oluştuğu, belirginleştiği dönemdir. Bir alt dönemde biyolojik gelişim ne kadar baskınsa bu dönemde de ruhsal, psikolojik ve sosyal değişim ve gelişmeler o derecede baskındır.

Ergen bedensel-biyolojik-hormonal gelişimini oldukça tamamlamış artık genç kız ya da genç erkek olmuştur. İşte bu genç kız ya da genç erkek olmasının getirilerinin hem işlevsel olarak hem de psikolojik olarak duyumsamaya ve pratik yapmaya başlar. Genç kız olarak “güzel” görünme genç erkek olarak “yakışıklı” görünme arzusu ve çabası içindedir. Bu nedenle ki onun için kritik öneme haiz ortam yaşıtları yani arkadaşlarıdır. Bu yaşta ergenin “aynası” arkadaşıdır. Anne-babanın onu güzel-yakışıklı bulması da önemlidir ancak arkadaş ile teyit edilmelidir. Bu teyit hem hemcinsleri hem de karşı cins tarafından yapılmalıdır. İşte arkadaşlarının onun hayatındaki merkezi oluşturması çoğunlukla ebeveynler tarafından hoş karşılanmaz hatta bazen karşı bile çıkılır. Halbuki o kendini-kimliğini aramakta, onunda en doğru kanıtlandığı-teyit edildiği ortam arkadaş ortamıdır.

“SINIRLARI BELİRLEYİN KİMLİĞİNİN OLUŞMASINA YARDIMCI OLUN”

Orta ergenliğin en önemli karakteristiği “kimliğin” kazanılma sürecinin olmasıdır. Kimlik kazanımı çok uzun bir süreç olup, çocukluk çağında başlayıp neredeyse yaşlılığa kadar sürer. Ancak optimum şeklini kazanması işte bu dönemde olur, yani ergen kendini “Ayşe ya da Ali” olarak rahat, uyumlu ve pekiştirilmiş “ben” algısı ve duygusu içinde hissederek toplumda varlık gösterme aşamasına gelir. Kimlik kazanımı bu aşamaya gelen ergenin, en başta kendisi ruhsal açıdan sağlıklı olacak, sonra da okulunda, çalışıyorsa işinde verimli başarılı olacaktır. Aileler sıklıkla kendilerinin ihmal edildiği, arkadaşlarının öne çıktığı, dağınık, asi olduğu şeklinde yakınırlar. Oysaki bu yakınmalar ergenin “sağlıklı dönem gelişimi” içinde olduğunun işaretidir. Asi olma yani “söz dinlememe, karşı gelme” davranışı tam da “ben sizden farklıyım”ın göstergesidir. Kendi doğrularını oluşturmakta olan ergen tabii ki “karşı gelecektir”! O kendi düşünce ve kararlarına saygı duyulmasını ister, bu yapılırsa onun kişiliği tanınmış olur.

Bazen aileler “demokrat aile” olma motivasyonu ile hiçbir sınır koyamamaktalar o zaman “kimlik karmaşası” dediğimiz sağlıksız bir durum da yaşanabilir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi baskıya değil ama uzaktan ve gerektiğinde müdahale ve takibe de ergenin ihtiyacı vardır. Yani “karar veremediğinde, şaşırdığında beni koruyacak yönlendirecek annem-babam var” duygusunu ona verebilmeliyiz.

“ÖZGÜVENİNİNİ SANAT VE SPOR İLE DESTEKLEYİN”

Bu dönemde sanat (resim, müzik, dans) ve sportif aktiviteler onun becerilerini geliştirerek “yapabilirlik” duygusu ile kimliğini de olumlu yönde pekiştirmiş olacaktır. Sağlam beden spor ve iyi beslenme ile oluşurken sağlam zihin de sanat, zanaat ile uğraşmakla, sorgulamak ile zevk için okumakla olur. Sanat, müzik, edebiyat ergenin zihinsel faaliyetlerini geliştirir. Kendini ifade etme yeteneğini geliştirir. Bunlarla uğraşan ve kendini sanat ile ifade eden ergen spor ile de disipline girer ve enerjisini boşaltırken uyuşturucu gibi yanlış şeyler arama ihtiyacını duymaz. Kendini iyi ifade eden, boşluk hissetmeden derslerine de yoğunlaşabilir okul başarısı artar.

“ETRAFINDAKİ KAHRAMANLAR ROL MODEL OLUR”

Son ergenlik dediğimiz üçüncü aşama genelde kızlarda 18 yaş, erkeklerde 21 yaş ile tanımlanır. Şimdiye kadar ergen beden gelişimini, kimlik kazanımını büyük ölçüde tamamlamış, artık kim olduğunu belirlemiştir. Bu dönemin işlevi ise kim olduğunun detaylarının belirlenmesidir. Bu detaylar; neyi sevdiği-sevmediği, nasıl davranıp davranmayacağını, bireysel özgürlüğünün sınır ve sunumlarını bulma arayışlarıdır. Toplumdaki yeri, toplumsal değerleri ölçüp tartmak kendi değerlerini oluşturmasıdır. Gerek okuyarak gerek kulüplere girerek kendi düşünsel ideolojik çizgisini oluşturma çabasıdır.

Mesleğini, hayatını nasıl sağlayacağını sorgulama ve pratiğinin yapılmasıdır. Tüm bunlar aile bireyleri, arkadaş çevresi, öğretmenleri, spor, sanat antrenör ve ustaları, ülkesinin tarihindeki ve yaşadığı zaman dilimindeki kahramanları, okuduğu kitaplardan seçtiği kahramanlar tarafından sağlanır. Görüleceği gibi örnek alacağı kahramanlar ne kadar çoksa ve nitelikli ise ona katkısı da o kadar etkin olacaktır. Aileye düşen ise bu zengin ortamı ona sağlamanın yanı sıra tercihlerine de saygı duymaktır.”

Sayfa Yükleniyor...