Anevrizma balon gibi patlayabilir

Karındaki aort anevrizmaları yani balonlaşma, sinsi ilerliyor, belirti vermiyor. Şişen damarın balon gibi patlamasıyla oluşan kanama ciddi hayati tehlike yaratıyor.

Anevrizma balon gibi patlayabilir

Aort anevrizması, aort damarındaki bir bölümün çeşitli nedenlere bağlı olarak genişlemesi ve balonlaşması olarak tanımlanıyor. En büyük tehlikesi ise ana damarın aniden yırtılması ve bir iç kanamaya neden olması. Bu haliyle hayati riski de beraberinde getiren anevrizma, genellikle belirti vermeden ortaya çıkıyor. Ancak karındaki anevrizma, ultrasonografi ile anlaşılabiliyor.

Dünyadaki istatistikler ve rastlanma sıklığı göz önüne alındığında, ülkemizde halen binlerce tanısı konmamış aort anevrizmalı hasta olduğu tahmin ediliyor. Anevrizmada, çeşitli nedenlerle şişen damarın patlamasıyla oluşan kanama hayati tehlike taşıyor. Uzmanların ciddi sonuçları nedeniyle tehlikeli durumlardan biri olarak nitelendirdikleri aort anevrizması, sinsice ilerleyen bir hastalık.

Acıbadem Maslak Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi Uzmanı Doç Dr. Erdal Aslım, anevrizma teşhisinin bazı tetkikler yapılarak konulabileceğini belirterek, “Stres, sigara kullanımı ve yaş göz önüne alınarak hastalık açısından risk faktörü olup olmadığı konusunda fikir yürütebilir” diyor.

Anevrizmaların vücudun tüm damarlarında oluşabildiğini belirten Doç Dr. Erdal Aslım, karın aortu anevrizmalarının risk faktörlerini, belirtilerini ve tetkik yöntemlerini şöyle anlatıyor:

GENELLİKLE HİÇ BELİRTİ VERMİYOR
"Aort anevrizmaları genelde herhangi bir şikayete yol açmadan sinsi şekilde gelişiyor ve belirti vermiyor. En sık görülen belirtisi ise bel ağrısı. Aort genişlemesi çevresindeki organlara baskı yapmaya başladığında, sorunun bulunduğu bölgeye göre; yutma güçlüğü, öksürük, nefes almada güçlük, karın veya bağırsak içinde oluşan ani kanamalar gibi yakınmalar da oluşturabiliyor.

DAMAR BALON GİBİ PATLIYOR
Kontrol amaçlı tetkikler yapılmadıysa hastada anevrizma tespit edilemiyor. Anevrizmanın ilerlemesine karşın bir önlem alınmadığı için damar daha fazla şişiyor ve sonunda içindeki basınca dayanamayarak bir balon gibi patlıyor. Anevrizma yırtılırken buna şiddetli bir ağrı, bulantı ve kusma eşlik edebiliyor. Karın aortu yırtıldığında kan bir anda karın içerisine boşalıyor, kan kaybına bağlı tansiyon düşmesi ile hasta şoka giriyor. Organlara giden kan akımının durması ile hastanın yaşamı ciddi şekilde tehlikeye giriyor.

ÇOĞUNLUKLA TESADÜFEN TESPİT EDİLİYOR
Karın bölgesindeki aort anevrizmaları tesadüfen, karın içerisindeki diğer organların hastalıkları nedeni ile yapılan tetkiklerle tespit edilebiliyor. Zayıf kişilerde anevrizmanın karın muayenesi ile tespit edilmesi mümkün olabiliyor. Çünkü genişleyen damar karında şişlik oluşturabiliyor veya damarlar kan basıncına bağlı olarak nabız gibi atabiliyor. Ancak şişman kişilerdeki yağ fazlalığı muayene ile tespite engel oluyor. Bu kişilerde henüz elle tespiti mümkün olmayan anevrizmalar için, en basit ve ucuz tetkik yöntemi ise “karın ultrasonografisi” oluyor. Teşhis amaçlı kullanılabilen diğer tetkikler arasında bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans yöntemleri bulunuyor. Bu tetkikler ağrısız ve komplikasyonsuz olmakla birlikte radyasyona maruz kalma gibi yan etkileri bulunmuyor.

ERKEN TEŞHİS MÜMKÜN MÜ?
Aort anevrizmanın rutin bir tetkiki yok. Ancak ülkemizde 50 yaş üzerindeki herkesin daha önce yaptırmamışsa bir kez karın ultrasonu veya tomografi çektirmesi öneriliyor. Eğer aort çapları normal değerlerde ise hastanın kontrollerini 3–5 yılda bir yaptırması yeterli oluyor. Ancak 3–3,5 santime ulaşan bir aort tespit edilmişse hastanın ilk yıl altı ayda bir ultrasonla takip edilmesine karar veriliyor. Bu tetkiklerde damarlarda genişleme bulgularına rastlanmazsa rutin kontrollere yılda bir devam ediliyor. Damarın 5 santime yaklaştığı tespit edilirse kontrol süreleri yine 6 ayda bire indiriliyor ve hastanın mevcut yan hastalıkları, yaşı ile sahip olduğu risk faktörlerine bağlı olarak hangi tip müdahalenin ne zaman yapılacağına karar veriliyor.

EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRÜ, DAMAR SERTLİĞİ
Aort anevrizmalarının sebebi çoğunlukla damar sertliği oluyor. Damar sertliği sebebiyle, damar duvarlarında kalsiyum ve yağ plaklarının oluşturduğu deformasyonlara bağlı olarak damar duvarı deforme olup genişlemeye başlıyor ve anevrizma gerçekleşiyor. Damar sertliğinin yanı sıra farklı risk faktörleri de bulunuyor.

Ailede anevrizma varlığı, erkek olmak (kadınlara göre 3 kat fazla risk var), sigara kullanımı, bacaklarda damar hastalıklarının varlığı, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği, “Marfan sendromu” ya da “sistemik lupus”, “ ehlers danlos sendromu” gibi doğuştan gelen bağ dokusu hastalıkları ve özellikle ülkemizde daha yaygın olarak rastlanan “Behçet hastalığı” gibi hastalıklar bu risk faktörleri arasında sayılıyor.

ANEVRİZMALAR HEMEN AMELİYAT EDİLMİYOR
Küçük çaplı anevrizmalar 6 ay veya 1 yıl gibi aralıklarla ultrasonografi ile takip ediliyor. 2 cm’lik bir damarın çapı 3 cm’in üzerine çıktığı zaman anevrizma deniliyor. Ama bütün aort anevrizmaları ameliyat edilmiyor. Çünkü yapılan müdahalelerin de bir takım riskleri bulunuyor. Amerika ve Avrupa’da yapılan araştırmalarda aort çaplarının 5,5 cm'e ulaşana kadar genellikle bir yırtılma ile karşı karşıya kalınmadığı, çap 5,5 cm’i geçtikten sonraki yırtılma riskinin logaritmik olarak arttığı gözleniyor."

TAKİP DÖNEMİNDE BAZI ÖNLEMLER ALINIYOR
Damar belli bir genişliğe ulaşana kadar ve hastanın takip edildiği dönemde dikkat edilmesi gereken noktaları Doç Dr. Aslım, şöyle sıralıyor:

"Hasta ıkınma hareketinden uzak durmalı, ağır şeyler kaldırmamalı, kabızlık problemi varsa bunlara yönelik önlemler alınmalı. Çünkü ıkınma karın içindeki basıncı artırıyor. Zayıflamış damar duvarına sahip olan damar hattının içinden geçen kan akımının mümkün olduğunca düşük basınçta olması gerekiyor. Bu sebeple hastanın yüksek tansiyon sorununu çözmesi şart. Eğer hasta yüksek tansiyon ile yaşıyor ise mutlaka etkili düzeyde bir anti hipertansif tedavi altına alınması gerekiyor.

Antihipertansif tedavi uygulanırken, “beta bloker” denilen damar duvarını biraz daha sıkılaştırarak direnci arttıran ilaçların alınmasını da tavsiye ediliyor. Kandaki yağ oranının azaltılması gerekiyor. Yapılan araştırmalar, sigara içenlerin içmeyenlere göre daha fazla yırtılmalarla karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor. Bu sebeple sigara içilmemesi gerekiyor. Yani imkanlar dahilinde öncelikle mevcut risk faktörlerini en aza indirmek gerekiyor."

DAMARA İKİ YÖNTEMLE MÜDAHALE EDİLİYOR
Dr. Aslım, damarda ani bir çap artışı olduğunda ek tetkikler veya müdahaleler gerekebildiğini ve bu müdahalelerde 2 farklı yöntem kullanıldığını söylüyor.

"Açık operasyon, damarın genişlediği bölgenin üst ve alt kısımlarından dolaşımın durdurulması ve genişlemiş damarın suni bir damar ile değiştirilmesi işlemidir. Yöntem, yüzde 6 ile 8 oranında omplikasyon riski taşır. Kapalı “Endovasküler” yöntem ise genellikle kasık damarının içinden karın içine, anjiyografi eşliğinde genişlemiş damarın üst ve alt kısımlarının arasına içi stent ile desteklenmiş suni bir damar yerleştirilmesidir. Bu işlem, yaklaşık yüzde 1–2 komplikasyon riski ile uygulanılabiliyor. Bu metotların hangisinin uygulanacağına damarların anatomik yapısı, hastanın yaşı ve ek hastalıkları göz önüne alınarak karar veriliyor.

OPERASYON SONRASI YAŞAM
Operasyondan sonra yaklaşık 2-3 ay süren bir nekahat dönemi gerekiyor. Bu dönemde 5 kg’dan fazla yük kaldırmamak, düzenli yürüyüşler yapmak, dinlenmek ve sigara içmemek gerekiyor. Hipertansiyon, yüksek kolesterol, şeker hastalığı, obezite gibi risk faktörlerinin hekim yardımı ile kontrol altına alınması da büyük önem taşıyor."

Sayfa Yükleniyor...