Anemi ölüm riskini artırıyor

Anemiye ikinci bir bulgu eklendiğinde ölüm oranının arttığını belirten THD Başkanı Prof. Ahmet Muzaffer Demir, “Kronik böbrek hastalığında anemi çok büyük bir risk faktörü. Anemiyi iyileştirince hastanın yaşam süresini uzatmış oluyorsunuz” dedi.

Anemi ölüm riskini artırıyor

Antalya’da 800’ü aşkın katılımcı ile düzenlenen 42. Ulusal Hematoloji Kongresi’nde; 8 bin kişilik çalışmaya göre; aneminin, felç geçiren hastalarda ölüm oranını artırdığı belirtildi.

Aneminin (kansızlık) önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, aneminin tek başına çok alışıldık bir hastalık olduğunu vurguladı.

Toplumda birçok kadında anemiye rastlandığını hatırlatan Demir, “Anemi her yaşta görülebilmesine rağmen bazı özel durumlarda daha sık görülmekte ve yatkınlık oluşturan durumlar olmaktadır. Başka hastalıklarla birlikte kansızlık olması o hastalığın seyrinde değişiklikler oluşturmakta hatta ölüm riskini arttırmaktadır. Özellikle ileri yaşlardaki anemi, sindirim sistemi gibi hastalıklara işaret etse de anemi diğer hastalıklardan ölme riskini artırmaktadır. Kronik böbrek hastalığında anemi çok büyük bir risk faktörüdür. Anemiyi iyileştirince hastanın yaşam süresini uzatmış oluyorsunuz. Ayrıca, kansızlığın felçli hastalarda ölüm oranını arttırdığı Ağustos 2016 tarihinde yayınlanan oldukça geniş hasta içeren bir çalışmada gösterilmiştir” dedi.

Çalışmanın ortalama 77 yaşında 8 bin 13 hasta arasında yapıldığını ve bu hastaların hepsinin 2003 ile 2015 yılları arasında hastanede akut inme geçiren hastalar arasından seçildiğini aktaran Prof. Dr. Demir, şöyle devam etti:

"Araştırmada hastaların felç geçirdiği yıl, hemoglobin düzeylerinin ve anemi sıklığının ölüm riski üzerine etkileri incelenmiş. Sonuç olarak, hastaların yüzde 25’inde anemi tespit edilmiş ve bu da felç sonrası yıl ölüm riskini artırdığını göstermiştir. Bu hastalar arasında iskemik felç geçirenlerde anemisi olanların iki kat fazla ölüm riski olduğu gösterilmiş, hemorajik felç geçiren hastalarda ise anemili olanlarda 1,5 kat daha fazla ölüm riski tespit edilmiştir. Bu araştırıcılar sonrasında 20 çalışmayı değerlendirmişler ve 30 bin hastada felç sonuçları ile anemi arasında bir bağlantı bulmuşlar. Böylece felç geçiren yaşlı hastalarda görülen kansızlıkların ölüm oranını artırdığı görülmüştür."

"LENFOMADA YENİ İLAÇLAR SİHİRLİ DEĞNEK DEĞİL"

THD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Güner Hayri Özsan ise, Hodgkin lenfomanın özellikle erken evrede yakalandığı takdirde standart kemoterapiler ile büyük oranda şifanın elde edildiği bir hastalık olduğunu vurgulayarak, yeni bir ilacın geliştirildiğini ancak bu ilacın bir sihirli değnek özelliği taşımadığını belirtti.

Prof. Dr. Özsan, multipl myelom tedavisiyle ilgili de şu bilgileri paylaştı:

“Hematolojinin bir diğer habis hastalığı olan multipl myelomda ise son 10 yılda olan gelişmeler hastaların yaşam sürelerinde belirgin artışları sağlamıştır. Bu alandaki gelişmelerden biri de yine bağışıklık sistemi aracılıklı bu habis hücreleri öldürmeye yönelik geliştirilmiş monoklonal antikorlardır. Özellikle çoklu tedaviler sonrası tekrarlamış hastalıkta bu hücrelerde var olan antijenlere yönelik geliştirilmiş monoklonal antikorlarla başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Hodgkin örneğinde olduğu gibi bu antikorların özellikle standart tedavi yaklaşımları ile birlikte kullanımları büyük bir olasılıkla başarı oranlarını arttıracaktır. Unutulmamalıdır ki, bahsettiğimiz bu yeni ilaçlar tek başına standart tedavilerin yerini almayacak, birlikte kullanılarak bu tedavilerin gücünü artıracaktır. İlerleyen süreç içinde göreceğimiz yeni gelişmeler ile de umuyoruz çok daha hedefe yönelik yan etki potansiyelleri daha düşük tedavi uygulamaları gerçekleşecektir.”

HEMOFİLİDE DAHA AZ ENJEKSİYON

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Muhlis Cem Ar da hematologların eğitimiyle ilgili yeni bir uygulamadan söz etti.

Hematolojinin çok farklı dallara ayrıldığını belirten Doç. Ar, “Artık hematolojinin içinde de hastalık gruplarına özel uzmanların yetişmesi lazım. Biz de bir miktar bu yönde gidişi desteklemek için o konularda uzmanlaşmış uzmanlar yetiştirmeyi amaçladık. Belli kriterlere göre genç hematologları seçerek 2 sınıf oluşturduk bu sene için. Lenfoma ve kanama hastalığı olan hemofili için oluşturduk. Bu arkadaşlara 6 ay boyunca eğitim vereceğiz. Dünyada bu konuda isim yapmış hocalar gelerek yüz yüze eğitim veriyor. Her eğitim sonunda bir sınava girip ne yaptıklarını görüyorlar. Hem tıbbi hem de kişisel gelişim programlarını bu sunuma dahil ettik. 6’ncı ayın sonunda bu bilgileri kullanarak bir sunum yapacaklar ve onlardan en iyi puanla bitireni ve yurt dışında belli bir süre eğitimlerini devam ettirecekleri şekilde ödüllendireceğiz” diye konuştu.

HEMOFİLİ TEDAVİSİNDE YENİ UYGULAMA

Her 10 bin erkek doğumda bir görülen kanama eğilimli seyreden kalıtsal bir hastalık olan hemofili konusunda yeni bir uygulamadan da söz eden Doç. Dr. Ar, şunları söyledi:

“Doğuştan kanamayı durdurmak için gereken ve pıhtılaşma faktörü denilen bir kan proteininin eksikliği sonucu oluşan hemofilide hastalar yürümeye başladıkları yaştan itibaren özellikle diz, dirsek, ayak bileği gibi ağırlık taşıyan eklemlerde kanamalarla karşılaşırlar. Bu nedenle kanamayı, dolayısıyla sakatlığı engellemek ve hastaların normal yaşamlarını devam ettirmelerini sağlamak amacıyla hemofili hastalarına erken yaşlardan itibaren eksik olan pıhtılaşma proteinin haftada 2-3 gün damar yolu ile verilmesi önerilmektedir.”

Anemi ölüm riskini artırıyor - 1

Ancak haftada 2-3 kez damar yolu ile tedavi almanın kendi içinde güçlükleri olduğunu vurgulayan Dr. Ar, “Her ne kadar damar içi enjeksiyon amacıyla hastaneye gelmekten kurtarmak amacıyla hastalara kendi kendilerine damar içine faktör uygulama becerisi öğretilse de hastaların çoğu için haftada birkaç kez enjeksiyon yapmak bir süre sonra bıkkınlık yaratmakta ve tedavide aksamalara neden olmaktadır. Bu bağlamda geliştirilen daha uzun etkili pıhtılaşma faktörleri hastaların tedavisinde önemli bir rahatlama getirecek ve yaşam kalitelerinde belirgin bir düzelmeye yol açacaktır. Hastalar haftada 2-3 kez yerine 1-2 kez enjeksiyon yaparak kanama riskini kontrol etme imkanına kavuşacaktır” dedi.

KÖK HÜCRE NAKİL MERKEZLERİ ÇOĞALIYOR

THD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlknur Kozanoğlu ise Türkiye’de kök hücre nakil merkezlerinin sayısının her geçen gün arttığını söyledi. Bu sayının 75 olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kozanoğlu, "Gerek pediatrik ve gerekse erişkin hastalara aktif olarak nakil yapan merkez sayısı ise 50 kadardır. Bakanlığı’ndan ruhsatlı pediatrik ve erişkin kemik iliği nakil merkezlerinin çoğu kemik iliği nakli aktivitelerini yıllardan beri ve üst düzeyde bakım hizmetiyle sürdürmektedir" diye konuştu.

KANSIZLIK NEDİR, NASIL GELİŞİR?

Sayfa Yükleniyor...