Ailesinde prostat kanseri olanlar PSA testini ne zaman yaptırmalı? (15 Eylül Dünya Prostat Günü)
Erken teşhis ile tedavi şansı yüksek olan prostat kanserinin erken tanısında PSA testi önemli rol oynuyor. Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, risk grubunda olan, özellikle de ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşında ürologlar tarafından prostat muayenesi ve PSA testi yapılmasını, risk grubunda olmayanlarda ise bu kontrollere 50 yaşında başlanmasını öneriyor.
"15 Eylül Dünya Prostat Günü" dolayısıyla yazılı açıklama yapan Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanserinin her 12 erkekten birinde görüldüğünü söyledi.
Hastalığın tanısında ve tedavisinde yaşanan gelişmelere değinen ve son yıllara kadar prostat kanseri şüphesi olan hastalara tanı koymak amacıyla ultrason eşliğinde sistematik biyopsi yapıldığını belirten Sözen, şunları söyledi:
PROSTAT KANSERİ TANISINDA MR AVANTAJI
"Ultrason yönteminin dezavantajı, görüntülenemeyen bir kanser randomize alınan biyopsiler ile tanınmaya çalışılıyordu. Düşük doğruluk oranlarına sahip olan bu yöntem aynı zamanda gereksiz (klinik önemi olmayan-hastaya bir zarar vermeyecek) prostat kanseri tanısı koymamıza da sebep oluyordu. Günümüzde prostat kanserinden şüphelendiğimiz hastalara rutin testlerimiz yanında Multiparametrik Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel prostat MR'ında prostat bezinde kanser için şüpheli bir alan olup olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa, kanser şüphesi saptanan bölümler işaretlenip daha sonra özel bir yazılım sayesinde ultrasona yerleştiriliyor. Biyopsi yaparken MR ve ultrason görüntülerinin birleşmiş halini görüp doğru noktadan, doğru hedeften biyopsi yapılabiliyor. Bu yöntemin adı Prostat MR Füzyon Biyopsisi. Yeni yöntemin sağladığı iki avantaj var; gereksiz tanı oranını düşürüyor, klinik önemsiz hastalık tanı oranı azalıyor ve yüzde 90'lara varan oranlarda yüksek dereceli, hayatı tehdit eden prostat kanseri teşhisi koymamıza sağlıyor."
Dernek Başkanı, prostat kanseri tedavisinin hastalığın evresine göre değişiklikler gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı hastalıkta son 10 yıldaki en önemli değişiklerden birine de dikkat çekti. Düşük risk grubundaki hastalara yapılan ve "aktif izlem" tedavi protokolü adı verilen bu yöntemle hastaya zarar verme riskinin düşük olduğunu ve tedavide görülebilecek komplikasyonlardan korunmanın amaçlandığını belirten Sözen, “Tedavide klasik yaklaşımlar dışında izlem protokolleri önemli bir yer tutmaya başladı. Lokalize hastalıkta dünya genelinde en çok başvurulan tedavi yöntemi cerrahidir. Radikal prostatektomi ameliyatı sadece ABD'de yılda 80 bin vakaya uygulanmaktadır. Bu teknikle ilgili son yıllardaki en önemli gelişme bu cerrahi yönteminin robot yardımıyla laparoskopik olarak yapılmasıdır. ABD'de bu yöntem lokalize hastalığın cerrahi tedavisinde yüzde 90'lar oranında uygulanmaktadır. Ülkemizde de robotik cerrahi çeşitli merkezlerde prostat kanserinin tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır" dedi.
PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ GELİŞME
Prostat kanserinin erkeklik hormonu testosterona bağımlı bir kanser olduğunu söyleyen Sözen şöyle devam etti:
“Prostat kanseri testosteronla beslenen, büyüyen ve ilerleme gösteren ve onun yokluğunda gerileyen, büyümesi yavaşlayan bir kanserdir. Huggins 1941 yılında Cancer Research dergisinde metastatik hastalıkta testesteronun ortadan kaldırılması ile hastalığın gerileme gösterdiğini bulmasından itibaren, ‘Yaygın-Sistemik-Metastatik Hastalıkta’ Androjen Deprivasyon Tedavisi (Antiandrojen tedavi-kastrasyon tedavisi) standart tedavi haline gelmiştir. Metastatik prostat kanserinin tedavisinde bu yaklaşım son yıllara kadar bu şekilde devam ederken 2015 yılından itibaren bu evredeki hastalıkta yeni bir dönem başlamıştır. Yapılan çeşitli çalışmalarda metastatik hastalıkta androjen deprivasyon tedavisine kemoterapinin erken dönemde eklenmesi özellikle yüksek hacimli metastaik hastalıkta 17 ay gibi çok önemli bir sağkalım avantajı sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuç, bir çalışmada bir solid organ tümörü için klasik tedaviye göre bu düzeyde gösterilmiş olan en önemli sağ kalım farkıdır. Bu evredeki hastaların tedavisinde bence bir çığır açan bu tedavi yaklaşımı, prostat kanserinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biridir.”
FOKAL TEDAVİLER UMUT VADEDİYOR
Lokalize prostat kanserinde standart tedavi olan ameliyatın, idrar kaçırma ve erektil disfonksiyon ile ilgili yan etkilerinden korunmak amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları yapıldığını belirten Prof. Sözen, ilk 5 yıllık sonuçlarda %70-93 arasında onkolojik başarı bildirildiğini belirterek, “Prostat kanserinin lokal tedavisinde gelecekte, tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik fokal tedaviler ön plana çıkmaya başlayacaktır. Görüntüleme metotlarındaki gelişmeler, 3 boyutlu hedefe yönelik yapılan füzyon biyopsileri, enerji kaynakları vasıtasıyla yapılan iyi tanımlanmış tümör alanının fokal (odaklanmış) tedaviler ürologların prostat kanserinin tedavisinde öncelikli çalışma alanı olacaktır” dedi.
- Etiketler :
- Haberler -
- Erkek Sağlığı
- PSA
- Ankara
- prostat kanseri
- Genel Sağlık