Harun Tekin
Onu bize yanlış ve eksik anlattılar. Büstlerin, vecizelerin ya da daracık kafaların arkasına saklamaya çalışılan müthiş bir öneri, bir bakış açısı, bir devrim, bir sonuç ve bir başlangıç Cumhuriyet. Tarihleri ezberlenen savaşlardan çok daha fazlası. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, onlara ilham veren nice insanın, olayın ve düşüncenin etkisini son derece gerçekçi ve bir o kadar da görkemli bir sonuca ulaştırdılar. Onu doğru anlamak, hele bugün, çok önemli.
Türkiye Cumhuriyeti, milli mücadeleden önceki 10 yıl boyunca savaşmaktan helak olmuş, insan kaynağının çoğu çeşitli savaşlarda ve maalesef çoğunlukla da yanlış hesaplar ve yanlış kararlar sonucu yitip gitmiş bir toplumun içinde yaşayan, savaşın ne olduğunu çok iyi bilen insanlar tarafından kuruldu. Büyük Atatürk ve arkadaşları; insanların en ilkel duygularına hitap ederek onları felakete götüren muhterisleri, kişisel çıkarları için milyonlarca insanın hayatını ya da ömürlerini çalanları, 600 yıllık bir büyük devleti çöllere, buzlara ve dağlara çarpa çarpa paramparça etmeyi “başaranları” tarih dizilerinde değil bizzat kahrola kahrola gördüler. Ve cumhuriyeti her şeyden çok akılla kurdular. Kurtuluş savaşımızla tarihi bir diplomasiyi birlikte götürdüler. Cesaretle temkini, özgüvenle tedbiri hep bir arada düşündüler. Çünkü fuzuli savaşların neye mal olduğunu görmüşlerdi. Yersiz düşmanlığın, zorunlu olmayan savaşların ve lüzumsuz kavgacılığın sonuçlarını yaşamış, içine doğdukları ülkenin paramparça oluşunu görmüşlerdi. Onlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecekteki tüm yurttaşlarını, çağdaş dünyanın bir parçası olabilmeleri amacıyla bir konuda uyarmayı denediler: lüzumsuz kavgacılık felaket getirir. Dinlemek gerek.
Cumhuriyet onu neye dönüştüreceğimizi bekleyen bir potansiyel, şahane ama bitmemiş bir şarkı, herkesin baktığı yerden bir kısmını görebildiği görkemli ama epey ilgi isteyen bir yapı ve bizim dünyaya söyleyebileceğimiz muhteşem cümlelerin tamamını mümkün kılacak bir tercih. Onu yücelteceğiz, bundan azıyla yetinemeyiz. Mutlu, üretken, kendiyle barışık, hırçınlaşmadan eleştirebilen, öğrenmeyi bilen, çalışkan ve dünyada sözü dinlenen insanlardan oluşan bir toplum olmayı kim istemez?
Yaşasın Cumhuriyet!