DENİZ KİLİSLİOĞLU: BURAYI GÖRMEDEN DÖNMEYİN!
İlk kez Roma’ya gittiğimde bir İtalyan taksici beni oraya götürmüştü.. “Vaktiniz var mı, burayı görmediyseniz Roma’yı gördüm demeyin” diyerek.. Colosseum’dan yeni çıkmıştım. Yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuktu... Portakal ağaçlarının olduğu bahçeli vilların arasından geçerek, bir yolun ortasında durduk.. Taksici “burası” dedi. Etrafa baktığımda bir şey anlamadım. Arabadan indi, “gelin” dedi.. Büyük, heybetli bir yeşil demir kapının önünde durduk. Kapının üzerinde bir anahtar deliği vardı.. “Buradan bakacaksınız” dedi. Gözümü anahtar deliğine götürdüm. Gördüğüm manzara karşında ilk tepkim “inanılmaz” oldu. Derin bir perspektif, kırmızı toprak bir yol, o yol boyunca iki tarafta uzanan yemyeşil ağaçlar.. Ufukta ise, kusursuz perspektifi bozmayacak şekilde tam ortada minyatür gibi duran, tatlı pembe kubbesiyle St. Pietro Bazilakası... İnsan ilk yaşadığı şoku atlattıktan sonra kapıdan geri çekiliyor ama ayrılamıyor. Büyüleyici duygunun ilk sarsıntısını geçirdikten sonra, bir daha bakmak istiyor. Tekrar eğiliyorum, o manzarayı zihnime kazımak için bir daha bakıyorum. Tabii gelişen teknoloji dünyasında, bu kareyi çekip insan Instagram’da paylaşmak istiyor. Telefonuma davranıyorum, bir iki deneme, katiyen o kareyi gözün gördüğü gibi yakalayamıyorum. “Profesyonel makinayla gelmek lazım” diyorum, bunu derken bir daha deniyorum. Ya olursa... Olmuyor... “Ne kadar gelişirse gelişsin, teknoloji gözün mükemmelliğini hala yakalayamadı” diye söyleniyorum. O muazzam perspektifi zihnime kazıyıp, tekrar taksiye biniyorum. Taksiciye binlerce kez teşekkür etmekten kendimi alamıyorum. “İtalyanların bazıları bile burayı bilmez” diyor. Roma’ya gidildiğinde, herkesi artık buraya götürüyorum. Etkilenmeyen yok. Bahsettiğim yer Villa del Priorato di Malta. 1765 yılında tasarımını mimar Piranesi’nin yaptığı Malta Şövalyeleri büyük üstadının konutunun giriş kapısı. Burayı turistik gezi rehberlerinden pek okuyamazsınız. Siz siz olun, “burayı görmeden Roma’yı gördüm demeyin.”