İstanbul'un kaçamak yerleri
İstanbul'un dibindeki güzellikler...
İstanbul'un çiçeği: Şile
Yunanca bir kelime olan Şile'nin anlamı yaban çiçeği. Bölge adını bir bitki türü olan 'mercanköşk'ten alıyor.
Yunanca bir kelime olan Şile'nin anlamı yaban çiçeği. Bölge adını bir bitki türü olan 'mercanköşk'ten alıyor.
Marmara Bölgesi'nin kuzey doğusunda, Karadeniz kıyısında bulunuyor. Doğuda Kandıra, güneydoğuda Derince, güneyde Pendik ve Gebze, güneybatıda Çekmeköy ve batıda Beykoz ilçeleriyle çevrili.
Köyleri ve doğal plajları ile meşhur. 60 kilometrelik bir sahil şeridine sahip. Göksu, Kabakoz ve Yeşil Çay ise önemli akarsuları.
Şile, tarihi ve kültürel mekânları ile de zengin: Şile Kalesi, Türkiye'nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük feneri olan Şile Feneri, Sarıkavak Kalesi, Heciz Kalesi, Yeşilvadi, Hanımsuyu Çeşmesi, Osmanlı Hamamı, Kilise Kalıntısı, Lahit Mezar, Papazın Çeşmesi, Değirmençayırı Şelalesi, Onbir Göller Vadisi, Kumbaba Tepesi, Ağlayan Kaya, Sofular Mağarası, Meşrutiyet Mağarası, Gölcük İni, Soğuksu Mağarası, Feneraltı (Fusa) Mağarası ve diğer deniz mağaraları...
Değirmençayırı Şelalesi: İlçeye 33 kilometre uzaklıktaki Değirmençayırı köyünün güney batısında ve Şile-Gebze ilçeleri sınırları üzerinde yer alıyor. Şelaleye Kargalı köyünden batıya doğru bir saat mesafede yürüyerek ulaşılıyor. Şelalenin yüksekliği 8 metre, genişliği 30 metre kadar. Değirmençayırı şelalesinin kuzeyinde yaz aylarında suları kuruyan 15 metre yükseklikte akan Şarlak Şelalesi adı verilen bir şelale daha var.
Onbir Göller Vadisi: Hacıllı Köyü yakınlarında. Köydeki su değirmeninden doğuya doğru Göksu kolu olan Değirmendere Vadisi'nden 500 metre takip edilirse birinci göle ulaşılır.
Ağlayan Kaya: Şile Feneri'nin 600 metre gerisinde, taşlar arasından çıkan bir su kaynağı. Akış biçimi ağlayan bir insanın gözyaşlarına benzetildiği için bu adı almış.
Kumbaba Tepesi: Şile'ye 2 kilometre uzaklıkta. Bizans döneminde kum banyosu yeri olarak kullanılan bir bölge. Bölgenin kumu romatizmal hastalıkların tedavisinde yararlı.
Şile'nin bir de bezi var ki tüm dünyanın dilinde... El tezgahlarında, pamuk ipliğinden dokunuyor.
Bölge, her yıl geleneksel olarak kutlanan, birbirinden ünlü isimlerin konuk edildiği 'Şile Bezi Festivali'ne de ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Zeki Müren, Feyyaz Uçar, İsmet Ay, Fuat Ergin Şile'nin ünlülerinden...
Ulaşım çok kolay. Şile; İstanbul’a 60 kilometre, Ankara’ya 460 kilometre mesafede bulunuyor. İstanbul'dan yola çıkanlar; Ümraniye Şile çıkış bağlantı yolundan, Ömerli üzerinden yeni Şile yolundan devam ederek Şile’ye ulaşabilirler. Ankara’dan ise; TEM otoyolundan İzmit istikametine doğru devam ederken, İzmit-Kandıra gişelerinden çıkılıyor ve Kandıra istikametine devam ediliyor, Kandıra’ya vardıktan sonra Ağva üzerinden Şile’ye gitmek mümkün. Yine Üsküdar'dan devamlı otobüsler kalkıyor.
İstanbul'un içinde olmasına rağmen çok uzak bir tatil beldesindeymişsiniz hissine kapılacaksınız... Yemyeşil bir doğa, mis gibi bir hava, cıvıl cıvıl kuş sesleri ve yol boyunca satılan taze sebze ve meyveler... Polonezköy'e hoşgeldiniz...
Köy tarihçesi ve eski fotoğrafların sergilendiği Zofia Teyze'nin Hatıra Evi, ağaç oyma heykel ve resim sergileri, resitaller, kültürel aktiviteler, tarihi köy kilisesi, yürüyüş parkurları, farklı lezzetleri sunan restoranlar... Herşeyin en doğalı ve en renklisi ile harmanlanan dönmek istemeyeceğiniz bir yer....
Polonezköy, İstanbul'un Beykoz ilçesinde yer alan ünlü bir Polak köyü. Karadeniz sahilinden 20 kilometre ve Boğaz kıyılarından ise 15 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bölgenin eski adı ise Adampol.
Polonezköy’e gelen ünlüler arasında Macar piyanist Franz Liszt (1847), Fransız yazar Gustave Flaubert (1850), Çek yazar Karel Droz (1904), T.C.’nin ilk Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk (1937), sonradan Jan 23 adıyla Papa olan Nuncio Piskopos Angelo Roncalli ve T.C. Hükümeti temsilcileri ile birlikte Polonezköy’e gelen, Polonya’nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki dış işleri bakanı Adam Rapacki (1961) de bulunuyor. Ayrıca, dünyaca tanınan soprano Leyla Gencer de burada doğdu.
Köye hemen girişte sizi kilise ve katolik mezarlığı karşılıyor. Beykoz sırtlarındaki bu Polonyalılar köyü, gelenekselliği ve modernliği aynı noktada buluşturuyor. Bu topraklar "Büyülü Çingene Toprakları" adıyla adlandırılıyor. Bu nedenle köyün iki asırdır anlatılan öyküsünü mutlaka dinleyin.
Ryzy Ailesine ait eski ve yeni fotoğrafların, kitapların bulunduğu "Zofia Rizi Anı Evi"ni, "Czestochova Meryem Ana Kilisesi"ni ve Polonya milli şairi Juliusz Slowacki’nin aşık olduğu Ludwika Sniadecka’nın mezarının yanı sıra Polonya Cumhuriyeti Milli Savaş ve Şehitlikler Konseyi tarafından restore edilen "Polonezköy mezarlığı"nı görmeden gelmeyin.
Ayrıca her yaz Polonezköy’ün Polonya ile olan bağlarını vurgulayan "Kiraz Festivali" düzenleniyor.
Polonezköy'e; Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü geçtikten sonra, Kavacık sapağından, Kavacık mevkiini geçtikten 1 kilometre sonra sola dönüp Polonezköy tabelaları izleyerek ulaşılabilirsiniz.
İzmit'e bağlı, İstanbul'a bir saat uzaklıkta yeşilliklerin içinde bulunan bir doğa harikası... Samanlı Dağı Kartepe eteklerinde bulunuyor.
Maşukiye, Karadenizlilerin yaşadığı şirin bir yer. Alabalık tesisleri, çağlayanları, şelaleri ve tertemiz doğası ile aşıkların mekanı...
Halkın "Buraya gelen aşık olur" dediği beldenin ismi Maşuk'tan (aşık) geliyor.
Yayla Deresi'nin aktığı Alabalık Vadisi, üzerine kurulu piknik alanları ve restoranları ile enfes bir keyif yaşatıyor. Balık, toprak kiremitlerde pişiriliyor. Odun ateşinde pişirilen köy peynir ve mantarların tadını ise asla unutamayacaksınız.
Maşukiye'ye kadar gitmişken, Kartepe'ye de mutlaka çıkın. Yüksekliği 1606 metreyi bulan Kartepe; çam, kayın, ıhlamur, fındık ağaçları ve rengarenk çiçekler ile bezenmiş yemyeşil bir piknik alanı. Kuzu Yaylası'na gelindiğinde göze sığmayan panorama içindeki yemyeşil bitki örtülü manzara, deniz ve gölün doyumsuz güzelliği göze çarpıyor. Kartepe, kış sporları için ideal. Kayak tutkunlarının yeni adresi...
Maşukiye'ye gitmek için iki yol var: Demiryolu ve karayolu... Eğer özel aracınızla gelecekseniz; İzmit doğu çıkışından çıkın, Adapazarı yönüne dönün ve Sapanca ayrımından girin. Yaklaşık 8 kilometre sonra Maşukiye'desiniz. Demiryolunu tercih ederseniz Haydarpaşa Gar'ından trene binin ve Maşukiye'de inin.
Karadeniz'in denizi ile Trakya'nın ormanları buluşursa ne olur? İşte ortaya eşsiz güzellikte bu yer çıkar...
Denizi, ince kumu, yemyeşil ormanları, koruma altındaki yedi gölü, dereleri ve mis gibi havasıyla tam bir doğa harikası... Dört mevsim farklı bir güzellikle karşınızda...
Bulgaristan sınırına 12 kilometre uzaklıktaki Kırklareli'ne bağlı İğneada, Yedigölleri kıskandıracak güzellikte... Bölgede Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitleri yaşıyor.
Yabani hayvanlar ve kuşlar için doğal bir hayvanat bahçesi olan göllerin bir bölümü sazlıklarla kaplı. Özellikle Hamam ve Pedine gölleri; Bulgaristan, Rusya ve Tuna Nehri deltasından gelen kuğu, yaban ördeği gibi göçmen kuşlara ev sahipliği yapıyor.
İğneada Feneri; Karadeniz'in en ucunda, 1866'dan bu yana ayakta duruyor.
Bulgaristan tarafından gelen tekneleri ilk karşılayan deniz feneri, Liman Baba Türbesi'ni görebilirsiniz. Bulgar hududunu oluşturan üç metre enindeki Rezve Deresi kıyısına kurulu Beğendik Köyü, Atatürk Örnek Köyü olarak yapılmış.
İğneada'ya kadar gitmişken balık yemeden gelmek olmaz... Palamut, lüfer, istavrit, hamsi ve mezgit seçenekleriniz var.
Bölgenin balı da herkesin dilinde. İğneada ormanlık bölge olması nedeniyle burada üretilen ballar orman çiçeğinden ihtiva ediyor. Almadan dönmeyin deriz...
İğneada'ya otobüsle gidebilirsiniz. Eğer kendi aracınız varsa, ulaşım çok kolay. Otobandan ilk Çerkezköy sapağından giriyorsunuz ve Saraya kadar otobandan daha güzel bir yoldan devam ediyorsunuz. Saray'dan geçip Vize-Poyralı'dan sonra İğneada istikametine sapıyorsunuz. İstanbul - İğneada arası yaklaşık 3 saat.
Çatalca-Kocaeli bölümünün Kocaeli Yarımadası batısında yer alıyor. Batıdan İstanbul Boğazı, doğudan Şile, kuzeyden Karadeniz ve güneyden Üsküdar ile çevrelenmiş bu ilçe yediden yetmişe görenleri kendine hayran bırakıyor.
Deniz seviyesinden başlayarak 270 metreye kadar yükselen Beykoz’un engebeli arazisini Riva, Küçüksu ve Göksu dereleri parçalamış durumda.
Beykoz ve çevresi başta kestane, meşe, gürgen, ıhlamur, kayın, kızılağaç ve fındık ağaçlarından oluşan doğal orman örtüsüyle kaplı.
Eğer tarihi dokudan hoşlanırsanız Beykoz tam size göre... Kaymakdonduran Çeşmesi, İshak Ağa Çeşmesi, Hıdiv Kasrı, İskender Paşa Camii, Anadolu Hisarı, Küçüksu Kasrı ve Anadolu Feneri... Bir kez gidin, hiç pişman olmayacaksınız.
Anadolu Hisarı’ndan Beykoz Yalıköy’e... Tarihi yalıları ile ünlü olan semt, Anadolu Hisarı’ndaki Hekim Paşa Yalısı ile meşhur.
Kanlıca’da bulunan Mihrabad Korusu ziyaretçilerine eşsiz Boğaz manzarası sunuyor.
Beykoz, haftanın yorgunluğunu ve stresini atabileceğiniz harika bir yer... Anadolu Kavağı, Anadolu Feneri, Poyrazköy, Riva (Çayağazı), Cumhuriyet Köyü, Ali Bahadır, Değirmen Dere, Bozhane, Göllü Köyü, Akbaba ve Polonezköy en çok ilgi çeken mesire alanları...
Beykoz'a kadar gelmişken kendinize önce bir balık ziyafeti çekin, üstüne başka yerde asla yiyemeyeceğiniz Kanlıca yoğurdu... Bizden söylemesi....
İki yanında akan Göksu ve Yeşilçay nehirleri, Karadeniz'in hırçın suları, birbirinden leziz balıkları ile İstanbul'un kuzeydoğusunda yer alan bir doğa harikası... Eğer huzuru ve sessizliği arıyorsanız doğru adrestesiniz....
Şile ilçesine bağlı Ağva; İstanbul'a sadece 97 kilometre uzaklıkta, İzmit'in Çal Tepesi'nden doğup gelen Göksu ve Yeşilçay derelerinin Karadeniz'e döküldüğü yerde bulunuyor.
Karadeniz kıyısında 3 kilometre uzunluğunda bakir bir kumsala sahip.
Kilim Koyu, Gelin Kayası ve Saklı Göl'ü keşfetmelisiniz. "Gelin Kayası"; adı gibi beyaz ve bakılınca duvaklı bir geline benzetiliyor.
İster balık avlayın, ister doğa yürüyüşü yapın... Bu bayram canınız ne yapmak isterse, ertelemeyin onu yapın...
Ağva; yürüyüş, koşu, bisiklet, kamping gibi aktiviteler için son derece uygun, yazın ise su sporları için ideal.
Taptaze balıkların iştahınızı kabartacak. Yeşilçay Nehri üzerinde bir çok balık lokantası mevcut. Eğer balık yemek istemezseniz; tandır kebap, bıldırcın, piliç ve ızgara çeşitlerini de bulmanız mümkün.
Bu arada merkezde bulunan, 70 yılı aşkın süredir hizmet veren fırının sıcacık ekmeklerinden mutlaka almalısınız.
Ağva'ya ulaşım çok kolay. İstanbul'a 97 kilometre uzaklıkta bulunan Ağva'ya, büyük bir bölümü otoban olan yoldan ulaşılabiliyor. özel aracınızla gelecekseniz; Ümraniye-Şile yolunu takip edin. Şile'den sonra, Ağva'ya giden sahil yolunu kullanarak, Kabakoz, İmrenli, Akçakese ve Kurfallı güzergahını izleyin. Toplam bir buçuk saatte Ağva'ya ulaşabilirsiniz. İsterseniz Üsküdar'dan kalkan otobüsleri de tercih edebilirsiniz. Özel aracınız yoksa otobüs ile de ulaşım imkanı var.