Sonbaharda huzur dolu bir kaçamak: Ayvalık (Ayvalık gezi rehberi)

Henüz havalar iyice soğumadan ve turist kalabalıkları sokakları terk etmişken Ayvalık’a yapacağınız kısa bir seyahat ruhunuzu dinlendirecek. Üç günlük bir hafta sonu kaçamağı yapmak için Ayvalık’a gittiğimizde bu bölgeye dair her şeyi neden bu kadar sevdiğimi bir kez daha anladım.

Ayvalık’a gitmek için uçak alternatifiniz var, İstanbul’dan 40 dakika gibi kısa bir yolculuk ile Edremit havalimanına ulaşabiliyor ve oradan da dilerseniz taksi, dilerseniz havalimanı servislerini kullanarak merkeze varabiliyorsunuz.

Elbette yolculuğun toplam süresini ve havaalanı kalabalıklarını düşündüğünüzde, Ayvalık’a kendi aracınızla gitmek de ideal bir fikir olabilir.

Ayvalık’ta konaklanacak birçok küçük butik otel ve pansiyon bulunuyor. Bu otellerin çoğu, yüzlerce yıllık Rum evlerinin tarihi dokusunu koruyarak renove edilmesiyle özel, mütevazi ve samimi bir konaklama deneyimi yaşatıyor. Biz kendimizi eski bir Rum konağında hissettiğimiz Taksiyarhis Pansiyon’da kaldık.

MURAT REİS AYVALIK

Daha lüks konaklama seçenekleri de elbette var, denize sıfır konumlanmış Murat Reis Ayvalık, bölgenin benzersiz doğasıyla bütünleşmenizi sağlarken lüks hizmetleriyle de kusursuz bir hizmet kalitesi sunacak.

Aklınızda “Deniz sezonu yavaş yavaş kapanırken Ayvalık’ta ne yapılır?” sorusu varsa cevaplayayım. 

Sabah erken kalkıp nefis kahvaltılar edilir, Ayvalık’ın arnavut kaldırımlı daracık sokaklarında bol bol yürünür, kediler, köpekler sevilir, eski usül köy kahvelerinde ya da butik kafelerinde molalar verilir ve elbette akşamları da yörenin her biri birbirinden leziz, özel mezeleriyle muhteşem ziyafet sofraları kurulur.

Ayvalık merkezin sahil şeridinin birkaç sokak arkası, kendinizi bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissetmeniz için ideal. İster restore edilmiş, ister başıboş bırakılıp yıkılmaya makhum kalmış olsun her evin kapısı ayrı güzel. Yenilenmiş evler canlı renkleriyle içinizi açarken, yıkık dökük olanlarsa içinizi tatlı bir hüzünle kaplatacak.

CAFE CARAMEL

Kahve molası zamanı geldiyse Şeytanın Kahvesi’nde yerli amcalarla oturup sokağı seyredebilir, kahvenizin yanında bir de karadut suyu sipariş ederek tazelenebilirsiniz. Bizim çok sevdiğimiz başka bir kafe ise Antikacılar Sokağı’nda bulunan Cafe Caramel oldu. İçi bir ‘anneanne evi’ gibi, yüzlerce kristal, porselen antika objelerle dekore edilmiş bu mekanın dışı da beyaz demirden sandalyeleri ve masaları, mavi ağırlıklı dekorasyonuyla gözlerinize nostaljik bir şölen yaşatıyor. Burada da kahvenizin yanında ev yapımı likör sipariş etmenizi öneririm, pişman olmayacaksınız! Cafe’s, Asmalı Bahçe, Mor Salkım ve Kafedemia da uğrayabileceğiniz diğer şirin kafeler.

Ayvalık’ın dar sokakları sadece şirin kafelere değil, tasarım dükkanlarına da ev sahipliği yapıyor. Çekinmeden içeri girin, zaten güleryüzle karşılanacak ve hatta kendinizi bir anda sıcak bir sohbetin içinde bulacaksınız. Satın alabilecekleriniz arasında eski Rum evlerinin kapı ya da pencelerinden yeniden tasarlanmış mobilyalardan, el yapımı seramiklere ve takılara kadar birçok şey var. Tabii bölge zeytincilikle ünlü olunca, zeytin dükkanı görmeden bir dakika bile geçirmeniz mümkün olmuyor. Dönüş için bavulunuzda nefis zeytinlere, zeytinyağlarına ve zeytinden yapılmış organik kozmetik ürünlerine yer bırakın.

PİNO

Şimdi gelelim en lezzetli konuya, yani kahvaltılara ve akşam yemeklerine! Dikkat ettiyseniz öğle yemeğinden bahsetmedim bile, çünkü öyle bir kahvaltı yapacaksınız ki akşama kadar karnınız neredeyse hiç acıkmayacak!

Biz Ares Cafe ve Pino’yu denedik. Her ikisi de, hepsi birbirinden leziz, bol çeşitli, zengin serpme kahvaltılar için mükemmel seçenekler.

Önü bir tasarım dükkanı arka bahçesi ise bir kafe olan Minta ise, maalesef, sezondan dolayı kapalı olduğundan bir sonraki Ayvalık gezisine kaldı. Unutmadan belirteyim, Ayvalık’ta ve komşu adası Cunda’daki mekanların tümünün açık olmasını bekliyorsanız, ziyaretinizi Nisan’dan itibaren planlamalısınız. Çünkü konuştuğumuz mekan sahipleri Mart’ın sezona hazırlık dönemi olduğunu ve mekanlardan bazılarının açılış için Nisan’ı beklediğini söylediler bize.

SIZMAHAN

Artık güneş yavaş yavaş Ege’yi kızıl bir renge boyayarak batmaya başladıysa akşam yemeği için mekan aramanın vakti gelmiş demektir. Biz ilk akşamımızı yine Antikacılar Sokağı’ndaki Tamam Meyhane’nin otantik atmosferinde geçirdik. Rumeli ve Balkan mutfağından az ama öz çeşitler sunan bu mekanın hoş sürprizi ise bir buzuki sanatçısının canlı müziğiyle lezzetlere eşlik etmesi oldu. Bir sonraki akşam yemeğimizi ise denize sıfır olan restoran Mezze Ayvalık’ta yedik. Hızlı ve profesyonel servisi ile özellikle sıcak ot tabağı, unutulmazlarımız arasında yerini aldı. Hakkında övgüler duyup zamansızlıktan deneyemediğimiz diğer mekanlar ise yine denize sıfır olan Sızmahan, Şimdi Rum Meyhanesi ve Tik Mustafa’nın yeri oldu. Tabii seçenekleriniz kesinlikle bunlarla sınırlı değil, her mekan meze konusunda özgünlükte birbiriyle yarıştığı için, bu rekabetin sonucu mutlaka memnun edici lezzetler olarak geri dönüş yapıyor. Bu yüzden Ayvalık’ta kötü bir yemek yeme şansınız pek yok gibi.

KRAFT

Son olarak Ayvalık’ın bize yaşattığı bir sürprizden de bahsetmek istiyorum. Genellikle meze sofralarıyla ünlü bu kasabada, bu kadar lezzetli kokteylleri, bu kadar cool bir mekanda, bu kadar şık bir şekilde sunan bir yer bulacağımız aklımıza gelmezdi ama Kraft bizi çok şaşırttı. 

Kendi tarifleri olan kokteyllerin hepsi birbirinden lezzetli, ayırca yanlarında getirdikleri kuru portakal dilimleri gibi özel atıştırmalıklar da işlerini ne kadar özenerek yaptıklarını kanıtlıyor.

Kısacası, vaktiniz dar bile olsa Ayvalık’ta yapılabilecek, tadabilecek, hayran olunabilecek birçok şey var, özellikle sezonun henüz yeni bittiği bir zamanda gittiğinizde Ayvalık size tüm güzelliklerini cömertçe sunarak, hem huzurlu hem de gastronomik bir tatil yaşatacak.