Güney Afrika'nın renkli başkenti Cape Town (Cape Town gezi rehberi)

Birkaç hafta önce bu günlerde, hayatımın ilk kıtalar arası yolculuğuma çıkacağım, üstelik bu yolculuğu çocukluğumdan beri gitmenin hayalini kurduğum Cape Town’a yapacağım için inanılmaz heyecanlıydım. Yaklaşık on gün geçirdiğim Cape Town ve çevresinde edindiğim deneyimler, bana bu kadar heyecanlanmakta ne kadar haklı olduğumu gösterdi.

Önce Güney Afrika’nın Türkler için üç avantajını saymakla başlayayım, birincisi neredeyse aynı saat diliminde olmamız ve dolayısıyla uzun uçak yolculuğuna rağmen jet lag yaşamamamız, ikincisi ülkeye vizesiz olarak girebilmemiz, üçüncüsüyse fiyatların Türkiye ile hemen hemen aynı olması. Ayrıca diğer bazı şehirler için durum değişse de Cape Town’a gidecekseniz herhangi bir aşı olmanıza da gerek yok.

Cape Town, Afrika kıtasının neredeyse tam ucundaki yarım ada ve çevresine kurulmuş, arkasında heybetli Masa Dağı bulunan çok kültürlü, çok yönlü bir metropol. Ancak metropol sözü sizi yanıltmasın, karakter olarak bir büyük şehir hissi uyandırsa da şehrin merkezi çok da büyük değil ve Cape Town tatilinizde, merkeze sadece iki üç gün ayırmanız bence yeterli. Çünkü Cape Town’un asıl özelliği etrafındaki birbirinden çok farklı coğrafi özelliklere sahip doğa güzellikleriyle, her zevke sahip her yaştan tatilciyi memnun edebilmesi.

Şehirde mutlaka yapmanız gerekenlerin başında Masa Dağı’na çıkmak (ister birkaç dakikalık teleferik yolculuğuyla, ister farklı trekking rotalarını kullanarak) ve güneşin okyanusun ardından batmasını izlemek geliyor. Zamanınız varsa Lion’s Head ya da Signal Hill’e de yürüyerek çıkabilir ve şehrin farklı açılardan manzaralarını bu tepelerden da izleyebilirsiniz. 

Waterfront denilen liman bölümü epey turistik olmasına rağmen yarım günü geçirebileceğiniz, çok çeşitli restoranları, hediyelik eşya dükkanları, fok balıkları ve sokak sanatçılarıyla çok hareketi bir bölge. Burada ayrıca çok çeşitli tekne turu opsiyonlarını bulabilirsiniz, örneğin gün batımı turu, fok balığı, köpek balığı veya balina izleme turları gibi… Liman bölgesinde bulacağınız Zeitz Museum, Afrika’nın güncel sanat eserlerinin sergilendiği modern bir mimariye sahip bir yapı.

Şehrin görmeye değer bir diğer bölgesi ise Müslüman bir çoğunluğun yaşadığı, rengarenk evleriyle ünlü Bo-Kaap mahallesi.

Cape Town’a gitmeden önce ülkenin tarihiyle ilgili kısa da olsa bir araştırma yapmanızı öneririm. Bu hem şehrin güncel dinamiklerini daha iyi anlamak hem de şaşırtıcı derecede yakın bir tarihte değişen ayrımcı apartheid düzenini hakkında bilgilenmek için mutlaka gerekli. Şehrin tarihiyle ilgili ziyaret etmeniz iki müzeden ilki daha küçük olan District Six Museum. Burada şehrin merkezindeki evlerinden koparılıp uzaklardaki mahallelere yerleşmeye zorlanan siyah halkın hüzünlü hikayesini dinleyeceksiniz. Limandan yarım saatlik bir tekne yolculuğuyla ulaşacağınız Robben Island ise bir ada üzerine yayılmış kocaman bir müze. Burası koloniyal dönemden apartheid rejiminin bitimine kadar hapishane olarak kullanılan, sizi hapsihanenin eski siyasi tutuklularından bir rehberin gezdirdiği, çok dokunaklı ve vurucu bir müze.

Şehirde yeme-içme konusunda hiç sıkıntı çekmeyeceksiniz, çünkü birçok mutfağın en iyileri burada toplanmış. Waterfront’ta yer alan V&A Food Market’ta farklı standlardan birçok kültürün lezzetlerini tadabilirsiniz. Her Cumartesi Woodstock mahallesinde, Old Biscuit Mill’de kurulan tasarım ve yeme-içme pazarı da güzel bir deneyim. Bree Street ve Kloof Street başta olmak üzere şehir merkezindeki birkaç cadde modern restoranlar ve kafelerle dolu. Şehirde yaşadığım en güzel fine-dining deneyimi ise yine Old Biscuit Mill’deki ünlü Pot Luck isimli restoranda oldu.

Artık Cape Town’dan biraz uzaklaşma vakti, çünkü şehrin dışında sizi bekleyen sayısız aktivite var. Renkli kulübeleriyle ünlü plaj Muizenberg’de bulunan birçok sörf okulu sayesinde ilk dalga sörfü deneyiminizi yaşayabilirsiniz. False Bay’de bulunan küçük balıkçı kasabası Kalk Bay’de yerel sanatçıların minik butiklerinden alışveriş yapabilirsiniz. 

Koydan kıtanın en ucuna doğru ilerlediğinizde varacağınız Simon’s Town yakınlarındaki milli parkta yaşayan penguen kolonisini ile mutlaka görmelisiniz.

Cape Town şarapseverler için adeta bir cennet. Merkezin yirmi dakika uzaklığındaki Constantia bölgesi, biraz daha uzaktaki Franschhoek ve Stellenbosch bölgelerinde sizi uğrayabileceğiniz yüzlerce bağ evi ve tadıp satın alabileceğiniz birbirinden leziz sayısız şarap bekliyor. Eğer araba kiralamak istemiyorsanız, sizi Franschhoek’te gezdiren ‘Şarap Treni’ni yani Franschhoek Wine Tram’i yakalayabilirsiniz. Bu iki bölgede harika yemekler yiyebileceğiniz restoran önerilerim arasında Franschhoek’ten Protege ve Foliage’ı, Stellenbosch’ta ise Jardine’i sayabilirim.

Bu arada Cape Town’un cinleri de çok ünlü, birçok mekanda epey ekonomik bir ücret ödeyerek yerel üretilmiş cinlerin tadımına katılmanız mümkün.

Doğanın huzuruyla sessizliğinden hoşlanıyorsanız ve birkaç ekstra gününüz varsa, bizim izlediğimiz rotayı öneririm. Cederberg adlı bölgede bulunan milli park ilginç yer şekilleri, bitki örtüsü ve trekking rotalarıyla harika bir yer. Buranın yakınlarında konaklamak için tercih ettiğimiz Enjo Nature Farm’da ise, geceleri ortaya çıkan milyonlarca yıldız, yanı başımızda yaşayan babun ailesi ve Mars yüzeyini andıran tepeler bana birçok farklı duyguyu ve bilmediğim bir yerde olmanın verdiği tuhaf heyecanı aynı anda hissettirdi.

Güney Afrika’nın Western Cape bölgesi, belki size Afrika dendiğinde akla ilk gelen savanaları ya da kıtaya özgü vahşi hayvanları kendi doğal alanlarında görebileceğiniz safarileri sunmuyor. Ancak uçsuz bucaksız okyanus kumsallarından dağlara, yemyeşil üzüm bağlarından dinamik bir şehir merkezine uzanan bu bölge, size bir gün içinde bile birçok farklı yeri ziyaret etme hissini sunmasıyla, gerek doğada gerek şehirde yapabileceğiniz sayısız aktiviteyle dopdolu bir tatil yaşatacak.

Afrika’nın vahşi ve saf güzelliğini, doğanın uçsuz bucaksız manzaralarını, okyanus gün batımlarını ve çok renkli bir kültürün canlılığını bir arada yaşayabileceğiniz Cape Town, tek bir tatile çıkarak birçok tatil deneyimini aynı anda edinebileceğiniz, dünyanın sayılı yerlerinden biri…