Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak: Piyasalarda süreç normalleşti
NTV yayınında piyasalardaki son gelişmeleri değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, piyasalarda sürecin normalleştiğini belirtti. Albayrak, ekonomi programı ile ilgili 8 Nisan'da ayrıntılı yol haritasını açıklamayı planladıklarını söyledi. Yeni hal yasasının seçimden sonra Meclis'e getirileceğini söyleyen Albayrak, son iki günde döviz mevduatlarından TL'ye dönüş başladığını da belirtti.
Hazine ve Maliye Bakanı Berak Albayrak, NTV Ekonomi Müdürü Gökay Otyam, NTV Ekonomi Sunucusu Berfu Güven, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Doktor Erhan Aslanoğlu ve İş Portföy Yönetimi Başekonomisti Nilüfer Sezgin'in sorularını NTV canlı yayınında yanıtladı.
Gökay Otyam: Son günlerde herkes swap filan onları da biliyor oldu. Perde arkasında gerçekten neler oldu?
Berat Albayrak: Perde arkası önü diye bakmıyorum meseleye. Türkiye bir seçime gidiyor. Türkiye ekonomisi özellikle Ağustos ayından bugünlere kadar çok önemli mesafe kat etti. Çok önemli adımlar attı. Dolayısıyla bu çerçevede bugün itibariyle Türkiye ekonomisi dengelenme adını verdiğimiz yeni ekonomi programında bir dengelenme sürecinden bahsettik biz. Türkiye’nin kırılganlıkları var, cari açıkla ilgili, fiyat istikrarıyla ilgili, bütçe disipliniyle ilgili gibi. Birçok iç ve dış speküle edilmeye ihtimali olan alanlarda bu kırılganlıkları nasıl iyileştirecek, nasıl güçlendirecek savunma mekanizmaları, altyapısı, üstyapısı, değişiklikler, reformlar bu çerçevede kısa, orta, uzun vadeli yol haritasıyla birlikte yapılacaklarla alakalı çerçeveyi belirledik. Bu noktada geldiğimiz husus gerek yılsonu hedefleri herek 2019 hedefleri açısından bakıldığında benim şahsi olarak beklentimin ötesinde olumlu olarak cereyan ediyor. 2018’de hakikaten zor bir dönem geçirdi Türkiye. Gerek kurda, gerek faizlerde, gerek enflasyonla, gerek bunlarla ilgili mücadelede bütün bu meydan okumalara rağmen yılsonu bütçe disiplininin sağlanıp sağlanamayacağı süreçlere Türkiye olarak zor bir dönemden güçlü bir performansla zor bir şekilde 2018’i kapamış olduk. 2019 hızlı bir seçim maratonuyla başladı. Bu noktada özellikle belirlediğimiz bu dengelenme politikalarındaki enflasyon çok önemliydi bizim için ve dış ekonominin ayaklarını etkileyen dış ticaretteki ihracat ithalat dengesinde normalleşme süreci, özellikle iç piyasadaki son çeyrekteki daralmanın hızlı bir şekilde, dengeli bir şekilde toparlanmasının nasıl yönetileceği süreciydi. Bu noktada Mart ayını artık kapatıyoruz. İlk çeyrek performansına baktığımızda bu dengelenme süreci benim beklediğimiz ötesinde olumlu şekilde devam ediyor. Bu süreç hızla ilerlerken malumunuz seçime gidiyoruz filan son günlerde yine bir dalgalanma noktasında algılanabilecek ya da farklı speküle edilebilecek gelişmelere dayalı...
Gökay Otyam: Neden peki sizce?
Berat Albayrak: Neden husus bu coğrafya dünyanın en kritik ve en önemli coğrafyasında yaşayacaksınız, hele Türkiye gibi bir ülke olarak son 5 yılda Hollywood filmlerinde bile senaryolarını okuyup, televizyonlarda izleseniz inanmayacağınız şeylerle kaşı karşıya olacaksınız, terör örgütlerinden darbelere kadar, sokak eylemlerinden şuan buna kadar artık birçok şeyi normalleştirmek lazım. Belki son 100 yılda bölge coğrafyamızda ilk defa bu kadar tedbirli olmanın yeterli olmadığı, artık teyakkuz halinin tedbirin ötesine geçmesi gereken jeopolitik bir iklimden geçiyoruz. Sınır ötesi operasyonları görüyorsunuz. Bir bakıyorsunuz bir füze geliyor evinizde uyurken 15 yaşındaki gencecik kızımız bir bomba ile vefat edebiliyor. Hatay’da ben ziyaretine gittim 80 yaşında amcamız yolda yürürken terör örgütü bombası. Bölgemiz çok zor bir dönemden geçiyor. Türkiye olarak biz çok dikkatli teyakkuz halinde, ekonomide de çok tedbirin ötesinde teyakkuz halinde olmamız lazım. Bu çerçevede Türkiye’nin özellikle son dönemde yakaladığı tüm tecrübe edip bağışıklık sistemini güçlendirme noktasında adımların ötesinde yakaladığı bir istikrarlı dengeleme sürecine, içeriden veya dışarıdan, spekülatif ama gerçek, ama şu ama bu şekliyle müdahalelerle etki edebilecek alanlara yönelik Türkiye artık çok daha dikkatli bir süreci geçiriyor. Hepimizin malumu sosyal medyasından, farklı kesimlere kadar, farklı raporlardan şuna buna kadar özellikle ekonomiye dayalı son dönemde bu dengelenme ne kadar olumlu yönde seyrederken özellikle seçime yaklaştığımız bir atmosferde belirli bir noktada bir tansiyonun bir kesim tarafından finans camiasından olabilir, kurumsal bazda olabilir, bireysel olabilir farklı noktalarda baktığımızda tansiyonu yukarı çıkarmaya yönelik eylemlere şahit olduk.
Gökay Otyam: Bunu ayırıyor musunuz iç dış diye?
Berat Albayrak: İç tarafı da var dış tarafı da var tabi. Dolayısıyla bu çerçevede ve buna yönelik bu dalgalanmalara bu müdahalelere bu speküle edilebilecek eylemlere yönelik Türkiye bir devlet olarak ilişkili kurumlarıyla, bağımsız kurumlarıyla bütün bu farklı farklı kesimleriyle bu süreçlerde Türkiye artık eskisi kadar kırılgan olmadığı, eskisi kadar kolay speküle edilemeyeceğiyle ilgili ben bir test yaşadığını düşünüyorum. Bu testi Türkiye güzel ve olumlu bir şekilde, seçime huzur içinde şu veya bu şekilde birilerinin dediği gibi yaşamayacak şekilde bir tecrübe yaşadığını düşünüyorum.
BAKAN ALBAYRAK: SÜREÇ BUGÜNDEN İTİBAREN NORMALİZE OLDU
Berfu Güven: Bu hafta yaşanan piyasa hareketiyle ilgili pek çok ayrıntı merak ediliyor. Öncelikle yabancılar o Londra swap piyasasında TL bulamadığı noktada sizinle ya da hazineyle ya da Merkez Bankası ve BDDK ile doğrudan ya da dolaylı bir temasa geçtiler mi? İkincisi, biz aslında dolar-TL’de aynı vadede iki farklı fiyat oluştuğunu gördük bu hafta hem bankalar arası hem uluslararası piyasada. Ama bugün bir normalleşme var. Hem o iki fiyat birbirine yaklaştı hem de swap faizlerinde Londra’da bir düşüş yaşandığını gördük. Bu Londra swap piyasasına yeniden TL sağlanmaya başlandı mı? Normalleşme nasıl sağlandı?
Berat Albayrak: Farklı medya organlarında, uluslararası medya organlarında farklı mesajlar da çıktı. Mesela bugün daha sabah yine Merkez Bankası’yla ilgili spekülatif bir haber çıkıyor. Merkez Bankası hemen açıklamasıyla bunu ekarte edecek, doğru olmadığını ortaya koyacak bir çerçevede süreç var. İşin içine seçim girince tabii biraz daha şüpheci ve dikkatli olmak lazım. Niye bugünler, niye bir hafta kala filan veya opsiyon piyasasında kimler nasıl pozisyon almış filan. Özellikle son günlerde yaşanan bu süreçle ilgili gerek atılan adımlara gerek karşı açıklamalara baktığımızda bu sorunun içinde bilgi eksikliklerinin olduğunu ben yine gözlemliyorum. Mesela ‘Türk bankaları TL vermiyormuş’ diye bir haber çıktı. Bankalar Birliği'miz bir açıklama yaptı bununla ilgili. BDDK raporlarında ciddi rakamlarda yurtdışına TL tedariki söz konusu. Burada esas konu ne yaşandı da bu süreç ayrışmadan kaynaklanıyor. Çok basit ifade etmemiz gerekirse swap piyasasında ayrı bir şekilde resme baktığımızda bir işlemin iki tarafından diğerinin sorumluluğunu yerine getirme noktasında bir nevi açığa bir satış eylemini gerçekleştirip, sonra bu eylemi gerçekleştirdikten sonra yükümlülüğünü yerine getirmemenin doğurduğu bir sıkışma yaşadığını görüyoruz. Yoksa atılan adımlar olsun, tedbirler olsun gerek Merkez Bankası gerek diğer kurumlar noktasında olsun buna yönelik bir tedbir hususu söz konusu değil. Swap kararı Merkez Bankası’nın Pazartesi günü aldığı Türk bankalarının Merkez Bankası ile işlem hacimlerinde limitin arttırılmasına yönelikti. Yurtdışı değildi. Yurtdışı limiti Ağustos ayında belirlenen bir limit var ya o limit aynı şekilde devam etti. Aramızda kalsın koca koca ekonomistlerin filan böyle sorularla karşımıza çıktıklarını veya sağda solda konuştuklarını biliyorum. Sanki birileri Türkiye swap piyasasında ilişkili kurumlar bu noktada böyle bir eylem içine girmiş gibi, sanki yabancı yatırımcıyı mağdur ediyormuş noktasında bir adım atmış gibi, hayır yüzde 25 aynı şekilde devam etti. Yüzde 10’dan 20’ye çıkarma hamlesi iç piyasaya, dışarıyla ilgili böyle bir süreç yok. Ama ortada bir süreç varsa bunu aydınlatmamız gerekiyorsa bir işleme giriyorsanız ama bu işlemin arkasında siz açığa işlem yapıyorsunuz, arkasında bir varlık yok. Bu varlık olmadığı için oluşan hacmi bulma noktasında kendi içerisinde hacmin büyüdüğünü, maliyetlerin büyüdüğünü görüyoruz. Tabii bu pazartesi, salı bu süreç dün itibariyle belli bir noktaya gelmeye başladı, bugün itibariyle de normalize oldu. Meseleyi aslında öyle okumak lazım. Ben size dolar veriyorum siz bana TL veriyorsunuz karşılıklı işlemde. Ben size dolar verirsem karşılığında TL beklerim. Ben doları veriyorum ama siz bana TL’yi vermezseniz ne olur, bu yükümlülüğü yerine getiremezsiniz. Swap piyasasında oluşan karşılıklı likiditelerin yönetilmesine dayalı, bankaların içinden geçtiği süreçler, yükümlülükler yani burada bu işlemi hazinecilerle biraz konuşmak lazım. Burada esas Türk Lirası’na talebi arttıran sebep ne? Birilerinin TL yükümlülüğü var. TL yükümlülüğü sahip olduğunun ötesinde bir yükümlülükse ve buna sahip değilse farklı farklı enstrümanlar üzerinden, farklı bir stratejiye yönelik ama o kurum ama bu kurum, ama ben size şöyle söyleyeyim çok geniş bir çerçeveden bahsetmiyoruz, ben bir kesim için konuşuyorum bunu. Bu bir kesime yönelik bir söylem. Çünkü bankacılık sisteminde birçok uluslararası bankalar var, yatırımcılar var, şunlar bunlar var. Bir kısmına yönelik bir süreçten bahsediyoruz. Ama zannediyorum o eylemler biraz altı dengeli bir şekilde pazartesi, salı, çarşamba bir noktaya oturmaya başlayınca, o yükümlülükler sağlıklı bir şekilde yerine oturmaya başlayınca piyasanın normalleştiğini düşünüyorum. Nitekim diyorsunuz ya verildi verilmedi filan bugün bir açıklama yapıldı, TL’ye ihtiyacı olanlar buyursunlar gelsinler burada swap piyasamız var, TL piyasamız var Borsa İstanbul’da.
Nilüfer Sezgin: Bunlar piyasada farklı kanallarda farklı farklı anlaşılmış olabilir çok güzel özetlediniz. Ama sonuçta swap piyasasında faizlerde bir oynaklık yaşanmış oldu. Lokal bankalarda bu piyasada Türk lirası fonlama yaratıyorlar kendilerine. Dolayısıyla bu piyasayı bugün özelinde hani yabancı bankaların belki TL’ye erişimindeki bir problemle açıklıyoruz ama normalde lokal bankaların Türk Lirası fonlama için kullandığı bir yer. Dolayısıyla piyasada faizlerde bu tip oynaklıklar yaşanması acaba bizdeki kredi kanalı açısından bir yan etki orta vadede...
Berat Albayrak: Hangi kredi kanalı mesela?
Nilüfer Sezgin: Örneğin bizim bildiğimiz mekanizma, lokal bankalar ellerinde döviz likiditesi olduğu zaman bunu Londra'daki swap piyasasında TL’ye dönüştürüp TL fonlama yapıyorlar. Ve bu TL’de genelde kredileri fonlamak için önemli bir kaynak oluyor. Dolayısıyla buradaki faizin çok oynak olmaması hani burada bir istikrar olması kredi fonlayan bankalar açısından önemli bir konu. Dolayısıyla belki önümüzdeki dönemde burada tekrar bu tip oynaklıklar oluşabilir mi yoksa bu çok münferit, kendine has spesifik bir olay mıydı?
Berat Albayrak: Londra uluslararası bir piyasa, çok büyük bir piyasa. Dünyanın dört bir tarafından merkez olarak çok sık kullanılan enstrümanların işlem noktasında gidip başvurulup işlem görülen bir piyasa. Türkiye olarak dün, bugün, yarın kullanmaya devam edeceğiz. Bu son birkaç gündeki yaşanan bu münferit süreç belirli bir kesim tarafından speküle edilebilecek adımlarla ama kur üzerinden ama başka şekilde oluşan anomalitenin piyasa dengesi ve koşulları içerisinde oluşturduğu dalganın birkaç gün içerisinde normalize olarak oluştuğu bir süreç. Ama söylediğiniz husus önemli. Özellikle swap piyasası Londra özelinde Türkiye’deki bankacılık sektörü tarafından kullanılmaya devam edecek ama son dönemde attığımız adımlar finansal mimari noktasında önemli hususlardan birisi de buydu. Biz sadece Londra piyasası olarak söylemedik, şu anda 40 milyar dolarlık işlem hacmini geçti burası. Borsa İstanbul’da bir swap piyasamız var artık. Bu alternatif bir fiziki mekan değil sadece işlemlerin yapıldığı hacim olarak ciddi bir noktaya ulaşan bir süreç. Merkez Bankamız da bu noktada adımları atıyor. Bizim bunu genişletmemiz lazım ki piyasada alternatif içerisinde rekabet oluşsun ki daha verimli daha rekabetçi ve kaliteli bir noktaya erişebilelim. Dolayısıyla ben bunun tam tersine bu süreç özelinde değil genel Türkiye’deki finansal ekosistemin daha da güçlenmesine katkıda bulunacak atılıyor olan ve atılacak adımlarla tüm bu çerçevenin gerek Londra piyasası gerek diğer uluslararası piyasalar gerek Türkiye piyasasının finansal sistemi çünkü İstanbul Finans Merkezi diye bizim bir idealimiz var. Bunu ki seçimden sonra çok yoğun kapsamlı bir katılımla, tüm paydaşlarla özellikle fiziki tamamlanma süreci artı işin teknik, hukuki, yasal altyapısıyla ilgili de adımlar atacağımız süreci hızla başlatacağız. Bu projede çok geç kalındı artık kaybedecek vaktimiz yok. İstanbul’da işin fiziki olduğu kadar ruhunun da bütünleşeceği bir süreç var. Dolayısıyla bu noktada baktığımızda özellikle bankacılık sektörünün elindeki dövizleri özelinden soruyorsak, Türk Lirası likiditeye belirli bir vadeyle, uzun vadeyle kavuşma noktasında oluşturacağı bu enstrümanın kullanıldığı bu piyasa devam edecek. Bu çerçevede gelişerek daha da büyüyerek devam edeceğini düşünüyorum.
BAKAN ALBAYRAK, SEÇİM SONRASI EKONOMİDE ATILACAK ADIMLARI ANLATTI
Erhan Aslanoğlu: Hisse senedi piyasası ve bono piyasasındaki yansımalarında önümüzdeki günlerde normalleşmesini beklemeli miyiz bu çerçevede?
Berat Albayrak: Bugün borsa dengeli bir gün geçirdi. O kadar çok bilgi kirliliği var ki dün yabancı çıkışı toplam 200 milyon dolar civarı. Ama arkadaşlar 50 milyar liralık satış olmuş ama işlem hacmi o kadar değil. Bu bilgi kirliliği, bu dengelenme, bu anomalitenin doğurduğu TL likiditeye erişim için atılan adımlara dayalı birkaç günlük süreci yaşadık. Bugün belli bir noktaya gelindi. Bunu hem borsada hem diğer piyasalarda hem diğer işlem hacimlerinde gördük. Bu çerçevedeki dengelenme süreci her iki piyasada da olsun normal bir şekilde seyrediyor. Burada artık pazar günü seçimler bitiyor. Türkiye'de bir yerel seçim var. Yerel seçimlerin sonucu 3-5 il alırsınız 3-5 il kaybedersiniz ama öyle ya da böyle bütün resme baktığınızda bugün genel seçim olsa iktidar olarak ülkeyi yönetme noktasında baktığımızda AK Parti iktidarı mevcut iktidar 24 Haziran’ın asgari oyunu aldığı gibi belki biraz daha üzerinde oyla devam ediyor. Diğer partilere bakıyorsunuz aynı oranda seyrediyor. Dolayısıyla politik iklim olumlu manada bakıldığında 24 Haziran’dan çok farklı bir resim yok. 1 Nisan itibariyle Türkiye özellikle son beş altı yılda beş altı adet seçimli dönemi geride bırakacak. Artık önünde bir türlü hayata geçiremediği reform dönemi dediğimiz bir döneme girecek artık. Bu bizim önümüzde çok konforlu bir değişim dönüşüm alanı ortaya koyacak. Dolayısıyla bu noktada özellikle ekonomi alanında hele hele bu dengelenme dediğimiz sürecin pozitif meyvelerini önümüzdeki süreçte enflasyon alanında, faizler alanında, iktisadi faaliyetin normalleşmesi alanında kaliteli büyüme alanında, cari denge mücadelesinde sadece ve sadece destek teşvikleriyle değil, kur politikasından vergi politikasına kadar, gümrük politikasından şuna buna birçok anlamda daha senkronize, uyumlu adımlarla Türkiye çok daha güçlü, pozitif bir bilançoyla yoluna devam edeceği bir ekonomi dönemi hızla giriyor ve girecek. Dolayısıyla gerek borsa olsun gerek para piyasaları gerek sermaye piyasaları açısından reform anlamında atacağımız adımlarla birlikte önümüzdeki dönemin, şu yaşananlar... Ağustos yaşadık geride kaldı, öbürü geride kaldı. Ama önümüzdeki hafta yeni bir süreç. Kurumlarla görüşeceğiz, Amerika’da programlarımız var, Nisan ayında IMF, G20 toplantılarımız var. Birçok açıdan baktığımızda Türkiye’yi ve potansiyelinin çok daha olumlu ve pozitif gündemle yönetilecek yeni bir süreç var. Bu sürece muhatap olan tüm paydaşlarla bu iletişim ve bu ilişkiyi önümüzdeki süreçte daha etkin yöneteceğimizi düşünüyorum.
Erhan Aslanoğlu: Seçim sonrası herkesin beklentisi ekonomi öncelikli olacak. Bir paketten bahsettiniz şimdi de aslında bahsediyorsunuz. Nelere odaklanılacak biraz ipucu verebilir misiniz?
Nilüfer Sezgin: Mesela geçen senenin sonrasında sizin açıkladığınız yeni ekonomi programı ve onunla beraber gelen bütçe disiplini enflasyonu düşürme sürecinde çok etkili oldu. Fakat yeni yıla girince tabi seçimlere yaklaşıyoruz biraz daha büyümeyi de destekleyen istihdam piyasasını da destekleyen adımlarınız oldu. Ama burada bir seçime kadar böyle gider ama seçimden sonra farklı bir yön çizilebilir gibi kafalarda bir soru var. Dolayısıyla seçimden sonra önceliğiniz ne olacak ekonomi alanında?
Berfu Güven: Eylül ayında yeni ekonomi programı açıklandı. Seçim sonrası yeni yol haritasında farklı bir şey mi duyacağız?
Berat Albayrak: Esas konu yeni ekonomi program bu değişimi ortaya koyacak, dengelenme, disiplin ve değişim dediğimiz. Bir dengelenme sürecini başlattık, çok disiplinli şekilde bunu uyguluyoruz ve bu sürecin sonunda 3 yıllık süreçte bir değişimi Türkiye ortaya koyacak. Seçimden sonra dediğimiz konu özellikle büyümeden enflasyona kadar, finansmandan, bankacılığa kadar tüm bu alanların tamamında alt kırımların tamamını birer birer bunların bir kısmı yönetmelik olacak, bir kısmı düzenleme olacak, bir kısmı kararname olacak, bir kısmı yasal düzenleme diyeceğimiz, uygulama noktasında diyeceğimiz birçok alt kalemlerde bir lansman niteliğinde zannediyorum, 8 nisan haftasına yetiştirebilirsek genel bir çerçeveyi aslında o hafta açıklamayı düşünüyoruz. Büyüme, nasıl büyüme. Bu büyümeyle ilgili kredi piyasası mı, bu kredi piyasası içinde kredilerin hangi kanallara kanalize edilmesi gerektiği, hangi kaliteli büyümeyi destekleyecek bir kredi altyapısıyla hangi sektörlerin cari dengeyi pozitif etkileyecek, imalat, ihracat sektörünü nasıl etkileyecek, hangi maliyetle, hangi vadeyle, hangi para birimiyle ilgili bir çerçeveden tutun alt kırılımlarla. Enflasyonla mücadelenin gıda ayağı var, üretim ayağı var, seracılık ayağı var, hal yasası, diğer ayakları var. Bu çerçevede bizim özellikle çok güçlü atacağımız adımlarla neleri ortaya koyacağımızın alt kırılımları var. İşte finansmanda likidite oluşturabilecek bireysel emeklilik sistemi başta olmak üzere uzun yıllardır süregelen kıdem tazminatı reformu başta olmak üzere birçok alan var, hem tasarruf ayağını hem finansmanı büyüteceğimiz. Bankacılıkta baktığımızda güçlü bir yapı var. Tecrübeli tarihsel bir hikayesi var. Ama sektörün eşgüdümlü şekilde hangi krediler sınıflandırılmadan tutun yapılandırılmasına kadar atılacak doğru adımlarla yapılacak hususlar var. Finansal mimarinin sadece bankacılık sektöründen ibaret olmadığını destekleyecek, işte sigortacılık başta olmak üzere, diğer alanlar başta olmak üzere, attığımız atmakta olduğumuz reasürans olmak üzere, Emlak Bankası olmak üzere, işte yatırım bankamız başta olmak üzere. Sadece sermaye özelinde değil kurumsal dönüşüm noktasında da bilanço kalitesi, kredilendirme, projelendirme, enstrüman geliştirme noktasında da küresel finansman erişim ve çeşitlendirme noktasında atılacak adımlarla birçok alanda önemli bir yol haritası ortaya koyacağız. Bu özellikle kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli diyeceğimiz, bunların uygulanması çerçevesi içerisinde çok önemli hususlar var. Türkiye’nin artık bundan sonraki gündemi, bu bahsettiğim finansal mimarisi, finansal güvenlikse, finansal ekonominin desteklenmesi açısından tüm enstrümanlarla sağlıklı ve reel büyüyen bir ekonomiyi ne şekilde destekleyeceğine dayalı atılacak adımlarsa, ne gerekiyorsa bu adımları atacağız. Bu bir kararlılık işi, irade işi, seçimsiz bir dönem işi. Bbirçok husus var buralarda. Seçim sonrası dönem hazırlıklarını uzun zamandır yaptığımız, çalışmalarını baya bir süredir yaptığımız bir süreç. Vakit kaybetmeden gerek içeride, gerek dışarıda iletişim noktasında sağlıklı bir zeminde yürütülerek ekonomimizi daha ileri bir noktaya taşıyacak, sadece bölgesel değil küresel rekabette de daha ileriye taşıyacak bir yapıya kavuşturulması gerek. Olmazsa olmaz.
Erhan Aslanoğlu: Bu krediler zannediyorum sektörel öncelikler olacak. Herhalde Türkiye’nin bu cari açığını kapatma yönünde, katma değer yönünde öyle bir önceliklendirme olacak gibi görünüyor. Bunun dışında bir sanayi planı gibi, stratejik plan gibi, performans kriterleri özellikle bu konu çok konuşuluyor. Biz bu süreçte bu yüksek katma değerli ürünlerin ihracattaki payını arttırma konusunda piyasa mekanizması, teşvikler, kredilerde önceliklendirme dışında bir yeni model denememiz olabilir mi? Kamu-özel işbirliği alanında Tük modeli yeni bir şeyler bekleyebilir miyiz?
Berat Albayrak: O bahsedilen alanların tamamıyla ilgili ilişkili bakanlıklarımızın stratejik yol haritaları var. Eğitimde, turizmde işte yakında seçimden sonra tarım bakanımız bir sunumunu yapacak. Biz tabii Hazine ve Maliye olarak işin finansman tarafı ve destekleme tarafı likidite tarafı, enstrüman anlamında gelişmesi tarafı, vergi politikaları şu bu bütün bizi ilgilendiren taraflarla ilgili genel altyapıyı sağlam bir şekilde inşa edecek alanlarla alakalı bir yol haritasını hazırlayacağız. Ama işin sahadaki uygulama hususu dediğimiz sektörel baz, finansman ayağı, işte seracılıkta biz öyle bir yol aldık. Bugün geldiğimiz noktada yaklaşık 3 bin 500‘e yakın firmaya 9 ilde yapılan toplantılarda... 42 ilden 3 bin 500 firmanın katıldığı toplantılar yapıldı. Bu çerçevede son 1 ayda 900’den fazla firmaya 1 milyardan fazla bir kredi finansman yapılmasıyla seracılıkta dönüşüm dediğimiz projeyle ilgili hızlı bir adım yaptık. Tabii ki Tarım Bakanlığı, Toprak Mahsulleri Ofisi için diğer tarafını koordine ediyor ama diğer alanlarda da böyle olacak şekilde belirlenen ki bu çalışmalar yürüyor. Bu belirlendikten sonra imalat, ihracat noktasından, ithalatta bağımlılık açısından bakıldığında ve özellikle kapasite kullanım noktasında bakıldığında hangi sektörler minimum yatırımla maksimum istihdamı, maksimum ihracatı ve maksimum verimlilik artışıyla birlikte kapasiteyi hızlı bir şekilde devreye alabilecek şekilde oyuna hızlı bir şekilde girip ekonomideki büyümeyi hemen yoluna sokabilir. Sıfır bir yatırım mı, mevcut kapasitenin arttırılması mı? Biri 5 yıl biri 6 ay. Biri 3.5 buçuk yıl biri 8 ay gibi sınıflandırılacak alanlardaki birçok sektörü de belirledik. Bu arada biz çok yoğun bir mesai süreci geçirdik. Bakanlıkta arkadaşlar 7/24 mesai harcadılar son 6-7 ayı. Seçim sonrasında çok daha hızlı bir dönem başlayacak bizim için. Tüm alanların uygulamalarıyla ilgili detayları benim burada söylemem bakan arkadaşlarımıza, ama bu olmak durumunda ve oluyor.
Gökay Otyam: Tarımdan bahsetmişken gıda fiyatları Türkiye’de çok konuşuluyor. Gıdada hem üreticiyi hem tüketiciyi mağdur etmeyecek bir sistem oluşacak mı? Bir de orada sorunun tespiti yapılabildi mi?
Berat Albayrak: Ocak ayında yaşanan sürecin zaten planladığımız noktadaki yol haritasında sadece hızlandırmamıza sebebiyet veren bir tanzim ayağı oldu. Onun dışındaki ayağı hızlı bir şekilde yürüyor ve yürüyecekti. Tanzim satışı Antalya’daki fırtınayı bahane ederek ki toplam sera alanlarının binde sekizinin zarar gördüğü ama fiyatların 5 liradan 15 liraya çıktığı biberin patlıcanın ama meselenin içine girip baktığımızda işin içinde iki motivasyonlu bir fahiş kar stratejisi güden bir kesim, bir de farklı bölgelerde aynı meşrepten bir ekibin siyasi bir saikle yaptığını ortaya çıkardığımız bir resim. Buna yönelik kısa vadede tanzim bir çözüm. Seçimden sonra ortada bir bilek güreşi varsa devlet gerekiyorsa bunu da yapar. Bir iki gün sonra gördük ki ülkede domates biber yoktu fiyatlar düşmeye başladı. Hani yoktu bunlar. Meselenin o olmadığını ortaya çıkaracak bir süreçti. Ama uzun vadeli hedeflerin içerisindeki en önemli noktalardan birisi de seranın yanında hal yasasıyla ilgili süreç.Türkiye’deki gıda zincirinin küresel örneklerinden en iyi örneklerle rekabet edebilecek bir altyapıya kavuşması lazım. Bugün Türkiye’de yazın mevsimsel koşullardan üretilen yaş sebze ve meyvenin yüzde 30’u 35’i eğer o koşul ve o ortamdaki sıkıntıdan dolayı telef oluyorsa burada çok ciddi bir sıkıntı var. Bunu rehabilite edecek soğuk depolamadan, soğuk taşımacılığa kadar, hangi zincirin halkasındaki kurum veya kişiden hangisine kadar görevlerinin, tanımlarının, marjlarının belirlendiği bir network. Ticaret bakanlığımız genel çerçeveyi bir noktaya getiriyor, bitirmek üzere. Seçimden sonra bunu da hızlıca meclise sevk ettikten sonra işin yatırım ayağı var, finansman ayağı var, bölgesel olarak belirleme ayağı var bu çerçevede rehabilite olacak. Ama ötesinde özellikle demin sera dediğim husus belki anlaşılmamıştır diye altını çok net çizmem lazım. Türkiye’deki seracılığın yüzde 90’dan fazlası iptidai seracılık, modern seracılık yüzde 5-6. Modern seracılık doğru lokasyon, doğru mekan, doğru altyapı, doğru ısınma olsun enerji maliyeti noktasında doğru bir noktada olduğunda 1’e 10’a kadar çıkan bir verimliliğe sahip bir yatırım. 3 yılda kendini geri ödeyen bir yatırım. Kış dönemi sera süreçlerini yeniden yaşamayacaksak, o zaman bir sektörün dönüşümü, yatırımların hızlandırılması, kapasitenin genişletilmesi doğal afetler yok değil var, fırtına olan olmayan. Kamu olarak biz de yarın bir gün spekülasyon olmasın diye kamu olarak sera kapasitesinde belirli bir orana kadar olacağımızı Tarım Bakanlığı ile konuştuk, biz buna destek veriyoruz dedik, bu çerçevede çalışmalar başladı. Hızlı bir yatırım olduğu için yaz bitmeden devreye girecek gibi. İşin tedarik tarafını, regülasyon tarafını kurumsal olarak bakıldığında, zincirin her kademesinin küresel en iyi örnekleriyle uygulama tarafını ortaya koyduğumuzda enflasyon gündemin her ay şu şu şuyu düşürecek.
Berfu Güven: Yeni yol haritasıyla ilgili pek çok ipucu verdiniz ama ana unsuru, odağı ana dinamiği ne olacak? Mesela büyüme mi olacak, üretim mi olacak, enflasyonla mücadele mi olacak?
Berat Albayrak: Onu Eylül’de ifade ettik aslında değişim. Türkiye değişiyor, dünya değişiyor. Türkiye tartışmasız eski Türkiye’den yeni Türkiye’ye geçiş sürecinde çok önemli adımlar attı. Yeni sistemle birlikte biz Türkiye’de 24 Haziran 2018’de yeni bir sisteme geçtik. Bu yeni yönetim sistemiyle birlikte Türkiye her anlamda bir değişim, bir üst lige çıkacak bir değişim ortaya koyması lazım, ekonomi başta olmak üzere. Ekonomideki tüm bu bakış açısı, işte finans piyasalarında başladı. Dünya bu kadar zor döneme girerken Türkiye olarak biz eski kodlarla okuyamayız hiçbir resmi. Muhataplarımızı, rekabet ettiğimiz ülkeleri, fırsatları, tehditleri, tüm bu jeopolitik anlamda, küresel anlamda yaşanan süreçleri böyle okuyamayız artık. Türkiye’nin altyapısı çok güçlü. Türkiye ne derseniz deyin, Türkiye için benim ümitli, umutlu çok rahat ve özgüvenli bakmanın en büyük sebebi hem fiziksel dediğimiz iletişim, ulaşım, altyapı olarak dünyadaki en güçlü ülkelerden birisi. İnsan kaynağı altyapısı olarak çok güçlü. Üç, toplumsal bilinç, şuur, farkındalık, resmi okuma, adapte olma bu anlamda çok güçlü. Dolayısıyla bütün bunları birleştirdiğimizde Türkiye bu küresel ekosistemdeki yeni rekabet iklimine, yeni dünyada işte ticaret savaşları hikayesi var, ben koymadım adını ve bu sürecin farklı etkileri var. Ben yine çok ümitli, umutlu ve rahat bakıyorum. Her tehdit bir fırsat demek. Oluşturulacak her türlü sıkıntılı alan size farklı pencerelerde, farklı fırsat alternatifleri ortaya koyacaktır. Önemli olan siz buna hazır mısınız, özgüveniniz yerinde mi ve tüm bu noktada kendinizi biliyor musunuz? Ben hep ona inanırım ben kendimi bileceğim, yapabileceklerimi bileceğim ve tüm bu noktada tüm bu çerçevedeki fırsatlara o gözle bakıp değerlendire değerlendire adım adım hedeflerimize ulaşarak Türkiye’yi o lige, o noktaya taşıyacak adımları atıp atmayacağım. Dolayısıyla değişim hakikaten bu. İnsan kaynağımız değişti. Bakın 20 senenin öncenin insan kaynağı değişti, orta sınıf değişti, refleksler değişti, tüketim alışkanlıkları, diğer yargıları, düşünceleri değişti, keyif aldığı, üzüldüğü, mutlu olduğu duygular değişti. Bu değişimi biz doğru yöne evirirsek ki hiçbir sıkıntılı nokta yok olmaması için. Türkiye bu değişimin sonunda işte 2023’e gidiyoruz, çok kutsal bir tarih. Halkın, milletin sistemi 100 yıl önce bu ülkeye bağışlanmış, 100.yılını kutlayacağız. O zaman Türkiye 100. yılında bir üst lige çıkacaksa ekonomik anlamda da bu refleksi gösterecek tüm bu adımları atarak hazır olmak zorunda. Dünyada çarpışmalara doğru hızla gittiğimiz bir iklim var, o çarpışmalar ciddi fırsatları da beraberinde getiriyor.
Nilüfer Sezgin: Siz göreve geldiğinizden beri çok zorlu şartlarda bir kredibilite oluşturmaya çalışıyorsunuz ve aldığınız tedbirler ve kararlar meyvesini vermeye başladı. Son zamanlarda en çok konuşulan konu en kötü geride kalıyor mu sorusu. Bir yandan da bu toparlanma gözlemlediğimiz şey sürdürülebilir midir diye bir soru var. Bu alanda bir değişim görüyoruz. Örneğin kredi büyümesinin geldiğini görüyoruz ama daha ziyade kamu bankaları odaklı. Yada faizlerde bir düşüş görüyoruz ama Merkez Bankası’nın faizin çok altına doğru gidince acaba burada piyasanın kendi dinamikleri dışında da bir takım faktörler, devletin yönlendirici denetleyici düzenleyici rolü burada ne kadar etkin gibi sorular sorduruyor. Kapasiteden de bahsettiniz bunu sürdürebilir kapasitemize var mıdır bizim?
Berat Albayrak: En kötü geride mi kaldı hususunda en zor dönem bizim için 2018’in son çeyreğiydi. Çünkü 2019’la birlikte yılsonu itibariyle hedeflerin tutturulması, piyasanın normalleşmesi, verilen taahhütlerin yerine getirilmesiyle birlikte normalleşme, enflasyondaki sıkı disiplinli uygulanan hedeflerin gerçekleşmeye başlamasıyla birlikte düşüş, iktisadi faaliyetin artık yavaş yavaş güven endeksleriyle normalleşmeye başlamasıyla daha iyi olacağı hususuydu. Nitekim bunu son çeyrekte gördük ilk çeyrekte de gözlemlemeye devam ediyoruz. Gerek Ocak-Şubat-Mart endeksleri, Tüketici Güven Endeksi, inşaatta bile bugün açıklana rakamlar ciddi trendin yukarıya doğru gittiğini gösteriyor. Dolayısıyla ilk çeyrek 2019 yılının en zor çeyreği olsa bile olmasına rağmen ben öyle görüyorum bu trende baktığımızda biz gerek piyasa gerek kredi büyümesi, gerek işte ihracat üretimi, gerek kapasite kullanma ve verimlilik tüm bu rakamlara baktığımızda 2019’un ilk çeyreği belki de biz pozitif bir büyümeye şahit olacağız. Dolayısıyla en kötü geride kaldı, ilk çeyrek bütün bu şartlara seçim dönemi olmasına rağmen devam ediyor. İkinci çeyrek bire göre daha olumlu cereyan ettikten sonra 2019 büyümesi 2.3 hedefinde ben açıkçası kaygı duymuyorum. Kredi piyasasında büyüme ağırlıklı kamu dediniz ki ben BDDK’dan günlük takip ediyorum piyasadaki gelişmeleri, kredi hacmini, bankaları. Özellikle son iki ayda çok ciddi bir tüm sektörün tamamında artık yavaş yavaş çünkü biliyorsunuz son 3 ayında 2018’in ciddi bir likidite çekişine dayalı, reel sektörün sıkıştığı, bankacılık sektörünün ortalama 70 milyara yakın kredi daraltmasıyla birlikte reel sektörün üzerinde çok ciddi bir sürecin oluştuğu bir döneme şahit olduk. Dolar çağır TL çağır şimdi bu kadar paranın üstünde oturunca zor yakıyor sizi. Hazineden eskisi kadar çok borçlanmada olmayınca bu paraları bir yerde kullanmak lazım. 2019’un özellikle Şubat ve Mart ayı belki Ocak da biraz yavaş geçti ama gözlemlediğim Şubat ve Mart’ta bu normalleşme enflasyonda yavaş yavaş artık hedefler tutturulmaya sıkı disiplinli bir sürecin ortaya koyulmasıyla birlikte kredi piyasasında özellikle bankacılık sektörü de bu süreci oluşturma başladı. Faiz konusunda siz tabi ekonomist olduğunuz için bizlerden daha iyi biliyorsunuz bu süreçler gün bakmaz geleceğe bakar. Bugünden ayağımızı baktığımız noktadan 1 ay 1 yıl 2-3 yıl sonrasına baktığımızda trendin ne şekilde olduğudur önemli olan. Dolayısıyla bu noktada maliyetlendirme penceresi en ufak bir kırılganlığa sebebiyet vermemek için uygulanan bir faiz politikası var ama piyasa trendi gördüğü için Merkez Bankası’nın bile önünde bu süreci çok rahat fiyatlıyor. Örneğin geçen gün sıkça kullandığım örnek, bugün 6 ay 8 sonrasında bile değil Ağustos-eylül ayında belki tek haneli enflasyonları göreceğiz. Bu trendin ne şekilde olduğu bu yöne gidiyor. Bankacılık sektörü de biraz basiretli, stratejik, akılcı bir bakış açısıyla ki sadece kredilendirme noktasında bakıldığın para kazanamıyor bankacılık sektörü. Bankacılık sektörü sadece ve sadece faiz üzerinden para kazanmanın ötesinde bir ilişki kurmuyor. Müşteri ilişkisi aynı zamanda beka ilişkisi de. Müşteri yaşayacak, yaşatacak, büyüyecek, piyasayı o kazanacak ki daha çok ödesin gibi. Dolayısıyla kazan kazan ilişkisinde bankacılık sektörü ilk defa uzun yıllardır belki ilk defa sadece empati yaparak değil piyasa gerçekliğini doğru okuyarak hızlı refleks vererek çok daha dikkatli adımlarla süreci yöneterek bu noktaya geldi. Dolayısıyla bu noktada baktığımızda da bu maliyetler bence bu çerçevede gittiğimiz faiz istikametine baktığımızda bu bile bence yüksek önümüzdeki dönemde çok daha hızlı düşüşler göreceğiz. Çünkü işin enflasyon etkisi de piyasa etkisi de belirsizlik geride kaldığı için Nisan, Mayıs, Haziran’dan itibaren hele de enflasyon etkilerinin çok daha güçlü hissedildiği aylara yaklaştığımızda çok daha sert düşüşlerle gelişecek. Bu da piyasada reel sektör açısından bakıldığında, ilişkiler açısından hızlı bir toparlanmayı, hızlı bir ekonomik ve iktisadi faaliyette pozitif ivmelenmeye şahit olacağımızı ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu ve benzeri sorular akla geldiği zaman biraz daha bütüncül bir bakış açısıyla meseleye yaklaştığımızda işin reel sektör ayağı var, büyüme, üretim, istihdam ayağı var, bankacılık sektörüne etkilerinin pozitif ve negatif ayağı var. Rasyonel bir çerçevede bütünleştirdiğimizde meseleyi aslında bu toparlanmanın bu ayağının olumlu cereyan edeceğini ben düşünüyorum.
MERKEZ BANKASI FAİZ ADIMI ATAR MI?
Berfu Güven: Merkez Bankası’nın ne yapacağı piyasalarda çokça konuşuluyor. Merkez Bankası enflasyona bakacağım ona göre bir karar vereceğim dedi ama piyasada genel olarak enflasyondaki düşüş dikkate alınarak seçimlerden sonra faiz indirimi konusunda bir marj oluşabileceği görüşü hakimdi. Özellikle bu son piyasa hareketleri neyi ne kadar değiştirir? Enflasyon konusunda siz tek hane vurgusu yaptınız. Bir yandan da seçimden sonra bekleyen zamlar olduğu konuşuluyor piyasada. Bu bir risk yaratır mı enflasyonun gidişatı konusunda? Merkezinde adımlarıyla desteklemesiyle piyasada faizlerin daha da düştüğünü görecek miyiz?
Berat Albayrak: Merkez Bankası faizlerini ben çok konuşmayı tercih etmiyorum. Ama maliye politikalarıyla ilgili fiyat istikrarının oluşmasıyla ilgili, zamlar, vergi politikaları, bütçe disiplini, bütçe dengesiyle ilgili katkıda bulunmaya çalıştığımız işin psikolojik alanıyla ilgili onun için senkronizasyon, uyum diyoruz. Bu çerçevede yürüdüğü zaman süreç daha hızlı, daha da koordineli, daha da gerçekçi ve rasyonel bir şekilde yürüyor. Aslında ciddi bir piyasanın genelinde bu toparlanmayı ben görüyorum, gözlemliyorum. Trendin çok daha olumlu ve pozitif gideceği yönünde genel bir mutabakat var. Geçenlerde bir avuç iş dünyası, akademi dünyası işte iktisatçıyla toplandık. Genel kanaat sorduğumda herkesin fikri ayrı. Herkesin yaklaşımı farklı olabilir. Merkez Bankası’nın da özellikle bu noktada katkıda bulunmak için Türkiye para politikasına yönelik bir bakış açısı var. Benim gördüğüm bunu başarılı bir şekilde uygulamaya devam ediyorlar. Lakin benim özellikle önümüzdeki dönemde geriye dönük birçok belirsizlik birçok soru işaretleri, ekonomi yönetimiyle alakalı, Türkiye ekonomisiyle alakalı, seçimlerden sonraki reforma süreçleriyle alakalı atılacak adımlarla birlikte sürecin çok daha hızlı pozitif yönde, özellikle ekonominin daha hızlı sürece adapte olmasıyla alakalı, işte maliyet ayağı, faizleri Merkez Bankası’ndan bağımsız şekilde çok daha bazlı bir şekilde iyileşeceğini ben görüyorum. Bireysel kredilerde görüyoruz bunu, tüketici kredilerinde görüyoruz, konut kredilerinde görüyoruz. Sadece 1.28 bile konut kredilerinde Mart ayını çok ciddi şekilde toparladı. Trend böyle olduğu noktada konut için kritik eşit 1’in altı. Ben bir iki aya kadar görüyorum 0.98 bileşikte geldiği rakam belli şimdi faiz ve enflasyon 3-5 ay içinde onun altına ineceği noktada bunu hareketlendireceğini, o piyasayı o istihdam anlamında, üretim anlamında, yan sektörlerinde hareketlenmesi anlamında çok hızlı toparlayacağını görüyorum. Bu eşgüdümlü toparlanmanın para politikasında, maliye politikasının da eşgüdümlü şekilde normalleşeceğini düşünüyorum ama kime göre neye göre. Herhalde Merkez Bankası kendine göre en doğru en ekonominin hızlı şekilde toparlanması için gereken adımları doğru bir zamanda atacaktır.
Erhan Aslanoğlu: Yeni Ekonomi Programı’nın 6. maddesinde, ‘Bankaların güncel mali yapılarını ve aktif kalitelerini tespit etmek için mali bünye değerlendirme çalışmaları yapılacaktır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre gerektiğinde bankacılık sektörünün mali yapısını güçlendirecek ve böylece reel sektörün uygun maliyetlerle krediye erişimini ve mevcut kredilerinin yeniden yapılandırılmasını temin edecek, dünya örneklerine ve ülkemizin geçmiş tecrübelerine dayanan kapsamlı bir politika seti devreye sokulacaktır’ deniliyor. Bununla ilgili hangi aşamadayız?
Berat Albayrak: Bunların bir kısmı başladı yapıldı yapılıyor. Bir kısmı yapılmakta bir kısmı seçimden sonra dediğimiz kapsamın içine girecek hususlar var. Burada BDDK’nın yapmış olduğu kapsamlı çalışma, sonrasındaki açıklama, kurum bazında banka bazında görüşmeler. Buna dayalı bir kısmıyla alakalı atılan sermayelerin güçlendirilmesiyle ilgili adımlar, hali hazırda atılıyor olan adımlar, seçimden sonra atılacak yine sermaye güçlendirici adımlar. Bunun ötesinde yapılandırma dediğimiz konkordato ile ilgili süreçler, sınıflandırmayla ilgili süreçler bitenler var devam edenler var. Büyük yapılandırmalarla ilgili birçoğu tamamlandı bir kısmı bitiyor. İkinci grup kredilerin yüzde 80’inden fazlası tekrar zaten bire dönüyor. Buradaki gerek yapılandırmalar gerek sektör bazındaki analizlere dayalı, firma takiplerine dayalı süreçlerin yönetilmesi takiplerin ötesinde desteklenmesiyle ilgili süreç gayet olumlu şekilde devam ediyor. BDDK’mız burada bakanlığımız da bu konuda her türlü desteği vererek yakından takip ederek sürece katkıda bulunmaya gayret ediyor. Bankalarımızla birlikte bu süreci çok yakından müşaade ediyor. Burada çok önemli bir mesafe kat ettik. Seçimden sonraki düzenlemelerle birlikte bu adımları daha sık ve pozitif şekilde atarak bu süreci özellikle kredilerin hassas şekilde takip edilmesi gereken sektörler başta olmak üzere daha olumlu cereyan edeceğini göreceğiz. Onun için ben özellikle bu dediğimiz alanda bir iki uygulamamız olacak. Onu şimdi açıklamayayım seçime yetişir mi yetişmez mi dedik. Özellikle bu bankaların yapılandırmaları ve sınıflandırmalarıyla ilgili kredi portföyleriyle ilgili bir iki sektörle ilgili bir noktaya geldik aslında. Bu noktada da atacağımız adımlarla bankacılık sektörümüzün oluşabilecek risklere karşı bile potansiyel kırılganlıklarını çok daha güçlendirmeye yönelik önemli kararlar aldık, adımlar attık neticelerini görüyor olacağız. Bu çerçevede baktığımız zaman bankacılık sektörü açısından çok rahat bir konfor alanına sahip olduğumuzu düşünüyorum. Her geçen gün bu süreç daha da olumlu olacak. 2008-2009’da yaşanan sürecin çok daha altında oran var bugün Türkiye’de. Ama o gün çıkarılan gürültünün belki 10 misli bir gürültü çıkarıldı son dönemde. Dolayısıyla bu süreçte biz özellikle o son bir kaç ayda yaşanan sürecin etkisini hızlı bir şekilde bertaraf etmenin ötesinde hızlı bir şekilde bankacılık sektörünün birçok açıdan çok daha yeni bir altyapı değişim ve dönüşümünün altına imza atacağız.
Nilüfer Sezgin: Bütçe Ocak ve Şubat aylarında özellikle faiz dışı giderlerde hızlanma olduğunu gördük özellikle Ocak ayında. Biz genelde bütçeyi 12 aylık birikimli olarak takip ediyoruz. Son 12 ayda oluşan açık yıl sonu hedefine kıyasla yakın biraz daha üzerinde. Milli hasılaya oranla bir hedefimiz olduğu için biz onu takip edebilmek adına 12 ay birikimli alıp milli hasılaya oranla bakıyoruz. Şu anda biraz daha hedefe göre bir tık üzerindeyiz hedefin. Dolayısıyla senenin kalan kısmında bir tedbir ihtiyacı olabilir mi? Birde böyle bir tedbir ihtiyacı olursa büyünün toparlanma politikasına bir zeval getirir mi?
Berat Albayrak: 2018’de 2019 için koyduğumuz bütçe açığı 81 milyar gibiydi. İlk iki ay konsolide ne kadar? 12 milyar gibiydi toplam. İlk iki 12 yıllık 81 aslında sıkıntı yok. İlk çeyrek zor bir çeyrek olmasına rağmen ilk iki ay rakamlarına baktığınızda aslında hedeften şaşmanın çok fazla olmadığı bir ilk iki ay. İkincisi, seçime gidiyor deniyor nete baktığımızda eğer ki Merkez Bankası gelirleri temettüde öne alındı Mart’taki ödememi Ocak’ta öderim Şubat’ta öderim. Aslında bu iktisadi faaliyetin hızlandırılması açısından çok öneli bir hareket. Piyasaya erkenden likidite veriyorsunuz, piyasayı bir rahatlatıyorsunuz, faaliyeti hızlandırıyorsunuz. En önemlisi bu harcama dengesini bütçe dışı olan bir noktada değil bütçenin içinde olan bir harcamın yerini değiştirerek süreci yürütüyorsunuz. Daha da enteresanı 2019 bütçesi açısından yine biz konforlu bir alanda hareket ettiğimizi düşünüyoruz. 15.9 bir enflasyon hedefi ve maliyet resmi koyduğunuz bir bütçede enflasyonun daha da aşağıda faizin daha da aşağıda gerçekleşmesine dayalı faiz gider kalemlerinde bile çok anlamlı bir tasarruf elde edebileceğiniz bir resim alanları da olacak. Beklene performansın ötesinde turizm noktasında olsun, üretim noktasında olsun, gerek istihdam, gerek vergi gelirleri noktasında bu sürecinde çok daha pozitif katkı yapacağı resmi da aslında biz farklı senaryolarla yakından takip ederek yürütüyoruz. Bütçe benim o anlamda baktığımda 2019 yılında biz Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak 2018’in kalan 6 ayındaki zor bir resimde ortaya konulan performansı 2019 yılına baktığımda mevcut bu kadar geniş hareket alanı içerisinde çok daha rahat ve konforlu bir şekilde yönetebileceğimizi düşünüyorum, görüyorum. Dolayısıyla bu noktada baktığımızda bütçe 2019’da taahhütlerin yerine getirilmesi, hedeflerin tutturulması açısından, bizim açımızdan bakıldığında rahat bir alan.
Erhan Aslanoğlu: Disiplin vurgusunu çok yapıyorsunuz ve bu iyi bir şey. Geçen sene vergi dışı gelirlerinde önemli bir katkı yaptığı yönünde bir yorumda var. Aslında ekonomi yavaşladığında bütçe açığının artması da çok anormal bir durumda değil. Bu bir mali kural olsaydı pek göze batmayacaktı. O anlamda aynı şekilde bir risk şeklinde görmemek lazım. Bu yıl o bir kereye mahsus ya da vergi dışı gelirler tarafında belki geçen yıla göre daha zayıf bir performans olabilir mi?
Berat Albayrak: Koymadık zaten.
Erhan Aslanoğlu: Ben o zaman vergi gelirlerinde daha iyi bir performans beklememiz gerekiyor. Yılın ikinci yarısı bunu bekleyebiliriz. Birde bir vergi reformu çalışmasından bahsediyorsunuz. Türkiye’nin bu bütçe dengesinde daha güçlü vergi gelirlerini asli gelirlerle sağlaması, kayıt dışını azaltması da çok önemli olacak. Nasıl bir vergi reformu?
Berat Albayrak: Çok yetkin bir ekip var bu konuya detaylı şekilde çalışan farklı paydaşlardan özel sektörden de sadece bürokratlardan bahsetmiyoruz. Çok kapsamlı şekilde gelir vergisi, kurumlar vergisi tüm vergi kalemlerinin alt kırılımları, dijital vergilendirmeden tutun birçok alanda. Rekabetçi bir vergi sisteminin ekonomi için çok hayati öneme sahip bir alan olduğunu düşünüyorum. Vergi gelirlerindeki optimizasyonun vergi oranlarının arttırılarak değil onunla optimize edilerek yakalanması gerektiğini düşünen insanlardan biri olarak bu çerçevede felsefesini verginin optimize edilerek sadece bölgemizde değil küresel ekonomik faaliyetlerde kurumların daha da rekabetçi hareket edeceği bu mimari üzerine inşa edilmesi gereken ki bu çalışma başladı. Zannediyorum Mayıs’a kadar genel bir çerçeve bu yaz bu yıl bunu bir noktaya oturtup bununla ilgili adımı hızlıca atıp önümüzdeki dönemde bunu artık Türkiye’de çünkü vergide helalleşme dediğimiz mükellefle kamu arasındaki ilişkinin de çok daha basitleştirilmiş karmaşıklıktan uzak, çok daha yalınlaştırılmış, çok daha okunabilir. Muhalefetteki dostumuz olan vekillerden birisi bütçede söylemişti ‘Sayın bakanım siz başarılı olacaksınız’ dedi. ‘Hayırdır’ dedim. ‘Siz mali kökenli değilsiniz ya başarılı olacaksınız’ dedi. Hem maliyede hem hazinede çok yetkin bir insan kaynağı havuzumuz var. Her yerde onu diyorum mükellef odaklı. Özel sektör gözüyle baktığımızda ben bir tarafsam karşı taraf müşteri. Müşteri memnuniyeti. Yaptığımız her işte doğru yapıyorsak hoşuna gitmiyorsa bile dünyanın en sevilmeyen işidir vergi işi. Bunu öyle bir dengeli şekilde uygulamalıyız ki hem paydaşların hem kamunun memnuniyeti hem de toplamda kurumsal memnuniyetin artacağı bir metodoloji ile izlemek lazım. O bakış açısıyla yola devam edeceğimiz ve en önemlisi o bakış açısına haiz insan kaynağının katkı sağladığı çerçevede yürüyen bir süreç var. Bunun adını bu sene koyacağız. Yazdan önce bu çerçeveyi bir noktaya getirmeye çalışacağız. İşin yasal altyapısı nihayete erdikten sonra inşallah yasama süreçlerini de nihayete erdirip bu yıl bu konuda adım atmak istiyoruz.
Berfu Güven: Yerlilerde dolar almaya devam ediyor. Hatta bugün açıklanan son verilere göre 22 Mart haftasında 3 milyar dolarlık bir alım daha yapılmış ve 179 milyar doları aştı dolar mevduatı. Dolar almaya devam eden Ayşe teyzeye ne mesajınız olur?
Berat Albayrak: Türkiye’de son dönemde özellikle son birkaç ayda ciddi bir ekonomik ve finansal anlamda spekülatif bilgi kirliliğine dayalı önüne gelen açıklama, önüne gelen bilgilendirme, işte dolar şöyle olacak böyle olacak filan. Muazzam bir dezenformasyona dayalı bir süreç yaşadık. Bunun işin ulusal güvenlik tarafı önümüzdeki noktada bakıldığında çok daha etkin mücadele edilmesi gereken bir husus. Olay basit bir analizden öte spekülatif bir bilgiyle finansal güvenliği tehdit edecek noktadaysa bu bir suç. Özellikle Türkiye’de geçmiş yıllarda ve son dönemde de yaşadığımız benzer spekülatif süreçleri burada da yaşamamıza bağlı toplumda da kamuoyunda hatta çok şikayetler aldık kurumlar arayıp dolara dönün dolar 8 olacak 10 olacak, işte hoca diye düşünülen insanlar, ekonomist diye düşünülen farklı profilde insanlar çok ciddi bir dezenformasyon oluşturdu. Bu çerçevede son haftaya kadar eyvah 6-8-10 olacaksa dolar alalım. Birde seçim döneminde oluşabilecek belirsizlikler noktasında bir konumlanma da söz konusuydu. Burada bir süreç tecrübe ettik yine. Sadece dünkü rakamlara baktım ciddi rakamda yerleşiklerde TL’ye dönme süreci başlamış. Ama seçim yaklaştığı için ama birilerinin o beklentileri tutmadığı için herhalde olmayacak seçimlerden sonrada düşer algısından mı biliyorum yavaş yavaş çözülmeyi görmeye başladık. Ekonomi gibi bir alan özellikle mevduat sahipleri dediğimiz alan özellikle en duygusal bireylerin alanı dediğimiz maddi varlıklar üzerinden çok rahat speküle edilebilecek alanlar olduğu çok son dönemde çok yoğun şekilde suiistimal edildi bu alan. Ama seçimden sonraki süreçte bu noktada da ben hızlı bir normalleşme yaşayacağımızı düşünüyorum. Çünkü toplam mevduata oranla baktığımızda yüzde 50’lerki geçmiş dönemlerde bu oranları gördük. Ama önümüzdeki dönemle birlikte artık özellikle Türk lirası hele de şu son 6-7 ayda yaşanan süreçte para birinin değeri nasıl bir süreç herhalde Türkiye yeni ekonomik sistem yeni ekonomik program, yeni ekonomi yönetimi, yeni ekonomiyle ilgili bütün atılan adımlar her geçen gün daha güçlü bir güven ortamı ve iklimiyle Türkiye’ye para birimine güvenenleri mahcup etmeyecek. Güvenmeyenleri herhalde daha fazla mahcup edeceği bir dönemi yaşayacağız. Ama şu son süreç ve seçimden sonraki süreç bu anlamda da özellikle Türk Lirası üzerinde döviz mevduat hesaplarında TL’ye yönelik hareketin daha da hızlanacağı bir süreci gözlemleyeceğimizi düşünüyorum.
Gökay Otyam: Dışarıda bilgi kirliği var ama sizin gördüğünüz tablo ne ve o tablo Türkiye’ye nasıl yardımcı olacak ya da risk oluşturacak?
Berat Albayrak: Bu soru aslında dünyada hiç kimsenin bilmediği sadece ve sadece tahmin ederek doğru pozisyon almaya çalıştığı bir alan. Amerika’nın da ben tek başına bildiğini stratejisinin net olduğunu veya Çin’in Rusya’nın Avrupa’nın veya İngiltere'nin. Ama mevcut veri setine baktığımızda, ekonomik gelişmelere, siyasi gelişmelere, atılan adımlara baktığımızda hakikaten çok fazla karmaşık bir döneme gidiyoruz. FED’e bakıyorsunuz 2-3 ay önce başka bir şey konuşuyorduk bugün başka bir şey konuşuyoruz. Bu beraberine çok başka bir iklim doğuruyor. Sadece Çin’deki yavaşlama diyoruz, Amerika ile müzakere sürecinde hala nihayete ermeyen veya bunun ithalat ve ihracat dengesinde her iki ülkenin arasında farklı yeni yaptırımları doğurup doğurmayacağı, buna yönelik Çin’in iç piyasasına küresel ekonomilerdeki yatırım politikasına, Avrupa ile ilişkilerine son dönemdeki gelişmelere ne şekilde etki edeceğinden de bahsetmiyorum. Meselenin özüne baktığımızda Türkiye dünya ticaretinde yüzde 1’in altında pay alan bir ülke. Ama Türkiye mevcut kapasitesiyle, mevcut üretim altyapısıyla, mevcut jeostratejik konumuyla sahip olduğunun çok ötesinde potansiyeli olan bir ülke. Son 16-17 yıldır ne yapıldı Türkiye’de. Beton beton diye çok eleştiri oluyor. Türkiye son 16-17 yılda ekonomik anlamda köprüyü geçti. Altyapı, ulaşım, iletişim, enerji bu ekosistemin en kritik ihtiyacı olan bu altyapı networkünü Türkiye bitirdi aslında. Ulaşım karayolu, havayolu, deniz yolu , demiryolu. Demiryolu 2023 son altyapılarla bitiyor. Karayolu bitti, deniz yolu altyapısı sağlam, havaalanları neredeyse 60’a ulaştı. İletişim, GSM, fiber altyapısı Türkiye dünyada en ama en gelişmiş alt yapı networkünü tamamladı. Enerji uluslararası bor hatları, petrol altyapısı, depoları, doğalgaz depolama altyapısıyla bölgenin en büyük ve en önemli altyapısına sahip ülkelerden birisi noktasına geldi. Bu resme baktığımda 4 saatlik uçuş mesafesinde Hindistan’dan Londra’ya Moskova’dan Dubai’ye dünya nüfusunun gayrisafi milli hasılasının 3’te birinin merkezinde olan bir ülke olarak tüm bu altyapı ekosistemini en güçlü ülkelerin başında gelen bir ülke olarak ve en önemlisi çok dinamik sadece yetişmiş insan kaynağı değil aynı zamanda orta sınıf anlamında bakıldığında çok güçlü ve dinamik orta sınıf noktasına eriştiği bilgisinden de hareketle Türkiye işin sosyolojik tarafı, rekabetçi özel sektör tarafı işin eğitim altyapısı tarafı, işin ulaşım altyapısı tarafı diye saydığımız tüm bu diğer alanlarla birlikte bölgede ve küresel rekabette en avantajlı noktadaki ülkelerden bir tanesi dünyada. Birebir ilişkilerinizde, bölgesel ilişkilerinizde tüm bu sahip olduğunuz stratejik avantajı kazan kazan ilişkisine dayalı çok daha etkin bir şekilde kurgulayan ve uygulayan özellikle yeni ekonomi döneminde çok daha senkronize bir ekonomi politikası uygulanan bir süreçte 7 bakanlıktan 3 bakanlığa düştü. Yeni süreçlerle birlikte çok etkin bir ekonomi diplomasisi de yürüten bir ülke olarak Türkiye çok avantajlı bir konumda. İran’la, Rusya’yla, Çin’le, Hindistan’la, Kore’yle, Avrupa Birliği’yle de bu süreci çok daha etkin yürütebilecek kapasiteye de sahip, vizyona da sahip ama en önemlisi bir stratejik akla sahip. Özellikle ülke bazlı ve sektör bazlı STA’ların incelenmesine gümrük vergi oranlarından o ülkelerle bugüne kadar uygulanan ekonomi politikalarına ve en önemlisi siyasi ve ekonomik işbirliklerinde daha fazlasını nasıl yapabilecek yol haritalarıyla çok önemli yol haritaları belirliyor. Daha da önemlisi bu büyümeyi çünkü Türkiye’de 170 milyar dolar bir ihracatımız var bu kadar. Hayır. Türkiye’nin mevcut ihracat kapasitesi altyapısı itibariyle 250-300 milyar dolar ihracatı karşılayabilecek bir altyapı. Bizim reel sektörün ihtiyacı olan alanları çok sihirli dokunuşlarla realize etmemiz o kadar önemli ki son bir ayda sadece attığımız iki sektörde çok güzel bir ivme yakaladık. Önümüzdeki birkaç yıl bunu çok güçlü göreceğiz. Birisi işte deri sektörü. İkincisi, üçüncüsü, dördüncüsü hepsi yolda. Dünya zor bir döneme gidiyor ama Türkiye olarak biz son yıllarda yaşadığımız her bir süreç öldürmeyen acı güçlendirir prensibinden hareketle bağışıklık sistemimizi o kadar güçlendirdi ve güçlendirmeye devam ediyor ki toplumsal refleksimizi, ekonomik refleksimizi, sosyolojik reflekslerimizi o kadar güçlendiriyor ki bunlara uyum sağlama, adapte olma ve hızlı şekilde aksiyon alma noktasında Türkiye’yi çok başka bir yere getirdi. En büyük rahatlığımı o. 1 Nisan’dan sonra artık 4.5 yıl seçim, seçim gündemi, politikası konuşmayacağız. Ben açıkçası tüm bu genel resme baktığımda Türkiye çok tarihi dönemlerden geçti. Ekonomik anlamda da. Bir ekonomiden bahsediyorsanız o ekonomideki büyümeye dayalı, gelişmeye, yatırıma dayalı iklimde en önemli unsur yatırım ortamının çok daha iyi olmasıyla ilgili. Gerek maliyetler, gerek iklimin çok farklı alanlarının en iyi seyrettiği süreçleri doğru tespit edip takip etmemiz lazım. 2013 bu konuda çok tarihi bir yıldır. 2013 kişi başı gelirle bizim üst gelir grubunu kırdığımız bir yıldır ilk defa. 12 bin 55 dolardı zannediyorum çıktığı bir noktadır. O gün bugündür 4-5’lerde olan faiz önce 2013 yazında 7-8’ler çıktı. Sonra yıl sonu 17-25’ten sonra malum 11-12-13’lere çıktı sonra 17-18’lere çıktı derken şu 4-5 senede yaşadığımız ama terör olayları ama şu bu ciddi bir şekilde yara aldığı bir dönem yaşadık biz. Ekonomi olarak bakıyorum. Gerek reformlar seçimler olduğu için ciddi bir şekilde askıya alındı, Türkiye’nin beka meselesi ortaya çıktığı için, çünkü biz terör eylemleri yaşadık. Sokakta geçen insanlarımıza gökten zembille inmedi o bombalar. 15 Temmuz bir film değildi. Ama bunları artık geride bırakıyoruz. Bu noktada özellikle ekonominin daha hızlı toplanabilmesine yönelik makro ve mikro anlamda özellikle yatırım ortamının iyileşmesiyle ilgili tüm bu sayılan alanlarda ki maliyet bunun için çok önemlidir, faizlerdeki iyileşme bunun için çok önemlidir. Faizlerde, maliyetler istenilen düzeye doğru hızla yol aldığınızda yeni yatırım iştahından tutun özellikle bilançolardaki tasarruf edilecek alanlar yeni büyüme potansiyeline ayrılacak kaynakların gelişmesiyle birlikte iktisadi faaliyet çok daha hızlı toparlanacaktır. Türkiye bu iklime doğru hızla girmeye başladı. Onun için ben çok umutluyum, ümitliyim. Özellikle önümüzdeki dönemle birlikte Türkiye çok daha güçlü bir atılımı ortaya koyacak. Çok umutlu ve pozitif bir sürece doğru hızla yol alacak. Türkiye her yaşadığı süreçten çok büyük dersler çıkarıyor, tecrübeler elde ediliyor, çok daha büyük özgüven kazanıyor, piyasalarıyla, sektörleriyle, şirketleriyle, bireyleriyle çok tarihi süreçlere şahitlik ediyoruz. Her yaşadığımız süreç aslında bir kitap konusu ve Türkiye bunların hepsinden çok daha pozitif bir gündemle çıkıyor. İnşallah önümüzdeki süreç Nisan ayıyla birlikte ekonomi anlamında 2019 yılında bütün bu saydığımız hedeflerin 2.3 büyümenin daha üzerinde gerçekleşirse daha da iyi gelecek. Cari dengeye bakıyoruz. Cari dengede Mart sonu itibariyle 13’e gibi gidiyor. Geçen yıl mart ayı rekor ayı olmasına rağmen yine iyi bir ay. Karşılama oranı yine güçlü. İhracatta pozitif bir süreci devam ettirdiğimiz bir hafta sonu olursa belki bir noktada şey olabilir ama dengelenmenin iyi olduğu ve yaza doğru cari dengede çok daha güzel belki gelişmelere şahit olacağımız, çok marjinal küçülme değil dengelenme dediğimiz, kaliteli ithalat ve ihracatta daha rekabetçi büyümeyle daha yukarı taşındığı ve Türkiye’nin cari açık diye bir konusunun gündemin artık çok önemli bir yer işgal etmediği bir sürece de çok hızlı gidiyoruz. Çok rahatız. Son bir haftada kurda bir şeyler yaşadık geçti gitti. Hepimiz bir şeyler tecrübe ettik. Herkes piyasa dinamikleri içerisinde bu süreci yaşadı. Dost dost, kardeş kardeş önümüzde bakacağız. Türkiye’yi, paydaşlarını daha güçlü bir şekilde hep birlikte kazan kazan ilişkisine dayalı öyle olmalı. İnşallah hep birlikte daha güzel bir sürece yol alacağız.
- Etiketler :
- Haberler -
- son dakika
- piyasalar
- Ekonomi
- Berat Albayrak
- son dakika haber
- son dakika haberleri
- Canlı Yayın