Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), 31 Mart Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin 4'e karşı 7 üyenin oy çokluğuyla aldığı kararın gerekçesi açıklandı.
YSK'nin kararı, internet sitesinden yayımlandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline karar veren 7 üyenin 212 sayfalık gerekçesinde, AK Parti'nin itirazları, seçim sürecinde verilen ara kararlar ve tespitlere yer verildi.
Gerekçeli kararda, "İstanbul genelinde, sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde 108 sandıktaki oy kullanan seçmen sayısının 30 bin 281 olduğuna" işaret edilerek, "seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan sayım döküm cetvellerinin 108 sandıkta düzenlenmemiş olmasının, bu sandıklardaki seçim sonucunun güvenilirliğini ciddi biçimde zedelediği" belirtildi.
Kararda, "754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiğinin görüldüğü" bildirilerek, "Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir" ifadesine yer verildi.
"Oy farkının 13 bin 729 olması nedeniyle, 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olmasının, seçimin neticesine müessir görüldüğü" vurgulanan kararda, "Sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlenmesiyle ilgili YSK'nin daha önceden vermiş olduğu emsal oluşturacak içtihadı bulunmadığı." ifade edildi.
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), 31 Mart Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararının gerekçesinde, ilçe seçim kurullarınca yapılan incelemeler sonucunda, İstanbul seçiminde, 377 kısıtlının oy kullandığı, 6 sandıkta ölü olan kişilerin yerine oy kullanıldığı, 41 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 58 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 224 adet zihinsel engeli nedeniyle kısıtlı olan kişinin oy kullandığı tespitleri yer aldı.
YSK'nin gerekçeli kararında, tüm tespitler ve hukuki durum karşısında, İstanbul İli genelinde, 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiğinin görüldüğü belirtilerek, "Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir." denildi.
Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden çıkarılan kişilerden, 6’sı sandık kurulu başkanı, 3'ünün sandık kurulu kamu görevlisi üyesi olarak görevlendirildiği ifade edilen kararda şunlar kaydedildi:
"Sandık kurulu başkanlarının geniş yetki ve görevleri, seçimin güvenilirliğini sağlamak için getirilen şekil şartlarına uyulmaması ve siyasi partilerle sandık kurulu başkanları listelerinin paylaşılmaması suretiyle siyasi partilerin etkili bir itiraz yolu kullanamadıkları dikkate alındığında, sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlendiği 754 adet sandıkta oy kullanan seçmen sayısının, 212 bin 276 ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi Adayı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Adayı arasındaki oy farkının 13.729 olması nedeniyle, 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması, sonuca müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilerek seçimin neticesine müessir görülmüştür."
SAYIM DÖKÜM SONUÇLARI
Kanun hükümleri uyarınca bir seçimin sayım ve döküm sonucunun sağlıklı olarak alınabilmesinin, kanuna uygun olarak sayım ve döküm yapılması, bu sayım ve dökümün sayım döküm cetvellerine işlenmesiyle mümkün olabildiği vurgulanan kararda, kanun hükümleri uyarınca sandık sonucunu tespit eden sandık sonuç tutanağının da ancak sayım döküm cetveli sonucuna göre düzenlenebileceği kaydedildi.
Usülüne uygun olarak düzenlenmeyen bir sayım döküm cetveli olmadan parti veya adayların aldığı oyların doğru tespit edildiğinden ve sandık sonuç tutanağına parti veya adayın aldığı oyların doğru olarak geçirilmiş olduğundan bahsedilemeyeceği belirtildi.
Seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan olan sayım döküm cetvellerinin bu önemleri uyarınca ilçe seçim kurullarınca sandık sonuç tutanağı ile birlikte teslim alındığı ve taranarak, gerekli kontrolleri yapabilmeleri için siyasi partilerle de sisteme tarandığı anda paylaşıldığı hatırlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:
"İstanbul İli genelinde, 18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görülmüştür. Sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30 bin 281'dir.
Seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan sayım döküm cetvellerinin 108 sandıkta düzenlenmemiş olması, bu sandıklardaki seçim sonucunun güvenilirliğini ciddi biçimde zedelemektedir. Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir.
Ayrıca ara kararımız uyarınca itiraz dilekçesi ve ekleri üzerinde ilçe seçim kurullarınca yapılan incelemeler sonucunda, 377 adet kısıtlının oy kullandığı, 6 sandıkta ölü olan kişilerin yerine oy kullanıldığı, 41 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 58 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 224 adet zihinsel engeli nedeniyle kısıtlı olan kişinin oy kullandığı tespit edilmiştir. Bu şekilde oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısının 706 olduğu görülmüştür. Tüm bu nedenlerle sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirilen yukarıda izah edilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştir."
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararın gerekçesinde, sandık kurulu başkanının mülki amir tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesinin yasal zorunluluk olduğu, bu zorunluluğa ilçe seçim kurullarınca makul ve hukuki bir gerekçe ileri sürülmeksizin uyulmamış olması ve bu suretle kanunla getirilen sandık kurulu başkanının belirlenmesine dair şekil şartlarının ihlalinin, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırdığı belirtildi.
YSK'nin gerekçeli kararında, anayasanın "Seçimlerin genel yönetim ve denetimi" başlıklı 79'uncu maddesi, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un "Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır" başlıklı 14'üncü, "İl seçim kurulu ve başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair kararlarına ve tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130'uncu, "İtiraz üzerine verilecek karar" başlıklı 113'üncü maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, YSK'nin seçilme yeterliliğine ilişkin tam kanunsuzluk halleri hariç olmak üzere ancak süresi içinde olağan veya olağanüstü itiraz yoluyla önüne gelen itirazları inceleyebilme yetkisi bulunduğuna işaret edildi.
Diğer yargı mercileri gibi YSK'nin de seçilme yeterliliğine ilişkin tam kanunsuzluk halleri hariç olmak üzere, süresinde itiraz yoluyla önüne gelmeyen bir konuda resen karar vermesinin mümkün olmadığı belirtilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu itibarla inceleme olağanüstü itiraz konuları ile sınırlı olarak yapılmıştır. İtiraz konusu ise Adalet ve Kalkınma Partisinin süresinde başvurusu üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin seçim iş ve işlemleri nedeniyle olağanüstü itiraz yoluyla iptaline ilişkindir. Yine yukarıda yer verilen 298 sayılı kanunun 130. maddesi hükmü uyarınca olağanüstü itirazın ancak seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılması mümkündür. Olağanüstü itirazın kabul edilebilmesi, seçimin neticesine müessir görüldüğü takdirde mümkün olabilecektir. Keza, seçimin neticesine müessir bir olay veya halin varlığı saptandığında alt kademelerce verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması veya kurullara derece derece ve müddeti içinde müracaat edilmemiş olması, bu itirazın incelenmesine ve reddine sebep teşkil etmeyecektir."
SANDIK KURULU BAŞKANLARININ SEÇİMİ
Kararda, 298 sayılı kanunun, "Sandık kurulu başkanının seçimi" başlıklı 22. maddesinde 13 Mart 2018'de yapılan değişiklikle, kurul başkanının, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi alınarak bunlar arasından belirlenmesi ilkesinin benimsendiği ve sandık kurulu başkanları yönünden istisnai başkaca bir hükme yer verilmediğine dikkat çekildi.
Kanun hükmünün yoruma yer bırakmayacak şekilde açıklığı karşısında, sandık kurulu başkanlarının mülki idare amiri tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesinin kanuni zorunluluk olduğu vurgulanan kararda, bu yeni düzenlemenin sandık kurullarının oluşturulması sırasında ilçe seçim kurulları tarafından uygulanma ve YSK tarafından itirazlar aşamasında dikkate alınma zorunluluğu bulunduğu belirtildi.
Kararda, Türk hukuk sisteminde kurulların nasıl oluşturulacağının kendi özel kanunlarında düzenlendiği, bu oluşuma aykırı olarak kurulda bulunmaması gereken bir kişinin kurulda yer alması halinde, itiraz veya dava üzerine kurul kararlarının şekil yönünden geçersiz olacağı, esasa girilmeden iptal edileceğinin tartışılmaz bir uygulama olduğu ifade edildi.
Danıştayın konuya ilişkin tüm içtihatlarında disiplin kurulu, sınav komisyonu, tez jürisi, doçentlik jürisi ve benzeri gibi kurulun kanun veya yönetmeliğe aykırı şekilde oluşturulması halinde, hukuka aykırı oluşturulan bu kurulların yapmış olduğu işlemlere karşı açılan davalarda işin esasına girilmeksizin şekil yönünden işlemlerin iptaline karar verildiği aktarıldı.
Seçim hukukunun esasen bir şekil hukuku olduğu belirtilen kararda, seçim hukukunda kanun hükümlerine sıkı sıkıya bağlılığın esas olduğu vurgulandı.
SEÇİM HUKUKUNUN TEMEL İLKESİ
"Özellikle seçimle ilgili kurulların oluşumunda kanunun emredici hükümlerine uyulması seçim hukukunun temel ilkelerinden birisidir" denilen kararda, sandık kurulu başkanlarının seçim iş ve işlemlerinin yönetilmesine dair geniş görev ve yetkileri bulunduğu, oy verme düzeninin sağlanması, oy verme işlemleri, seçim sonucunun belirlenmesi gibi seçim sonucuna müessir işlemleri yaptıkları anımsatıldı.
Kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"İstanbul ili genelinde büyükşehir belediye başkanlığı seçimi 31 bin 186 sandıkta yapılmıştır. Bu sandıklarda bir başkan, bir kamu görevlisi asıl üye, bir de kamu görevlisi yedek üye belirlenmesi gerekmektedir. Buna göre, İstanbul ili genelinde büyükşehir belediye başkanlığı seçimi için toplamda 93 bin 558 kamu görevlisine ihtiyaç duyulmaktadır. İstanbul ilinde, 12 bin 259'u adliye personeli, 108 bin 472'si devlet okullarındaki kadrolu öğretmenler olmak üzere sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre aylık ödenen ve sandık kurullarında görev alabilecek durumda olan yaklaşık 220 bin kamu görevlisi bulunmaktadır. Bu rakamlar incelendiğinde görüleceği üzere, İstanbul ilinde sandık kurulu başkanlığı için ihtiyaç duyulan kamu görevlisinin yaklaşık yedi katı, sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre aylık ödenen ve sandık kurullarında görev alabilecek durumda olan kamu görevlisi bulunmaktadır.
Bu itibarla 298 sayılı kanunun 22. maddesine ilçe seçim kurullarınca uyulmamış olmasının hukuken kabul edilebilir bir sebebi bulunmamaktadır. Zira, sandık kurulu kamu görevlisi asıl ve yedek üyesinin belirlenmesinde de, kanunun 22. maddesindeki esaslara uyulması gerektiği aynı kanunun 23. maddesinde emredilmiş olup bu maddenin son fıkrasında, üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksiklerin, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulmasına cevaz verilmişken, sandık kurulu başkanlarının belirlenmesini düzenleyen kanunun 22. maddesinde başkanların belirlenmesi aşamasında buna izin verilmemiştir. Bu bakımdan, sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmayanlardan belirlenmesini izah etmeye çalışan bazı ilçe seçim kurullarının kanunun 23. maddesinin son fıkrasını referans göstermelerine itibar edilmemiştir. Bütün bu açıklamalar uyarınca, sandık kurulu başkanının mülki amir tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesi yasal zorunluluktur. Bu zorunluluğa ilçe seçim kurullarınca makul ve hukuki bir gerekçe ileri sürülmeksizin uyulmamış olması ve bu suretle kanunla getirilen sandık kurulu başkanının belirlenmesine dair şekil şartlarının ihlali, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır."
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararın gerekçesinde, "2333 sandıkta sandık kurulu üyeliklerinin belirlenmesinde Kanunun asıl hükmü olan kamu görevlileri arasından belirlenmesi ilkesi göz ardı edilerek, 298 sayılı Kanunun 23. maddesinin son fıkrasındaki istisna hükmünün uygulanmasına bir gerekçe bulunmamakla birlikte, kanunda böyle bir istisnanın mevcut olması dikkate alındığında bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olay ve hal kapsamında değerlendirilmemiştir." ifadesi kullanıldı.
Gerekçede, kanuna aykırı şekilde oluşturulan sandık kurullarının oluşumuna karşı 2 Mart 2019'a kadar itiraz edilmediği ve bu listelerin kesinleştiğinin ileri sürüldüğünün aktarıldığı kararda, sandık kurullarının kamu görevlisi olması gereken başkan ve üyelerinin listesinin talepte bulunmalarına karşın, siyasi partilere verilmediği dikkate alındığında, siyasi partilerin bu konudaki itiraz haklarını etkili bir şekilde kullanamadıkları belirtildi.
YSK'nin, sandık kurullarının oluşturulması ve diğer seçim işlemleri konularında genel düzenlemeler yaptığı anlatılan kararda, Kanun hükmünün kaymakamlıklar ve ilçe seçim kurulları tarafından yerine getirilecek olması nedeniyle sandık kurullarının oluşumu sırasında, bu konudaki usul ve esasların belirlenmesi dışında oluşum süreci ile ilgili bir görevi bulunmadığı bildirildi.
Kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Yüksek Seçim Kurulunun 139 sayılı Genelgesinin 'Sandık kurulu başkanının belirlenmesi' başlıklı 9. maddesinde, 'İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin (298 sayılı Kanunun 26. maddesinde sayılanlar hariç) listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. (İlçe seçim kurulu başkanı mülki idare amiri tarafından gönderilen listede yer almayan diğer kamu kurumlarındaki kamu görevlilerini resen istemeli ve listeye eklemelidir.) İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler. Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder. (298/22)' düzenlemesiyle sandık kurulu başkanının belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar tespit edilmiştir. Bu çerçevede sandık kurullarının oluşum sürecindeki görev, kanun gereği ilçe seçim kurullarına ait bulunmaktadır. İlçe seçim kurullarının bu görevlerini kanuna ve genelgelere uygun olarak yerine getirmedikleri, olağanüstü itiraz üzerine yapılan incelemeler sonucu ortaya çıkmıştır."
"298 sayılı Kanunun 130. maddesi hükmü uyarınca, seçimin neticesine müessir bir halin varlığı saptandığında alt kademelerce verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması veya kurullara derece derece ve müddeti içinde müracaat edilmemiş olması, bu itirazın incelenmesine ve reddine sebep teşkil etmeyecektir." ifadesi kullanılan kararda, sandık kurulu başkan ve üyelerinin belirlenmesini sıkı kurallara bağlayan 7102 sayılı Kanun değişikliğinin 13 Mart 2018'de yapıldığı dikkate alındığında, Yüksek Seçim Kurulunun önceki kararlarına aykırı karar verildiğinden söz edilmesine de hukuken imkan bulunmadığı kaydedildi.
Söz konusu kanun değişikliğinden sonra iki seçim yapıldığı anımsatılan kararda, bunlardan ilkinin 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimi olduğu, bu seçim sonucunda sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlendiği yolunda bir itiraz intikal etmediğinden, YSK'nin bu konuda bir değerlendirme yapmadığı bildirildi.
YSK'NİN MUSTAFAKEMALPAŞA KARARI
Kanun değişikliğinden sonra Türkiye'deki ikinci seçim ise 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimi olduğuna işaret edilen kararda, "Sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlenmesine ilişkin itirazlar da ilk kez bu seçimde Kurulumuzun önüne gelmiştir.
Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulunun daha önceden bu konuda vermiş olduğu emsal oluşturacak bir içtihadı bulunmamaktadır." denildi.
Kurulun İYİ Parti Bursa İl Başkanı tarafından yapılan itiraz üzerine Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesine ilişkin olarak verdiği kararın aktarıldığı kararda, dosyanın incelenmesinde, İYİ Parti tarafından yapılan başvurunun belirlenen sandık kurulu başkanlarının belediyede çalışan kamu görevlilerinden olduğu, bu hususun belediye seçiminde tarafsızlık ilkesine aykırı olacağından tam kanunsuzluk nedeniyle seçimin iptalini gerektirdiği iddiasına dayandırıldığı, yapılan incelemede belirtilen şahısların belediyede görev yapan kamu görevlileri oldukları anlaşıldığından tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine karar verildiği hatırlatıldı.
Dosyada sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olduklarının açık olduğuna dikkat çekilen kararda, sandık kurulu görevlendirmelerinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı vurgulandı.
"EMSAL TEŞKİL ETMİYOR"
"Her ne kadar ilgili kararın gerekçesinde sandık kurullarının 2 Mart 2019 tarihinde kesinleştiği belirtilmiş ise de, iddialar doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, sandık kurulu başkanlarının belirlenmesinde tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir." değerlendirilmesinde bulunulan kararda, dosyadaki itirazın şekli ve görevlendirilenlerin niteliği dikkate alındığında emsal teşkil etmediği kaydedildi.
Kararda, Kurulun, H. D. isimli şahsın itirazı üzerine verdiği Erzurum'un Pasinler ilçesi Karavelet Mahallesi muhtarlığına ilişkin karara ait dosyanın incelenmesinde ise muhtarlık seçiminde ihtiyar heyeti üyeliği adaylarının aynı zamanda sandık kurulu görevlisi olduklarından bahisle ve 298 sayılı Kanunun 26. maddesindeki adayların sandık kurulu üyesi olamayacakları hükmünden hareketle itiraz edildiği aktarıldı.
Ancak muhtarlık ve ihtiyar heyeti üyeliği seçiminde adaylık usulü olmadığına işaret edilen kararda, 26. madde kapsamına girmeyen bu kişinin sandık kurulu başkanı olmayıp, Saadet Partisi sandık kurulu üyesi olduğu, seçim sonuçlarına nasıl etki ettiğine dair somut bir tespit olmadığı gerekçesiyle karar verildiği anlatıldı.
Mardin'in Yeşilli ilçesi Belediye Başkanlığı seçimiyle ilgili Mardin Saadet Partisi İl Başkanı tarafından verilen olağanüstü itiraz dilekçesinde, yedi sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı, bir başkan ve iki sandık kurulu üyesinin de başkan adayının akrabaları olmasının tarafsızlığı zedelediği, bu konuda ilçe ve il seçim kurullarına zamanında itiraz ettiklerinin belirtildiği kararda, bir kez de olağanüstü itiraz olarak incelenerek seçimin iptalinin talep edildiği belirtildi.
Yeşilli İlçe Seçim Kurulunun kararında bu kişilerin Yeşilli ilçesindeki kamu kurumlarında çalışan kişiler olduğuna karar verilerek siyasi partinin itirazının reddedildiği ifade edilen kararda, İl Seçim Kuruluna yapılan itirazın da reddedildiği bildirildi. Kararda, olağanüstü itirazla aynı konunun YSK gündemine getirildiği, sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi oldukları anlaşıldığından 298 sayılı Kanunun 130. maddesine göre seçimin iptaline yönelik talebin reddine karar verildiği kaydedildi.
Kararda, şu tespitlerde bulunuldu:
"Sandık kurullarının oluşumuna ilişkin bu süreçte Yüksek Seçim Kurulunun itirazen incelediği bir diğer dosya da Kurulumuzun kararına konu Bursa Yıldırım dosyasıdır. Bu dosyada, Bursa İli, Yıldırım İlçesi, 3100 numaralı sandıkta sandık kurulunun 3 kişiden oluşmasına yönelik bir itiraz yapılmış, Yıldırım İlçe Seçim Kurulunca verilen kararla, sandık kurulu başkanı hakkında suç duyurusunda bulunulması, sonuç tutanaklarının iptaline yönelik itirazın reddine karar verilmiş, Bursa İl Seçim Kurulunun kararı ile de, sandık kurulunun sabah 08.00'de sandık bölgesinde kimse bulunmadığından 3 kişiden oluşturulduğu belirtilerek itiraz esasa müessir olmadığından itirazın reddine karar verilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da, Bursa İl Seçim Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle ve (İki parti arasındaki oy farkı 67.484 olup, itiraz tek sandığa ilişkin olduğundan) sonuca müessir olmadığı görülerek Kurulumuzun kararı ile reddedilmiştir. Konya İli, Karatay İlçesi, Ağsaklı Mahallesine ilişkin muhtarlık seçiminde 1002 nolu sandıkta Konya İl Seçim Kurulunca yapılan incelemede, sandık sonuç tutanağında sadece iki imza bulunduğundan bahisle sandık kurulu görevinin yapılması ve sonuçların doğru alınması hakkında şüphe uyandığı, alınan sonuçların geçerlilik açısından zaafiyet oluşturduğu, seçimlerin bu şekilde yapılmasının doğru olmayacağı gerekçesiyle seçimin iptali ile yenilenmesine karar verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın ise, bu hususun sonuca müessir olduğu görülerek, il seçim kurulu kararı kesin olduğundan Kurulumuzca reddedildiği görülmektedir. Bu olayda sandık kurulunun 298 sayılı Kanunun 21. ve 73. maddesindeki bir başkan ve üç üye olan toplanma nisabının altında toplanması sandık sonuçlarının geçersizliğini doğurmuş, sandık seçmen sayısının seçime etkili olması
nedeniyle seçimin yenilenmesini gerektirmiştir."
"Kararlardan da anlaşılacağı üzere sandık kurullarının oluşturulması yanında sandık kurullarının toplanma yeter sayısında da kanunun getirdiği hükümlere aykırılık hali, bu sandıklardaki seçmen sayısının seçim sonucunu değiştirecek sayıda olması halinde seçimin iptaline yol açmaktadır." denilen kararda, 298 Sayılı Kanunda sandık kurullarının oluşumu ve karar alma sayılarının birtakım kurallara bağlandığı, bu kuralların ihlal edilmesi de yapılan işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmadığı bildirildi. Kararda, "Eğer bu geçersizlik seçimin sonucunu etkileyecek sayıda ise seçimin iptali söz konusu olmaktadır." ifadesi kullanıldı.
"KAMU GÖREVLİLERİ ARASINDAN BELİRLENMESİ İLKESİ GÖZ ARDI EDİLDİ"
Kararda, şunlar kaydedildi:
"Yine 298 sayılı Kanunun 'Sandık kurulu üyelikleri' başlıklı 23. Maddesinin, 6 fıkrasının 13 Mart 2018 tarihindeki değişiklikten önceki metninde yer alan, 'Bundan başka, sandığın bulunduğu köy ve mahalle ihtiyar heyeti ve ihtiyar meclisi asıl ve yedek üyelerinden keza ad çekme ile iki kişi seçilir. Bu ad çekme sırasına göre ilki asıl, diğeri yedek üyedir. Şu kadar ki; bu fıkra gereğince görevlendirilecek sandık kurulu asıl ve yedek üyeliklerine yetecek kadar ihtiyar heyeti ve ihtiyar meclisi asıl ve yedek üyesi bulunmayan köy ve mahallelerde noksan üyelikler, yukarıdaki fıkralarda yazılan hükümlerin sandık kurullarına üye vermemiş partiler hakkında uygulanmasıyla tamamlanır' şeklindeki düzenleme 13 Mart 2018 tarihli, 7102 sayılı Kanunun 4. Maddesi ile 'İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22'nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler.' şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı kanunun 23. maddesinin 7. fıkra ve devamında da, 'Yukarıdaki fıkralar gereğince belirlenen sandık kurulu asıl üyelerinden göreve gelmeyenin yerine, öncelikle, gelmeyen üyenin yedeği alınır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır. Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur' hükümleri yer almaktadır. Kanunun bu maddesinin incelenmesinde, sandık kurulunun bir asıl, bir yedek üyesinin yine 22. maddede belirtilen mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilçede görev yapan tüm kamu görevlileri listesinden başkan olarak belirlenmeyenler arasından tespit edilmesi ilkesi benimsenmiş ve sandık kurulunun kamu görevlisi üyeleri yönünden maddenin son fıkrasında istisnai bir hükme yer verilmiştir. Bu istisnanın uygulanabilmesinin ön şartı ise, kamu görevlisi üyelerin yukarıda belirtildiği şekilde doldurulmasının mümkün olmaması halidir. İstanbul İli genelinde büyükşehir belediye başkanlığı seçimi için toplamda 93 bin 558 kamu görevlisine ihtiyaç duyulmaktadır. İstanbul ilinde, sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre aylık ödenen ve sandık kurullarında görev alabilecek durumda olan yaklaşık 220 bin kamu görevlisi bulunmaktadır. Bu itibarla 2333 sandıkta sandık kurulu üyeliklerinin belirlenmesinde Kanunun asıl hükmü olan kamu görevlileri arasından belirlenmesi ilkesi gözardı edilerek, 298 sayılı Kanunun 23. maddesinin son fıkrasındaki istisna hükmünün uygulanmasına bir gerekçe bulunmamakla birlikte, kanunda böyle bir istisnanın mevcut olması dikkate alındığında bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olay ve hal kapsamında değerlendirilmemiştir."
KARŞI OYLARIN GEREKÇELERİ
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin karara katılmayan üyelerin karşı oy gerekçelerinde, sandık kurulu başkanı ve üyenin kamu görevlisi olmamasının, tek başına seçimin iptalini gerektirmediği görüşüne yer verildi.
YSK'nin "iptal" yönündeki çoğunluk görüşüne katılmayan Başkan Sadi Güven ve 3 üyenin karşı oy gerekçeleri ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal kararı 250 sayfayı buldu.
Üye Cengiz Topaktaş karşı oy gerekçesinde, itiraz nedeniyle yapılan araştırmada, seçim sonuçlarının bir parti lehine değiştirilmesi için örgütlü bir şekilde hareket edildiğinin tespit edilemediğini belirtti.
Sandık kurullarının oluşturulması sırasında yapılmaması gereken ancak zaman
zaman ve değişik tarihlerdeki seçimlerde de yapılan ihlallerin yapıldığını ifade eden Topaktaş, YSK'nin değişik zamanlardaki kararlarına atıf yaptı.
Topaktaş karşı oy gerekçesinde şu görüşlere yer verdi:
"Sandık kurulunun bir asıl ve bir yedek üyesinin kamu görevlilerinden belirlenmesinin zorunlu olduğu ancak 298 sayılı kanunun 23/son maddesi gereğince eksik üyeliklerin sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayanlardan doldurulması hususları gözetildiğinde, sandık başkanı ve üyelerin kamu görevlilerinden alınmaması başlı başına ve mutlak bir iptal nedeni olmayacaktır.
Oyların yeniden sayımı sonucunda da her zaman yapılabilen maddi ve olağan
hataların dışında bir hataya rastlanmamış ve maddi hatalar ile geçerli sayılması gerekirken geçersiz sayılan oylar nedeniyle yapılan sayım hataları düzeltilmiştir. Yeniden sayım ilçe seçim kurullarının nezaretinde yapılmış olup oy pusulaları bir kez daha elden geçirilmiştir. Sandık kurullarınca sandık başlarında yapılan sayım sonuçları ilçe seçim kurullarınca yapılan yeniden sayımlar sonucunda bir kez daha meşruiyet kazanmıştır. İki kez yapılan sayım sonuçlarının tanınmaması ve sırf sandık kurulunun oluşumundan hareket edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline karar verilmesi kabul edilemez bir durumdur."
YSK'nin, "mühürsüz oyların geçerli sayılmasına" ilişkin kararına da atıf yapan Topaktaş, Kurulun "bu kararda mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli sayılması gerektiğini" söylediğini, şimdi ise oy sayım ve döküm işlemlerini yok sayarak seçimin iptali ve yenilenmesi kararı ile seçmenlerin iradesini yok saydığını vurguladı.
Topaktaş, "Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez." değerlendirmesini yaptı.
ÜYE KÜRŞAT HAMURCU'NUN KARŞI OY GEREKÇESİ
Çoğunluk görüşüne katılmayan başka bir üye Kürşat Hamurcu da sandık kurulu başkanının ve üyenin kamu görevlisi olmamasının, tek başına seçimin iptalini gerektirmediğine işaret etti.
Sandık kurullarında görev almaları mümkün bulunmayan kimselere görev verilmiş olması nedenine dayanılarak bir seçimin iptal edilebilmesi için kanuna aykırı bu davranışın seçim sonuçlarına etki yaptığının mutlaka açık ve net olarak ortaya konulmasının şart olduğunu ifade eden Hamurcu, şu görüşleri paylaştı:
"İtiraz dilekçelerinde bu yolda bir gerekçe olmadığı gibi bu hususun seçim sonuçlarına nasıl etki yaptığı da açık, net, somut belge ve kanıtlarla ortaya konulmamıştır. Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, parti temsilcisi olan beş sandık kurulu üyesinin bilgisi ve onayı dışında hangi eylem ve işlemiyle, seçimin dürüstlüğü ve objektifliğine müdahale ettiğine ilişkin somut iddia ve itiraz bulunmamaktadır. Tahmini ve farazi gerekçelerle, seçmen iradesi yok sayılarak salt sandık kurulu başkanın kamu görevlisi olmaması nedeniyle seçimin iptaline karar verilmesinde hukuki uyarlık bulunmamaktadır."
Hamurcu, sandık başında seçimi siyasi partilerin yaptığının kabul edildiğini, oy verme işlemleri, oyların sayımı ve dökümü, buna ilişkin tutanakların tanziminin, beşi siyasi parti temsilcisi olan yedi kişilik sandık kurulu tarafından birlikte gerçekleştirildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Özgür iradesi ile seçme hakkını kullanan seçmenden, sandık kurulu başkanı ve üyelerini denetleme görevi beklenemez. Bu sorumluluk seçimi yöneten idarelere aittir. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması, seçmene yüklenecek bir kusur değildir. Bu nedenle, bu sandıklarda oy kullanan seçmenin oyunu geçersiz kabul ederek iradesinin yok sayılması, anayasa, uluslararası sözleşmeler ve seçim mevzuatı ile güvence altına alınan en temel yurttaşlık haklarından olan seçme hakkının özüne müdahale anlamı taşır."
ÜYE YUNUS AYKIN'IN KARŞI OY GEREKÇESİ
Çoğunluk görüşüne katılmayan Üye Yunus Aykın, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının görev yaptığı sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması ve bu nedenle geçersiz sayılan oyların toplamının seçim sonucuna tesir etmesi durumunda seçimin iptal edilebilmesi için kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının her birinin, oy verme gününde yaptıkları işlemlerde yanlı davrandıkları, seçmenin iradesine etki ettikleri, kanun ve genelge hükümlerine aykırı işlem yaptıkları, gizli oy açık sayım ilkesine uymayan tutum ve davranışlar sergilediklerinin somut delil ve gerekçelerle kanıtlanması gerektiğine değindi.
Olağanüstü itiraz dilekçesinde, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları hakkında seçim kurullarına itiraz edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı gibi, itiraz dilekçesinde de sandık numarası ve isim belirtilmek suretiyle somut bir olayın mahiyetinden bahsedilmediğini ifade eden Aykın, "Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının oy verme günü yaptıkları işlemlerde ve aldıkları tedbirlerde 298 sayılı kanuna ve Yüksek Seçim Kurulunca hazırlanan genelgelere aykırı davrandıkları, şüpheli tutum ve davranış sergilediklerine ilişkin delil ve gerekçe gösterilmediğinden, kesinleşmiş sandık kurulu oluşumuna dayalı olarak yapılan itirazın reddi gerekmektedir." görüşünü savundu.
Aykın, YSK'nin geçmiş seçimlerde benzer sebeplerle yapılan itirazlar üzerine verdiği kararlarda benzer gerekçelerle seçimlerin iptali talebini reddettiğini hatırlattı.
Kısıtlı seçmenlerin oy kullandığı tespitine de katılmayan Yunus Aykın, İstanbul'un toplam seçmen sayısının 10 milyon 560 bin 963 olduğu göz önüne alındığında 601 kısıtlı seçmenin oy kullanmış olmasının seçimin iptalini gerektirecek bir usulsüzlük olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına dikkati çekti.
VİDEO: YSK'NIN İSTANBUL KARARI SÜRECİ NASIL İŞLEDİ?