Tasarımı ve rejisi Şule Ateş’e ait olan, T. S. Eliot’un şiirlerinden yola çıkarak kurgulanan, 'Vakit Tamam Beyler!' 19 Kasım 20.30 da, İstanbul’un yeni açılan bağımsız sahnesi Kumbaracı 50’de sergileniyor.
Metin ve hareketin etkileşim ve birleşim noktaları üzerine bir araştırma sürecinin ürünü olan eser, son derece “İngiliz” olduğu iddia edilebilecek bir kaynaktan yola çıkarak, Türkiye’nin gerçeklerine dair bir çift söz söylemeyi ve yerel bir estetik yakalamayı deniyor.
‘Meleğin Düşüşü’ filmiyle Altın Portakal En İyi Kadın Oyuncu Ödülü almış olan Tülin Özen’in de rol aldığı oyunun odak noktası, ağırlıklı olarak erkekler tarafından kurgulanan bir sistemin “seyircisi” konumuna yerleştirilen kadın bedenleri.
'Vakit Tamam Beyler! küresel ekonominin sonuçları ve felaket senaryolarıyla giderek bir korku filmi atmosferine bürünen dünyada, müdahale gücü ve araçları elinden alınmış bireyin elinde kalan tek şeyin korku olduğunu vurguluyor.
Savaşlar ve doğal felaketlerle, giderek benzeşen şehirler ve aynılaşan yaşam biçimleriyle bir tür kıyamet gibi yaşadığımız günümüz yaşamına gönderme yapan oyun, her şey yolundaymış gibi yaparak ve rutine sarılarak yok saymaya çalıştığımız dehşet duygusuna teslim olan çağımız insanını, kadınlar üzerinden anlatıyor.
Metin ve hareketin etkileşim ve birleşim noktaları üzerine bir araştırma sürecinin ürünü olan eser, son derece “İngiliz” olduğu iddia edilebilecek bir kaynaktan yola çıkarak, Türkiye’nin gerçeklerine dair bir çift söz söylemeyi ve yerel bir estetik yakalamayı deniyor.
‘Meleğin Düşüşü’ filmiyle Altın Portakal En İyi Kadın Oyuncu Ödülü almış olan Tülin Özen’in de rol aldığı oyunun odak noktası, ağırlıklı olarak erkekler tarafından kurgulanan bir sistemin “seyircisi” konumuna yerleştirilen kadın bedenleri.
'Vakit Tamam Beyler! küresel ekonominin sonuçları ve felaket senaryolarıyla giderek bir korku filmi atmosferine bürünen dünyada, müdahale gücü ve araçları elinden alınmış bireyin elinde kalan tek şeyin korku olduğunu vurguluyor.
Savaşlar ve doğal felaketlerle, giderek benzeşen şehirler ve aynılaşan yaşam biçimleriyle bir tür kıyamet gibi yaşadığımız günümüz yaşamına gönderme yapan oyun, her şey yolundaymış gibi yaparak ve rutine sarılarak yok saymaya çalıştığımız dehşet duygusuna teslim olan çağımız insanını, kadınlar üzerinden anlatıyor.