Sakarya Meydan Muharebesi, Türk milleti için bir ölüm kalım mücadelesi olmuştur. Bu meydan muharebesi, Türk ordusunun taktik geri çekilmeleri bırakıp büyük çaptaki bir geri çekilme sonunda stratejik savunmayı uygulamaya koymasının en güzel örneklerinden birisidir.
Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerinde yenik duruma düşen Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerindeki (10 – 24 Temmuz 1921) başarılarından elde ettikleri moral ve İngilizlerin de teşvikiyle Anadolu’da ilerlemelerine devam etmek ve Ankara Hükûmetini zor duruma sokmak istemişlerdir. Esasen İngiliz Başbakanı Lloyd George’un İngiltere Parlamentosunda “Millî Türk Kuvvetlerini yenmiş bulunan Yunanistan’ın Sevr Anlaşması esaslarıyla yetinemeyeceği” şeklindeki kışkırtıcı vaatleri de Yunanistan’ı bu konuda cesaretlendirmiş ve barışa değil taarruza teşvik etmiştir. Yunan Genelkurmayı, Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilen Türk ordusuna son darbeyi vurmak için bütün hazırlıklarını tamamlayıp harekete geçmiştir. Öte yandan, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra askerî mevcudunun ve silah gücünün önemli bir kısmını kaybetmiş olan Türk ordusu da kesin sonuç alınabilecek bir meydan muharebesi için tüm birliklerini Sakarya Nehri’nin doğusunda, yaklaşık olarak 100 km genişliğinde bir cephe hattında toplamıştır.
Yunan kuvvetlerinin durumu da şöyledir: 120.000 er, 3.780 subay, 57.000 tüfek, 2.768 makinalı tüfek, 386 top, 1.350 kılıç, 3.800 hayvan, 600 adet 3 tonluk kamyon, 240 adet 1 tonluk kamyon, 18 uçak.
Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık görevine getirilmesinden sonra Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile Kolordu Komutanları arasında 15 Ağustos 1921 tarihinde bir durum değerlendirmesi yapılarak sonuç Başkomutana sunulmuş, böylelikle bir harekât planı ortaya çıkmıştır. Türk ordusu, 100 km’ye ulaşan cephe genişliği ve 25 km’ye yakın bir derinlik içerisinde arazinin önemli noktalarına yerleşerek ve Sakarya’yı bir engel hâlinde önüne alarak savunmayı oynak olarak idare etme kararını almıştır. Bu savaşa kadar savunmalar; orduların bir hat üzerinde yerleştirilmesi, bu hatta başarılı olunamazsa hep birlikte geride başka bir hatta çekilme biçiminde cereyan etmiştir. Ancak Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1921’de “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emrini vermiş böylece hat taktiği bırakılarak çekilmek zorunda kalan birliklerin tutunabildikleri ilk yerde savunmaya devam etmeleri, diğerlerinin ise bulundukları mevzileri bırakmamaları sağlanmıştır. Gerçekten de bu safhada verilen mücadele olağanüstüdür. Açılan her gediği kapatmak için 70 km’yi bulan zorlu yürüyüşlerle birlik kaydırmaları yapılır. Her gelen asker, ertesi sabah çelikten bir kale hâlinde düşman karşısına çıkmış, vuruşup şehit olmuş fakat vatanın savunulmasına devam edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa bu muharebe için “Sakarya melhame-i kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir. Yunanlar, Türk kuvvetlerini 23-30 Ağustos 1921 tarihleri arasında bütün imkânlarıyla zorlamalarına rağmen kuşatıp imha edemeyince kuvvetlerinin büyük kısmıyla Türk cephesini merkezden Haymana istikametinde yarmak istemişlerdir. 6 Eylül 1921 tarihine kadar da bunun için uğraşmışlar fakat başaramayınca bulundukları hatlarda savunmaya karar vermişlerdir. Ancak 10 Eylül’de başlatılan genel karşı taarruzla buna da engel olunmuştur. Bu muharebeler sırasında Meclisin de taşınması gündeme gelmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Millî Savunma Bakanı Refet Paşa’ya 26 Ağustos akşamı gönderdiği telgrafta; muharebelerin Ankara’ya kadar intikal etmesi ihtimali olduğunu, her türlü ihtimale karşı Meclisin ve Bakanlar Kurulu’nun ilk merhale olarak Yahşihan üzerinden Keskin’e, oradan da zorunluluk hâlinde Kayseri’ye naklinin gerekli olabileceğini bildirir. Ertesi gün çekilen başka bir telgrafla da bu taşınma emri durdurulmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönetiminde, Türk milletinin kanıyla yazılan ve dünya harp tarihine “en uzun meydan muharebesi”, Türk İstiklal Harbi tarihine de “subay muharebesi” diye geçen Sakarya Meydan Muharebesi aralıksız 22 gün geceli gündüzlü devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin batısına atılmasıyla sona ermiştir. Bundan sonra Takip harekâtı başlamıştır. Sakarya Meydan Muharebesi’nin askerî sonuçları bakımından Türk tarafına çok önemli katkıları olmuştur. Sakarya Zaferi ile inisiyatif Türk ordusuna geçmiştir.
Sakarya Muharebeleri, Türk ordusunun moralini ne kadar yükseltmiş ise Yunan ordusunun moralini de o derece bozmuştur. Önce Sakarya Nehri’nin doğusu, sonra da Afyonkarahisar – Eskişehir hattına kadar olan vatan toprakları Yunanlılardan temizlenmiştir.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİN TARİHİ
Savaş sonunda tarafların kayıpları da şu şekildedir:
Türkler: 5.713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp.
Yunanlılar: 3.758 can kaybı, 18.955 yaralı, 354 kayıp.
Sakarya Meydan Muharebesi sonucu, askerî harekât yön değiştirmiştir. Sakarya Muharebesi sonuna kadar stratejik savunma yapılırken Sakarya’dan sonra stratejik taarruza dönülmüştür. Zira Yunan ordusu stratejik saldırı yapma gücünü kaybetmiştir. Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nin (30 Ağustos 1922) hazırlıkları için gerekli zamanı kazandırmıştır. Sakarya Zaferi’nden sonra vefa duygusu ile dolu olan Türk milleti, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya TBMM aracılığıyla 19 Eylül 1921 tarihinde Gazi unvanı ve Mareşal rütbesini vermiştir. Anadolu’ya geçme planı olan Enver Paşa’nın ümidi kırılmış, içeride muhalefetin etkisi azalmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi’nin askerî sonuçları yanında siyasi sonuçları da Türk milleti için çok önemli kazanımlar sağlamıştır. Sakarya Zaferi’nden bir ay sonra, 13 Ekim 1921 günü Sovyetler Birliği Hükûmeti’nin aracılığıyla Ankara Hükûmeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında Kars Anlaşması imzalanmıştır.
Bu anlaşmayla; Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan daha önce yapılan Moskova Anlaşması’nı kendileri için de geçerli saymışlardır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırları kesinlikle güvenlik altına alınmıştır. Fransa, Sakarya Zaferi’nden sonra bekle – gör tutumunu bırakarak İtilaf Devletlerinden kopmuş ve TBMM Hükûmeti ile 20 Ekim 1921’de Ankara Anlaşması’nı imzalamıştır. Bu anlaşma ile Fransa tarafından Hatay-İskenderun dışında bugünkü güney sınırımız tanınmıştır. Güney Cephesi güvenlik altına alındığından oradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır. Batı Anadolu’daki Yunan egemenliğini hiçbir zaman kabullenemeyen İtalyanlar ise Sakarya Zaferi’nden sonra 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerleri boşaltmışlardır. Sakarya Zaferi, İngiltere’yi de TBMM Hükûmeti’ni tanımaya zorlamış ve 23 Ekim 1921’de “Tutsakların Serbest Bırakılması Anlaşması” yapılmıştır. Anlaşmaya göre; İngilizler ellerinde bulunan Birinci Dünya Savaşı tutsağı Türk komutanları ile Malta Adası’na sürdükleri Türk devlet adamları ve aydınlarını, Türkler de Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklattırdığı Anadolu’da bulunan İngiliz uyrukluları serbest bırakmışlardır. 2 Ocak 1922’de Türkiye-Ukrayna arasında bir dostluk antlaşması imzalanmış, bu antlaşma ile Ukrayna’nın yanı sıra Türkiye ile Sovyet Rusya arasında yakın dostluk ve temas geliştirilmiştir.
Sakarya Zaferi, İtilaf Devletlerinin Yunanlılara güvenini azaltmış, bu devletler Sevr Anlaşması ile kendilerine sağlanan çıkarları tekrar silahlı çatışmalara girmeden diplomasi yoluyla koruma çabası içine düşmüşlerdir. İtilaf Devletleriyle yapılan bu siyasi anlaşmalar Sevr Anlaşması’nın da geçerliliğini yitirmesi sonucunu doğurmuştur. Türk ordusunun Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanması, Yunan dış politikalarında da köklü değişikliklere sebep olmuştur. Sakarya’dan sonra, Yunanlıların “Ankara’nın alınması” ve “Büyük Bizans’ın kurulması” gibi düşleri Sakarya’nın sularına gömülecektir. Hatta, Batı Anadolu’daki isteklerini bile unutmuş görünüp bu kez yerli Rumların kuracağı bağımsız bir “İyonya Devleti” görüşüne ağırlık vererek, Avrupa’da bu görüşe destek arayacaklardır. Milli Mücadelenin en önemli askeri olaylarından biri olan Sakarya Zaferi ile, 1683 Viyana kuşatmasından beri devam eden Türk çekilişi burada durdurulmuş, bundan sonra Türk ilerleyişi başlamıştır.