Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah Gazetesi'nde yayımlanan yazısında, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından düzenlenen referandumu değerlendirdi.
IKBY'nin bağımsızlık referandumu düzenleme kararının referandum öncesinde büyük bir bölgesel ve küresel krizi ortaya çıkardığını belirten Kalın, önümüzdeki günlerde daha büyük sarsıntılar olabileceğine dikkati çekti.
Irak Kürtlerinin bu adımı atarak yıllarca çalışarak elde ettikleri kazanımları tehlikeye attığını ve yalnızlaştırma riskinin altına girdiklerini bildiren Kalın, "Bu aşamada Erbil'in gerçekten bağımsızlık için mi bir referandum düzenlediği, yoksa bu yolla Bağdat'a karşı elini mi güçlendirmeye çalıştırdığının hiçbir önemi yok. Referandum kararının ciddi sonuçları olacak ve bu sonuçlar farklı seviyelerde hissedilecek" değerlendirmesinde bulundu.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada referandumun "gayrı meşru ve kabul edilemez" olduğunun vurgulandığını hatırlatan Kalın, aynı şekilde Trump yönetiminin de IKBY referandumunu "provokatif ve istikrarsızlaştırıcı" bir adım olarak değerlendirdiğine işaret etti.
BM Güvenlik Konseyi'nin de benzer şekilde uyarıda bulunarak Erbil'den referandumu iptal etmesi veya ertelemesi talebinde bulunduğunu hatırlatan İbrahim Kalın, Avrupa ve körfez ülkelerinin yaklaşımlarının da benzerlik gösterdiğini dile getirdi.
Irak'ın parçalanmasını hiçbir ülkenin istemediğini vurgulayan Kalın, "Bunun tek istisnası İsrail. Başbakan Benjamin Netanyahu, bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını açıkça destekledi. Bölgedeki dengeler göz önünde bulundurulduğunda bu oldukça şüpheli açıklamanın önce Kürtleri sevindirmesi değil endişelendirmesi beklenir" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE DE BAZI YAPTIRIMLAR ÜZERİNDE ÇALIŞIYOR"
Geçtiğimiz günlerde Bağdat yönetiminin bağımsızlık oylamasına cevaben bir dizi adım attığını ve İran'ın hava sahasını Süleymaniye ile Erbil'e kapattığını hatırlatan Kalın, Türkiye'nin de bazı yaptırımlar üzerinde çalıştığını, başka ülkelerin de onların izinden gideceğini bildirdi.
Irak Kürtlerinin, tıpkı Araplar, Türkmenler ve Irak toplumunun diğer parçaları gibi barış, güvenlik ve refah içinde yaşamayı hakettiği konusunda hiçbir şüphe olmadığına vurgu yapan İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"En az Sünniler ve Şiiler kadar baskıcı rejimler tarafından mağdur edildiler. Ve Irak toplumuna farklı şekillerde katkı sundular. Erbil’in Bağdat’la temel anlaşmazlıkları meşru temellere dayanıyor. Esasen Bağdat, sadece IKBY'e değil Türkmenlere ve Sünni Araplara da verdiği güvenlikle ilgili ve siyasi sözleri tutmadı. Maliki hükümetlerinin mezhepçi yaklaşımı, Irak toplumunun bir arada tutulması için elzem olan ümit ve güveni erozyona uğrattı. Kürtler de tıpkı Sünni Araplar ve Türkmenler gibi bu sorumsuz ve maliyetli politikalardan zarar gördü.
Son tahlilde Irak Kürtlerinin, 2003’ten itibaren yaşanan zorluklar ve sınamalar karşısında özel bir konumu olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak IKBY, Irak’ta on yıldan fazladır hüküm süren kaosa rağmen birçok kazanım elde etti. Bugün IKBY, kendi meclisine, bayrağına, güvenlik güçlerine, sınır ve gümrük kontrollerine sahip olan; hatta para basan federal bir birim. Irak’ta başka hiçbir grup bu tür ayrıcalıklara sahip değil. Referandum kararı, işte bu kazanımları tehlikeye soktu."
"DÜZİNELERCE YENİ DEVLET KURULABİLİR"
Her etnik grubun bir ulus devlete sahip olması fikrinin tehlikeli ve ziyadesiyle tartışmaya açık olduğunu dile getiren Kalın, yazısında bunun nerede biteceğinin belli olmayacağını söyledi.
"Bu mantığa göre Avrupa, ABD, Afrika ve Asya'da düzinelerce yeni devlet kurulabilir." diyen Kalın, daha derin toplumsal, siyasi ve ekonomik entegrasyon ile bölgesel ittifakların milletlerin çıkarlarına daha iyi hizmet edeceği bir ortamda mevcut ülkeleri bölmeye çalışmanın anlamsız olacağına dikkati çekti.
Irak Kürtlerinin meşru endişelerinin, Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi egemenliği çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:
"Irak’ın bölünmesi, ciddi güvenlik tehditleriyle karşı karşıya bulunan bölgemizde tehlikeli bir emsal teşkil eder. Irak Anayasası'na göre yasadışı olan referandum ise hiçbir ülke veya uluslararası örgüt tarafından tanınmayacaktır. Öte yandan referanduma yönelik muhalefetin, Irak Kürtlerini hedef almadığını vurgulamak gerekiyor. Türkiye, en zor koşullarda bile Irak Kürtlerinin yanında siyasi ve ekonomik olarak durmuştur. Erbil’deki Kürt liderler ise kendi halklarının siyasi ve ekonomik çıkarlarını Irak’ı bölmeye çalışarak ve kendilerini en yakın müttefikleri olan Türkiye’den uzaklaştırarak tehlikeye atıyor.
Referandum yasadışı ve sorunlu olmakla birlikte, tartışmalı bir bölge olan ve IKBY toprağı olmayan Kerkük’ün bu sürece dahil edilmesi bu bölgede yaşayan Türkmen ve Araplar açısından durumu daha kötü hâle getiriyor. Türkiye, Irak Türkmenleriyle özel bir ilişkisi olduğu için Kerkük’teki gelişmelerle ilgili haklı olarak daha çok endişe duyuyor. Kerkük’te demografik dizayn çabaları zaten tehlikeli bir politikaydı. Referandum ise bu tarihi şehirde bazı etnik gerginlik ve çatışmaları körükleyebilir. Bu politika sadece IKBY'e ve meşruiyetine zarar verir. Defaatle uyarılmalarına rağmen IKBY liderleri referandumu düzenlemekte ısrarcı oldu. Bu kararın olumsuz sonuçları zaten ortada. Artık atılacak tek adım referandumu yok saymak ve Bağdat’la Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi egemenliği çerçevesinde müzakere etmek olacaktır. Bu, Erbil açısından atılması zor bir adım olabilir ancak her halükarda IKBY’i daha izole, daha zayıf ve daha kırılgan kılacak bir politikada ısrarcı olmaktan iyidir."