Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabında emniyet içindeki 'cemaat' yapılanmasına ilişkin iddialarda bulunan ve Devrimci Karargah soruşturması kapsamında bugün tutuklanan Hanefi Avcı’yı yakın mesai arkadaşlarından Necdet Menzir NTV’ye anlattı.
Avcı’nın kitabında, ‘Çalıştığım en yiğit, en göz kara, en dürüst müdürlerden biriydi’ dediği Menzir, Her Şey’de Mirgün Cabas’ın sorularını yanıtladı.
Menzir, Avcı’yla ilgili şunları söyledi:
"Bir yakınınız, kardeşiniz, çok sevdiğiz bir insanın başına bir olay geldiğinde ne hissederseniz, ben şu an o duygular içerisindeyim. Bu noktaya gelinmiş olması nedeniyle son derece üzgünüm.
Ben Avcı’yı 19988 yılı başında Diyarbakır’da tanıdım. Ben Emniyet Müdürü’ydüm o da İstihbarat Müdür Vekili’ydi. Çok çalışkan, becerikli, zeki ve işini çok seven bir insandır. O dönemde, sıkıyönetimden olağanüstü hale geçilmişti. Diyarbakır’dan bölgenin her yerine koşturup çözüm arıyordu...
"TEKNOLOJİYİ 88’DE FARK ETTİ"
Evrakları imzalamak için bizim vaktimiz olmuyordu. Genellikle öğle tatilinde yemeğe çıkmaz, imza işleriyle uğraşır, kendisi de yanıma gelirdi. İşler bitince, 'iki tost söyleyelim' derdim. Ama o, 'hayır efendim, yukarıda bilgisayarda işlerim var' derdi. Daha 1988 yılında, bu işlerin teknolojiyle olacağını görmüştü ve çaba sarf ediyordu.
Ben oradan ayrılırken, ‘birgün sana ihtiyacım olursa gelir misin? dedim. 'İyi yer olursa gelmem' dedi. Ben Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nden İstanbul’a atandım. Kendisini aradım. Yetkililere de ‘bazı arkadaşların İstanbul’a tayin edilmesi lazım’ demiştim. Bana ‘İstanbul iyi yer’ dedi. Ben de ‘bildiğin İstanbul değil’ karşılığnı verdim. 'Fedakarlık yapabilen insanlara ihtiyaç var. Daha önce düşündüğün şeyleri burada yapma imkanımız var' dedim.
KÖTÜ AMAÇLA KULLNILMASIN!
Ben 'altyapı mutlaka kurulmalı' diyordum. Sol örgütler İstanbul’da cirit atıyordu. Her gün 3-4 tane görevli şehit oluyordu. Korku ve panik vardı... O dönemde İstanbul’da büyük gayretle çalıştık. Takip, dinleme gibi bugün teknoloji denen bütün gelişmelerin polis örgütüne taşınmasında en büyük pay onundu bence.
Birgün bana espri yaparak, 'müdürüm bunları yapıyoruz ama sakın değişik anlamlarda kullanmasınlar’ demişti. 'Biz devlete yapıyoruz, devlet adına yapıyoruz. Devlet de devamlılık vardır. Suç işleyenlere karşı kullanacaklardır' dedim. Ben İstanbul Emniyet Müdürlüğü‘nden istifa ettim ve emekliye ayrıldım, onlar ise devam etti.
Son dönemde Edirne Emniyet Müdürlüğü’ndeydi. Ailem Bulgaristan göçmeni ve ilişkilerim devam ediyor. Edirne’den geçerken uğrayıp çayını içiyordum.
"BÖYLE OLACAĞINI BİLİYORDUR"
Kitabını okudum. ‘Camaat’le ilgili bilgiler kendisine ait. Diğerlerini ben de biliyorum. Kendisi olayların bu noktaya geleceğini görebilecek bir adam. Oturmuş, düşünmüş ve hesabını yapmışır.
İdealist bir insandır ve bu uğurda her türlü sorumluk ve riski alabilir. 28 Şubat sürecinde de riski aldı, cezaevine girdi ve tahliye oldu. Bugün de olaylar farklı boyutlara gidiyorsa ve gördüğü bir şeyler varsa fikirlerini açıklamıştır...
İDDİALARI SORUŞTURULUYOR MU?
(Manevi tarafı güçlü olan, muhafazakar bir kişilik. Sol örgütü kollamakla suçlanıyor)
Benim mantığım ve duygularım böyle bir şeyi kabul etmiyor.
(Emniyet teşkilatı da ağırlıklı olarak Hanefi Avcı gibi muhafazakar kişilerden oluşuyor. Yaşananlar oraya nasıl yansımıştır?)
...Yakından tanıyanlar değerlendirme yapmışlardır. Bunca yıl mücadele eden kişinin aynı şekilde suçlanmasının manasını değerlendiriyorlardır. Ama diğer taraftan, sesini çıkarmayanlar da vardır. ‘Oh iyi olmuş’ diyenler de vardır.
Hanefi’nin işlediği kusurlar varsa soruşturulur. Ama kitabındaki iddialar soruşturuluyor mu? Bir şeyler söylüyor bu adam...
HERKESİ Mİ KANDIRDI?
Ben Hanefi’yi 23 senedir tanıyorum. Emniyet teşkilatı onu 15 yaşındayken aldı ve koleje soktu. 40 seneye yakındır emniyetin elinde. Bu adam emniyetteki herkesi mi kandırdı? Sol örgütlerle mücadele etti ve bu noktaya geldi, böyle bir şey olur mu?
"NOTÇULUK SİSTEM DEĞİŞTİRMİŞ"
Mesleğe yeni başladığımızda, tecrübeli amirler birilerine ‘bu notçu’ derlerdi. Kendini sakın, koru manasında konuşurlardı. Ben de ‘notçu ne demek?’ derdim. ‘Yanına kim geldi, kimle çay içtin, kimle kahve içtin, kimle yürüdün bunlar onları yazar; eşin kimle konuşuyor, kimle dostluk yapıyor bunlar onları yazar. Bir paket şeker gelse de yazar. İşte notçu budur’ dediler. ‘Sen bunun damarına bastığın gün, bunlar mektup yazarlar. Bir şey çıkmaz ama epey uğraşır, başın ağrır’ demişleri.
Şimdi galiba bu notçuluk, zamana uyarak sistem değiştirmiş. Bir şeyler toplanıyor ve piyasaya salınıyor. TV, bilgisayar ve internet var. İnsanlar hakkında konuşurken en önemli şey vicdandır ve bu önemldir. Eğer iftira söz konusuyla, hem bu dünyada hem de Allah’ın huzurunda büyük suçtur ve kul hakkı yeniyor demektir.
Avcı’nın kitabında, ‘Çalıştığım en yiğit, en göz kara, en dürüst müdürlerden biriydi’ dediği Menzir, Her Şey’de Mirgün Cabas’ın sorularını yanıtladı.
Menzir, Avcı’yla ilgili şunları söyledi:
"Bir yakınınız, kardeşiniz, çok sevdiğiz bir insanın başına bir olay geldiğinde ne hissederseniz, ben şu an o duygular içerisindeyim. Bu noktaya gelinmiş olması nedeniyle son derece üzgünüm.
Ben Avcı’yı 19988 yılı başında Diyarbakır’da tanıdım. Ben Emniyet Müdürü’ydüm o da İstihbarat Müdür Vekili’ydi. Çok çalışkan, becerikli, zeki ve işini çok seven bir insandır. O dönemde, sıkıyönetimden olağanüstü hale geçilmişti. Diyarbakır’dan bölgenin her yerine koşturup çözüm arıyordu...
"TEKNOLOJİYİ 88’DE FARK ETTİ"
Evrakları imzalamak için bizim vaktimiz olmuyordu. Genellikle öğle tatilinde yemeğe çıkmaz, imza işleriyle uğraşır, kendisi de yanıma gelirdi. İşler bitince, 'iki tost söyleyelim' derdim. Ama o, 'hayır efendim, yukarıda bilgisayarda işlerim var' derdi. Daha 1988 yılında, bu işlerin teknolojiyle olacağını görmüştü ve çaba sarf ediyordu.
Ben oradan ayrılırken, ‘birgün sana ihtiyacım olursa gelir misin? dedim. 'İyi yer olursa gelmem' dedi. Ben Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nden İstanbul’a atandım. Kendisini aradım. Yetkililere de ‘bazı arkadaşların İstanbul’a tayin edilmesi lazım’ demiştim. Bana ‘İstanbul iyi yer’ dedi. Ben de ‘bildiğin İstanbul değil’ karşılığnı verdim. 'Fedakarlık yapabilen insanlara ihtiyaç var. Daha önce düşündüğün şeyleri burada yapma imkanımız var' dedim.
KÖTÜ AMAÇLA KULLNILMASIN!
Ben 'altyapı mutlaka kurulmalı' diyordum. Sol örgütler İstanbul’da cirit atıyordu. Her gün 3-4 tane görevli şehit oluyordu. Korku ve panik vardı... O dönemde İstanbul’da büyük gayretle çalıştık. Takip, dinleme gibi bugün teknoloji denen bütün gelişmelerin polis örgütüne taşınmasında en büyük pay onundu bence.
Birgün bana espri yaparak, 'müdürüm bunları yapıyoruz ama sakın değişik anlamlarda kullanmasınlar’ demişti. 'Biz devlete yapıyoruz, devlet adına yapıyoruz. Devlet de devamlılık vardır. Suç işleyenlere karşı kullanacaklardır' dedim. Ben İstanbul Emniyet Müdürlüğü‘nden istifa ettim ve emekliye ayrıldım, onlar ise devam etti.
Son dönemde Edirne Emniyet Müdürlüğü’ndeydi. Ailem Bulgaristan göçmeni ve ilişkilerim devam ediyor. Edirne’den geçerken uğrayıp çayını içiyordum.
"BÖYLE OLACAĞINI BİLİYORDUR"
Kitabını okudum. ‘Camaat’le ilgili bilgiler kendisine ait. Diğerlerini ben de biliyorum. Kendisi olayların bu noktaya geleceğini görebilecek bir adam. Oturmuş, düşünmüş ve hesabını yapmışır.
İdealist bir insandır ve bu uğurda her türlü sorumluk ve riski alabilir. 28 Şubat sürecinde de riski aldı, cezaevine girdi ve tahliye oldu. Bugün de olaylar farklı boyutlara gidiyorsa ve gördüğü bir şeyler varsa fikirlerini açıklamıştır...
İDDİALARI SORUŞTURULUYOR MU?
(Manevi tarafı güçlü olan, muhafazakar bir kişilik. Sol örgütü kollamakla suçlanıyor)
Benim mantığım ve duygularım böyle bir şeyi kabul etmiyor.
(Emniyet teşkilatı da ağırlıklı olarak Hanefi Avcı gibi muhafazakar kişilerden oluşuyor. Yaşananlar oraya nasıl yansımıştır?)
...Yakından tanıyanlar değerlendirme yapmışlardır. Bunca yıl mücadele eden kişinin aynı şekilde suçlanmasının manasını değerlendiriyorlardır. Ama diğer taraftan, sesini çıkarmayanlar da vardır. ‘Oh iyi olmuş’ diyenler de vardır.
Hanefi’nin işlediği kusurlar varsa soruşturulur. Ama kitabındaki iddialar soruşturuluyor mu? Bir şeyler söylüyor bu adam...
HERKESİ Mİ KANDIRDI?
Ben Hanefi’yi 23 senedir tanıyorum. Emniyet teşkilatı onu 15 yaşındayken aldı ve koleje soktu. 40 seneye yakındır emniyetin elinde. Bu adam emniyetteki herkesi mi kandırdı? Sol örgütlerle mücadele etti ve bu noktaya geldi, böyle bir şey olur mu?
"NOTÇULUK SİSTEM DEĞİŞTİRMİŞ"
Mesleğe yeni başladığımızda, tecrübeli amirler birilerine ‘bu notçu’ derlerdi. Kendini sakın, koru manasında konuşurlardı. Ben de ‘notçu ne demek?’ derdim. ‘Yanına kim geldi, kimle çay içtin, kimle kahve içtin, kimle yürüdün bunlar onları yazar; eşin kimle konuşuyor, kimle dostluk yapıyor bunlar onları yazar. Bir paket şeker gelse de yazar. İşte notçu budur’ dediler. ‘Sen bunun damarına bastığın gün, bunlar mektup yazarlar. Bir şey çıkmaz ama epey uğraşır, başın ağrır’ demişleri.
Şimdi galiba bu notçuluk, zamana uyarak sistem değiştirmiş. Bir şeyler toplanıyor ve piyasaya salınıyor. TV, bilgisayar ve internet var. İnsanlar hakkında konuşurken en önemli şey vicdandır ve bu önemldir. Eğer iftira söz konusuyla, hem bu dünyada hem de Allah’ın huzurunda büyük suçtur ve kul hakkı yeniyor demektir.