Mavi ekonominin yeşil kalkınmadaki rolü

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı, İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar ile Hazine ve Maliye Uzmanı Arda Uludağ, Türkiye'nin denizlerinin ve deniz kaynaklarının korunmasının, sürdürülebilir kullanımının yeşil ekonomiye sağlayacağı faydalara değinen bir yazı kaleme aldı.

Haberler ntv.com.tr 03.05.2023 - 12:47

Son yıllarda küresel pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve ardından enerji krizi başta olmak üzere dünyamızı ve insanlığı zorlayan pek çok riskle karşı karşıya kalınmış olup iklim değişikliği gibi acil eylem gerektiren bir konuda yeterli adımların atılamadığı görülmektedir. Geç kalınan her bir dakikanın insanlığımızın aleyhine işlediğinin şuuruyla uluslararası platformda gezegenimizi korumaya ve aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın da tesisine yardımcı olabilecek yeni araçlar ve politikalara yönelik ciddi bir arayış ortaya çıkmaktadır. Son dönemde ise öne çıkan ve kolay kolay da gündemdeki yerini kaybedecek gibi görünmeyen başlık ise mavi ekonomidir.

Ekonomik büyümenin tesisi noktasında okyanus ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanılması ve korunması olarak algılanmakta olan mavi ekonomi; yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği ve iklim değişikliği de dâhil olmak üzere gezegenimizin karşı karşıya kaldığı pek çok riskle mücadele edebilme bağlamında giderek daha fazla ilgi görmektedir. Dünya Bankası tarafından mavi ekonomi okyanus ekosisteminin sağlığını korurken ekonomik büyüme, daha iyi geçim kaynakları ile istihdam tesisi için okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Komisyonu ise bu tanımın kapsamını genişleterek okyanuslar, denizler ve kıyılarla ilgili tüm ekonomik faaliyetlerin mavi ekonomi kapsamında ele alınabileceğini, bu sebeple de ifadenin birbiriyle irtibatlı ve gelişmekte olan çok çeşitli sektörleri ihtiva ettiğini belirtmektedir.

Mavi ekonomi son on yıllarda yaşanan küresel, çevresel, ekonomik ve sosyal krizlere bir çözüm olarak görülmekte ve okyanus ile su kaynaklarının ekonomik refahı artırabilmek için sürdürülebilir bir şekilde kullanılabileceği fikrine dayanmaktadır. 2050 yılına kadar 9 milyarı aşması beklenen dünya nüfusunun hiç şüphesiz gıda, enerji, hammadde ihtiyaçlarının bugüne kıyasla çok daha fazla olacağı düşünüldüğünde okyanusların mutlak surette ekonomik büyüme denkleminde yer alması gerektiği değerlendirilmektedir. Buna karşın okyanuslar hâlihazırda ciddi bir aşırı kullanım, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği sebebiyle büyük bir tehdit altındadır. Bu sebeple ilk olarak okyanusların kirliliğinin önlenmesi ve akabinde ekonomik verimlerinin artırılmasına yönelik adımlar atılmasına dair ciddi bir bilinç geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan son derece önem arz ettiğini düşündüğümüz mavi ekonomi ve iklim değişikliği ilişkisine değinmenin yarar sağlayacağı değerlendirilmektedir.

İklim değişirken mavi ekonomi aleyhimize çalışıyor

Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedefleri (SDG) arasında okyanusların, denizlerin ve deniz kaynaklarının korunmasına ve sürdürülebilir kullanımına odaklanan SDG 14 ile bu zorlukların ele alınması için bir çerçeve sunulmaktadır. SDG 14'ün hedefi sağlıklı okyanuslar ve denizler tesis edilirken aynı zamanda ekonomik büyümenin, sosyal kapsayıcılık ile geçim kaynaklarının korunmasını veya iyileştirilmesini teşvik etmek olarak belirlenmiştir. Ancak bu hedefe ulaşmak için aynı iklim değişikliği konusunda olduğu gibi küresel çapta bir eylem ve uluslararası işbirliğinin yanı sıra yasal ve kurumsal çerçevelerin de uygulanması gerekmektedir. İklim değişikliği hepimizin bildiği üzere gezegenin karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri olarak halen daha çözüm bulunması gereken krizler listesinde en üst sıradaki yerini korumakta ve Akdeniz bölgesi iklim krizinin olumsuz tesirlerine karşı bilhassa savunmasız pozisyonuyla ön planda bulunmaktadır. Bu bakımdan her iki konunun da birlikte ve tüm ülkelerin ortak çabalarıyla ele alınması gerekliliği yadsınamaz bir gerçektir.

Biraz daha detaya inecek olursak iklim değişikliğinin mavi ekonomi üzerindeki en mühim tesirlerinden biri okyanus asitlenmesiyle gerçekleşmektedir. Atmosferdeki artan karbondioksit seviyeleri okyanus tarafından emilmekte, bu da pH seviyelerinin düşmesine ve suyun daha asidik hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu durum asitli sularda kabuklarını ve iskeletlerini inşa etmek ve korumak için mücadele eden kabuklu deniz hayvanları ve mercan gibi deniz organizmaları üzerinde zararlı bir tesire sahip olabilmektedir. Bunun neticesinde balık ve diğer canlı popülasyonlarında düşüşe sebep olabilmekte ve bu da balıkçılık endüstrisine menfi yönde tesir etmektedir. Öte yandan deniz seviyesinin yükselmesi, iklim değişikliğinin mavi ekonomi üzerindeki bir diğer önemli sonucu olarak sayılabilmektedir. Yükselen deniz seviyeleri, altyapılara ve konut, otel gibi yapılara zarar verebilecek ve kıyı bölgelerini turizm için daha az çekici hale getirebilmekte, kıyı erozyonuna ve sellere yol açabilmektedir. Ek olarak deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı koruma, balıkçılık ve karbon tutma gibi önemli ekosistem hizmetleri sağlayan kıyı habitatlarının kaybına da sebep olabilecektir. İklim değişikliği aynı zamanda sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve fırtınalar gibi aşırı hava olaylarına yol açarak mavi ekonomi üzerinde menfi bir etkiye sahip olabilmektedir. Örneğin sıcak hava dalgaları, kıyı bölgelerinde yetiştirilen mahsullerin kalitesinin ve miktarının azalmasına yol açabilmekte, kuraklıklar yoluyla su kıtlığı ortaya çıkabilmekte, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği endüstrilerinin çalışması zorlaşabilmektedir.

Coğrafyamız özelinde konuyu ele aldığımızda ise Akdeniz’in hâlihazırda deniz seviyesinin yükselmesinin, okyanus asitlenmesinin ve aşırı hava olaylarının artan sıklığının ve yoğunluğunun yansımalarını tecrübe etmekte olup bu etkiler sağlıklı bir deniz ortamına ihtiyaç duyan mavi ekonomi sektörlerinin yanı sıra kıyı topluluklarını da tehdit etmektedir. Bu olumsuzluklar balıkçılık ve turizm gibi mavi ekonomi sektörleri üzerinde doğrudan bir tesire sahip olmakla birlikte ekonomik verimliliğin düşmesi, iş kaybı gibi kanallar vasıtasıyla ekonomi üzerinde de negatif sonuçlara yol açabilmektedir. Geldiğimiz noktada Akdeniz bölgesi diğer bölgelere kıyasla yüzde 20 daha hızlı ısınmakta olup deniz suyu sıcaklığı küresel ortalamaya göre şimdiden 0,4°C yükselmiş durumdadır. Öte yandan Akdeniz’in dünyada bilinen deniz türlerinin yüzde 18’ine ev sahipliği yaptığı da göz önünde bulundurulduğunda bölge ciddi bir biyoçeşitlilik ve ekonomik gelir kaybı tehlikeleri ile karşı karşıyadır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı, İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar

Maviyi yeşille kullanmak zorundayız

İklim değişikliğinin mavi ekonomi üzerindeki etkilerini azaltmak için alınabilecek bir dizi tedbir bulunmaktadır. Bunlardan en mühimi hiç şüphesiz düşük karbonlu ekonomik modellere geçiş yapmaktır. Ayrıca iklim değişikliğine uyum tedbirlerine başvurarak deniz duvarları ve diğer kıyı savunmaları inşa etmek, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği endüstrilerinin iklim şartlarına dayanıklılıklarını artırmak gibi iklim değişikliğine uyum sağlamaya yardımcı olabilecek tedbirlere de yatırım yapmak cazip gözükmektedir. Üstelik mavi ekonomiyi korumak için bizler çaba sarf ederken doğru adımlar atarak mavi ekonominin de bizim yanımızda iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı vermesini sağlamak mümkündür. Örnek olarak mavi ekonomi mercan resifleri ve deniz otu yatakları gibi deniz ekosistemlerinin restorasyonu yoluyla karbon tutulmasına da katkıda bulunabilmektedir.

Zorluklara rağmen mavi ekonominin iklim değişikliğiyle mücadeleye yalnızca doğal çözümlerle değil farklı açılardan da katkıda bulunma fırsatı vardır. Örneğin mavi ekonomi rüzgâr, dalga ve gelgit gücü gibi okyanus kaynaklarından temiz enerji sağlayarak düşük karbon ekonomisine geçişte kilit bir rol oynayabilmektedir. Ayrıca açık deniz rüzgârı gibi yenilenebilir deniz enerjisi, temiz bir enerji kaynağı sağlayabilirken sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği gıda güvenliğinin tesisi noktasında üretim zincirlerine değer katabilecektir. Enerji teması bağlamında İtalya, Fransa ve Yunanistan açıklarında 25’ten fazla açık kıyı rüzgâr çiftliğinin inşa edilmekte olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda son dönemde Akdeniz’e mavi ekonomi çerçevesinde ciddi bir yatırım akışı gerçekleştiğini görmek mümkündür. Bu gelişmenin temel unsuru olarak ise Avrupa Komisyonu'nun denizcilik ekonomisi sektörlerinin sürdürülebilir büyümesini desteklemeyi amaçlayan "mavi büyüme" stratejisi; Avrupa ve Asya arasındaki ticaretin geliştirilme çabaları, uluslararası deniz trafiğinin artırılmak istenmesi, açık deniz petrol ve gaz sözleşmelerinin çoğalması ve giderek zenginleşen küresel orta sınıf turistlerinin bölgeye olan talepleri gösterilmektedir.

Tüm bu gelişmeler mavi ekonomi adına müspet gözükmekle birlikte atılan adımlar ile uygulanan politikaların çevresel kaygıları dikkate almadan yapılmaları durumunda büyük bir değer oluşturan Akdeniz’e ciddi zarar verilmesiyle karşı karşıya kalınma riski bulunmaktadır. Örnek olarak Süveyş Kanalı’nın artırılan kapasitesi sayesinde bugün Akdeniz’den iki kata kadar daha fazla kargo gemisinin geçişinden bahsetmek mümkün hale gelmiştir. Buna rağmen söz konusu artış Akdeniz’de gürültü kirliliği ile artan bir emisyonu da beraberinde getirmiştir. Benzer şekilde son on yılda kruvaziyer yolcusu sayısı 8,7 milyondan 30 milyona çıkmış olmakla birlikte kruvaziyerler hava, gürültü ve deniz kirliliğinin en önde gelen unsurları olarak görülmektedirler.

Hiç şüphesiz bu noktada yatırımların bu alana ne şekilde yönlendirilebileceği üzerine düşünmek gerekmektedir. Mavi ekonomilere verilen ehemmiyeti gösteren ve bu alandaki ekonomik potansiyelin açığa çıkarılması için finans araçlarına başvurulan yakın tarihli bir örnek Hindistan tarafından yürürlüğe konulan, sürdürülebilir finansal araçlara ilişkin bir düzenlemede görülebilmektedir. Halihazırda tüm dünyada ciddi talep görmekte olan yeşil tahvillere benzer şekilde Hindistan mavi tahvilleri de ulusal sürdürülebilir finansman çerçevesine dâhil etmiştir. Bu doğrultuda mavi tahvillerin çerçevesi; sürdürülebilir balıkçılık, sürdürülebilir su yönetimi vb. dâhil olmak üzere sürdürülebilir denizcilik sektörü için geliştirilmiş sürdürülebilir finansman araçları olarak belirlenmiştir.

Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yeri olan mavi ekonomi unsurlarının önümüzdeki dönemde bu alana yatırım çekmek için ciddi bir potansiyel taşıdığı da düşünülmektedir. Bu çerçevede deniz ve nehir ekosistemleri ile kıyı direncini artırmak gibi görece düşük yatırım gerektiren piyasa segmentlerinde yatırım planlamalarına başlamanın, yeni gelişen mavi ekonomi alanına ciddi miktarda özel sektör yatırımı çekebileceği değerlendirilmektedir. İklim değişikliğine dayanıklı ve yeşil niteliğine haiz limanlar, açık denizde rüzgâra dayalı yenilenebilir enerji gibi büyük yatırımlar için ise karma finans yapıları oluşturmanın ve gerekli regülasyonların hayata geçirilmesinin özel sektör yatırımcıları için büyük getiri fırsatları sunabileceği vurgulanmaktadır.

Bu çerçevede mavi ekonominin Akdeniz ülkeleri açısından da önemi göz önünde bulundurulduğunda Asya-Pasifik ülkelerinin yaklaşımının Akdeniz’de de benimsenmesinin; ülkelerin yalnızca ulusal çıkarlarına değil aynı zaman da tüm bölge ülkelerinin kalkınmalarına, ekonomik büyüme tesis etmelerine ve çevreci eylemlerini destekleme fırsatı sunacağını düşünmek mümkündür. Bu alanda gerçekleştirilecek yatırımların bir kısmı ciddi maliyet unsurları taşımakla birlikte mavi ekonominin sürdürülebilir kalkınmaya yönelik finansman açığını kapatmak için kullanılabileceği unutulmamalıdır. Bu noktada önem arz eden ilk husus finansal piyasalarda faaliyet gösteren tüm yatırımcı türlerinin farklı ihtiyaç ve tercihlerini anlamak olacaktır. Bu sayede fon, tahvil, proje finansman yapıları gibi uygun yatırım araçlarının oluşturulması yoluyla doğru yatırımcıların mavi ekonomi alanına çekilmesi sağlanabilecek, Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu yeterli düzeyde uzun vadeli sermayeye ulaşabilmek için bu alana yönelik ulusal ve uluslararası finans kaynaklar harekete geçirilmiş olacaktır.

Mavi ekonomide öncü rol üstlenmeliyiz

Türkiye, Akdeniz bölgesinin mavi ekonomisinde bir aktör pozisyonundadır. Akdeniz bölgesi tümü denize bağımlı olan balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği, turizm ve yenilenebilir enerji gibi çok çeşitli endüstrilerle mavi ekonominin gelişimi için muazzam bir potansiyele sahiptir. Nitekim WWF tarafından yayımlanan 2017 tarihli Akdeniz Ekonomisini Canlandırmak başlıklı raporda Akdeniz'deki mavi ekonomiyle ilgili faaliyetlerin ekonomik değerinin yıllık 450 milyar ABD doları olduğu tahmin edilmiştir. Bununla birlikte rapora göre yalnızca kıyı turizmi yılda 300 milyar ABD doları gelir elde ederken onu 110 milyar ABD doları ile deniz turizmi takip etmektedir. Balıkçılık ve su ürünleri GSYİH'nın kabaca yüzde 2'sini oluşturmakta ve yılda yaklaşık 8 milyar ABD doları üretmektedir. Bu rakamların bugün itibarıyla çok daha yüksek olabileceğini tahmin etmek yanlış olmamaktadır.

Ülkemiz önemli balıkçılık ve su ürünleri yetiştirme alanları da dahil olmak üzere çok çeşitli deniz ve kıyı ekosistemlerine ev sahipliği yapan Akdeniz’den ciddi fayda sağlamakta, aynı şekilde ekosistemin korunmasına da gerekli hassasiyeti göstermektedir. Türkiye'nin mavi ekonomisi son yıllarda hızla büyümekte olup ülkemizdeki denize dayalı endüstrilerin yarattığı katma değer de giderek artmakta, binlerce yeni iş oluşturma ve kıyı kesimlerinde yaşayan hane halklarının geçim kaynaklarını destekleme potansiyeli taşımaktadır. Ayrıca Türkiye'nin mavi ekonomisi gemi inşa, gemi tamir ve liman faaliyetlerini içeren güçlü bir denizcilik sektörü tarafından da desteklenmektedir. Bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde yeşil ve sürdürülebilir finans piyasalarındaki gelişmelere bakıldığında çok daha olumlu yansımaları olabileceğini bugünden kestirmek zor gözükmemektedir. Bu çerçevede atılacak stratejik adımlarla yenilikçi finans araçları bu sektörler için çok ciddi bir kaldıraç tesiri oluşturabilecektir.

Türkiye ayrıca 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda güçlü ve kapsamlı adımlar atmakta, gerek Akdeniz gerekse de diğer denizlerimizin mavi ekonomilerinin karşı karşıya olduğu, iklim değişikliği riskine karşı da eyleme geçmekte ve aktif bir şekilde çalışmaktadır. Bu kapsamda 2017 yılında Zonguldak’ta ufak ölçekli bir pilot dalga enerji santrali projesi gerçekleştirilmiş, geçtiğimiz aylarda ise İsrail menşeli Eco Wave Power Global (EWP) şirketi ile Ordu Enerji A.Ş. (OREN) Karadeniz dalgalarından enerji üretimi yapılması için protokol imzalamıştır. Kurulması planlanan 77 megavatlık kapasiteye sahip ve proje tutarı yaklaşık 150 milyon ABD doları olan santralinin Türkiye’de ilk olmakla birlikte dünyanın da en büyük dalga enerji santrali olması öngörülmektedir.

Mavi ekonomi Türkiye’nin denizlerinde sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyümeyi desteklemek için muazzam bir potansiyele sahiptir. Bunun farkındalığıyla Türkiye sürdürülebilir mavi ekonomi uygulamalarının desteklenmesinde bölgesinde öncü bir rol oynamaktadır. Bu minvalde 7 – 10 Aralık 2021 tarihlerinde Akdeniz’in Deniz Çevresinin ve Kıyı Bölgelerinin Korunmasına İlişkin Barselona Sözleşmesi’nin 22. Taraflar Konferansı (COP22) Türkiye’nin ev sahipliği ve başkanlığı altında başarıyla gerçekleştirilmiş, paydaşlar ile devam eden süreçte son derece değerli ve kritik iş birlikleri kurulmuştur. Bu alandaki çalışmaların hız kesmeden de devam etmesi beklenmektedir.

Coğrafyamızın bize sunduğu doğal ortamı korumak ve bu ortamın oluşturduğu fırsatları çevreci bir şekilde kullanmak gezegenimiz ve bizden sonraki nesillere sağlıklı bir gelecek bırakmak için şarttır. Türkiye'nin sürdürülebilir mavi ekonomi uygulamalarını teşvik etme çabaları yalnızca deniz kaynaklarının korunmasına katkıda bulunmakla kalmamakta, aynı zamanda bölge ülkelerinin ekonomi, çevre ve yaşayanları üzerinde de müspet sonuçlar doğurmaktadır. Sürdürülebilir mavi ekonomi uygulamalarını desteklemek için başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere tüm tarafların birlikte çalışmaya devam etmesi mecburiyet arz etmekte ve Türkiye'nin bu alandaki liderliği diğer ülkelerin takip etmesi için bir ilham kaynağı olmaktadır.
Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır

NTV’de canlı olarak yayınlanan tüm programlar ile ilgili bilgiler, program bölümleri ve programlarla ilgili haberler NTV Ekranı’nda. Günlük NTV yayın akışı ve program saatlerini de NTV Ekranı kategorisinden saat bazında görebilirsiniz. %100 Futbol ile son dakika spor haberlerini, Gündem Masası ile gündem haberleri ile ilgili değerlendirmeleri NTV Ekranı’nda.