CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü, hiçbir gazetecinin, milletvekilinin hapiste olmadığı özgür, bağımsız bir Türkiye için mücadele ettiklerini söyledi.
KHK ile görevine son verilen eski MAZLUMDER Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun "şiddeti övdüğü" gerekçesiyle 2,5 yıl hapis cezası aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, bu tür tablonun Türkiye'ye yakışmadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, Gergerlioğlu ile beraber olduklarını, zulmün karşısında boyun eğmeyeceklerini ifade etti.
Öğretmenlik için atama bekleyen 25 yaşındaki Hasan Songur'un, çalıştığı fabrikada, gece vardiyasında iş kazasında hayatını kaybettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, baş tacı yapmaları gereken öğretmenlerin pres makinası arasına sıkışıp ölmelerini kabul edemeyeceklerini vurguladı.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın, 109 bin öğretmen açığı bulunduğuna yönelik açıklamasına işaret eden Kılıçdaroğlu, atama bekleyen öğretmenlerin hangi gerekçeyle alınmadığını sordu. Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında baş tacı yaptıkları tek mesleğin öğretmenlik olacağını, taşımalı eğitime son vereceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, geçen ay iş kazası sonucu 141 kişinin hayatını kaybettiğini de bildirdi.
"5 BİNE YAKIN İMAM, TEMİZLİKÇİ, ÇAYCI OLARAK ATANIYORSA..."
Kılıçdaroğlu, CHP'nin toplumun her kesimin umudu olduğunu, sorunu olan kim varsa kapılarını çaldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Geçenlerde bir grup imam geldi. 12 Mayıs 2017 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nda il müftülükleri bünyesinde boş bulunan imam hatip kadroları için geçici cami görevlisi sınavı açıldı. Sözlü sınava da giriyorlar, imam olup köylere atanıyorlar. 15 gün ücret verilmiyor. Bunlara, 'Siz imam değil temizlik görevlisi, çaycı olacaksınız.' deniliyor. Devlet anlayışına bakın. Bu adam imam hatip ya da ilahiyattan mezun. Geldiler ve sorunlarına çözüm istediler. 4 bin 995 kişi. O imam kardeşlerimin tamamına söz veriyorum; siz görevinizi yaptığınız sürece biz size her türlü desteği vereceğiz. İnsana, insanlığa sevgiyi, saygıyı aşıladıktan sonra her zaman size destek vereceğiz. 5 bine yakın imam, temizlikçi, çaycı olarak atanıyorsa üzerinde durmak lazım. Devlette liyakat sisteminin çökmesinin nedeni budur."
Bankalara bireysel kredi borcunu ödemeyenlerin sayısının 1 milyona yaklaştığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Bu imam arkadaşlar, 'işimize son verildi, borçlandık, ev kirası veriyoruz, nasıl geçineceğiz?' diyorlar. Onlar sizi anlamazlar kardeşim. Onlar din ticareti yaparlar, biz her kesimin inancına saygılıyız. Aramızdaki temel farklılık budur" dedi.
"KÖYLÜYE GELİNCE ASLAN..."
Kılıçdaroğlu, Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin Dalaman, Milas-Bodrum ve Antalya havalimanlarını kiraya verdiğini, ancak alan firmaların kira bedelini zamanında ödemediğini, faizlerinin tamamının silindiğini buna rağmen ana paranın ödenmediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, çiftçi, emekli, işçinin borçlarının faizlerinin silinmediğini ifade ederek, adamının bulunması halinde sorunun çözüldüğünü savundu.
Vatandaşın ödediği faizlerin 620 milyar lirayı aştığını belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin faiz lobilerinin, tefecilerin hükümeti olduğunu, halktan yana değil faiz lobilerinden yana çalıştığını iddia etti.
Kılıçdaroğlu, "Türk Telekom'u alan firma 60 bin çalışanı 30 bine kadar düşürdü. Şimdi devlete olan borcu var, ödemesi gerekiyor. '4 milyar 75 milyon lira parayı da ödemem' diyor. Bir vatandaş parasını ödemediğinde icraya gidilir, para zorla alınır. Mardin'de 70'e yakın köyün elektriği kesildi. Köylüye gelince aslan, yandaşa gelince kuzu gibi oluyorlar" diye konuştu.
"YARGIYA MÜDAHALE"
Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün terör soruşturmaları bilgi kitapçığının hakim ve savcıların eğitiminde dağıtıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, kitapçığın "hakim ve savcıların kişisel suçlarına ilişkin hususlar" başlığı altında "Hakimler ve Savcılar Kurulu'yla mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır" denildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ülkede yargı, adalet, hak, hukukun olmadığını ileri sürdü.
Kitapçığın 10. sayfasının 1. maddesinde FETÖ ile ilgili soruşturmalarda 17-25 Aralık 2013 tarihinin esas alınmasının istendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bunun açık ve net şekilde yargıya müdahale olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, "Hakimler Savcılar Kurulu'nda görev yapanlar, hangi davalar için size soruluyor, hangi davalar için sizden görüş alınıyor?'' diye sordu.
"KADİR MISIROĞLU DİYE BİR SOYTARI VAR''
"Kadir Mısıroğlu diye bir soytarı var. Öyle bir soytarı ki yaptığı konuşmada 'Keşke Yunan galip gelseydi' diyor" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi bu soytarıya önce sarayın kapısını açtılar, baş köşeye oturttular. Yetmedi hastalandı sözde, Erdoğan onu ziyarete gitti. Arkasından Meclis Başkanı da ziyarete gitti. Sevgili Recep Bey, sen Kadir Mısıroğlu'nun görüşlerini paylaşıyor musun? O milli Kurtuluş Savaşı'na ve vatana ihanet etti, sen de bu ihanetin parçası mısın? Açık ve net senden bir cevap bekliyorum. Bu tür soytarıların dışarıda tutulması lazım. Bir ülkenin cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat, gidip bu soytarılarla muhatap oluyorsa o da vatana ihanetin parçasıdır.
Bir soytarı daha var; bu da akademisyen, Abdullah Akın, Çanakkale Üniversitesi'nde görev yapıyor, aynı zamanda ilahiyatçı. 'Çanakkale ve Bursa'da genelev olarak kullanılan camiler vardı' diyor. Bu soytarıya da acaba Recep Bey gidecek mi, Meclis Başkanı gidecek mi, 'Güzel söyledin' diyecek mi İnsanların ibadet ettiği alan ne olursa olsun herkesin saygı duyması lazım. Barış isteyen akademisyenleri üniversiteden atacaksın, pasaportlarına el koyacaksın, bu tür soytarılara ses çıkartmayacaksın. Eğer bir hükümet bu tür soytarılara ses çıkarmıyorsa o soytarılığın bir parçası olur."
Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararına değindi. Üretmeyen bir ülkenin bağımsızlığını korumasının mümkün olmadığını, o nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ekonomik alanda önemli kararlar aldığını anlatan Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarının kurulmasının da bu önemli kararlardan biri olduğunu belirtti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun şeker üretemediğini, parasını basacak bankası olmadığını, uçak fabrikasının temelinin 1925 yılında atıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm olumsuzluklara karşın Osmanlı'nın borcunun son kuruşuna kadar ödendiğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde şeker üretme imtiyazının bazılarına verildiğini, ancak kullanılmadığını, ilk şeker fabrikasının Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra Alpullu'da açıldığını, onu 17 Aralık 1926'da Uşak'ta açılan fabrikanın izlediğini dile getirdi.
İktidarın şeker fabrikalarına yaklaşımını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Cumhuriyetin bütün kazanımlarını, halkın vergileriyle kurulan fabrikaları sata sata bitiremediler. Şimdi gözlerini şeker fabrikalarına diktiler. Biz şeker fabrikalarının özelleştirilmesine niye karşıyız? Birinci maddemiz şu; tarihimize sahip çıkmak için. Şeker fabrikaları bizim tarihimizdir, ilk kurulan fabrikalardır. O fabrikaları yaşatmak modernize etmek hepimizin ortak görevidir. Ve Türkiye şeker ithal eden bir ülkeden, bugün şeker ihraç eder bir noktaya gelmiştir. İki; her fabrika cumhuriyetin bir kalesidir. O kaleye sahip çıkmak hepimizin görevidir."
Yaklaşık 25 bin ailenin şeker pancarından geçindiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dünyada şeker pancarı üretiminde beşinci büyük üretici konumunda olduğunu belirtti.
"ŞEKER PANCARI ÜRETİMİ TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK BİR ÜRÜNDÜR"
Kılıçdaroğlu, "Şimdi diyorlar ki 'Şeker fabrikalarını bir şekilde elden çıkaracağız.' Bugün şeker sektörü yaklaşık 3 milyar dolarlık katma değer yaratıyor. Şeker pancarı üretimi Türkiye için stratejik bir üründür. Bu ürüne sahip çıkmamız lazım" dedi.
Aynı büyüklükte bir ormanla şeker pancarı tarlası karşılaştırıldığında, şeker pancarının ürettiği oksijenin ormanın ürettiğinden üç kat fazla olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Fabrika kuran fabrikalar yapıyorlar. Beş fabrikamız; Ankara, Eskişehir, Afyon, Erzincan ve Turhal şeker fabrikaları aynı zamanda fabrika yapan fabrikalardır. Anahtar teslim şeker fabrikası, anahtar teslimi çimento fabrikası kuruyorlar. Kimseye minnet etmeden. Bu sektör şimdi yok edilmek isteniyor" ifadesini kullandı.
"NİŞASTA BAZLI ŞEKERİN ÖNÜNÜ AÇMAK İÇİN BUNU YAPIYORLAR"
Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarının neden özelleştirilmek istendiğinin iyi sorgulanması gerektiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Neden bunu yapıyorlar? Nişasta bazlı şekerin önünü açmak için. Bursa'da Cargill. Tam beş kez yargıya başvuruldu. Her seferinde kanunlar iptal edildi ama her seferinde gittiler, Cargill'i biraz daha büyüttüler. Çünkü dönemin Amerikan Başkanına söz vermişlerdi; 'Cargill'i burada kurduracağız' diye. Cargill GDO'lu mısırdan şeker üretiyor, sıvı şeker. Bu sıvı şekerin AB kullanım ortalaması yüzde 1,5- 2 bile değil. Bazı ülkelerde kullanımı yasak. Ama bizim ülkemizde yüzde 11. Önümüzdeki süreçte daha artabilir. Bütün namuslu bilim insanları şunu söylüyorlar; 'Bu nişasta bazlı şeker obeziteye, meme kanserine, kolon konserine, karaciğerde yağlanmaya yol açar.' Hani diyorlar ya 'Milli ve yerliyiz' diye. Batsın sizin milliliğiniz, batsın sizin yerliliğiniz."
"BU FABRİKALARIN GERÇEK SAHİBİ HALK"
İktidarın önce, Cargill'in Türkiye'de kurulmasına bütün hukuksal zeminleri zorlayarak yol açtığını, sonra Şeker Kurumunu kapattığını, ardından da özelleştirme kanununda düzenleme yaparak, özelleştirme gerekçelerinin arasına kamuya gelir sağlama amacını da eklediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, tüm bu aşamalarla şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin, nişasta bazlı şekerin önünün açılmasının adım adım geliştirildiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
"Bu fabrikaların gerçek sahibi; bu ülkede yaşayan, vergisini ödeyen vatandaşlar. Onların paralarıyla yapıldı bu fabrikalar. Yapanlar namuslu insanlardı. Bir başka ülkenin telkiniyle fabrika kurmadılar. Bir başka ülkenin telkiniyle fabrikaları kapatmadılar. Bu ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yaptılar. Bu fabrikaların gerçek sahibi halk. Man Adası'nda vergi vermemek için şirket kuranlar bu fabrikaların sahibi değil. Onlar bu fabrikalara ihanet edenler, 'Kapatacağız' diyenler."
"ŞİMDİ SIRA ŞEKER FABRİKALARINA GELDİ"
Şeker fabrikalarını her ortamda destekleyeceklerini, satılmaması için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini belirten Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarında çalışan işçilere de seslenerek, onların haklarını savunacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Sizin hakkınızı sonuna kadar savunan biziz. Ama yeri geldi, bize oy vermediniz. Sizin güzel bir sloganınız vardı; 'Susma sustukça sıra sana gelecek.' Şimdi sıra şeker fabrikalarına geldi. Biz CHP olarak size sonuna kadar destek vereceğiz, her zaman yanınızda olacağız. O fabrikalar kolay kurulmadı. Biz şeker fabrikalarında çalışan geçici işçilere kadro verilsin diye mücadele ederken, onlar bugün şeker fabrikalarını kapatmak, yok etmek istiyorlar. O nedenle bizim mücadelemiz hak mücadelesidir" ifadesini kullandı.
"BULUNDUĞUNUZ ALANIN DIŞINA ÇIKABİLİRSİNİZ"
Kılıçdaroğlu konuşmasında gençlere de seslendi ve onlara her zaman güvendiğini söyledi.
"2019'a hazırlık yapıyor muyuz?" diye soran Kılıçdaroğlu, salonda bulunan gençlerin "Evet" yanıtı vermeleri üzerine, şunları kaydetti:
"2019'da o diktatörü saraydan aşağı indireceğiz. Dolayısıyla her gencin kendi ülkesine, demokrasiye, insan haklarına, düşünce özgürlüğüne, din ve vicdan özgürlüğüne sahip çıkması lazım. Sizin böyle bir göreviniz var. Bulunduğunuz alanın tamamen dışına çıkabilirsiniz. Bulunduğunuz çemberin tamamen dışına çıkabilirsiniz. Yeni genç arkadaşlarla birlikte Türkiye'nin sorunlarını özgürce tartışabilirsiniz. Bugün iki genç arkadaşımızın gözaltına alındığı haberi geldi. Hiç kimse endişe etmesin; bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz. Demokrasi için, birlikte yaşamak için birlikte mücadele edersek, o zaman gerçek anlamda gücümüzü ortaya koymuş oluruz. Demokrasi bağlamında herkesi kucaklayacağız. Bizim partiden, o partiden, bu partiden diye değil. Kim demokrasiyi, insan haklarını düşünce özgürlüğünü savunuyorsa, din ve vicdan özgürlüğünü savunuyorsa, yargı bağımsızlığını savunuyorsa onlarla birlikte demokrasi mücadelesi vereceğiz. Birleşe birleşe kazanacağız, Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız. Birleşe birleşe mücadele edeceğiz, daha güzel bir Türkiye için."