GQ dergisinden Mehmet İren merakla beklenen öykülerin yaratıcısı Galip Tekin ile konuştu:
Başlangıçta sinema var: “Saray Sineması bir aile sinemasıydı. Günde üç matine oynatırdık ve film oynarken başında durmak zorundaydık. Türk sinemasının en ağdalı döneminde bütün filmleri haftada 21 kere seyrediyordum. Aynı konular, aynı ağlayan kadınlar... Biraz dengem bozulmuş olabilir o filmler yüzünden. Belki de o yüzden böyle şeyler çiziyor olabilirim.
“Galip Tekin' in karanlık hikayelerinin kaynağında, makinistlik günlerinde fazlaca maruz kaldığı eski Türk filmleri veya sansürlenip kesilen “parça“lar perdede oynarken diğer makinistlerle sinemanın orta yerine kurdukları rakı sofralarının payı olabilir gerçekten. Ama biz uyuşturucu, halüsinasyon, reenkarnasyon, delilik, şiddet gibi temaları kullanan ve Türkiye ' de fantastik / bilimkurgu kapısını ilk aralayanlardan olan bir adamın kafasının içindeki leri bir çırpıda çözümlemeye kalkışarak haddimizi aşmayalım.
Diğer yandan, bir mizah dergisine, mevcut yapıya tamamen ters, komik öğe bulundurmayan hikayelerin nasıl girdiğini pekala öğrenebiliriz. Başlangıcı 80'lere denk gelen hemen her şey gibi Tekin' in öykülerinin hamurunda da 12 Eylül var. Ağır sansürle ellerindeki en önemli malzeme olan politikacıları kullanamaz hale gelen pek çok çizer gibi Galip Tekin de “Nasıl yapsak da okur anlasa ama asker anlamasa “sorusuna cevap aramakta. Kendisinin bile yer yer “tuhaf, garip“ gibi kelimelerle tanımladığı hikayelerinin doğuşunu büyük ölçüde bu arayışa bağlıyor.
Gırgır'da tek sayfa başlayan hikayeler yavaş yavaş uzar, karmaşıklasın karanlıklasın paralel zamanlar, yaratıklar, güncele gönderme yapan kurgular ortaya çıkmaya başlar. Çizgisi sertleşen hikayelerin ilk örneklerinden olan ve artık bir Galip Tekin klasiği sayılan Alavarza, köyün altındaki mekanizmanın komünizm çağrıştırdığı gerekçesiyle propaganda yapmakla suçlansa da, sansürü fantastik hikayelerle delme projesi büyük ölçüde işe yaramıştır. Örneğin işkenceci bir polisin mesai dışında yaşadıklarını anlatan Hikayei Cemil bir sıkıntı yaşamadan yayımlanır. Sonrası da malum.
O SAÇMA SAPAN ŞEY BEĞENİLMİŞ
“Oğuz Abi gibi tutucu bir insana bu tip hikayeleri kabul ettirmem zordu. Hatta ilk zamanlar ' Sen ne yaptığını sanıyorsun? Burası Fransa değil. Bu kadının niye kuyruğu var? ' falan diyerek kağıtları yerlere atıyordu. Sonra her şey bir yokluktan doğdu aslında. Bir sayfa eksikti. Oğuz Abi benim hikayeyi koymaya karar verdi. 0 ilk hikayenin adı da Acayip Hikaye ' ydi. “Sonrası bir sürü okur mektubu ve Tekin'in “15 yıl boyunca kimseye aferin dediğini duymadım“ dediği Oğuz Aral'ın, meali “İyi bir iş yapmışsın“ olan sözleri: “Kapının önünden geçerken sigarasından bir nefes çekip 'Evladım, o yaptığın saçma sapan şey çok beğenilmiş. Nesini beğendilerse artık. İstersen, vaktin varsa bir tane daha çiz ' dedi ve gitti.
Başlangıçta sinema var: “Saray Sineması bir aile sinemasıydı. Günde üç matine oynatırdık ve film oynarken başında durmak zorundaydık. Türk sinemasının en ağdalı döneminde bütün filmleri haftada 21 kere seyrediyordum. Aynı konular, aynı ağlayan kadınlar... Biraz dengem bozulmuş olabilir o filmler yüzünden. Belki de o yüzden böyle şeyler çiziyor olabilirim.
“Galip Tekin' in karanlık hikayelerinin kaynağında, makinistlik günlerinde fazlaca maruz kaldığı eski Türk filmleri veya sansürlenip kesilen “parça“lar perdede oynarken diğer makinistlerle sinemanın orta yerine kurdukları rakı sofralarının payı olabilir gerçekten. Ama biz uyuşturucu, halüsinasyon, reenkarnasyon, delilik, şiddet gibi temaları kullanan ve Türkiye ' de fantastik / bilimkurgu kapısını ilk aralayanlardan olan bir adamın kafasının içindeki leri bir çırpıda çözümlemeye kalkışarak haddimizi aşmayalım.
Diğer yandan, bir mizah dergisine, mevcut yapıya tamamen ters, komik öğe bulundurmayan hikayelerin nasıl girdiğini pekala öğrenebiliriz. Başlangıcı 80'lere denk gelen hemen her şey gibi Tekin' in öykülerinin hamurunda da 12 Eylül var. Ağır sansürle ellerindeki en önemli malzeme olan politikacıları kullanamaz hale gelen pek çok çizer gibi Galip Tekin de “Nasıl yapsak da okur anlasa ama asker anlamasa “sorusuna cevap aramakta. Kendisinin bile yer yer “tuhaf, garip“ gibi kelimelerle tanımladığı hikayelerinin doğuşunu büyük ölçüde bu arayışa bağlıyor.
Gırgır'da tek sayfa başlayan hikayeler yavaş yavaş uzar, karmaşıklasın karanlıklasın paralel zamanlar, yaratıklar, güncele gönderme yapan kurgular ortaya çıkmaya başlar. Çizgisi sertleşen hikayelerin ilk örneklerinden olan ve artık bir Galip Tekin klasiği sayılan Alavarza, köyün altındaki mekanizmanın komünizm çağrıştırdığı gerekçesiyle propaganda yapmakla suçlansa da, sansürü fantastik hikayelerle delme projesi büyük ölçüde işe yaramıştır. Örneğin işkenceci bir polisin mesai dışında yaşadıklarını anlatan Hikayei Cemil bir sıkıntı yaşamadan yayımlanır. Sonrası da malum.
O SAÇMA SAPAN ŞEY BEĞENİLMİŞ
“Oğuz Abi gibi tutucu bir insana bu tip hikayeleri kabul ettirmem zordu. Hatta ilk zamanlar ' Sen ne yaptığını sanıyorsun? Burası Fransa değil. Bu kadının niye kuyruğu var? ' falan diyerek kağıtları yerlere atıyordu. Sonra her şey bir yokluktan doğdu aslında. Bir sayfa eksikti. Oğuz Abi benim hikayeyi koymaya karar verdi. 0 ilk hikayenin adı da Acayip Hikaye ' ydi. “Sonrası bir sürü okur mektubu ve Tekin'in “15 yıl boyunca kimseye aferin dediğini duymadım“ dediği Oğuz Aral'ın, meali “İyi bir iş yapmışsın“ olan sözleri: “Kapının önünden geçerken sigarasından bir nefes çekip 'Evladım, o yaptığın saçma sapan şey çok beğenilmiş. Nesini beğendilerse artık. İstersen, vaktin varsa bir tane daha çiz ' dedi ve gitti.
DELİLİK ZİHİNSEL TERCİHTİR
Şimdiyse Galip Tekin hikayeleri yeni bir mecrada, farklı bir formata bürünüyor. Televizyona taşınan Acayip Hikayeler bu ay Star ' da yayımlanmaya başlayacak. Bu yeni deneyim, tahmin edilebileceği üzere Tekin için biraz zorlayıcı olmuş: “Ekip çalışmasına hiç alışık değilim. Çizerlik, kapanmaya dayalı bir iş. O yüzden çok kavga çıkardım burada. Sağolsun Metin de (yapımcı Metin Kalkavan), diğer arkadaşlar da çok anlayışlı çıktı. Diğer yandan kanal böyle acayip bir şeyi nasıl kabul etti, onu da tam anlamıyorun. Oğuz Abi'nin yaptığı büyük cesaret işiydi ama onun şöyle bir taktiği vardı. Hikayelerimi beyazın içindeki siyah olarak görüyordu. Her yer komik, bir tane sivri bir şey çıktığı zaman dikkat çekiyor. Televizyona koymaksa tam anlamıyla delilik.
“Haksız da sayılmaz. Tekin'in sert temalarının televizyonda nasıl yer bulacağı Metin Kalkavan'ın da epey düşünmesine ve mesai yapmasına sebep olmuş. Sonuçta 400 hikayeden televizyon için kullanılabilir görünen 60 tanesi seçilmiş.
Tekin'in delilik olarak tanımladığı durum, sadece hikayelerin televizyonda yayımlanmasından ibaret değil. Bölümlerin süreleri de Türk televizyonlarının standartlarından kısa ; her bölüm 42 dakika olacak.
Hikayeden formata, projenin sıradışılığına diyecek yok. Deliliğin bahsi bu kadar çok geçtiğine göre, bir diğer Galip Tekin klasiği Nihayet Çıkmazı’ndan duruma uygun düşen bir alıntıyla bitirelim : Delilik bir hastalık değil zihinsel tercihtir.
Şimdiyse Galip Tekin hikayeleri yeni bir mecrada, farklı bir formata bürünüyor. Televizyona taşınan Acayip Hikayeler bu ay Star ' da yayımlanmaya başlayacak. Bu yeni deneyim, tahmin edilebileceği üzere Tekin için biraz zorlayıcı olmuş: “Ekip çalışmasına hiç alışık değilim. Çizerlik, kapanmaya dayalı bir iş. O yüzden çok kavga çıkardım burada. Sağolsun Metin de (yapımcı Metin Kalkavan), diğer arkadaşlar da çok anlayışlı çıktı. Diğer yandan kanal böyle acayip bir şeyi nasıl kabul etti, onu da tam anlamıyorun. Oğuz Abi'nin yaptığı büyük cesaret işiydi ama onun şöyle bir taktiği vardı. Hikayelerimi beyazın içindeki siyah olarak görüyordu. Her yer komik, bir tane sivri bir şey çıktığı zaman dikkat çekiyor. Televizyona koymaksa tam anlamıyla delilik.
“Haksız da sayılmaz. Tekin'in sert temalarının televizyonda nasıl yer bulacağı Metin Kalkavan'ın da epey düşünmesine ve mesai yapmasına sebep olmuş. Sonuçta 400 hikayeden televizyon için kullanılabilir görünen 60 tanesi seçilmiş.
Tekin'in delilik olarak tanımladığı durum, sadece hikayelerin televizyonda yayımlanmasından ibaret değil. Bölümlerin süreleri de Türk televizyonlarının standartlarından kısa ; her bölüm 42 dakika olacak.
Hikayeden formata, projenin sıradışılığına diyecek yok. Deliliğin bahsi bu kadar çok geçtiğine göre, bir diğer Galip Tekin klasiği Nihayet Çıkmazı’ndan duruma uygun düşen bir alıntıyla bitirelim : Delilik bir hastalık değil zihinsel tercihtir.