Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO zirvesinin ardından bir basın toplantısı düzenledi.
Gül, zirveye damgasını vuran konulardan biri olan Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği ve Türkiye'nin çekinceleriyle ilgili olarak, "Dün akşam bir neticeye ulaşamadık. Sabah saatlerinde çalışamalar tekrar başladı.
Özellikle ABD Başkanı Obama ile uzun süren ikili bir görüşme yaptım. Bu toplantı çok faydalıydı; anlayış birliğine vardık. Daha sonra Danimarka Başbakanı Rasmnussen de bu toplantıya katıldı. 3'lü olarak görüşlerimizi geniş şekilde paylaştık.
Gül, zirveye damgasını vuran konulardan biri olan Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği ve Türkiye'nin çekinceleriyle ilgili olarak, "Dün akşam bir neticeye ulaşamadık. Sabah saatlerinde çalışamalar tekrar başladı.
Özellikle ABD Başkanı Obama ile uzun süren ikili bir görüşme yaptım. Bu toplantı çok faydalıydı; anlayış birliğine vardık. Daha sonra Danimarka Başbakanı Rasmnussen de bu toplantıya katıldı. 3'lü olarak görüşlerimizi geniş şekilde paylaştık.
İlişkili Haberler
Netice olarak, tüm bu görüşmelerde kaygılarımızın giderildiğini ve isteklerimizin yerine getirildiğini görünce, NATO'nun gelenekleri ve kültürü gereği mutabakata ulaştık" dedi.
Gül, "İkna olmasaydık en tabii hakkımız neyse onu kullanırdık. Nitekim dün bütün programlar değişti. Geceyarısına kadar da açıkçası ikna olmamıştık" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO;da uzlaşma kültürü ve mutabakatın öncelikli olduğunu söyledi.
Gül, ''NATO'nun uzlaşma kültürüne bağlı mutabakat çerçevesinde kararlar aldığını belirtti. Uzlaşma sürecinin bazen uzun ve sancılı olduğunu dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül şöyle konuştu:
''Bir savunma işbirliği teşkilatında en önemli unsur mutabakattır. Bu uzlaşma süreci bazen uzun ve sancılı olmaktadır. Ancak neticede alınan kararlar uzlaşma ve mutabakat sonucu ortaya çıkmaktadır. İşte bu kritik dönemde, yeni sorunların çözümü için yeni işlevlere ihtiyaç olduğu bir dönemde, yeni genel sekreter de şüphesiz ki çok önemliydi. İşte böyle bir ortamda Sayın Başbakanımız ve ben muhataplarımızla bazen basının önünde, bazen basının olmadığı yerlerde görüşlerimizi gayet açık ve net bir şekilde tartıştık.''
''OBAMA'YA KATKILARINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDİYORUM''
Türkiye'nin endişe ve kaygılarına anlayış gösterilmesinden büyük memnuniyet duyduğunu söyleyen Gül, sözlerine şöyle devam etti:
''Bizim en öncelikli temelimiz NATO'nun misyon, ilke ve itibarının korunması ve geliştirilmesi oldu. Hep buradan hareket ettik. Dün gece yarısına kadar bu çerçevede, gerçekten de çetin görüşmelerimiz oldu. Herkes görüşlerini söyledi. Ben de görüşlerimizi gayet açık bir şekilde muhataplarımıza anlattım. Bizim endişe ve kaygılarımıza anlayış gösterilmesinden de büyük bir memnuniyet duydum. Türkiye'nin ileri sürdüğü argümanları hep kabul etmişlerdir, bunları değerli bulmuşlardır. Ancak dün akşam bir anlaşmaya varamadık. Bu sabah çalışmalara yeniden başladık.
Özellikle ABD Başkanı Obama'yla aramızda uzunca bir görüşme yaptık. Bu görüşmenin çok faydalı olduğunu ve bir anlayış birliğine vardığımızı ifade etmek isterim. Daha sonra da Danimarka Başbakanı Rasmussen katıldı üçlü olarak görüşlerimizi yeniden tekrarladık ve paylaştık. Neticede bizim kaygılarımızın giderildiğini ve isteklerimizin kabul edildiğini görünce NATO'nun gelenekleri ve kültürü gereği anlaşmaya ulaştık. ABD başkanı Obama'ya bu konuda katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Yeni Genel Sekreter Rasmussen'e de başarılar dilerim. Hep birlikte yakın işbirliği içinde olacağız ve NATO'nun misyonları, ilkeleri başarısı için hep beraber çaba harcayacağız ve NATO'nun istikrar ve barış getirmesi için de hep birlikte çaba harcayacağız.''
''HAKKIMIZI KULLANMAKTAN ÇEKİNMEZDİK''
Abdullah Gül, Türkiye'ye verilen güvencelere ilişkin bir soruyu yanıtlarken şunları söyledi:
''Bu konuda emin olmasaydık, ikna olmasaydık en tabi hakkımız neyse onu kullanmaktan çekinmezdik. Nitekim dün programların hepsi değişti ve dün gece yarısına kadar da açıkça ikna olmamıştık. Bu sabah yaptığımız, Obama ve Rasmussen'in katıldığı toplantıda ikna olduk. Obama'ya teşekkür ediyorum. Büyük katkıları olmuştur. Şüphesiz ki bu önemli bir karara ulaşmaktır. Başarılı olduk. Bu konuda çok açık konuştuk çünkü.''
Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, ''Biz NATO toplantısındayız, AB toplantısında değiliz. Bunu değerli muhatap, değerli meslektaşlarımıza da söyledik. Burası bir AB toplantısı değildir, NATO toplantısıdır ve NATO'nun amaçları ve hedefleri de farklıdır. Dolayısıyla AB'de alınan bir karar NATO'yu etkileyecek diye bir şey asla söz konusu değildir. ABD Başkanı Obama'yla bu sabah yaptığımız görüşme, yolu açmıştır. Şüphesiz ki tüm Avrupa buradadır. Türkiye'nin önemini herkes kavramaktadır. Türkiye'nin gösterdiği bu tavrı hepsi yakından muhakkak ki değerlendirecektir.''
Cumhurbaşkanı Gül, Rasmussen'e ilişkin tartışmalar sırasında endişelerinin tamamen giderilip giderilmediğinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
''Biz kaygılarımızı kendisiyle çok açıkça paylaştık. Ancak Rasmussen bunları her zaman dikkate alacağını ve İslam dünyasıyla sıkı bir diyalog içinde olacağını, bu konuda çok yapıcı olacağını söyledi. Zaten kendisi de bu konuda ayrıntılı açıklamalar yapacaktır. NATO'nun başarılı olabilmesi için böyle davranmak gerekir. Zaten NATO'yu başarılı kılmak için büyük çaba içinde olacaktır, sorumluluk da kendi üzerinde olduğu için. Bununla ilgili çok güzel düşünceler de vardır. Bunların hepsini hayata geçireceğine inanıyorum.''
''BİR BAKIMA HERKES İKNA OLMUŞTUR''
Gül, geçmişe değil geleceğe bakmak gereği üzerinde de durdu ve ''Gelecekte başarılı olmak için yola çıkmak lazım. Onun için tüm bu kaygılarımızı giderici bir süreç içine giriyoruz, bundan ümitliyim. Çünkü Rasmussen de tüm bu konulara önem vereceğini açıkça söylemiştir. Bir bakıma herkes ikna olmuştur. Muhakkak ki bir çok dostumuz, burada bir aile gibiyiz herkesin elinden geldiği çabası olmuştur. Sayın Berlusconi'ye gösterdiği çabalardan dolayı teşekkür ediyoruz'' şeklinde konuştu.
OLLİ REHN'E ELEŞTİRİ
Cumhurbaşkanı Gül, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in bugün yaptığı açıklamayı da eleştirdi, bunu ''talihsiz bir açıklama'' olarak nitelendirdi ve ''Açık söyleyeyim, eğer biz sabah anlaşmaya varmamış olsaydık, bu açıklama olacak şeyi olmaz ederdi''diye konuştu.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunlar asla birbiriyle ilgili konular değildir. O zaman başka şeyleri, başka konuları gündeme getiririz. O zaman Avrupa kültürüne yakışmayan bir çalışma ortamı ortaya çıkar. Dolayısıyla, Rehn'in yaptığı, hoş olmayan, talihsiz bir açıklamaydı. Nitekim Dışişleri Bakanı da bunları kendisine söylemiştir.''
Abdullah Gül, NATO zirvesinde çok önemli konuların ele alındığını, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın İttifak'a katılımından memnuniyet duyulduğunu, Türkiye'nin her zaman açık kapı politikasını desteklediğini, Makedonya'nın katılımını da istediğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti: ''NATO stratejik bir dönüşüm içindedir. NATO dünyanın en güçlü savunma ve güvenlik teşkilatıdır. Bu sadece üye ülkelerin savunmasıyla ilgili değil, üye ülkelerin dışındaki bölgelerde de barış için istikrar için önemli çabalar içindedir ve hatta operasyonları vardır. Afganistan'dan Kosova'ya Bosna'ya kadar NATO dünya barışı, istikrarı için büyük fedakarlıklar yapmaktadır. Türkiye'de 1952 yılından bu yana bir NATO üyesi olarak bu faaliyetlerin içinde yer almaktadır.''
''Karşı karşıya kaldığımız sorunların çoğu sadece askeri ya da güvenlik konularıyla ilgili değildir. Farklı kültür, farklı dinler ve farklı coğrafyalardaki insanların daha iyi anlayacakları bir dünyayı yaratmak, bunun için de diyalog ve işbirliği gerekmektedir'' diyen Gül, ''Bunun için ''Medeniyetler İttifakı'' çalışması, BM şemsiyesi altında, İspanya ve Türkiye başbakanlarının inisiyatifiyle başlatılmış ve neticede tüm dünya ülke tarafından büyük bir sıcaklıkla karşılanmış ve herkesin yarış halinde olduğu bir platform oluşturulmuştur. Rasmussen bunun farkındadır ve ki bunu bu platform anlayışı içinde değerlendirecektir'' şeklinde konuştu.
Orta Doğu sorununun, dünyanın en büyük sorunlarından biri olduğunu belirten Gül, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Orta Doğu'da çözüm olmadan sürekli bir barış sağlanamaz. Bu sorun çözülmeli. Gazze'de, geçmişte yaşananlar vicdanları sızlattı. Filistinliler arasında uzlaşma sağlanmak üzeredir. İsrail de bundan önce anlaşmaya varılan ilkeleri kabullenmeli. İki devletin kurulması için zamana ihtiyaç vardır. Türkiye'nin de her iki ülkeyle iyi ilişkileri vardır ve bu bağlamda çaba harcamaktadır.''
Lübnan ve Suriye'nin de Orta Doğu'nun diğer bir ayağını oluşturduğunu ve bu ülkelerin Türkiye'den arabuluculuk yapmasını istediklerini belirten Gül, sözlerini şöyle tamamladı: ''Türkiye'nin arabuluculuk çabaları önemli bir noktaya ulaşmıştı. Ancak Gazze'de yaşanan olaylardan sonra görüşmeler askıya alınmış durumda. Türkiye bu konudaki çabalarını sürdürecektir.''