Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında kürsüye çıktı ve muhalefet partilerine yüklendi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: "Artık yüzde 8.9 büyüyen, dünyada sözü geçen bir Türkiye var. Muhalefet partileri küçük olsun benim olsun mantığıyla hareket ediyor. Bizim dışımızdaki partiler ya belli bir grubun ya da kumsalların partisi oldu.
AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde, bu ülkenin nasıl yegane umuduysa bugün de aynı şekilde Türkiye'nin yegane umududur. Dikkat edin bugün birileri, bizim bu yola çıkıştaki o heyecan dolu ifademizi güya kapacağını zannediyor. Çünkü bunlar mukallittir, bunlar taklitçidir. Bunlardan bir şey olmaz.
CHP 1940'larda takılıp kaldığı yerden bugünlere hala gelemedi. Hatta daha gerilere gidebilirsiniz. 'Cumhuriyeti kuran biziz'' diyorlar ya... Aynen oradalar hala. Kendi iç çekişmelerinden, iç sorunlarından Türkiye'nin, milletin sorunlarına kulak vermeye fırsat bulamadı, bugün de hala bulamıyorlar. Yaptıkları tek şey var; hakaret. Bu hakaretin bedelini de 12 Haziran'da yine ödeyecekler.
Eski Genel Başkanı hepinizin malumudur, milletin de malumudur. Biliyorsunuz, malum Genel Başkana neden, niçin böyle bir görevi devretmek zorunda kaldığı ortada. Tabii O'na kalsa devretmeyecekti de işte durum oldu. Şimdi kendisine bir güç devşirebilmek için şahsıma bakıyorsunuz 'ulan, mulan' gibi ifadelerle hakaret ediyor. Benim kalkıp da senin seviyene inmek gibi bir derdim yok. Zaten bu siyasette milletim, her zaman sana tokadı attı. Milletimin tokadıyla kalmadı, en sonunda partinde düne kadar yanında olanlar da sana tokadı attı. En yakınında olan, ziyaretine gelip 'ben siyasette yokum' diyen de yanından ayrılıp açıklamayı yaptı, ertesi gün 'Genel Başkanlığa adayım' dedi. O da sana bir tokat attı ama şimdi maşallah boy boy resimler çektiriyorlar, beraber kurdeleler kesiyorlar. Adaylığı garantiye almak istiyor herhalde. Şimdi böyle bir durum var ama onun da kararını Parti Meclisi verecek.
1940'larda tek parti olmanın imtiyazıyla milletin derdine kulak tıkayan CHP, bugün de aynı şekilde milletin taleplerine, hissiyatına, arzularına kulak tıkamaya devam ediyor. Bu CHP; il başkanlarının illerde valilik yaptığı bir partidir. Bunların demokrasi anlayışı budur. İl başkanı, o ilin valisi. Böyle demokrasi olur mu ya? İşte biz, bugünlere böyle geldik. Şimdi kalkmışlar bunlar Türkiye'de demokrasi dersi veriyor gençler. Bu CHP, böyle bir CHP'dir. Bunu böyle bilin. Hem il başkanı olacak hem de gidip o ilin valisi olacak. Bunlar demokrasiyi böyle tanıdılar, böyle tanımladılar, böyle anladılar. Bunlar, hani Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesi var ya, ona hiçbir zaman tahammül edemediler. Bu partinin adındaki 'halk' ifadesine bakmayın, bu parti halksız bir CHP'dir. Bunlarda halk yok.
CHP 'KES, YAPIŞTIR, KOPYALA' FORMÜLÜ UYGULUYOR
Şimdi seçim sandığı ufukta gözüktü. Geçici bir süre için CHP'nin aklına millet, milletin sorunları geldi. Dikkat edin yeni gibi lanse ettikleri her uygulama, her söylem tereddüte yer bırakmayacak şekilde AK Parti'nin taklidinden ibarettir. Ortaya attıkları her vaat, AK Parti'nin zaten uyguladığı çözümlerin, hani çocuklarımıza gösteriyoruz ya 'kes, yapıştır, kopyala' formülüyle orantılıdır. Budur. Yeniden ve abartılı olarak öğretilmesinden başka bir şey değildir. Hani geçmişte vardı ya 'O ne veriyorsa ben beş fazlasını veriyorum' diyen siyasetçiler yok muydu? İşte CHP'nin bugün ulaştığı seviye, 20 yıl önceki o seviye. Taklidi bile doğru dürüst beceremeyenler, hiç şüpheniz olmasın milleten takdiri de göremeyecek.
BÖYLE MUHALEFETE CAN KURBAN
Çetelerden medet umanlar işte ortada. Bakın, listeler açıklandığı zaman bir çok şeyleri göreceksiniz. Çetelerden medet umanlar, milletten asla takdir göremezler. İngiltere'de, ABD'de İsrail'e selam gönderenler, bu milletten asla takdir göremezler. Kalpleriyle dilleri aynı istikamete bakmayanlar, bu milletin tercihine asla mazhar olamazlar. En önemlisi, milleti aşağılayanlar, bugün hala millete tepeden bakanlar, millete 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal' diyenler, bu milletten ebediyen yüz bulamazlar. Daha önce de söyledim; siz aile sigortasını bir kenara bırakın da önce kendi arkadaşlarınıza kurduğunuz komploların, yıprattığınız aile kurumunun hesabını verin. Siz SSK'nın hesabını verin. 8 yıldır söylüyorum; böyle muhalefete can kurban, inanın can kurban. 12 Haziran seçimlerine çok bildik, çok tanıdık bir rakiple, sürekli çark eden, umut simsarlığı yapan, hayal tüccarlığından medet uman bir CHP ile giriyoruz.
MHP'NİN TEK BİR OLUMLU ELEŞTİRİSİ VAR MI?
2000 ve 2001 krizlerinin mimarı olan, Türkiye ekonomisini adeta dibe vurduran, bir gecede Türkiye'yi yoksullaştıran MHP, Meclis dışında kaldıktan sonra 2007 seçimlerinde eline geçen fırsatı heba etmiştir. Allah aşkına şu geride kalan 4 yıla bakın, MHP üst yönetimine ait tek bir olumlu, yapıcı, pozitif eleştiri bulabilir misiniz?
'Bu iktidar, yolsuzlukların iktidarıdır' utanmadan, sıkılmadan konuşuluyor. Yav, sizin kirlettiğiniz bütün Türkiye'yi biz temizliyoruz biz. Kasaları boşalttınız, biz dolduruyoruz. Borçlandınız, biz ödüyoruz. 79 senede 6 bin 300 kilometre duble yolun yapıldığı bir Türkiye'de, 8 yılda biz 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Türkiye'nin dört bir yanına 45 havaalanı ile ulaşan bir Türkiye. Artık benim vatandaşım uçaklarla seyahat ediyor. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de siz bunları nasıl yapacaksınız ya, bu yolları nasıl yapacaksınız? Dağa, taşa suyu, yolu nasıl götüreceksiniz? Bu borçları nasıl ödeyeceksiniz? Bu, böyle oldu. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunduğu için böyle oldu. Yoksa bunların hiç birisini yapamazdık.
MHP KAFATASI ÖLÇÜYOR
Küfretmekten, hakaret etmekten, öfke ve nefretten başka ortaya hiçbir şey koymadılar, koyamadılar. Milli birlik ve kardeşlik projesi gibi birleştirici ve bütünleştirici bir süreç karşısında bile, ayrıştırıcı dili, öfke ve nefret dilini tercih ettiler. BDP nasıl Türkiye'nin doğusuna çıkıp oradan çıkamadıysa, MHP'de maalesef kafatası ölçmekten başka bir işe yaramıyor. MHP de sahil kesimlerinin bazı kesimlerine sıkışarak oradan çıkamadı, Türkiye partisi olamadı. Milli birlik ve kardeşlik projesinin karşısında duran, çözümü engellemek için yoğun gayret gösteren bir diğer parti de MHP oldu, bir diğeri de BDP.
BU MUDUR DİYARBAKIR'I SEVMEK?
Doğu ve Güneydoğu'nun yatırımlara kavuşması, çocukların, gençlerin umutla kucaklaşması, huzurun bölgeye egemen olması, sorunlardan beslenen, yoksulluğu istismar eden, maalesef BDP'yi rahatsız etti. Yüksekova'ya gideceksin havaalanı yapacaksın, oranın temel atma törenine gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Şırnak, Cizre'de havaalanı yapacaksın, temel atma töreni, gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Yol yapacaksın, yollardaki o iş makinalarını yakacaksın. Bu mudur ülkeyi, insanını sevmek? Bu mudur şehrini, Hakkari'sini, Şırnak'ını, Diyarbakır'ını sevmek?
'SİVİL İTAATSİZLİK' DEĞİL 'SİVİL İRADESİZLİK'
Şu anda seçim sandığının görülmesiyle birlikte planlarla, projelerle önerilerle ortaya çıkması gereken BDP, bir kez daha gerilimi, tahrik siyasetini, istismarı propaganda yöntemi olarak benimsedi. Yapılan sivil itaatsizlik değil, sivil iradesizliktir. Yapılan budur... Halkının, oy aldığı kesimlerin iradesini hiçe sayanlar, milletin iradesine ipotek koyduranlar sivillikten, sivil itaatsizlikten bahsedemezler. İşte referandumda gördük. Sandığın üzerine çarpı işareti koyanlar, ne yaparlar? Bu sivil iradesizlik değil mi, halkının iradesine ipotek koymak değil mi? Budur... Bırak, halk iradesini ortaya koysun, bakalım ne diyor. Senin gösterdiğin istikametten mi gidecek, yoksa doğru nerede ise oradan mı gidecek? Kendileri Parlamento'da bile sandığa gidemediler, iradelerini ortaya koyamadılar.
Bugüne kadar terörden iki kesim istifade etti. Birincisi silah tüccarları, ikincisi de istismarcılar'' dedi. Bölgenin meseleleri çözüldükçe, o istismarcıların çözümü engellemek için her yola, her tahrik eylemine başvurduklarını kaydeden Erdoğan, ''Sivil itaatsizlik diye ortaya konan eylemlerin, bölge halkının hissiyatını istismar yoluyla, seçim hesabı yapmaktan başka bir şey olmadığını'' bildirdi.
Erdoğan, ''Burada cuma namazı kılınıyor. Siz kalkıp da hemen şöyle biraz öte tarafta, orada kılınan cuma namazını adeta sabote edercesine, orada elde megafonla alelacele toparlanıp bir cuma namazı kılmaya kalkarsanız, buna ayrımcılıktan başka bir şey denmez, bu ayrımcılıktır. Bu, mukaddes dinimizin içerisine de bölücülüğü sokmaktır. Bunlar bunu da yaptılar. Ben işin teferruatına, detayına da girmiyorum. Bu tahrik eylemleri paniğin, telaşın tükenmişliğin emaresidir."
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: "Artık yüzde 8.9 büyüyen, dünyada sözü geçen bir Türkiye var. Muhalefet partileri küçük olsun benim olsun mantığıyla hareket ediyor. Bizim dışımızdaki partiler ya belli bir grubun ya da kumsalların partisi oldu.
AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde, bu ülkenin nasıl yegane umuduysa bugün de aynı şekilde Türkiye'nin yegane umududur. Dikkat edin bugün birileri, bizim bu yola çıkıştaki o heyecan dolu ifademizi güya kapacağını zannediyor. Çünkü bunlar mukallittir, bunlar taklitçidir. Bunlardan bir şey olmaz.
CHP 1940'larda takılıp kaldığı yerden bugünlere hala gelemedi. Hatta daha gerilere gidebilirsiniz. 'Cumhuriyeti kuran biziz'' diyorlar ya... Aynen oradalar hala. Kendi iç çekişmelerinden, iç sorunlarından Türkiye'nin, milletin sorunlarına kulak vermeye fırsat bulamadı, bugün de hala bulamıyorlar. Yaptıkları tek şey var; hakaret. Bu hakaretin bedelini de 12 Haziran'da yine ödeyecekler.
Eski Genel Başkanı hepinizin malumudur, milletin de malumudur. Biliyorsunuz, malum Genel Başkana neden, niçin böyle bir görevi devretmek zorunda kaldığı ortada. Tabii O'na kalsa devretmeyecekti de işte durum oldu. Şimdi kendisine bir güç devşirebilmek için şahsıma bakıyorsunuz 'ulan, mulan' gibi ifadelerle hakaret ediyor. Benim kalkıp da senin seviyene inmek gibi bir derdim yok. Zaten bu siyasette milletim, her zaman sana tokadı attı. Milletimin tokadıyla kalmadı, en sonunda partinde düne kadar yanında olanlar da sana tokadı attı. En yakınında olan, ziyaretine gelip 'ben siyasette yokum' diyen de yanından ayrılıp açıklamayı yaptı, ertesi gün 'Genel Başkanlığa adayım' dedi. O da sana bir tokat attı ama şimdi maşallah boy boy resimler çektiriyorlar, beraber kurdeleler kesiyorlar. Adaylığı garantiye almak istiyor herhalde. Şimdi böyle bir durum var ama onun da kararını Parti Meclisi verecek.
1940'larda tek parti olmanın imtiyazıyla milletin derdine kulak tıkayan CHP, bugün de aynı şekilde milletin taleplerine, hissiyatına, arzularına kulak tıkamaya devam ediyor. Bu CHP; il başkanlarının illerde valilik yaptığı bir partidir. Bunların demokrasi anlayışı budur. İl başkanı, o ilin valisi. Böyle demokrasi olur mu ya? İşte biz, bugünlere böyle geldik. Şimdi kalkmışlar bunlar Türkiye'de demokrasi dersi veriyor gençler. Bu CHP, böyle bir CHP'dir. Bunu böyle bilin. Hem il başkanı olacak hem de gidip o ilin valisi olacak. Bunlar demokrasiyi böyle tanıdılar, böyle tanımladılar, böyle anladılar. Bunlar, hani Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesi var ya, ona hiçbir zaman tahammül edemediler. Bu partinin adındaki 'halk' ifadesine bakmayın, bu parti halksız bir CHP'dir. Bunlarda halk yok.
CHP 'KES, YAPIŞTIR, KOPYALA' FORMÜLÜ UYGULUYOR
Şimdi seçim sandığı ufukta gözüktü. Geçici bir süre için CHP'nin aklına millet, milletin sorunları geldi. Dikkat edin yeni gibi lanse ettikleri her uygulama, her söylem tereddüte yer bırakmayacak şekilde AK Parti'nin taklidinden ibarettir. Ortaya attıkları her vaat, AK Parti'nin zaten uyguladığı çözümlerin, hani çocuklarımıza gösteriyoruz ya 'kes, yapıştır, kopyala' formülüyle orantılıdır. Budur. Yeniden ve abartılı olarak öğretilmesinden başka bir şey değildir. Hani geçmişte vardı ya 'O ne veriyorsa ben beş fazlasını veriyorum' diyen siyasetçiler yok muydu? İşte CHP'nin bugün ulaştığı seviye, 20 yıl önceki o seviye. Taklidi bile doğru dürüst beceremeyenler, hiç şüpheniz olmasın milleten takdiri de göremeyecek.
BÖYLE MUHALEFETE CAN KURBAN
Çetelerden medet umanlar işte ortada. Bakın, listeler açıklandığı zaman bir çok şeyleri göreceksiniz. Çetelerden medet umanlar, milletten asla takdir göremezler. İngiltere'de, ABD'de İsrail'e selam gönderenler, bu milletten asla takdir göremezler. Kalpleriyle dilleri aynı istikamete bakmayanlar, bu milletin tercihine asla mazhar olamazlar. En önemlisi, milleti aşağılayanlar, bugün hala millete tepeden bakanlar, millete 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal' diyenler, bu milletten ebediyen yüz bulamazlar. Daha önce de söyledim; siz aile sigortasını bir kenara bırakın da önce kendi arkadaşlarınıza kurduğunuz komploların, yıprattığınız aile kurumunun hesabını verin. Siz SSK'nın hesabını verin. 8 yıldır söylüyorum; böyle muhalefete can kurban, inanın can kurban. 12 Haziran seçimlerine çok bildik, çok tanıdık bir rakiple, sürekli çark eden, umut simsarlığı yapan, hayal tüccarlığından medet uman bir CHP ile giriyoruz.
MHP'NİN TEK BİR OLUMLU ELEŞTİRİSİ VAR MI?
2000 ve 2001 krizlerinin mimarı olan, Türkiye ekonomisini adeta dibe vurduran, bir gecede Türkiye'yi yoksullaştıran MHP, Meclis dışında kaldıktan sonra 2007 seçimlerinde eline geçen fırsatı heba etmiştir. Allah aşkına şu geride kalan 4 yıla bakın, MHP üst yönetimine ait tek bir olumlu, yapıcı, pozitif eleştiri bulabilir misiniz?
'Bu iktidar, yolsuzlukların iktidarıdır' utanmadan, sıkılmadan konuşuluyor. Yav, sizin kirlettiğiniz bütün Türkiye'yi biz temizliyoruz biz. Kasaları boşalttınız, biz dolduruyoruz. Borçlandınız, biz ödüyoruz. 79 senede 6 bin 300 kilometre duble yolun yapıldığı bir Türkiye'de, 8 yılda biz 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Türkiye'nin dört bir yanına 45 havaalanı ile ulaşan bir Türkiye. Artık benim vatandaşım uçaklarla seyahat ediyor. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de siz bunları nasıl yapacaksınız ya, bu yolları nasıl yapacaksınız? Dağa, taşa suyu, yolu nasıl götüreceksiniz? Bu borçları nasıl ödeyeceksiniz? Bu, böyle oldu. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunduğu için böyle oldu. Yoksa bunların hiç birisini yapamazdık.
MHP KAFATASI ÖLÇÜYOR
Küfretmekten, hakaret etmekten, öfke ve nefretten başka ortaya hiçbir şey koymadılar, koyamadılar. Milli birlik ve kardeşlik projesi gibi birleştirici ve bütünleştirici bir süreç karşısında bile, ayrıştırıcı dili, öfke ve nefret dilini tercih ettiler. BDP nasıl Türkiye'nin doğusuna çıkıp oradan çıkamadıysa, MHP'de maalesef kafatası ölçmekten başka bir işe yaramıyor. MHP de sahil kesimlerinin bazı kesimlerine sıkışarak oradan çıkamadı, Türkiye partisi olamadı. Milli birlik ve kardeşlik projesinin karşısında duran, çözümü engellemek için yoğun gayret gösteren bir diğer parti de MHP oldu, bir diğeri de BDP.
BU MUDUR DİYARBAKIR'I SEVMEK?
Doğu ve Güneydoğu'nun yatırımlara kavuşması, çocukların, gençlerin umutla kucaklaşması, huzurun bölgeye egemen olması, sorunlardan beslenen, yoksulluğu istismar eden, maalesef BDP'yi rahatsız etti. Yüksekova'ya gideceksin havaalanı yapacaksın, oranın temel atma törenine gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Şırnak, Cizre'de havaalanı yapacaksın, temel atma töreni, gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Yol yapacaksın, yollardaki o iş makinalarını yakacaksın. Bu mudur ülkeyi, insanını sevmek? Bu mudur şehrini, Hakkari'sini, Şırnak'ını, Diyarbakır'ını sevmek?
'SİVİL İTAATSİZLİK' DEĞİL 'SİVİL İRADESİZLİK'
Şu anda seçim sandığının görülmesiyle birlikte planlarla, projelerle önerilerle ortaya çıkması gereken BDP, bir kez daha gerilimi, tahrik siyasetini, istismarı propaganda yöntemi olarak benimsedi. Yapılan sivil itaatsizlik değil, sivil iradesizliktir. Yapılan budur... Halkının, oy aldığı kesimlerin iradesini hiçe sayanlar, milletin iradesine ipotek koyduranlar sivillikten, sivil itaatsizlikten bahsedemezler. İşte referandumda gördük. Sandığın üzerine çarpı işareti koyanlar, ne yaparlar? Bu sivil iradesizlik değil mi, halkının iradesine ipotek koymak değil mi? Budur... Bırak, halk iradesini ortaya koysun, bakalım ne diyor. Senin gösterdiğin istikametten mi gidecek, yoksa doğru nerede ise oradan mı gidecek? Kendileri Parlamento'da bile sandığa gidemediler, iradelerini ortaya koyamadılar.
Bugüne kadar terörden iki kesim istifade etti. Birincisi silah tüccarları, ikincisi de istismarcılar'' dedi. Bölgenin meseleleri çözüldükçe, o istismarcıların çözümü engellemek için her yola, her tahrik eylemine başvurduklarını kaydeden Erdoğan, ''Sivil itaatsizlik diye ortaya konan eylemlerin, bölge halkının hissiyatını istismar yoluyla, seçim hesabı yapmaktan başka bir şey olmadığını'' bildirdi.
Erdoğan, ''Burada cuma namazı kılınıyor. Siz kalkıp da hemen şöyle biraz öte tarafta, orada kılınan cuma namazını adeta sabote edercesine, orada elde megafonla alelacele toparlanıp bir cuma namazı kılmaya kalkarsanız, buna ayrımcılıktan başka bir şey denmez, bu ayrımcılıktır. Bu, mukaddes dinimizin içerisine de bölücülüğü sokmaktır. Bunlar bunu da yaptılar. Ben işin teferruatına, detayına da girmiyorum. Bu tahrik eylemleri paniğin, telaşın tükenmişliğin emaresidir."