Oğuz Haksever: Fırat Kalkanı bitti yeni harekat notum vardı. Siz bugün Sincar’ı Kerkük’ü işaret ettiniz ve oyunlar oynandığını söylediniz. Ne gibi oyunlar oynanıyor ve Türkiye'nin çıtaları var mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Fırat Kalkanı Harekatı’yla alakalı bu işin aslında isim olarak birinci etap diye nitelendirdiğim kısım bitti. Bu yol haritasının adı konmayan 2. 3. etapları olacak. Olay sadece Suriye boyutunda giden bir harekat değil. Bu olayın Irak boyutu var. Bir Telafer olayı var Sincar olayı var, Musul’da aynı şekilde soydaşlarımız var. Orada şu anda üs olarak çalışmalarını yürüten askerimiz var. Musul’da DEAŞ’a çok ciddi darbeler indirdi onlara. Şu anda da bu üssümüzde Ninova muhafızları dediğimiz muhafızları yetiştirme görevi devam ediyor. Musul’un bundan önceki valisi şu anda Ninova muhafızlarının komutanı. Musul ağırlıklı Arap kardeşlerimizden oluşuyor. Bu üs bölgemiz buraya çok yakın mesafede ve 700’e yakın bir timimiz var. Onlar bu muhafızları yetiştirme çalışmalarını devam ettiriyor. Bu eğitimlerle zaman geldi peşmergelere de eğitimler yaptırıldı. Bu süreç için DEAŞ ciddi darbeler aldı.
Bu Haşdi Şabi meselesi üzerinde durmamız lazım. Bu terör örgütü Irak Meclisi'nden terör örgütü olmadığı şeklinde bir oylama ile geçti. Biz Haşdi Şabi’yi kullanırsanız sıkıntı olur dedik. Telafer’de bizim 400 bin Türkmen var. Sincar’ın durumu çok daha berbat. İkinci bir Kandil oluşturmanın gayreti var. Irak’ta aslında mezhebe dayalı Pers milliyetçiliğine yakın İran’a bir destek oluşturuluyor. Bir mezhep anlayışıyla bunu yayıyorlar. Bunu yayarken Pers milliyetçiliğine dayanıyorlar. İran’da bugün Azeriler de var ama Pers ağırlıkta. Uluslararası camiada bu işin çok daha farklı yerlere kaydığını göreceğiz. Onun için Suriye’de olayı yine mezhebi olarak ele aldığımızda mezhebi tutarlılığı olsa da olmasa da diyemeyiz. Zira bugün Suriye’nin başında bulunan kişi Şia değildir onun durumu çok daha farklı. Orada Şia olan Hizbullah var mesela. Bunlar Esed’le aynı değil. Bütün bu yapı içinde Suriye’de devam eden mücadelede DEAŞ sürekli zemin kaybediyor. Fakat merkezi yönetim kimin zemin kaybettiğine bakmıyor ben ne kazanıyorum buna bakıyor. Mesela Münbiç meselesinde DEAŞ diye bir şey kalmadı orada. Ama oraya bazı güçler zorla PYD ve YPG’yi sokmaya çalışıyor. Ama son dönemde insani yardım adıyla Rusya, Amerika ve Türkiye olarak biz de girdik. Bazı oradaki mahalleleri vesaire bizler de almış durumdayız. Ama derdimiz orada bayrak göstermek değil.
Münbiç’in gerçek sahipleri ağırlıklı yüzde 85 civarında Araplar. Biz oraya Münbiçli yerleşsin istiyoruz. Sayın Putin’e de bunu söyledik Amerikalı yetkililere de bunu söyledik. Şu anda müttefik diyebileceğimiz ülkelerden bu konuda hatırı sayılır görüntü çıkmıyor. Önce Münbiç sorununu halledelim sonra Rakka ile ne yapacağız kimlerle yapacağız bakalım. Eğer YPG ve PYD ile yapılacaksa biz böyle bir planın içinde olmayız. Türkiye’nin teröristle işi olmaz. Biz isteriz ki Amerika’nın da olmasın. DEAŞ’ı buralarda atmaya bizim gücümüz yetmiyor mu ki kalkacağız PYD’yi YPG’yi yanımıza alacağız. Bunlar hala genelkurmay başkanlarımız nezdinde konuşuluyor. Nihai bir karar henüz yok görüşmeler devam ediyor. Bugün sayın Putin’le görüşmem vardı bu konularda hem de taziyelerde bulunduk.
Oğuz Haksever: Mekanlar belli o zaman ama mesajınızın kapsamı oldukça geniş.
Recep Tayyip Erdoğan: Mekanlar ilk etapta Cerablus, Rai, Dabık, Bab buralar bitti. Ama buradan doğuya Münbiç’e doğru bir çalışmanın yapılıyor olması, Münbiç noktasında ortak harekat kararı verildiği anda zaten Münbiç’te ciddi manada DEAŞ potansiyeli yok orada PYD ve YPG var. Onların biz Fırat’ın doğusuna ötelenmesini istiyoruz buraya Araplar yerleşsin istiyoruz. Ondan sonra asıl hedef Rakka’dır. Rakka DEAŞ’ın şu anda en önemli merkezi. Burada da onların varsın 5 bin olsun örgütlü gücü olduğu söyleniyor. Bunu Amerika’sı, Rusya’sı, Türkiye’si koalisyon güçleri hep birlikte hallederiz.
Oğuz Haksever: Önce bayrak konusu çıktı ardından da Kent konseyi IKBY’ye ilhak kararı aldı. Sizlerde tepkinizi ortaya koydunuz. Orada Türkiye neye göre izliyor olan biteni?
Recep Tayyip Erdoğan: Tarihi itibariyle baktığımız zaman biz biliriz ki bir Türkmen şehridir Kerkük. Daha sonra burada tabi çok ciddi bir değişiklikler oldu zorlamalar oldu ve nüfus değişikliklerine gidildi. Bütün bunlara rağmen bugün Kerkük’te Türkmen’iyle, Arap’ıyla ve Kürtler ciddi bir değişime gittiler. Şu anda yaptıkları iş bana göre bir işgal hareketidir çok çirkindir. Irak parlamentosunun aldığı kararı ben çok çok yerinde buluyorum. Aynı kararı bizler de paylaşıyoruz. Münasebetlerimizin bu kadar iyi olduğu bir dönemde bunun adı ateşle oynamaktır. Burası Irak’ın milli bayrağının dalgalandığı Meclis olarak çalışmasına devam etmelidir ve kardeşçe burada Arap, Türkmen, Kürt birlikte yaşamalısınız. Burası benimdir diye bir adım atarsanız bunun bedeli gelecekte farklı olur.
Oğuz Haksever: Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurgulanmış darbe iddiası vardı. Dediğine göre hem iddianamelerdeki bazı ifadelerden hem de daha önce yaptığı konuşmalardan deşifre oldular yanıtını almış 9 buçukta darbe olur mu diyince. Bunun kontrollü bir darbe kanaatine kendisini sürüklediğini söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan: Çok iddialı çok gayriahlaki bir yaklaşımdır. Şehitlerimize çok ciddi bir saygısızlıktır. Benim Marmaris’ten hareket ettiğim andan önce yaptığım bir açıklama var. Kontrollü darbe girişiminin sinyalini kimden nasıl nerede aldığımı bütün bunları kendisinin ispat etmesi lazım. Fakat bu zat yalana maruf bir kişidir. Eğer ispat edemiyorsa bu gayriahlaki olmanın ötesinde benim edebimle ifade edemeyeceğim bir sıkıntıdır. 15 Temmuz’un şehidi de gazisi de bunu lanetleyecektir. Acaba kendisi ben mesela Marmaris’te kaldığım yerden ayrılıyorum helikopterle ve ayrılmadan önce kaldığım yerin ev sahibi bana tabi isterseniz elimizde başka imkanlarımız var sizi farklı yere götürebiliriz dediğinde hayır dedik. İşte o zat ortada. Ben şu anda ulaşabilirsem açıklamayacağım ya Ankara ya İstanbul’a ulaşacağım. Helikoptere binerken kaptanımla birkaç şey konuştuk ve hareket ettik. Ne zaman biz Dalaman’a indik meğer bizden önce oraya gelmişler ve Dalaman’daki uçaklarımızı da aramışlar. Bizim üç noktada uçağımız vardı. Hep havada nereye gideceğimizi belirliyoruz. Uçağımıza bindikten sonra pilot nereye gidiyoruz diye soruyor. “Sen dedim şimdi buradan Ankara İstanbul arası bir kertiz al ben mesafe yaklaştıkça son anda söyleyeceğim sana” dedim. Ben ekrandan takip ediyorum, “şu anda İstanbul’un durumu ne Ankara’nın durumu ne” diye sordum kaptana. “İstanbul’da pistler karartılmış vaziyette” dedi. “Peki sen bu haliyle inebilir misin?” “İnerim ama çok riskli, pistin üzerine bir şeyler koymuş olabilirler” dedi. “Sen dedim oraya bir yönel gerekirse bir alçak uçuşla geç pisti sonra bir iniş yap” dedim.
Biz piste gelmeden önce bu arada İstanbul Emniyet Müdürü’nü aradık durum için. Kule o anda işgal altındaydı. “Şu anda biz operasyon hazırlığındayız kule için” dedi. Kuleyi hemen hallettiler sağolsunlar, anında da pist aydınlatıldı. Biz haberi alınca piste indik. Piste inince alan herkes aprona çıkmış fakat uçaklar üstümüzde uçuyorlar. Ben tabi eşim, kızım, damadım, torunlar birlikte arabaya bindik ve apronda vatandaşlarımızın arasına karıştığımız anda milletimle iç içe oldum. İsterdim ki aynı anda orada başkaları da olsaydı. Biz içerde oturduk konuştuk dediler ki saat 23’te de buraya Kılıçdaroğlu indi. Bizden önce oraya inmiş. Nerede şimdi diye sordum bilmiyoruz dediler. Meğerse Bakırköy ilçe başkanı mı belediye başkanı mı ne evine gitmiş. Burada bütün millet varken sen neredesin? Eğer örtülü bir darbe girişimiyse bunu sana kim söyledi? Belediye başkanının evine niye gidiyorsun? Hani diyordun ya bir zamanlar bir darbe girişimi olsa tanka ilk ben çıkarım. Niye çıkamadın? Bu iş lafla olmuyor bu iş inanç işi. Şu anda da her zamanki yalanlarından birini daha söylüyor. Buradan bir kez daha söylüyorum dürüstsen, haysiyet sahibiysen örtülü darbe girişimiyle ilgili elinde hangi belge varsa bunu açıkla. Yargıya da yardımcı ol bize de yardımcı ol. Zerre kadar vatanseversen zerre kadar milliyetperversen yardımcı ol.
Oğuz Haksever: Kamuoyu anket çalışmaları neyi gösteriyor referanduma dair?
Recep Tayyip Erdoğan: Her geçen gün evet tırmanıyor. Ömrüm meydanlarda geçti dilini biraz bilirim meydanların. Meydanlar da bunu gösteriyor. Ben inanıyorum ki bu hafta çok daha belirleyici olacak. Örneğin yarın Bursa’dayım, sonra Balıkesir’deyim, Cumartesi İstanbul var, pazar günü İzmir var. Bu arada akşamları televizyon programları da devam edecek. Sayın Başbakan'ın aynı şekilde gerek meydan mitingleri, sayın Bahçeli’nin meydan mitingleri var öyle sanıyorum televizyon programları da olacak. Bu haftayı bu şekilde geçirdikten sonra önümüzdeki hafta aynı yoğunlukta bu süreci sürdüreceğiz. Son iki hafta inanıyorum ki evet tırmanışını yükseltecektir. Bakan arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız arazideler. 16 Nisan inşallah bir milat olacaktır ve bu miladı milletimiz özellikle de en kısa zamanda görmeye başlayacaktır. Bir şey karıştırılmamalı, 17 Nisan’dan itibaren Türkiye'de bir anayasa değişikliği tümüyle uygulamaya girmeyecek. Birkaç maddesi girecek ama asıl uygulama 2019 seçimiyle birlikte olacak.
Oğuz Haksever: Neden 2019 beklensin gibi bir şeyler gazetelere yansıdı ama öyle bir şey bir düşünmüyorsunuz.
Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda bu teklif özellikle iktidar partisi ile birlikte hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi’nin müşterek kararlarıyla olur. Başbakanımız filan da söyledi biz erken seçim düşünmüyoruz dedi. Erken seçim düşünülmediğine göre böyle bir şey gündemde değildir.
Oğuz Haksever: Tek adamlık kavramı sürekli gündeme getiriliyor.
Recep Tayyip Erdoğan: Tabi tek adamlık kavramı burada çok çok çirkin ve bunlar da yaklaşımlarını yaparken çok çirkin yapıyorlar. Bir defa burada tek adamlık söz konusu değil. Burada yasama-yürütme-yargı bir defa bunların yanlış yaklaştıkları yer yasama organını kaldırıyorlar diyorlar. Soruyorum, yasama organı kalkıyor mu? Sayısı 550’den 600’e çıkıyor. Yasama organı şu ana kadar HSYK olarak ifade edilen kurula oradan bir aday atama yetkisi yokken şimdi Hakimler Savcılar Kurulu'na 7 üyeyi Meclis atıyor. Hemen yürürlüğe girecek olanlardan birisi bu. Cumhurbaşkanı 4 tane atıyor. O diğer iki ise birisi Adalet Bakanı birisi müsteşar. Sen nasıl yasama organı ortanda kaldırılıyor diyorsun. Aynı şey Anayasa Mahkemesi ile alakalı. 2010 öncesi üye sayısı 11 asıldı. Cumhurbaşkanı 11 üyeyi atıyordu. 2010 sonrasında 17 asıl üyenin TBMM 3 tanesini 14 tanesini Cumhurbaşkanı atıyordu. Şimdi üye sayısı 15’e düşüyor. 3 tanesini yine meclis atıyor, cumhurbaşkanının atadığı sayı düşüyor 12’ye. Şimdi hala Meclis niye bu işin içinde yok diyorsunuz. Sadece bununla kalmıyor Meclis bir başka yetkisi de tüm yasaları yapma yetkisi parlamentoya ait. Sadece bütçe kanunu ile ilgili cumhurbaşkanının yetkisi vardır. Reddetmesi halinde de bir çıkış noktası konuldu. Bir önceki yılın bütçesi neyse onu TEFE, TÜFE veya başka bir ayarlama ile düzenlenecek ki bütçesiz kalmasın. Yasama organı nasıl yok dersin. Bir kere fesih diye bir olay olmaz. Mesela seçimlerin yenilenmesi gibi bir durum meydana geldi. Eğer cumhurbaşkanı böyle bir yola tevessül edecek olursa ki bu pek de akıl karı bir iş değil, olması halinde o zaman Meclis'te Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı anda yapılıyor. Kendisi de seçime girecek yani. Dünyada da çok benzeri yok bunun. Denetim mekanizması itibariyle Meclis çok daha farklı bir konuma geliyor. Şu anda biliyorsunuz devlete ihanetten ancak Cumhurbaşkanı yargılanabiliyor. Fakat yeni dönemde kişisel suçlar sebebiyle de Parlamento'daki belli çoğunluklarla Yüce Divan'a kadar götürülebilir. Sen tek adamı nasıl yargılarsın. Seçimin olduğu yerde tek adamlık olmaz.
Oğuz Haksever: İki seçimin neden bir arada yapılması öngörüldü?
Recep Tayyip Erdoğan: Bunun en önemli sebebi bir defa bizim çok seri bir üretim içinde olmamız lazım. Öyle yıllar oldu ki aynı yıl içinde parlamento, belediye ve cumhurbaşkanlığı seçimi olmuştur. Bunlar uzun aralıklarla da olsa aynı yıl içine tesadüf ettiği yıllar olmuştur. Bir defa iki seçim aynı zamanda olacak. Ülke kendisine hedefler belirleyecek biz 5 sene sonra Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimini yapacağız. Bizim iki sihirli kavramımız var. İstikrar ve güven. Bununla biz istikrar ve güveni yakalayacağız. İki sandık olacak sadece. Vatandaş gelecek iki sandıkta oyunu kullanacak. Aynı günün akşamı ikisini de görecek. Cumhurbaşkanı eğer yüzde 50 artı 1’i alamazsa o zaman 15 gün sonra sadece cumhurbaşkanı seçimi olacak.
Oğuz Haksever: Bir eleştiri dile getiriliyor. Vatandaş cumhurbaşkanına tepkiliyse seçim kartı da elinde yoksa nasıl tepkisini dile getirecek diye bir eleştiri var.
Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi normal zamanda da cumhurbaşkanı için, başbakan için, hükümetler için aynı tepkiler konulabilir. Ama yeni bir seçime gitmenin şartları var. Burada da 5 seneyi bekleyeceksin. Veya parlamento böyle bir imkana sahipse böyle bir adımı Cumhurbaşkanı ile görüşerek belki atma yoluna gidebilir ama istikrar için şu anda böyle bir yol yok. İstikrarın en önemli şartı siz hedeflerinizi ona göre koyacaksınız. İşadamları hedeflerini buna göre koyacak. Şu anda böyle bir hedef koyabilme imkanı olabiliyor mu? Bizden önce olamıyordu. 16 ayda bir seçim olmuş. 16 ayda bir seçimin olduğu ülkede yatırımın istikrarı olur mu? Onun için biz gelene kadar özellikle yurtdışı Türkiye’ye gayrisafi hasılanın girişinin ortalaması 1 milyar dolardı yıllık. Biz geldik trafik yükselmeye başladı. Benim başbakanlığım döneminde mesela bir yıl 22 buçuk milyar dolara kadar çıktık. Bu dönemde de yine geçen yıl 12 buçuk milyar dolar gibi bir rakamı yakaladık. Güveniyor yurtdışından gelen sermaye. Seyahatlerimde soruyorlardı hep seçim var mı? Şimdi seçim 2019’un Kasım’ında. O zaman göre gelecek bütün planlamasını yapacak. Bizim 16 Nisan aslında Türkiye iş dünyasının kaderini ilgilendiren bir seçimdir. Yatırımı yapan sensin. Ben siyasetçi olarak senin önünü açmaya çalışıyorum. Sizlerin patronları da hep bize yurtdışındaki işadamlarını getirirler konuşuruz görüşürüz ve hep memnuniyetle ayrılırlar. Kavganın gürültünün olduğu yere işadamları yatırım yapmaz. Şimdi bizim niye Güneydoğu’da yatırım yapmıyorlar. Terörden dolayı. Son Diyarbakır seyahatimde bu havayı gördüm. Ben şimdi 15 sene önceki Diyarbakır’ı düşünüyorum nerede şimdi modern bir Diyarbakır var. PKK destekli birileri değil biz inşa ettik bunu. Şimdi yeni o bombalanan çukurların açıldığı yerlerde kentsel dönüşümle elden geçiyor şimdi. Oralarda bittiği andan itibaren çok daha farklı bir hale gelecek.
Oğuz Haksever: Parti disiplinin gevşemesi gerektiğini düşünüyor musunuz yeni sistemde? Çünkü cumhurbaşkanının partisi ile Meclis çoğunluğunun aynı olması olasılığı da var. O zaman kuvvetler ayrılığı biraz zedelenir diye eleştiriler de var.
Recep Tayyip Erdoğan: Kuvvetler ayrılığının zedelenmesi diye bir şey yok. Bugün aslında yürütme yasamaya daha girmiştir. Öbür türlü yürütme yasamanın içine o kadar giremeyecek. Bir de denetleme yetkisi olduğu için oraya o kadar giremeyecek. Partili olmasının getirdiği avantaj cumhurbaşkanı partisi ile içli dışlı olacağı için partisini de disipline etme açısından büyük önem arz ediyor. Müşterek çalışmada hem kendisine ayrı bir güç katacak kendisi de partisinin tüm illere yayılmasında, çalışmaların kontrol edilmesinden çok daha faydalı hale gelecek. Partimin genel başkanı olduğum dönemde ben ayda bir il başkanlarımla, büyükşehir belediye başkanlarımla yaptığım toplantılarımda hangi ilde sıkıntı nedir ne değildir hep alırdım. Nerede hangi açığımız var onları gidermek için ilgili bakan arkadaşlarımıza gerekli talimatları verirdik. Bu iş yine partili başkanlık sisteminde bu devreye girecek. Kılıçdaroğlu, “Siz gelip ilinizin bir sorununu nasıl anlatacaksınız” diyor. Yönetmemiş hiç. Eline bir SSK’yı vermişler orayı da hep rezil etmiş.
Oğuz Haksever: Kadınların özellikle mitinglerinize veya sayın Başbakanın mitinglerine ilgi gösterdiğini görüyoruz. Yeni sistem size göre kadınlar açısından neden önemli?
Recep Tayyip Erdoğan: Dikkat ederseniz kadınlarımızın Parlamento'da yer alması bizimle önem kazandı. Hele benim hanım kardeşlerimizin üzerindeki agresif bir yaklaşımım var. Bu toplumun yarısı hatta zaman zaman yüzde 51’e çıktığı dönemler oldu. Gerek eğitim öğretim sisteminde, gerek devletin kurumları içinde çok daha etkin hale gelmesi, nitekim istihdamda kadınların artış hızının farklı olduğunu görüyoruz. Parlamento'da kadınların temsili noktasında erkekler kadınlar adına mı konuşacak? Kadının derdinden kadın anlar. Kadının derdini orada kadınlar dile getirsin. Eğer biz kızlarımızın cahil kalmasını istemiyorsak onları teşvik edici, etkin rollerde yer alan ağırlıklı olarak eğitim öğretim kurumlarını söylüyorum ki hanımların yeri çok önde. Kısa bir zaman içinde çok daha farklı olacaktır. Bunun bize sağlayacağı getiri çok fazladır. İlkokullardan tutun orta, lise buralardaki kız öğrencilerimizin sayısının baya iyi durumda olması bizleri huzurlu kılıyor. Bundan sonraki süreçte de bunun aynı kararlılıkla devam edeceği inancındayım.
Oğuz Haksever: Eğer referandumdan evet çıkarsa ve 2019’da da seçilirseniz kararname çıkarma yetkisine sahip olacaksınız. Cumhurbaşkanı bu sistemde ne gibi kararnameler çıkaracak bunun ne gibi avantajları var?
Recep Tayyip Erdoğan: Bir defa anayasa ve anayasada yer almayan yasalar bu ikisinin dışında boşlukta olan konular vardır ki kararname çıkacaksa anayasaya ve bu yasalara ters olmaksızın cumhurbaşkanı kararname çıkarabilir. Velev ki bu kararname konusunda parlamentonun itirazı söz konusu olursa denetim yetkisini kullanır. Hatta anayasada da denetim yetkisi devam eder. Bunlar okumuyorlar. Dolayısıyla şu anda Anayasa Mahkemesi'ne Parlamento'nun itiraz yetkisi nasıl var o dönemde de aynı şekilde Parlamento'nun itiraz yetkisi olacak. Kararnameler konusunda da Parlamento baktı işine gelmiyor onunla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne itirazını yapar. Dolayısıyla öyle dediğim dedik öttürdüğüm düdük cumhurbaşkanlığı kurumu yok.
Oğuz Haksever: Bu kampanya sırasında sürprizler yapacağınız yazıldı ki çadır ziyaretiniz sürprizdi. Nasıl tanımlarsınız onu ve yeni sürprizleri de merak ederiz. Orada size “size Cumhurbaşkanımız demek istiyoruz” denmişti. Partili olunca sanki bu cumhurbaşkanımız sözünün zayıflayacağı diyemeyeceklerini ima ettiler.
Recep Tayyip Erdoğan: Ona mani bir hal yok ki. Yasa metninde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diyor. Orada sağolsun birisi güzel bir şey söyledi. Ben içeri girerken ilginç bir şey oldu. “Niye hayır diyorsunuz” dedim. “Çağdaş bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz” dedi. “Şu andaki Türkiye çağdışı bir Türkiye mi” dedim. Durdu durdu “biz çağdaş bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz” dedi. Aslında niye hayır dediğini bilmiyor. “Bak dedim şu Yavuz Sultan Selim köprüsü. Dört gidiş dört geliş ortasından da raylı sistem geçecek, 3.havaalanına bağlanacak filan” birisi oradan “niye Tayyip Erdoğan adını koymadınız da Yavuz Sultan Selim adını koydunuz” dedi. “Buradan benim ne kadar mütevazi olduğumu anlayacaksın” dedim. “Osmanlı’nın zirve yaptığı dönemin sultanı Yavuz Sultan Selim onun ismi buraya yakışmaz mı, onu koydum”. İşte Alevi-Sünni meselesi onu gündeme getirdiler. “Bizim aklımızdan böyle bir şey geçmedi sizin de geçmesin” dedim. Şu köprüden Alevi vatandaşım, Sünni vatandaşım, Kürt vatandaşım geçmeyecek mi? Avrasya Tüneli’nden geçemeyecek mi? Bırakın bu işleri dedim. Bu sefer atladı, “Bir tane Alevi üniversitesi yapmadınız” dedi. “Nevşehir’de Hacı Bektaşi Veli adını üniversiteye ben verdim” dedim. “Bir tane yeter mi” dedi. “Diğerini de sen yap” dedim.
Oğuz Haksever: Hızlı karar diye bir savı var evet kampanyasının. Bunun anlatır mısınız?
Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi olay bir defa sene 1950 çok partili hayata geçiyoruz. O günden bugüne 484 gensoru. Ve bunların 480’i ret. Bu gensorular niye verilir? Parlamento'yu işlevsiz hale getirip tıkamak için verilir. Diyelim acil bir şey oldu bu KOBİ’ler için olur, KOSGEB için olur bir an evvel çıkarmanız lazım. Bunu çıkarırlarsa oy olarak onlara döner yaklaşımı var. Bunların çok ciddi bir zaman kaybı var. Haftada parlamento 3 gün çalışıyor zaten. Şimdi biz bunları bir defa aşalım istiyoruz. Güvenoyu yetkisi parlamentonun olmayacak. Millet seni getiriyor millet götürecek. Aklayan da o karalayan da o. Millette bizden hizmet bekliyor. Bu hizmeti seri vermemiz lazım. Onun için kararda seri olmak çok önemli. Parlamento zaten senin arkandaysa cumhurbaşkanı olarak daha seri bir çalışmaya girmiş olacaksınız. Muhalefetin elinden bazı şeyler var ki alınmış olacak. Gensoru gibi. O alındığı zaman zaten bazı şeyler çok daha hızlı olacak. Şimdi diyor ya bakan gelip parlamentoda hesap vermeyecek diyor. Hesabı cumhurbaşkanı verecek. Senin de bakandan bizzat almak istediğin bir şey varsa bakana soru önergeni gönderirsin bakanda sana yazılı olarak cevabını verir. Bunlarla vakit kaybolmuyor. Bir diğer konu bütçede aksama süreci yok. En önemli hususlardan birisi artık parlamentoda bu dayanışmanın getirdiği işlevle birlikte Parlamento içinde yer alacak partilerin dayanışması da çok daha farklı olacaktır. Örneğin şu anda AK Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin dayanışması geleceğe dair güzel bir örnektir. Ama öbür taraftan vatanımıza milletimize bölücü olarak yaklaşan zihniyet mantıkta burada yerini bulamıyor. Sen Kandil Dağı'ndan talimat alacaksın bu talimatı Parlamento'da kürsüde onu dillendireceksin. Burası yol geçen hanı değil. 7 Haziran seçimlerinde 253 kardeşimiz seçimin hemen ardından öldürülmedi mi? Kimdi bunlar? Kürt. Öldüren de Kürt. Bunu neyle izah edeceksiniz. Yine bu sistemde biz bu kadar ihtilaller yaşamadık mı? Bütün bu darbeleri yaşamamıza rağmen daha neyini savunacağız. Ben sayın Sezer’le de çalıştım ama dünya görüşlerim aynı değildi fakat katlandık. Ama merhum Ecevit’le dünya görüşleri aynıydı. Ama iş öyle yürümedi. Anayasa kitapçığını yüzüne fırlattı merhum Ecevit’in ve bütün ekonomi alt üst oldu. Bütün bunlar göz önündeyken daha neyi tartışacağız. Genç kuşaklara 10 yıl 15 yıl öncesini incelemelerini tavsiye ediyorum. Gazi Mustafa Kemal-İnönü ilişkileri sağlıklı mıydı? Değildi. Hatta istifasını aldı. Aynı şekilde İnönü kendi başbakanıyla bu durumu yaşadı. 1950’den sonra bir 10 yıl sağlıklı bir süreç yaşandı darbeyle yine Türkiye altüst oldu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu ülkede tek parti döneminde tek başına iktidar olduğu dönemlerde il başkanları il valisiydi aynı zamanda. Şimdi böyle bir şey gündeme gelebilir mi? Gelemez biz varız. Atayanlar vardır, atanmışlar vardır ama atayan seçilmiştir. 17 Nisan’da diyor toplantı muhtarlıklar kapatıldı denirse şaşırmayın. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi var mı? Muhtar seçimle geliyor. Seçimdeki garantisi yasalar kararname değil. Kanunla güvence altına alınmış olan bir muhtarı ancak yasal değişiklikler yapabilirseniz alırsınız. Yoksa alamazsınız. Onların teminatı odur. Bunu bile bilmiyor. Ey muhtar kardeşlerim bu çatı altında 16 bin muhtar kardeşimi milletim adına ağırladım. 55 bine varan bütün muhtarları da ağırlamaya devam edeceğim. Sorunlarını dinliyoruz. Kendilerine yemek ikram ediyorum. Yemekten sonra şurada arkada kendileriyle fotoğraf çektiriyoruz. Ondan sonra da kendilerine ikramlarımızı, hediyelerimizi verip gönderiyoruz. Hemen hemen her hafta 400-450 muhtarımızı hangi siyasi zihniyete mensuptur bakmaksızın davet ettik buraya. Kılavuzu sayın Kılıçdaroğlu’na yanlış bilgi veriyor.
Oğuz Haksever: Kıdem tazminatı ve asgari ücreti kaldırabilir cumhurbaşkanı deniyor.
Recep Tayyip Erdoğan: Bütün bunların hepsi yasal düzenleme ile teminat altına alınmıştır. Dolayısıyla yine yapılabilecek bir yasal düzenleme olursa bir değişiklik olabilir. Hiçbir cumhurbaşkanı da kalkıp kendi memuruna verilmiş olan bir hakkı göre göre geri almaz.
Oğuz Haksever: Terörle mücadelenin daha etkin yürütüleceği söyleniyor evet kampanyasında.
Recep Tayyip Erdoğan: Ondan hiç endişeniz olmasın. Bu sistemin bize kandıracağı en önemli dinamizm bana göre bu düzenleme olacaktır. Zaten son dönemlerde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz başarı üzerine başarı kaydediyor. Polisimiz aynı şekilde. Korucu kuvvetlerimiz de iyi bir noktadalar. Bugün Gabar’da 3 şehidimiz var Allah rahmet eylesin. Milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Ama bedelini de ağır ödediler. Son aldığım rakam 20 civarındaydı. Yaralılarımız bu arada var acil şifalar diliyorum onlara da. Bizim şehidimizin bedelini terör örgütleri çok ağır ödeyeceklerdir. Şimdi bütün sınır boyunu güvenlik duvarlarıyla örüyoruz. Havalar da düzeldi daha da hızlanacak. Böylece sınırlardan teröristlerin girmesini büyük ölçüde önlemiş olacağız. Bu tabi bütün oradaki güvenlik ekiplerimizin harekatlarını da daha da güçlendirecek.
Oğuz Haksever: FETÖ ayıklanmasından sonra terörle mücadelede fark görüyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda tabi görüyoruz ama işimiz daha çok. Bunlar 40 yıllık bir çalışmanın neticesini aldılar hala almaya devam ediyorlar. Bizler de bu Bylock olayıyla çok ciddi veri yakaladık. İnlerine adeta giriyoruz. Teknolojik olarak hangi imkanlarla çalışıyorlarsa biz de o imkanlarla saldırıyoruz. Bazıları diyor ki benim telefonum değildi kız kardeşimin de amca çocuğu kullandıydı filan kusura bakmasınlar. Buralarda isabet noktasında bazı şeyler olabilir ama kardeşim sen de telefonunu onlara kaptırma. Vermişsen bu görüşmelerde yapılmışsa yargı bunların incelemesini yapıyor ve kararını veriyor. Bazen ısrarlar oluyor yargı da bunu tekrar masaya yatırıyor. Gerçekten bir hata varsa yargı bunları düzeltecektir. Ortalığı ayağa kaldırmaya da gerek yok.
Oğuz Haksever: Devlette FETÖ ayıklanması ne aşamada?
Recep Tayyip Erdoğan: Buna bir oran vermem şu anda pek mümkün değil. Ama Silahlı kuvvetlere ciddi bir ayıklama yapıldı, yapılıyor. Emniyet teşkilatımız da öyle. Devletin tüm kurumlarında ki başta milli eğitim olmak üzere elimizdeki sayısal verilere baktığımız zaman 100 bine yakın bir ihraç söz konusu. Bunlara tabi itirazlar olabiliyor. Bu itirazları dahi biz inceleme konumundayız. Ellerinde sağlam verileri varsa gereği yine yapılsın diyoruz. Ama asla ihraç ettiniz bundan da gam duymayın çünkü bedel ödedik. Bu milleti böldüler. Biz bu milletin bölünmesine rıza gösteremeyiz. Şu coğrafyada bizim en büyük gücümüz birliğimizdir, beraberliğimizdir. Mesela son bir iade oldu 400 küsur kişi iade edildi görevlerine.
Oğuz Haksever: 15 Temmuz davalarıyla da gündemde. Darbe girişiminin ardından başka girişimler oldu mu?
Recep Tayyip Erdoğan: Darbe girişiminin tabi öncesi var. Darbe girişimi bu işin pik yaptığı noktadır. MİT Müsteşarımıza yapılan operasyon aslında bu işin ilk adımıydı. O adımın devamı şahsımaydı onu başaramadılar. Daha öncesi de vardı. Adımı atmadan geri çekilmek zorunda kaldılar daha öncesinde. Şu anda yurtdışında olanların birçoğu tecrübe kazananlar. Kaçıyorlar. Bunların ellerinde milyarlarca dolar var. Burada bazıları bu işi hafife alıyor. Bir üst akıl ülkemiz üzerinde ciddi bir oyun oynadı. Ben bu üst akıl ifadesini birkaç yıl oldu yurtdışı gezisinden gelirken uçakta basın mensubu arkadaşlarla konuştum. Bir üst akıl bu operasyonları yapıyor dedim. Siz gazetecisiniz o üst aklında hangi ülke olduğunu siz bulacaksınız dedim. Almanya’da yayınları izliyoruz, orada açılan okullar bunlara sağlanan imkanlar, Güney Afrika vesaire sağlanan imkanlar, Amerika’da devlet tarafından desteklenen buradan yıllık bunların elde ettiği rakam yaklaşım 700-750 milyon dolar. Buradan elde ettikleri imkanlarla da belli şeyleri bloke ettiler. Kongre üyelerini seçimlerde bunlar destekledi. Kongre üyelerini destekleyerek bir yerlere vardılar. İkili ilişkiler neticesinde yargıya sirayet ettiler. Olay aynen Türkiye'de yargıya sızdıysalar Amerika’da da Almanya’da da sızdılar, Balkanlar’da sızdılar, Afrika’da sızdılar. O ülkede üst düzey insanların çocukları bunların okullarında okudu. Ondan sonra devletin değişik kademelerine girdiler. En az 20 yıl 10 yıl. Oralardaki liderlere bunu söylediğimiz zaman hafife alıyorlar.
Oğuz Haksever: Konya milletvekilinin sözleri “Evet çıksa bile sizi İzmir’de denize dökeriz” sözleri hala tepki topluyor. Cumhuriyet Halk Partisi lideri de tepki gösterdi.
Recep Tayyip Erdoğan: Ben Cumhuriyet Halk Partisi liderinin buna uyarı yaptığı kanaatinde değilim. Onun dili başka söyler hafızası başkadır. Ödüllendirmişte olabilir. Biz evet diyoruz. Birisi hayır derse hayır diyeni de anlayışla karşılarız. Ama öyle ifadeyle giriyor ki “Biz Samsun’da gireriz” diyor. Samsunlu seni Samsun’a sokmaz, seni Sivas’a sokmaz, seni Amasya’ya sokmaz seni Ankara’ya sokmaz. Kimi denize döküyorsun sen? Sen bu ülkenin evet diyen vatandaşını Yunanla nasıl eşit hale getirirsin. Sen ne geri zekalısın. Demokrasiden zerre nasibini almamış geri zekalı birisi bu adam. Bu adam bu partinin içinde bir dakika tutulmaması lazım. Bu adamlar sayesinde Cumhuriyet Halk Partisi bitecek. Biz hayır diyenleri denize dökmeyeceğiz güzel bir demokrasi müzesi yapı objelerle süs eşyası olarak saklarız. Bunlar milletin iradesine saygısı olmayan tipler. En güzel cevabı milletim bunlara 16’sında verecek. Benim milletim buna layık değildir. Yüzde 50 artı 1 diyelim ki verdi sen kalkıp İzmir’den denize dökeriz diyeceksin. Yüzde 52 bana oy verdi neredeydin sen? Çok çirkin. Yazıklar olsun bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetici kadrosuna. Ben bu yönetici kadrosunu bir kenara koyuyorum onlardan bir şey beklemiyorum Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül veren vatandaşlarıma sesleniyorum, bu tablo ile bir yere gidilmez. Biz onun için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yeni bir sürecin başlamasını ve ülkemizde iki sihirli kavramın ikame edilmesini istiyoruz. İstikrar ve güven. 14 senedir ülkemizi yönetiyoruz eğitimde neredeydik nereye geldik.
Bu ülkede 75 üniversite vardı şimdi 181 üniversite var ve 81 vilayetimizin tamamında var. Allah aşkına kimin aklına gelirdi Hakkari’ye üniversite, Kars’a üniversite. Bununla kalmadık bütün derslik adeti itibariyle 270 bin derslik inşa ettik. Çünkü hedef koyduk 30 ve daha aşağı öğrenci alacak şekilde fiziki mekanlar. Sıraların üzerinde her yıl ücretsiz kitaplarını koyuyoruz. Kredi, burs bu noktada lisans, lisans üstü, doktora öğrencilerine bütün bunları verir hale geldik. Sağlıkta yaptığımız reform dünyada örnek hale geldik. İnşallah 30 büyükşehrin tamamında şehir hastanesi olacak. 3500 yeni sağlık tesisi kurduk. Bugünde Yozgat’ı resmen sayın başbakan hizmete açtı. Mersin’i birlikte açmıştık. Isparta’yı açtı. Şimdi önümüzde birçok açılmaya hazır hastane var. Eksiğimiz şu anda doktor noktasında bütün tıbbi personel noktasında kaliteyi arttırmamız lazım. İnşallah bu da olacak. Bir defa devlet olarak sağlık bilimleri üniversitesini kurduk. Bunlar modern bir ülkenin attığı adımlardır. İlacını parası olmadığı için alamayan bir ülkeden ilacını istediği yerden alan bir ülkeye geldik. SGK çok ciddi işlevler görüyor. Örneğin kanserde dışarında gelen ilaçlarla ilgili bir şeyler vardı onlara da bedel ödemeyecek vatandaş devlet karşılayacak. Kanserde olsa ne olursa olsun bizim vatandaşımız. Biz Kanuni’nin o ilkesini yerine getirmemiz lazım. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Yani sağlıklı bir nefes için devleti aliyeyi Osmaniye’yi feda etmeye hazırlanan bir devlet anlayışını biz de inşallah bugün hazırlayacağız. Ulaşımda attığımız adımlar. Karada 6100 kilometre yolla başladık buna 19 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Bununla kalmadık havayolları, 25 havalimanından 59 havalimanına çıktık. Uçak fiyatları eskiden lüks otobüs fiyatları konumunda. Aynı durumu denizde yakaladık yakalıyoruz. Yüksek hızlı treni gördü Türkiye bizim iktidarımızda. Bana çadırda diyor ki, “Çağdaş Türkiye’de yaşamak istiyorum”. Bunlar ne? İletişim araçlarına bakıyorsunuz mesela 3G’den 4’e değil 5’ olması lazım dedim ben hepsi karşı çıktı. Ben yanlış yapıyorsunuz dedim dünya 5’e geçti 6’yi çalışacak. Ama şimdi 5’i konuşuyoruz çalışmaları yapılıyor. Bizim bu yasa ile bunu yakalamamız lazım. Aynı şekilde enerjide korkunç mesafe kat ediyor Türkiye. Yenilenebilir enerjilerin hepsinde varız ve hızla devam ediyoruz. Doğalgazda daha aşağı çekeceğiz çünkü rüzgar santralleriyle büyük mesafe alıyoruz. En önemli adımlarımızdan bir tanesi diyelim gübre vesaire bunlardan nasıl enerji elde ederiz bunun çalışmaları yapılıyor. 81 ile doğalgazı ulaştırdık.
Bütün bunlar bu ülkede yapılırken hala biz çağdaş Türkiye’de yaşamak istiyoruz derken 81 ilde ne olduğundan haberleri yok. Hakkari’ye havaalanının kurulduğundan haberi yoktur bunların. Madem bunları yaptınız neden anayasayı değiştiriyorsunuz? Patinaj var. Damdan düşen benim. Bunlar olmazsa biz daha hızlı gideceğiz. Sadece şu çirkin yapılaşmayı ortadan kaldırmak için yaptığımız konut sayısı 762 bin. İşte modern Türkiye. Şu anda Türkiye'deki stadyumlar fiziki mekanları büyük ölçüde tamamladık ve 29 tane büyük stadyumumuz var. Olimpiyat filan endişemiz yok hiç verirlerse verirler vermezlerse vermezler umurumuzda değil. Basketbolda özelikle basketi de futbol gibi yaygınlaştırmamız lazım, güreşi yaygınlaştırmamız lazım, teniste adımlar, yüzmede adımlar daha geliştirelim. Bunu merkezi yönetim olarak aynı zamanda yerel yönetimler olarak paslaşarak yapmamız lazım. İnşallah 16’sından sonra bu çok daha fazla zirve yapacak ben ona inanıyorum.