CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat ve Seda Öğretir'in sorularını yanıtladı.
Ahmed Arpat: Sayın Muharrem İnce’nin performansını nasıl buluyorsunuz? Adaylığını açıkladığınız gün sayın İnce’yi kürsüye çağırırken kurduğunuz cümle kimi kesimlerin tepkisini çekti.
Kemal Kılıçdaroğlu: İktidar kesiminin tepkisini çekti. Biz uzun süredir arkadaşız, kendisini davet ettim oraya. Başında da sayın sözcüğü var. Muharrem beyle tanışıklığımız ben siyasete girmeden önce olmuştu. Adaylığı konusunda da bilgisiyle birikimiyle, yeteneğiyle toplumun gözünde iyi bir ivme yakaladı. Toplumun her kesimini kucaklıyor. Hiç kimseyi ayırmıyor. Bana göre Cumhurbaşkanı adaylığı görevin başarıyla yerine getiriyor.
Seda Öğretir: İlk turda sonuçlanacağını düşünüyor musunuz Cumhurbaşkanlığı seçiminin? İkinci tura kalırsa Cumhuriyet Halk Partisi olarak stratejiniz nedir?
Kemal Kılıçdaroğlu: Allahın izniyle Cumhurbaşkanlığını alacağız, parlamentoda da çoğunluğu sağlayacağız. Millet İttifakı bizim demokrasi tarihimizde atılmış en önemli ittifaklardan birisidir. Türkiye’nin geleceği esas alınarak, demokrasi esas alınarak ve bu millet için çalışmak ve bir araya gelmek için güç birliği yapıldı. Bunun sonucu hep birlikte alacağız. Bu ülkeye gerçek anlamda bir demokrasiyi getireceğiz. Bildirgemizin açıklandığı gün söylemiştim, biz ayrıca bütün etkenlerden arınmış herkeisn bağımsız iradesiyle bir araya geldiği bir sivil anayasa yapacağız. Böylece bu ülkeye demokrasi, özgürlükle rnaısl gelirmiş, sosyal devlet nasıl olurmuş, insanın yoksulluğu nasıl sömürülemezmiş, insana nasıl değer verilirmiş, işi, aşı nasıl vereceğiz, geleceğin Türkiye’sii nasıl inşa edeceğiz inşallah 25 Haziran’da Türkiye bunların tamamını daha geniş ve yetkili olarak anlatacağız bütün Türkiye’ye ve dünyaya. Cumhurbaşkanlığında birinci turda Muharrem beyin alacağını düşünüyorum. Ben ikinci tur için diye düşünüyordum ama sahada gördüğü ilgi, vatandaşla arasında kurduğu diyalog, sevevenlliği giderek artıyor, toplumun gözünde güven veren imaj çiziyor dolayısıyla ikinci tura kalsa dahi alacaktır.
Ahmed Arpat: Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalınırsa sayın Akşener’le sayın Karamollaoğlu ile siz ya da ittifakın diğer birleşenleri bir araya gelip sayın Muharrem İnce için bir ortak miting düşünür müsünüz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Biz bazen mitingleri çok abartıyoruz. Asıl olan mitinge gelmeyen ama gönlü bizde olan insanın yanına gitmektir asıl olan. Ya da bize mesafeli olan insanı kazanmaktır. Eğer çalışmaları bu bağlamda götürebilirsek başarılı bir süreci yönetmiş oluruz. Saadet Partisi bizim siyasal tarihimizin önemli bir partisidir. Saygıdeğer bir genelbaşkanı var. Toplumun pek çok kesimi de kendisine saygıu duyuyor. Aynı şekilde sayın Akşener devlet deneyimi var, birikimi var, bir kadın kimliği ile çıktı, siyaset tarihimizde de zaten geçmişte de başarıları vardı bu kezde başarılı bir profil çiziyor. Biraraya geliş amacımız belli. Millet için bir araya geldik Millet İttifakı dedik ismine. Dolayısıyla ülkenin çıkarları için ne gerekiyorsa ortak karar verilecektir.
Seda Öğretir: Sayın Meral Akşener’in bir röportajda dile getirdiği bir iddia var. “Cumhurbaşkanı Erdoğan ikinci tura Muharrem İnce’yi istiyor çünkü ben kalırsam kaybedeceğini biliyor” diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu tür görüşler olabilir ama sonuçta kimin ikinci tura kalacağına halk karar verecek. Eğer biz millet için demokrasi için bir araya geldiysek, Türkiye’nin uluslararası alanda hırpalanan görüntüsünü biraz değiştirebilirsek demokrasisi gelişmiş bir Türkiye’yi bütün dünyaya anlatabilirsek bence asıl amacına ulaşmış olacağız.
Ahmed Arpat: Kim kaldıysa ikinci tursa sayın Erdoğan’ın karşısına siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekleyeceğiz onu diyorsunuz yani.
Kemal Kılıçdaroğlu: Elbette.
Seda Öğretir: Parlamentoda nasıl aritmatik öngörüyoruz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Parlamentoda çağunluğu alırız. Parlamentonun yetkileri son dönemde kısıtlandı. Cumhurbaşkanı kararnamelerle uzun süre götürecek. Ama muharrem bey Cumhurbaşkanı olduktan sonra daha güçlü bir demokratik parlamenter sistem inşa edilecektir. Güzel bir anayasayla ve toplumun her kesimini kucaklayan hiç bir kesimi dışlamadan bu topraklarda yaşayan bütün insanları kucaklayarak, yurtdışındaki işçilerimizi,düşünce insanlarımızı da kucaklayarak yeni bir anayasa yapacağız.
Ahmed Arpat: HDP’nin durumuda meclis aritmatiğini etkileyecektir. Siz HDP’nin bir baraj sorunu yaşadığını düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Kamuoyuna yansıyan anketler barajı aşabileceği görülüyor. HDP’nin barajı aşması ve parlamentoda olması lazım. Yüzde 1 oy alsa dahi bir partinin en ezından genelbaşkanının parlamentoda olmasını isteriz biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Siyasetin ana yeri TBMM’dir. Bütün siyasal partilerinde bir şekidel temsil edildiği bir arena olması lazım. Dolayısıyla diğer partilerinde olmasını istiyoruz ve bunun mücadelesini de yapacağız. Muharrem Bey’in Cumhurbaşkanı ve bizimde parlamentoda çoğunlukta olduğumuz bir süreçte kısa süre içinde dünyada hiç bir emokratik ülkenin Türkiye’de demokrasi yoktur diyemeyeceği ve imreneceği, demokrasi konusunda kısa sürede çok görkemli adımlar attılar diyebileceği bir Türkiye inşa edeceğiz. Çünkü bizim gibi düşünmeyen insana da saygı göstereceğiz. Medyayı daha özgür kılacağız. Medye birilerinin veya belli çevrelerin veya belli grupların kontrolünde olmayacak. Onlar halkı özgürce bilgilendirecekler.
Seda Öğretir: Seçim için kurulan bu ittifak seçim sonrasında da devam edebilecek mi, meclis çalışmalarında yan yna duracak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: İttifak öncesi üç siyasal parti lideri de biz ilkelerden hareketle bir ittifakı öngörüyoruz demişlerdi. Biraraya gelecekseniz ilkeler belirlenecek. Amaçları ortaklaştırarak yola devam ediyorsanız bu yol kısa bir yol değildir, bu yol demokrasi yoludur. Yeni sivil bir anayasa dedim bu anayasayı üç siyasi parti lideri oturup yapmayacak kuşkusuz. Güzel bir birliktelikle bu anayasa geçekleşecek. Büyük bir olasılıkla umuyorum o da gerçekleşir Adalet ve Kalkınma Partsi de katkı verecektir. Çünkü kendi tabanıda demokrasi istiyor.
Ahmed Arpat: Eğer ittifak mecliste de devam edecekse bildirgelerin ve vaatlerinde birbiri ile uyumlu olması gerekiyor. Siz konuştunuz mu bildirgeler, vaatler, yürünecek yol ne kadar birbiri ile örtüşüyor?
Kemal Kılıçdaroğlu: Yargı bağımsızlığını istiyoruz, güçler ayrılığını istiyoruz, medya özgürlüğünü istiyoruz, herkesin aşı, işi olsun istiyoruz, gelir dağılımı olabildiğince dengeli olsun istiyoruz, beton ekonomisi değil üretim ekonomisi olsun diyoruz. Dikkat edersenbiz aslında Millet İttifakı’nın söylemlerinde de büyük bir ortaklık var. Biz de onlar da demokrasiyi savunuyoruz. Yargının bağımsız ve tarafsız olmasını biz de savunuyoruz onlar da savunuyorlar. Bir siyasi partinin mahkemelere hakim atamamalı. Cumhurbaşkanı bağımsız ve tarafsız olmalı. Bunu biz de söylüyoruz onlar da söylüyorlar. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Dolayısıyla bir sorun çıktığında gerektiğinde sorunun ve çözümün taraflarını davet edip onlarla birlikte sorunun çözümüne ve atılacak adımlara dikkat çeker. Ama eğer Cumhurbaşkanı sigorta niteliğini kaybetmişse ve bir partinin genelbaşkanıysa ne yapacak? Diğer partileri rakip olarak görecek. Siz rakibinizle nasıloturup konuşacaksınız? O nedenle Cumhurbaşkanı en tepede, tarafsız, bağımsız, 80 milyonu kucaklayan, az konuşan, dikkatli konuşan, o konuştuğu zaman toplumun her kesiminin dikkatle dinlediği bir kişi olması lazım. Günün 24 saati konşup siyasi propaganda yapan kişiden Cumhurbaşkanı olmazki. Bu noktadan Türkiye’yi uzaklaştırmak tarafsız bağımsız bir Cumhurbaşkanı, saygın bir yargı, yasama yürütme yargı arasında sağlıklı bir denge, güçler dengesi, denetimsiz hiç bir organın olmadığı bir Türkiye istiyoruz. Bunun adınada demokrasi diyorlar. Demokrasi insanoğlunun bugüne kadar bulduğu en iyi yönetim. Bundan sonra daha iyisini mi bulur, o zaman hep birlikte oraya gideceğiz. Şimdi katılımcı demokrasiden söz ediyorlar. Doğrudan doğru halkın bir şekliyle karar alma süreçlerine dahil edilmesi. Örneğin İsviçre’de otobanlar yapılacak referanduma gittiler. Halk karar verdi.
Seda Öğretir: Eğer sayın Muharrem İnce seçilemez ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin üzerinde bir oy alırsa Cumhuriyet Halk Partisi liderliği tartışmalı bir hale gelir yorumları için nedersiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Yorumlar yapılabilir. Muharrem beyi Cumhurbaşkanı yapalım öncelikle. O tartışmaları bugünden başlatmak isteyen belli çevreler var. Muharrem bey keşke daha yüksek oy alsa. Muharrem bye yüksek oy almasın bizde aleyhine çalışalım mı demek istiyorlar. Ahlakın, mantığın alacağı şey mi bu? Tam tersine Muharrem bey son derece başarılı, sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin değil geçmişte diğer partilere oy veren vatandaşların da oyunu alacak. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin oyunu alacak dersek seçilemeyeceği belli o zaman.
Seda Öğretir: en çok hangi kesimden oy alacak sizce?
Kemal Kılıçdaroğlu: Her kesimden oy alacak. Muharrem bey hiç bir yarım yapmadı. Her kesimin Muharrem beye oy vermesini istiyoruz zaten biz. Oy vereceğiz onu Cumhurbaşkanı olacağız, genç yenekli, enerjik, dinamik bir Cumhurbaşkanımız olacak. Bu Cumhurbaşkanımız demokrasi konusunda emin olun attığı adımlarla bütün dünyada ses getirecektir. Düşünün Muharrem bey Cumhurbaşkanı oldu yemin etti ve göreve başladı. İlk yapacağı iş OHAL’i kaldırmak olacak diyor. Bu, “Bu ülkede yaşayan herkesin can ve mal güvenliğinin teminatı benim bundan sonra” demektir. Daha güzel bir mesaj olabilir mi? Bu aynı zamanda daışarıda da büyük yankı uyandıracaktır. Bütün bu tartışmaları ve güzellikleri konuşmak varken efendim, “Muharrem bey biraz daha fazla oy alırsa ne olur.” Hiç bir şey olmaz zaten daha fazla oy almasını istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Bir şoförün oğlu gelmeli Cumhurbaşkanı olmalı bu ülkede. Cumhuriyetin bize verdiği fırsat eşitliğini en iyi kullanan arkadaşımızdır. Öğretmen kimliği var. Toplumun önderi olarak elinde bayrağıyla toplumu aydınlatan bir ışık olarak yoluna devam edecek.
Ahmed Arpat: Milletvekili listelerinde sayın İnce il hareket eden isimlerin o listede olmadığı görüldü ve ‘Eğer sayın İnce seçilemezse parlamentoya da giremeyecek, yanındaki ekip listede yok onlarda giremeyecek. Bir anlamda İnce ve ekibi Cumhuriyet Halk Partisi’nden trasfiye ediliyor.’ Siz böyle bir amaç güddünüz mü?
Kemal Kılıçdaroğlu: bu değerlendirmeleri havuz medyası yapıyor. Onların yazarları çizerleri yapıyorlar. Yok öyle birşey.
Ahmed Arpat: Benzer bir değerlendirmeyi sayın İnce’de yapmış olabilir mi? Listeler açıklandıktan sonra Tweet atmıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu: Öyle değilde, “Ben de bakanlar kurulu listesini yapacağım” dediği için farklı bir yorum getiriliyor. Hayır efendim zaten Muharrem bey elbette bakanlar kurulu listesini yapacak, ben mi yapacağım? Cumhurbaşkanı seçilen o. Muharrem bey bunu söyledi diye farklı yerlere çekiliyor. Bu bir meslek değil bugün yaparsınız yarın gidersiniz. Siyaset budur zaten. Mesela bizim bazı arkadaşlarımıuz gönüllü olarak milletvekili adayı olmadılar. Parlamentoda bir kan değişimi elbette gerekiyor. Havuz medyası bizimle ilgili manşeti, “Cumhuriyet Halk Partisi’nde tasfiye” diye atıyor. Ama AK Parti’den çok daha fazla ismin listelere girmediği anlaşılıyor o zaman, ”AK Parti’de kan değişimi” oluyor. Görev yapan arkadaşlarımın hepsi başarılıdır. Şu anda listelerde olmayan ama alana gidip çalışan çok sayıda hatta bütün milletvekili arkadaşlarımız çalışıyorlar.
Seda Öğretir: Sizin listeye tek başınıza karar verdiğiniz söylendi.
Kemal Kılıçdaroğlu: Hayır efendim 600 kişiyi nasıl tek başıma belirleyeyim. Adaylar 5 genel başkan yardımcısı tarafından ayrı ayrı kabul edildi, onlarla küçük mülakatlar yapıldı, notlar alındı. Bu 5 genel başkan yardımcısı arkadaşımıza daha sonra başka bir gene başkan yardımcısı arkadaşımız daha katıldı oturduk birlikte değerlendirmeler yaptık. O değerlendirmeler sonucunda böyle bir tablo ortaya çıktı. 600 kişilik milletvekili listesi yüzde yüz hiç bir eksiği hatası kusuru olmadan oluşturuldu mu derseniz, hayır. Olabilir tabiki. Bana göre bir sorun yok ama bir başka arkadaşımıza göre sorun olabilir. İki türlü kırgınlık oluyor. Binlerce kişi başvurmuş ve siz ancak 600 kişiyi yazacaksınız. Dolayısıyla o 600 kişinin dışından olanlar hepimiz insanız burkuluyoruz. İnsani bir davranış bu. Bu üzüntüyü ve tepkiyi de saygıyla karşılamak lazım. 600 kişilik listede yer alıp sonra arzu ettiği sırada kendisini göremeyen arkadaşlarda üzülüyorlar. Ama bunlar artık bugün konuşulması gereken konular olmaktan çıkmıştır. Bugün adaylık için başvuran arkadaşlarımızın tamamı alanlarda çalışıyorlar.
Ahmed Arpat: Eren Erdem’in listede olmadığı günün sabahında kendisi ile ilgili bir iddianamenin kabul edildiğini, hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulduğunu öğrendik. Sonrasında kendisinin bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar var. MİT TIR’ları dosyasına ilişkin sayın Tezcan’dan aldığını söylüyor, Zaman gazetesine sizin talimatınızla ziyaret ettiğini söylüyor. Yaptığı açıklamalar ve o süreçle ilgili neler söylemek istersiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Eren Erdem beyle görüştüm beni aradı. MİT TIR’ları ile ilgili zaten parti sözcümüz bir basın toplantısı yapmıştı. Orada elindeki belgeleri basın mensuplarına da milletvekillerine de dağıttı. O basın toplantısının kayıtları vardır her yerde. Oradan aldım diyor. Doğru. Biz bütün milletvekillerimize haftalık yazılar gönderiyoruz nerede nasıl konuşulması gerektiği veya hangi konulara girilmemesi gerektiği konusunda yazılar gönderiyoruz.
Ahmed Arpat: Sayın Tezcan’a nereden ulamıştı o belgeler?
Kemal Kılıçdaroğlu: Her yerde vardı zaten o belgeler. Gidin Adana’daki mahkemelere sorun. Ben o MİT TIR’larıyla yani Suriye’ye silah gönderilmesiyle ilgili ilk açıklamalardan birisini ben bir Salı grubunda açıklamıştım. Bir şoförün ifadesini okumuştum. 17 internet sitesinde yayınlandı görüntüler. Bu görüntülerin kaldırılmasıyla ilgili savcılığın yazısı var. 17 internet sitesinde yayınlanan şeyi eğer bir siyasi parti görmüyorsa gözleri kör demektir. Bu da devlet sırrı oluyor. Mübaşir biliyor, avukat biliyor, savcı biliyor, hakim biliyor, herkes biliyor bu devlet sırrıdır. Devlet sırrı kavramında dosyayı sadece hakim görür, savcı dahi göremez. Eren Erdem'e yurtdışına çıkış yasağı konması bir demokrasi ayıbıdır. Eren Erdem korkuyor mu? Hayır, Haksız mı? Hayır. O zaman nedir yani. Gözdağı vermek için konuluyor.
Seda Öğretir: Sizin listeye tek başınıza karar verdiğiniz söylendi.
Kemal Kılıçdaroğlu: Hayır efendim 600 kişiyi nasıl tek başıma belirleyeyim. Adaylar 5 genel başkan yardımcısı tarafından ayrı ayrı kabul edildi, onlarla küçük mülakatlar yapıldı, notlar alındı. Bu 5 genel başkan yardımcısı arkadaşımıza daha sonra başka bir genel başkan yardımcısı arkadaşımız daha katıldı oturduk birlikte değerlendirmeler yaptık. O değerlendirmeler sonucunda böyle bir tablo ortaya çıktı. 600 kişilik milletvekili listesi yüzde yüz hiç bir eksiği hatası kusuru olmadan oluşturuldu mu derseniz, hayır. Olabilir tabiki. Bana göre bir sorun yok ama bir başka arkadaşımıza göre sorun olabilir. İki türlü kırgınlık oluyor. Binlerce kişi başvurmuş ve siz ancak 600 kişiyi yazacaksınız. Dolayısıyla o 600 kişinin dışından olanlar hepimiz insanız burkuluyoruz. İnsani bir davranış bu. Bu üzüntüyü ve tepkiyi de saygıyla karşılamak lazım. 600 kişilik listede yer alıp sonra arzu ettiği sırada kendisini göremeyen arkadaşlarda üzülüyorlar. Ama bunlar artık bugün konuşulması gereken konular olmaktan çıkmıştır. Bugün adaylık için başvuran arkadaşlarımızın tamamı alanlarda çalışıyorlar.
Ahmed Arpat: Eren Erdem’in listede olmadığı günün sabahında kendisi ile ilgili bir iddianamenin kabul edildiğini, hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulduğunu öğrendik. Sonrasında kendisinin bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar var. MİT TIR’ları dosyasına ilişkin sayın Tezcan’dan aldığını söylüyor, Zaman gazetesine sizin talimatınızla ziyaret ettiğini söylüyor. Yaptığı açıklamalar ve o süreçle ilgili neler söylemek istersiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Eren Erdem beyle görüştüm beni aradı. MİT TIR’ları ile ilgili zaten parti sözcümüz bir basın toplantısı yapmıştı. Orada elindeki belgeleri basın mensuplarına da milletvekillerine de dağıttı. O basın toplantısının kayıtları vardır her yerde. Oradan aldım diyor doğru. Biz bütün milletvekillerimize haftalık yazılar gönderiyoruz nerede nasıl konuşulması gerektiği veya hangi konulara girilmemesi gerektiği konusunda yazılar gönderiyoruz.
Ahmed Arpat: Sayın Tezcan’a nereden ulamıştı o belgeler?
Kemal Kılıçdaroğlu: Her yerde vardı zaten o belgeler. Gidin Adana’daki mahkemelere sorun. Ben o MİT TIR’larıyla yani Suriye’ye silah gönderilmesiyle ilgili ilk açıklamalardan birisini ben bir Salı grubunda açıklamıştım. Bir şoförün ifadesini okumuştum. 17 internet sitesinde yayınlandı görüntüler. Bu görüntülerin kaldırılmasıyla ilgili savcılığın yazısı var. 17 internet sitesinde yayınlanan şeyi eğer bir siyasi parti görmüyorsa gözleri kör demektir.
Seda Öğretir: Cumhuriyet Halk Partisi bildirgesini açıkladı. Cumhurbaşkanı adayınız Muharrem İnce de seçim bildirgesini açıkladı. Birbiri ile örtüşen metinler mi beraber mi hazırlandı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Birbiri ile örtüşen metinler. Muharrem bey kendisi hazırladı biz de kendimiz hazırladık. Birbirini tamamlayan ve uyumlu metinler. Biz bir siyasal parti olarak açıkladık o Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladı. O daha genel konulara girdi, biz daha alt ayrıntılara inerek daha geniş bir seçim bildirgesi açıkladık.
Ahmed Arpat: Ekonomi tabi çok önemli. İktidar Türkiye şartlarıyla uyuşmuyor bu dövizdeki hareket ediyor yani bir spekülasyondan bahsediliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Dolar yerinde duruyor asıl sözünü edeceğimiz Türk Lirası. Sorun türk Lirası’nın değer kaybetmesi. Dolar yerinde duruyor Almanya’da Fransa’da ama TL aşağı doğru gidiyor. Önlem alınması lazım tabi. Spekülasyon yapmak suç mu? Suçtur. Suçluyu bulmak kimin görevi? Efendim dış güçler bunu yapıyor. Yakala o zaman. Dış güçler filan yaptığı yok bunun. Tamamen Türkiye’nin yönetilmezliği üzerine inşa edilen politikanın bizi getirdiği sonuçtur bu. Türkiye şu anda yönetilmiyor. Bakanlar konuşmalarına bakın her kafadan bir ses çıkıyor. Ortada hükümet yok. Bir sarayda hükümet var bir de Binali beyin hükümeti var. Siz Merkez Bankası başkanını bir partinin genel merkezine davet ederseniz o Merkez Bankası’nın dünyada saygınlığı olur mu? Bütün dünya para politikaları açısından merkez bankalarına sürekli bakarlar. Eğer siz merkez bankasına müdahale ederseniz ve doğrudan talimat verip onun görev yapmasını engellerseniz asıl suçu siz işlemiş oluyorsunuz. Yani saray işlemiş oluyor. Dolar niye bizim hayatımızda bu kadar büyük yer tutuyor? Hayatımızın her alanı dolara endekslendi. Köprü geçişi dolarla, yapılacak zamlar dolarla, araba alırsınız dolarla, ihale dolarla, teminat dolarla, garanti verirsiniz dolarla, vatandaşa Türk Lirası veriyorsunuz. Güneş görmüş kar gibi eriyor. Hayatın içine bu kadar doları niye sokuyorsunuz siz? Büyük ihaleler dolarla. Bunların gözdesi olan müteahhitler bile mevcut iktidara güvenmiyor, "En iyisi dolara endeksleyin ki ben bir zararla karşı karşıya kalmayayım diyor. Böyle bir güvensizlik üzerine bir ekonomi inşa ediyorsunuz. Son 16 yılda Londra’daki yabancı para lobicisine 151 milyar dolar faiz ödendi. Ne diyor Erdoğan, “Ben faize kaşıyım.” Bu faizleri Cumhuriyet Halk Partisi mi ödedi oraya. 16 yıldır 151 milyar doları nasıl verdiniz siz oraya. Borçlanma faizi. Dışarıdan dolarla borçlandılar faiz ödüyorlar. Desinler ödemedik diye bakalım. Her şeyi dolara endekslemişsiniz ve borç almadan ülkeyi yönetemiyorsunuz. Şimdi o tefeciler faizi yükselteceksin sonra sana borç vereceğim diyor. Kim kazandı? Tefeciler kazandı. Bunlar kalktılar faizi yükselttiler dolar kısmen düştü. Yakasını tefeciye kaptırmış bir siyasal iktidar ülkeyi yönetemez. Tefeciye kaptıranların başında da sarayda oturan zat geliyor. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Faize kaşıyım diyor düşür o zaman faizi. Bankalara talimat veriyor Ziraat Bankası’na konut satışlarında faizi düşürün diye. Hemen düşürüyorlar. Çıkar bir kanun hükmünde kararname diğer faizi de düşürdüm de. Efendim herkes elindeki dolarları bozdursun. Vatandaşta dolar mı kaldı? Bozduracaksan Man Adası’ndan gelen 18 milyon doları bozdur makbuzunu da göster bu millete. 151 milyar 35 milyon dolar Mart 2018 itibariyle yurtdışına ödenene borçlanma dolayısıyla ödenen faiz. Birde içerideki rakamı vereyim, 687 milyar 124 milyon lira yurt içindeki devlet tahvili ve hazine bonosu alanlara bu ülkenin vatandaşlarının vergileriyle ödenen faiz. Bu hükümet tefecilere hizmet eden hükümettir.
Seda Öğretir: 25 Haziran sonrası içinde kimi ekonomistler acı reçete kaçınılmaz değerlendirilmesi yapılıyor. Sizin yol haritasında çizdiğiniz acı reçete var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bizim yol haritamız seçim bildirgemizde var. Bizim yol haritamız güçlü bir sosyal devlet. Biz asgari ücret vergisiz net 2200 lira olacak diyoruz. Şu anda Türkiye’de sosyal devlet yok aslında. Bir rantiyeye hizmet eden bir hükümet var. 1 milyon 644 bin emekli 1500 TL’nin altında aylık alıyor. Kimisi ayda 400 lira kimisi 1000 lira kimisi 1400 lira. Bu hükümetin yetkililerine sormak istiyorum, “Ayda 1500 lira ile buyurun geçinin bakalım, ayda 400 lira ile buyurun geçinin bakalım.” Emeklilikte bir alt dilim getireceğiz onun altında emekli maaşı olmayacak. 1500 liranın altında emekliye para vermek yok diyoruz. Katma değeri yüksek ürün üretimi politikamız var. KOBİ’ler sanayi sektörü katma değeri yüksek ürün ürettiği sürece olağanüstü teşvik alacaklar. Bütün KOBİ’lere ödediği vergi ve sigorta primi kadar borcu olmamak kaydıyla 1 yıl süreyle sıfır faizli kredi vereceğiz. Böylece kayıtdışı ekonomiyi kontrol edeceğiz, üretimiz, istihdamı arttıracağız. Eğer katma değeri yüksek ürün üretiyorsa vereceğimiz kredinin boyutunu arttıracağız. Türkiye beton ekonomisinden çıkmak ve üretim ekonomisine geçmek durumundadır.
Ahmed Arpat: İktidarın şu anda yürütmekte olduğu birtakım projelere itiraz ediyorsunuz, bazı büyük maliyetle projelerin tekrar değerlendirileceğini söylüyorsunuz. Bunun üzerine sayın başbakan ve Cumhurbaşkanı yıkım ittifakı diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bizim yaptığımız eleştiriye sağlıklı şekilde yanıt verirlerse ben buna saygı gösteririm. Biz neyi yıktık, neye karşı çıktık? Hiçbir şeye. Köprüyü yapmayın mı dedik? Yaptılar. Sorduğumuz soru bu köprüyü kaça yaptınız? Ben bu soruyu sormayacak mıyım? Bu soruyu sorunca yıkım ittifakının bir parçası mı oluyorum. Çünkü vatandaşın vergisi ile yapıyorsunuz bunu. Adam hayatı boyunca bu köprüden geçmeyecek ama yeni doğan çocuğu vergi ödeyecek ve bu köprünün bedelini karşılayacak. Ben o çocuğun hakkını sormayacak mıyım? Bu soruyu sorduğumuz zaman rahatsız oluyorlar. Çünkü o köprülerin maliyeti gerçek maliyet değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi de metro yapar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de metro yapar. Birisi 50 milyona yapar birisi 150 milyona yapar. Niçin 150 milyon diye ben sormayacak mıyım? Siyasetçinin temel görevi vatandaşın vergi olarak emanet ettiği paranın hesabını vatandaşa vermesidir. Şu köprüyü şu kadar, bu sarayı bu kadara yaptım ben demeniz lazım. Bunu demiyorsanız siz halk için değil cebiniz için çalışıyorsunuzdur. Biz aslında güzelliği, dürüstlüğü inşa etmek istiyoruz. Her kurulun hesabını bu insanlara veren bir rejim inşa etmek istiyoruz. Topluma hesap vermek dünyanın en onurlu görevlerinden birisidir. Bizim seçim bildirgemizde var. Parlamentoda bir kesin hesap komisyonu kuracağız. Bir bütçe yapılır bu geleceğe yöneliktir. Ama bu arada geçen yılın bütçesinin hesaplarının görülmesi lazımdır. Parlamentonun verdiği görev ne ölçüde yerine getirildi. Siyasi iktidarın parlamentoya gelip o bütçeden aldığı yetki çerçevesinde harcadığı trilyonları nerelere ne kadar nasıl harcadı bunun hesabının verilmesi lazım.
Seda Öğretir: Sayın Muharrem İnce kendi liderliğinde Cumhurbaşkanı seçimi için çalışmalarını yürütüyor ve yapacaklarından söz ediyor. Siz Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olarak Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandırmaktan sembolik hale getirmekten söz ediyordunuz acaba o noktada Cumhuriyet Halk Partisi kendi adayıyla çelişmiyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu: Hayır çelişmiyor çünkü Muharrem beyde demokratik parlamenter sistemi savunuyor.
Ahmed Arpat: 2 yıl bir restorasyon süresi diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Şu tarih demek zaten mümkün değil. Bunun gerçekleşmesi için bir anayasa değişikliği gerekiyor. Bunun içinde çok geniş bir konsensüs gerekiyor. Biz boşuna mı diyoruz yeni ve bütün toplumu kucaklayan bir anayasa yapacağız. Takvimi Muharrem bey belirleyecek. Tabi Muharrem bey genel başkanları davet edecektir ve çalışma yapılacaktır. Çıkan metin parlamentoya gelecektir ve kabul edildikten sonra sistem yürüyecektir. Hemen bugünden yarına olur dersek toplumu kandırmış oluruz. Doğal olarak belli bir zamanı olacaktır. O zaman içinde oturulup çalışılması, değerlendirilmesi ve parlamentoya gelmesi gerekiyor. Büyük ihtimalle Adalet ve Kalkınma Partisi de buna evet diyecektir. Muharrem bey Cumhurbaşkanı olduktan sonra bir an evvel parlamenter sisteme geçelim diyeceklerdir. Biz kişilerden bağımsız olarak ve siyasal partilerden bağımsız olarak demokrasiyi savunan bir gelenekten geliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihinde tek parti iktidarı varken çok partili hayata geçen dünyadaki tek örneğiz biz. Dolayısıyla demokrasiyi savunuyoruz. Muharrem beyde inşallah Cumhurbaşkanı olarak koltuğuna oturduktan sonra demokrasi için yapılması gereken bütün adımları belli bir takvim içinde atacaktır.
Ahmed Arpat: Eğer sayın İnce Cumhurbaşkanı olursa AK Partili milletvekilleri de bir an önce parlamenter sisteme geçmek için harekete geçeceklerdir dediniz. Parlamenter sistemde yüzde 50+1 gerekmiyor. Yüzde 30-40 ile iktidar olma imkanınız var. Sayın İmce Cumhurbaşkanı seçildi diyelim Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidar. Parlamenter sisteme dönersek belki tekrar ana muhalefete düşme durumu söz konusu olabilir.
Kemal Kılıçdaroğlu: Ortak payda demokrasi. AK Parti yüzde 34 oyla tek başına iktidar oldu 2002’de. Demokrasilerde var mıdır bu. 12 Eylül darbe hukukun getirdikleriyle oldu. Türk hukuk sistemini darbe hukukundan arındıracağız. Dolayısıyla gerçek anlamda demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasiyi savunan ve halkın iradesiyle parlamentoya gelen her siyasal iktidara saygı göstermek zorundayız. Hükümet ayrı şey devlet ayrı şeydir. Hükümet olanlar devleti yönetirler ama devlet olmazlar. Bugün hükümet olanlar devlet oldular. O zaman orada demokrasi artık bitmiş oluyor.
Seda Öğretir: Muharrem İnce’nin Fetullah Gülen’in usulüne uygun Amerika’dan istenmediği iddiası var. Sizdeki bilgi nedir bu konuya ilişkin? Muharrem İnce’yi arayan Amerikalıları tanıyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Hayır bilmiyorum ama Muharrem bey bir şeyi söylerken ince eleyip sık dokur. Sayın Erdoğan Muharrem beyi oldukça sert bir dille eleştiriyor ispat et vasaire diye. Ben Muharrem beye güveniyorum ama kimse kusura bakmasın Erdoğan’a güvenmiyorum. Defalarca yanıldık dedi, bizi kandırdılar dedi. En son yaptığı konuşmada ne aldatıldık ne aldattık dedi. Şimdi hangisine inanacaksınız. Kaldı ki 17-25 olayı, 17’sinden sonra devletin uçağına bir gazeteciye tahsis edip, “Git ne olursun Gülen ile görüş, aramızı düzelt” diyen Erdoğan değil miydi? Sormazlar mı adama sen bu uçağı niye tahsis ediyorsun diye. Erdoğan’ın söylemlerinin yüzde 90’ını elemek gerekiyor.
Ahmed Arpat: Orada Erdoğan’ın talebi miydi o gazetecinin Pensilvanya’ya gitmesi talebi sayın Gül’ün müydü? Ben sanki sayın Gül’ün gibi hatırlıyorum ama.
Kemal Kılıçdaroğlu: Devletin uçağı tahsis edildi mi? Edildi. Ama gazeteci ahlaklı davrandı, “Hayır ben normal uçakla gideceğim” dedi. Böyle bir pozisyonda ben Erdoğan’a güvenmem. Dayısı, kayınpederi olan dışarı çıkıyor içerdekiler gariban. 33 er 7 kez ömür boyu hapse mahkum edildiler. Erin ne günahı var talimatı veren adamı suçla. Askeri öğrenciler müebbet hapse mahkum edildiler. Komutanları git yakala asıl suçlu onlar. Bank Asya’nın önünden geçen adamları devlet memuriyetinden attılar Bank Asya’nın kuruluşuna izin verenlere tek laf yok. 1 milyonun üstünde mağdur var. Ben bunu söylediğim zaman bizi de FETÖ’cü diye suçluyorlar. Sabah akşam birlikte yatıp kalkıyordunuz. Devletin kozmik odasını bir terör örgütüne açan kişiye ne denir? Açtılar. Orada devletin en mahrem bilgilerini aldılar. Şimdi kalkmışlar bizi suçluyorlar. Bu istemeyle ilgili de arkadaşlar gidecekler eğer dosyalarını verirlerse arkadaşlar inceleyecekler.
Ahmed Arpat: Sayın İnce’nin bir iddiası var, AK Parti kurulmadan önce sayın Erdoğan’ın yanında birileri ile birlikte Pensilvanya’ya gittiği yönünde bir iddiası var. Sayın Erdoğan bugün sert bir yanıt verdi bu iddiaya.
Kemal Kılıçdaroğlu: Niye sert yanıt veriyor. Yedikleri içtikleri aynı değil miydi bunların? O Türkçe Olimpiyatları’nı kim düzenliyordu? Merkez Bankası bu ülkenin namusu, para bastılar Gülen’in parasını bastılar. Şimdi kakmış Muharrem beye ne laf ediyorsun sen. Önce yaptıklarının hesabını ver sen. Muharrem İnce mi bütün o FETÖ’cü diye tanımladıkları paşaları, valileri, rektörleri, kaymakamları, emniyet müdürlerini atadı? Kimin imzası var bunların altında. Biri kandırdılar demedi mi? Dedi. Kalkmış iki gün sonrada, “Ben ne kandırıldım ne aldatıldım” diyor. Hangi Erdoğan’a güveneceğiz. Keşke karşısına çıksa da Muharrem beyin, Muharrem bey aldattılar bizi dediği konuşmaları gösterse siz misiniz bu başkası mı dese. Ama cesaret edip gelemez. Ama dışarıda kapı dibi dil var konuşuyor. Sayın İnce’nin söylediği bir şey varsa doğrudur. Yan yana fotoğraf çektirmeleri. FETÖ’ye kızıyorlar ama gidip birlikte fotoğraf çektiren milletvekillerinden 5’ini yeniden aday gösterdiler. Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir milletvekili ziyaret etse ve böyle bir fotoğraf olsaydı yer gök inlerdi. Göz göre göre gönderiyorsun milletvekillerini onlar kutsal bir mekana gitmiş gibi fotoğraf çektiriyorlar, sen bunlardan 5’ini tekrar aday gösteriyorsun, sonra da Muharrem İnce’ye çatıyorsun. Sevsinler seni.
Seda Öğretir: Cumhuriyet Halk Partisi 15 Temmuz gibi bir olay bir daha yaşanmasın diye FETÖ ile yada benzeri örgütlerle nasıl mücadele edecek?
Kemal Kılıçdaroğlu: İsim hiç önemli değil terörle mücadele edeceksiniz. Bir siyasal parti her türlü terör örgütüne çok açık ve net tavır almak zorundadır. Mücadelenin birinci ayağı bu terör örgütleriyle işbirliği yapanları ortaya çıkaracaksınız. FETÖ terör örgütüyle bu işbirliği yapanlar kimdi? Bunları devletin bütün kademelerine yerleştirenler kimdi? FETÖ terör örgütünün siyasal ayağını sayın Erdoğan’ındır 1 numara diye söyledim. Cesaret edip bana dava açamadı. Dava açsa bütün belgeleri hakim önüne koyacağım ve ispat edeceğim. Savcı da harekete geçsin. Biz bunu araştırıyoruz sen de 1 numarası budur diyorsun getir bakayım şu belgeleri demiyor. Hiçbir savcı cesaret edip çağırmıyor. FETÖ terör örgütünün parasal kaynakları nereden? Bu okulların açılışına kim izin verdi, büyük işyerlerinin açılışına kim izin verdi, bankaların kuruluşuna kim izin verdi? O zaman biz tanımıyorduk biz bilmiyorduk demeye hakları yok. Çünkü Milli Güvenlik Kurulu açtı hepsinin önüne koydu FETÖ Türkiye için tehlikeli bir örgüttür diye kendisinin de imzası olduğu 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararı var. Sayın Ömer Dinçer’in bir kitabı var 2004 Milli Güvenlik Kurulu kararının uygulanmamasının siyasi sorumluluğunu Erdoğan, bürokratik sorumluluğunu da ben aldım diye. Niçin kavga ettiler rantı bölüşemediler, ülkeyi bölüşemediler. Bir ipte iki cambaz olmadı.
Ahmed Arpat: Kürt sorunu yada güneydoğu doğu Anadolu sorunu adını nasıl koyarsanız seçim bildirgenizde önemli bir sorun diyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi çerçevesi yeniden belirlenmiş yeni bir çözüm süreci mi öneriyor?
Kemal Kılıçdaroğlu: sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Biz terör örgütü ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetini aynı masaya oturtmayız. Siz meşru bir organı gayri meşru bir organla muhatap edemezsiniz. Sorunun çözüm yeri TBMM’dir. Sorunu çözmek için tutarlı olacaksınız, samimi olacaksınız, kararlı olacaksınız? Kişisel bir beklentiniz olmayacak, birilerine verdiğiniz angajmanlar sözler olmayacak. Oturacaksınız bu sorun şu şartlarda şu koşullarda çözülür diyeceksiniz ve oturup çözeceksiniz.
Seda Öğretir: Ortak akıl heyetinden söz ediyorsunuz bu konuda.
Kemal Kılıçdaroğlu: Parlamento içinde bir uzlaşma komisyonu olacak, akil insanlar olacak orada. Her partiden bu sorunun çözümüne katkı verecek son derece değerli insanlar var. O insanlar bir araya gelecekler. Bir de parlamento dışında her partinin temsil ettiği akil insanlar olacak ve bunlar birlikte çalışacaklar. Biz yerel yönetimlerin özerklik şartının uygulanacağını söylüyoruz. Niye Diyarbakır’ı düşünüyorsunuz mesela İzmir’i düşünün, Eskişehir’i düşünün, Trabzon'u düşünen ve Diyarbakır’ı da düşünün. Bir belediye başkanı kanun ne diyor, “Yerel yönetimler idari ve mali açıdan özerktir” diyor. 1930’lardan beri. Ama bunlar denetlenmeyecek, bunlar kontrol edilmeyecek anlamına gelmez. Merkezi hükümetin belirlediği kurallar dışına çıkacakları anlamına gelmez. TBMM kabul etmiş bunu ama uygulanmıyor. Bizde yerel yönetimler özerklik şartı uygulanacak diyoruz. Bizim Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı baraj yapmış kendi imkanıyla, engel oluyorlar. Eskişehir’in gelecek 50 yıl için su sorununu çözecek bir projeye niye engel oluyorlar? İzmir Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm yapacak, üstelik hiç kimseyi bulunduğu mahalle dışına göndermeksizin. İzin vermiyorlar. Bunu kaldıracağız. Parlamentodan oybirliği ile geçmiş. Yerel yönetimlerdeki rantlara merkezi hükümetteki bazı insanlar, hani diyor ya “Kupon araziyi satacaksan bana soracaksın” o rantı nasıl cebe indiririm onun hesabı içindeler. Sen yerel yönetimleri gerçek anlamda rahat bırakacaksın ama denetleyeceksin. O rant gerçekten bölge halkı için mi yoksa birilerinin cebine girsin diye mi kullanılıyor bunu denetleyeceksin.
Seda Öğretir: Eğitime ilişkin de vaatleriniz var. Sayın İnce hep beraber oluşturacağız dedi eğitim sistemini. Cumhuriyet Halk Partisi nasıl bir eğitim sistemi hayal ediyor?
Kemal Kılıçdaroğlu: Okul öncesi eğitime başlamak istiyoruz. Bütün mahallelerde ücretsiz kreş açacağız. Anne çocuğunu güven içinde getirecek okul öncesi eğitim amacıyla kreşe bırakacak. Bizim bütün belediyelerimiz her mahallede kreş açıyorlar ama bunu Türkiye genelinde Milli Eğitim Bakanlığı yapacak ve ücretsiz yapacak bunu. İlköğretime giden çocuklar sabahleyin makul bir saatte kahvaltı yapmadan okula gidecekler. Ücretsiz gidecekler çocuklar kahvaltılarını arkadaşlarıyla birlikte yapacaklar, öğle yemeğini okula yiyecekler bir ücret ödenmeyecek. Böylece baba cebimde harçlığım var mıdır yok mudur çocuğuma verecek diye düşünmeyecek. Çocuk beslenmesini bütün harcamalarını Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanacak ve çocuk tam gün okuluna gidecektir. Sabahçı öğlenci uygulaması olmayacak. En büyük kaynağı milli eğitime harcayacağız. Öğretmenleri bu ülkenin en saygın kişileri haline getireceğiz. Hakimler için nasıl ayrı bir yasa varsa öğretmenler içinde bağımsız bir yasa çıkaracağız. Bunun teklif olarak hazırlandı. Çok sayıda sivil toplum örgütlerinin görüşü alındı. Eğitim bir partinin, bir kişinin veya bir gurubun olayı değil. Dolayısıyla eğitim konusunda bütün tarafların bir araya gelip çocuklarımıza nasıl çağdaş bir eğitim veririz bunun arayışını gerçekleştirmemiz lazım. 16 yılın sonunda bugün Türkiye’de çocukların yüzde 90’ı sayın Milli Eğitim Bakanı’nın tanımlamasıyla niteliksiz okullara gidiyor. Bütün annelere sormak isterim, “Senin çocuğun niteliksiz okula gitmeyi hak ediyor mu?” Eğer hak etmiyorsa 24 Haziran’da sandığa gideceksin. Yönünü Muharrem beye ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne doğru çevireceksin. Eğitim bunlarla bitmiyor tabi. Ara eleman ihtiyacı var. Türkiye’de ilk kez seslendiriyoruz teknoloji liseleri kuracağız tarımda ve sanayide. Bütün organize sanayi bölgelerinde kurulacak. O sanayi bölgesinin ihtiyaç duyduğu eğitim orada verilecek. Teknoloji lisesinin müfredatı milli eğitim bakanlığı ama yönetiminde organize sanayi bölgesi de olacak. 6 yıl olacak bunlar ve 3.yıl sonunda fabrikalarda staja başlayacaklar. Staja başladıklarında sosyal güvenlik primlerini Milli Eğitim Bakanlığı ödeyecek. Çocuk mezun olduğunda da işi hazır olacak. Eğer kendi izdüşümü bir üniversite varsa oraya daha düşük puanla girme imkanı olacak. YÖK’ü kaldıracağız. Üniversitelerarası Eşgüdüm diye farklı bir kurum oluşturuyoruz. Bu üniversitelere müdahale etmeyecek. Üniversiteler hem mali açıdan, hem bilimsel açıdan hem yönetsel açıdan özerk olacak. Kendi rektörlerini kendi dekanlarını kendileri seçecek. Üniversiteler sadece bilgi üretecek. Üniversitelere çok daha fazla kaynak aktaracağız. Keşke bütün üniversitelerimiz bilgi üretebilseler. Beyin göçünü tersine döndürmek istiyoruz. Bugün akademisyenlerimiz, gençlerimiz geleceklerini batıda arıyorlar. Biz bunlara her türlü imkanı sağlayacağız. Gerekirse dünyanın her tarafından iyi yetişmiş insanları Türkiye’ye davet edeceğiz. Bu çerçevede 21. Yüzyılın Türkiye’sini ilk 5 yıl içinde ciddi adımlar atarak yeniden inşa edeceğiz.
Seda Öğretir: Bunların hepsi kaynak ve ciddi maliyet oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye zengin bir ülke, Türkiye’nin kaynağı var. Bizim bütün bu projelerimiz milli gelirin sadece yüzde 6’sı civarında. Biz kaynağı yeniden dağıtmak istiyoruz. İnsan ve üretim odaklı bir çalışma yaptık biz. Yaptığımız her adımın ayrıca artı katma değeri olacak. Hem devletin vergileri yükselecek ama daha fazla ve daha hızlı üretim yapacaklar. İhracatımızı artacak çünkü katma değeri yüksek ürün üretenleri teşvik edeceğiz ve onlar daha fazla dolar getirecekler. Size bir örnek vereyim, 1923-2002 arasında gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin harcadığı para 713 milyar dolar. 2003-2017 AK Parti iktidarları döneminde harcanan para 2 trilyon 94 milyar dolar. Bir Karakaya barajı mı yaptılar, bir Keban mı yaptılar, bir Telekom mu yaptılar? Yeni bir Türkiye inşa edersiniz. Nereye harcandı bu para? Boşuna mı diyorum ben bu yolu, bu köprüyü kaça yaptınız diye. Yol yaptık diye dünyanın hiç bir lideri çıkıp övünmez çünkü ayıp sayar. Yol zaten yapılacak. Buzdolabı üretiyoruz diye çıkıp övünmez. Buzdolabı 17 yüzyılın ürünü. Adama gülüyorlar zaten dünyanın her tarafında. Elin oğlu uzaydan Mars’taki veya diğer gezegenlerdeki altını nasıl getiririm diye düşünüyor. Biz yol yaptık diye düşünüyoruz. Yol yapmayan hükümet mi var? Yeni bir ufuk açmak zorundayız. O ufku biz açacağız. Muharrem bey Cumhurbaşkanı olacak biz de parlamentoda çoğunluğumuzu elde edeceğiz ve Türkiye’ye yeni ufuk açacağız. Dijital dünyada olağanüstü gelişmeler var. Türkiye bunu kaçıramaz. Osmanlı sanayi devrimini kaçırdı ve sonunu biliyoruz. Türkiye bilim çağını kaçırmamalı. Sadece Samsung’un bir Kore markasıdır, bizim Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiğimiz patent sayısı Samsung’un 2013’te elde ettiği patent sayısından 15 kat daha az. Oysa biz Güney Kore’den önce otomobil üretmiştik. Bunun sorumluluğu Türkiye’yi yönetenlerdedir.
Ahmed Arpat: Sınav sistemleriyle ilgili sizin yaklaşımınız nedir?
Kemal Kılıçdaroğlu: Çocukları birer yarış atına döndürmeyi asla doğru bulmam ama ben bir eğitimci değilim. Çocuk okula gidecek ve her şeyi öğrenecek. Bilgisine becerisine göre öğretmen onu yönlendirecek. Çocukları sınav stresinde kurtarmak hepimizin görevidir. OECD’nin son verilerine göre bugün eğitim çağında olan çocuklar çalışma yaşına geldiklerinde eğitim gördükleri alanların yüzde 65’i yok olacak. Biz bunun için insan kaynakları bakanlığı kuruyoruz. Yetişti eğitimini aldı fakat o eğitim aldığı alan yok artık. Onu yetiştirmek hükümetin görevi.
Ahmed Arpat: Askerlikle ilgili çok soru geliyor. Sizin seçim bildirgenizde bedelli askerlik bekleyenlere ilişkin birtakım vaatler var.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bizim askerlikle ilgili oturup yeniden masaya yatırmak lazım. Asker kökenli bu konuda birikimli insanlarla da oturduk durum değerlendirmesi yaptık. Yeniden ele alınması lazım, kısaltılması lazım askerliğin. Üniversite öğrencilerinin yaz aylarında askerlik yapmaları gerekiyor dolayısıyla mezun olduklarında da askerliklerini bitirmiş olmaları gerekiyor. Bedelli askerlik bizim gündemimizde yok ama üniversiteden mezun olduğunda askerlik görevini bitirmiş olacak. Silahlı kuvvetlerle oturulup bunun konuşulması lazım ondan sonra bedelli askerlikle ilgili karar verilmesi lazım. Benim oğlumda askerlik yaptı geldi. Bu bir vatani görevse herkes bu görevi yerine getirmeli. Ama artık dünya profesyonel orduya geçiyor. Daha iyi yetişmiş daha nitelikli ordu istiyoruz. Devlette liyakat esasını getirmek her konuda işin uzmanlarının kararlarıyla yola çıkmak lazım. Biz 100 yıllık planlar yapmamız lazım. Şu anda plan yok, örneğin buğday üretici ektiği zaman gelecek sene kaça satacak devlete belli değil. Fındık belli değil, çay belli değil, et belli değil. Planlama da yok. Devleti planyacaksınız, geleceği planlayacaksınız. Her kişi kazanacak. Planlamayı öyle yapacaksınız. Kaliteli olacak ürettiğiniz mal. Avrupa’nın en bereketli toprakları Türkiye’de en az kirlenmiş toprakları da Türkiye’de.
Seda Öğretir: Milliyetçi Hareket Partisi Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin bir af çağrısı vardı hemen ardından da Alaaddin Çakıcı ziyaretini sorayım.
Kemal Kılıçdaroğlu: Af konusu bir siyasetçinin dillendirirken çok dikkat etmesi gereken bir konudur. Af konusunda toplumun vicdanının buna hazır olması lazım. Af çok özel günlerde başvurulması gereken bir olaydır. Örneğin bir ülkenin 100. Yılı 150. Yılı kutlanır. O zamanlar böyle toplumsal barışı toplumsal uzlaşma için genelde batıda aflar böyle çıkmıştır. Ama bir politikacının oy toplamak için ben af çıkarayım diye yola çıkarsa bu Türkiye’nin felaketi olur. Hele bu af çıkarırken bazılarını ayıralım şunlar için çıkaralım bunlar için çıkarmalım bu doğru değil. Bir siyasetçi görüşeceği kişileri çok dikkatle seçmek zorundadır. Hakkında ağır mahkumiyet kararı verilmiş olan, pek çok cinayetin müsebbibi olan kişilerin hele hele yeraltı dünyasında kendisine yer edinmiş kişilerin bir siyasetçi tarafından ziyaret edilmesini asla doğru bulmam.
Ahmed Arpat: Sayın Bahçeli’nin bu af çağrısını yaparken ortaya attığı bir fikir vardı, kader mahkumları var ama bunun yanında FETÖ’cüler ya da PKK üyeleri de orada. Seçim öncesi bir ayaklanma başlatılabilir bu da tehlikedi ve önüne geçilmesi için...
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu ülkede devlet yok mu? Ayaklanma çıktı diye devlet yerinde oturacak mı? Ayaklanma çıkmasın diye hapishaneleri mi boşaltacağız? Affın yeri ve zamanı olur, toplum vicdanının bunu kabul etmesi lazım. Gelip sizin çocuğunuzu öldüreni siz affedecek misiniz? Gelip sizin paranızı çalanı siz affedecek misiniz? Devleti dolandıran insanı affedecek misiniz? Küçük çocuklara tecavüz edenleri affedecek misiniz? Çok dikkatli bir dil kullanmak lazım bu konuda. Tarsus’ta öldürülen gencecik kızımız vardı af mı çıkaracaksınız şimdi? 5-6 yaşında çocuklara tecavüz edenler var, bunları af mı edeceksiniz? Bir politikacı söylemleriyle topluma karşı sorumludur. Hapishaneler tıka basa dolu. Çoğunun aslında tutuklanmadan yargılanması lazım. Anayasa Mahkemesi karar veriyor bunların tutuklanmasına gerek yoktur alt mahkeme uymuyor. Politikacının önce buna itiraz etmesi lazım. İşadamını niye tutukluyorsunuz? Yurtdışına çıkış yasağı koyarsınız yargılarsınız. Atıyorsunuz içeriye aylarca, yıllarca kalıyor sonra bir günde senin bir şeyin yok dışarıya çık. Kanun hükmünde kararnamelerle yüzlerce akademisyenin görevine son verildi bir politikacının bunun üzerinde durması lazım. O akademisyen benim gibi düşünmeyebilir ama bizim çocuklarımızı yetiştiriyor. 12 Eylül’de de böyle olmadı mı? 12 Mart’ta böyle oldu. 20 Temmuz darbesinden sonrada böyle oldu.
Seda Öğretir: YSK’nın sandık taşıma kararı var. HDP’nin de bir itirazı var.
Kemal Kılıçdaroğlu: Sandık taşınmasını doğru bulmam. Ama bir engelli vardır sandığa gelemiyordur oy kullanmak istiyordur onun için evine gidilebilir. Ama özellikle doğru ve güneydoğu özellikle sandıkları bir tarafa toplayalım dolayısıyla vatandaş gelsin burada oyunu kullansın diye. Bu devletin zayıflığını ve hükümetin beceriksizliğini gösterir. Ben sandığın güvenliğini sağlayamıyorum, vatandaşıma da güvenemiyorum en iyisi siz buyurun gelin burada oyunuzu kullanın demektir bu. Biz Anayasa Mahkemesi’ne gittik bu konuda itiraz ettik. Demokrasi varsa köy varsa sandığı koyarsınız oraya görevliler gider. Eğer bu hükümet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir köyüne güvenlik elemanı dışında sandığı sahiplenecek bir kişiyi ve orada oy kullanacak vatandaşın güvenliğini sağlayamıyorsa bu hükümet bitmiştir.
Ahmed Arpat: Seçim güvenliğine ilişkin bir çalışmanız var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Mükemmel bir çalışma yaptık. STK’lar, Millet İttifakı ve ittifak dışındaki bütün partilerle işbirliği yapıyoruz. Herkes gönüllülerde sahil sandıklara sahip çıkacak. Bunların içinde meslek kuruluşları da var, örneğin barolar var. 30 bin sandık biraz sorunlu özellikle onlar üzerine yoğunlaşıldı. Gönüllü arkadaşlar gönüllü gençler var Türkiye’nin neresi olursa gidip görev yapacağız diyorlar bunu sağlayacağız. Gerekirse milletvekili arkadaşlarımızı da görevlendireceğiz. Çünkü her yerde oy kullanma hakları var kimliklerini göstererek.
Ahmed Arpat: Sayın İnce ile birlikte bir ortak miting planlıyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Doğrusunu isterseniz birlikte bir miting yapmak ne kadar doğrudur onu da düşünmek gerekiyor. Sayın İnce dedi ki, “Ben Cumhuriyet Halk Partisi rozetini emanet olarak size veriyorum” dedi, bende ona Türk bayrağı rozetini taktım. Dolayısıyla o partilerden bağımsız olarak herkesin Cumhurbaşkanı olacağı için öyle bir çerçeve çizmesi lazım. Dolayısıyla bir siyasal partinin üyelerinin sadece oy verdiği bir Cumhurbaşkanı kimliğinden öte her siyasal partiden sağduyulu insanların yeniden değişimi ve dönüşümü sağlayacak bir lider olarak Muharrem beye oy vermelerini istiyorum. Önümüzdeki günlerde tabi bunlar görüşülecek çok sık olmasa bile belki bir iki yerde olabilir. Ama benim görüşüm böyle. Daha bunu Muharrem beyle konuşmadım.