Gülen Amerikan gazetesi Wall Street Journal'ın sorularını yazılı olarak yanıtladı. Gülen’e ilk olarak Ak Parti ile ittifaklarının bitip bitmediği soruldu. Gülen'in soruya yanıtı şöyle oldu:
“Eğer bir ittifaktan bahsedilecekse bu demokrasi, insan hakları ve özgürlükler etrafında olur siyasi partiler ya da adaylar için olmaz. 2010 yılındaki Anayasa referandumunda Avrupa Birliği'ne üyelik şartlarına paralel yapılan demokratik reformları daha önce CHP yapmış olsaydı, onları destekleyeceğimi söylemiştim. Hizmet üyeleri de dahil Türk halkının büyük kesimi demokratikleştirme reformları yaptığı, ordunun siyasiler üzerindeki vesayetine son verdiği ve Türkiye'yi AB'ye giriş sürecinde ileriye götürdüğü için AKP'yi destekledi. Doğru olduğuna inandığımız ve demokratik ilkeler ile aynı paralelde olan şeyleri her zaman destekledik. Ancak aynı zamanda yanlış olarak gördüğümüz ve bu ilkelere ters olan şeyleri de eleştirdik.”
Gazete, Gülen’e ikinci olarak, Başbakan Erdoğan’ın kendilerini en çok üzen davranışı sordu. Gülen, soruya, “Bu demokratikleşme reformlarının devam etmesini isterdik. 2010 yılındaki anayasa değişikliklerini "iyi ancak yeterli değil" sloganı ile destekleyen Türk halkı geçen son iki yıl içerisinde demokratik ilerlemenin tersine dönmüş olmasından üzüntü duyuyor. Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa demokratik kazanımları sağlamlaştıracak ve Türkiye'yi AB'nin demokratik değerlerine bağlayacaktır. Maalesef bu çaba şu an terk edilmiş durumda” yanıtını verdi.
GÖREVDEN ALMALAR, YENİDEN YARGILAMALAR
Açıklamaları sırasında, cemaatle bağlantılı olarak nitelendirilen kamu görevlilerine yönelik atama ve görevden alma kararlarından rahatsızlık duyduğunu, “Sahip oldukları ideoloji ve dünya görüşleri, duydukları sempati nedeniyle kişilerin yerlerini değiştirmek ve tasfiyeler yapmak şu anki iktidar partisinin geçmişte seçimler öncesinde bitirmeyi vaat ettiği bir şeydi. Daha birkaç ay öncesine kadar kahraman olarak alkışlanan yargı ve polis gücü üyelerinin soruşturma yapılmaksızın kışın ortasında görev yerlerinin değiştirilmesi de ironik bir durum” sözleriyle dile gitiren Gülen, gündemde olan yeniden yargılama tartışmalarına olumlu baktığını söyledi, ancak çekincelerini de sıraladı:
“Yasal süreç içerisinde, yeni deliller ışığında veya yanlış yapıldığı yönündeki kanıtların ortaya çıkması durumunda yeniden yargılanmak evrensel insan hakkıdır. Yeni deliller ortaya çıkarsa veya yasal sürecin kusurlu olduğu anlaşılırsa yeniden yargılanma yasal bir hak olur. Hiç kimse masum bir insanın haksız yere cezalandırılmasını istemez. Ancak niyet binlerce duruşmanın hükümlerini tamamen feshetmekse bu tarz bir hareket yargı sisteminin güvenilirliğine zarar vereceği gibi son on yılda elde edilmiş demokratik kazanımları da tersine çevirir. Böylesi bir hareketi, Türk tarihinde ilk kez darbe faillerinin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan 2010 yılındaki anayasal değişikliklere evet demiş Türk nüfusunun yüzde 58'lik kesimine açıklamak da çok zor olur. Ayrıca yıllarca bu duruşmaları demokrasinin bir zaferi olarak sunan ve bu yargılamalarda yer alan savcı ve hakimleri alkışlayan şu anki hükümetin liderleri için de bir ironi yaratır.”
MİT MÜSTEŞARINA SORUŞTURMA
Gülen, Oslo görüşmeleri nedeniyle MİT Müsteşarı’na yönelik soruşturmayı örnek göstererek, hükümetin bu tavrı neden komutanlar için göstermediğini sordu.
“Bu duruşmaları güvenilmez olarak lanse eden ve yargı içerisinde belli bir gruba bağlayan söylem siyasi liderlerin on yıllık yönetimleri boyunca ortaya koydukları söylemle de tam bir tezat oluşturur. Burada bir samimiyetsizlik de var. KCK/PKK örgütlerinin terörist eylemlerinde istihbarat üyelerinin katılımı ile ilgili bir savcının Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarını sorgulamak istemesinin hemen ardından çıkartılan bir kanunla müsteşarla ilgili soruşturmalar için başbakanın onayının alınması zorunluluğu getirildi. Her ne kadar iktidar partisinin bunu yapma gücü olsa da suçlanan genelkurmay başkanı ya da ordu komutanlarına aynı korumayı getirecek benzer bir yasa geçirmediler. Bu tutarsızlık yeniden yargılanma ile ilgili son zamanlarda ortaya çıkan söylemlerin askerler için adaleti uygulama isteğinden çok siyasi motivasyon olduğunu gösteriyor.
Eğer uygulanırsa bu hareket son on yıldaki demokratik reformlara darbe indirmek olur. Demokratik kurumlar üzerinde ordu vesayetini kaldırmak için atılan adımlarda dramatik bir dönüş olur. Türk tarihinde yarım yüzyıl içerisinde dört seçilmiş hükümetin görevine askeri darbe ile son verildi”
GÜL ŞU AN CUMHURBAŞKANIMIZ
WJS Gülen’e “Cumhurbaşkanı Gül, muhafazakarlardan liberaller ve Hizmet oluşumuna kadar farklı kesimleri bir araya getirebilecek ılımlı bir lider görünüyor. Gül liderliğindeki bir AKP'yi mi desteklerdiniz yoksa cumhurbaşkanı olarak ülkeye daha fazla yardımcı olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Erdoğan ile kıyaslandığında Gül'de daha olumlu bir duruş buluyor musunuz?” sorusunu da yöneltti. Gülen, bu soruya şöyşle yanıt verdi:
“Her zaman tüm siyasi partilere aynı yakınlığı göstermeye çalıştık. Bir sivil toplum hareketi olarak hiçbir zaman tek bir partiyi ya da adayı desteklemedik. Ancak Hizmet içerisinde bireyler bazı partileri kendi inançlarına ve değerlerine daha yakın görerek kendi özgür iradeleri ile onları destekledi. Gül şu an bizim cumhurbaşkanımızdır. Adının yer aldığı gelecekteki senaryolar ile ilgili spekülasyonlarda bulunmak uygun olmaz”
FIRSATLAR SUNULDUĞUNDA KARAR VERİRLER
Gülen, CHP ile ittifak kurup kurmayacaklarına ilişkin soruyu yanıtlarken, olumsuz yanıt vermedi, hizmet üyelerinin kendi kararlarını vereceklerini vurgulamakla yetindi:
“Tekrarlamak gerekirse, bir siyasi parti ya da aday ile hiçbir zaman ittifak kurmadık. Desteğimiz ya da eleştirilerimiz her zaman değerler etrafında olur. Bu tarz bir ittifak gelecekte de yapılmayacak. Bir sivil toplum aktörü olarak toplumdaki herkese açık olmamız bir zorunluluk. Ancak değerlerimiz net. Demokrasi, evrensel insan hakları ve özgürlükler, şeffaf ve hesap sorulabilir hükümetler bu değerlerimizin arasında. Fırsatlar sunulduğunda Hizmet üyeleri diğer vatandaşlar gibi kendi değerleri çerçevesinde kararlarını verecektir. Temel değerleri paylaşan insanların yapacağı seçimler aynı çizgide olabilir.”
“Eğer bir ittifaktan bahsedilecekse bu demokrasi, insan hakları ve özgürlükler etrafında olur siyasi partiler ya da adaylar için olmaz. 2010 yılındaki Anayasa referandumunda Avrupa Birliği'ne üyelik şartlarına paralel yapılan demokratik reformları daha önce CHP yapmış olsaydı, onları destekleyeceğimi söylemiştim. Hizmet üyeleri de dahil Türk halkının büyük kesimi demokratikleştirme reformları yaptığı, ordunun siyasiler üzerindeki vesayetine son verdiği ve Türkiye'yi AB'ye giriş sürecinde ileriye götürdüğü için AKP'yi destekledi. Doğru olduğuna inandığımız ve demokratik ilkeler ile aynı paralelde olan şeyleri her zaman destekledik. Ancak aynı zamanda yanlış olarak gördüğümüz ve bu ilkelere ters olan şeyleri de eleştirdik.”
Gazete, Gülen’e ikinci olarak, Başbakan Erdoğan’ın kendilerini en çok üzen davranışı sordu. Gülen, soruya, “Bu demokratikleşme reformlarının devam etmesini isterdik. 2010 yılındaki anayasa değişikliklerini "iyi ancak yeterli değil" sloganı ile destekleyen Türk halkı geçen son iki yıl içerisinde demokratik ilerlemenin tersine dönmüş olmasından üzüntü duyuyor. Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa demokratik kazanımları sağlamlaştıracak ve Türkiye'yi AB'nin demokratik değerlerine bağlayacaktır. Maalesef bu çaba şu an terk edilmiş durumda” yanıtını verdi.
GÖREVDEN ALMALAR, YENİDEN YARGILAMALAR
Açıklamaları sırasında, cemaatle bağlantılı olarak nitelendirilen kamu görevlilerine yönelik atama ve görevden alma kararlarından rahatsızlık duyduğunu, “Sahip oldukları ideoloji ve dünya görüşleri, duydukları sempati nedeniyle kişilerin yerlerini değiştirmek ve tasfiyeler yapmak şu anki iktidar partisinin geçmişte seçimler öncesinde bitirmeyi vaat ettiği bir şeydi. Daha birkaç ay öncesine kadar kahraman olarak alkışlanan yargı ve polis gücü üyelerinin soruşturma yapılmaksızın kışın ortasında görev yerlerinin değiştirilmesi de ironik bir durum” sözleriyle dile gitiren Gülen, gündemde olan yeniden yargılama tartışmalarına olumlu baktığını söyledi, ancak çekincelerini de sıraladı:
“Yasal süreç içerisinde, yeni deliller ışığında veya yanlış yapıldığı yönündeki kanıtların ortaya çıkması durumunda yeniden yargılanmak evrensel insan hakkıdır. Yeni deliller ortaya çıkarsa veya yasal sürecin kusurlu olduğu anlaşılırsa yeniden yargılanma yasal bir hak olur. Hiç kimse masum bir insanın haksız yere cezalandırılmasını istemez. Ancak niyet binlerce duruşmanın hükümlerini tamamen feshetmekse bu tarz bir hareket yargı sisteminin güvenilirliğine zarar vereceği gibi son on yılda elde edilmiş demokratik kazanımları da tersine çevirir. Böylesi bir hareketi, Türk tarihinde ilk kez darbe faillerinin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan 2010 yılındaki anayasal değişikliklere evet demiş Türk nüfusunun yüzde 58'lik kesimine açıklamak da çok zor olur. Ayrıca yıllarca bu duruşmaları demokrasinin bir zaferi olarak sunan ve bu yargılamalarda yer alan savcı ve hakimleri alkışlayan şu anki hükümetin liderleri için de bir ironi yaratır.”
MİT MÜSTEŞARINA SORUŞTURMA
Gülen, Oslo görüşmeleri nedeniyle MİT Müsteşarı’na yönelik soruşturmayı örnek göstererek, hükümetin bu tavrı neden komutanlar için göstermediğini sordu.
“Bu duruşmaları güvenilmez olarak lanse eden ve yargı içerisinde belli bir gruba bağlayan söylem siyasi liderlerin on yıllık yönetimleri boyunca ortaya koydukları söylemle de tam bir tezat oluşturur. Burada bir samimiyetsizlik de var. KCK/PKK örgütlerinin terörist eylemlerinde istihbarat üyelerinin katılımı ile ilgili bir savcının Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarını sorgulamak istemesinin hemen ardından çıkartılan bir kanunla müsteşarla ilgili soruşturmalar için başbakanın onayının alınması zorunluluğu getirildi. Her ne kadar iktidar partisinin bunu yapma gücü olsa da suçlanan genelkurmay başkanı ya da ordu komutanlarına aynı korumayı getirecek benzer bir yasa geçirmediler. Bu tutarsızlık yeniden yargılanma ile ilgili son zamanlarda ortaya çıkan söylemlerin askerler için adaleti uygulama isteğinden çok siyasi motivasyon olduğunu gösteriyor.
Eğer uygulanırsa bu hareket son on yıldaki demokratik reformlara darbe indirmek olur. Demokratik kurumlar üzerinde ordu vesayetini kaldırmak için atılan adımlarda dramatik bir dönüş olur. Türk tarihinde yarım yüzyıl içerisinde dört seçilmiş hükümetin görevine askeri darbe ile son verildi”
GÜL ŞU AN CUMHURBAŞKANIMIZ
WJS Gülen’e “Cumhurbaşkanı Gül, muhafazakarlardan liberaller ve Hizmet oluşumuna kadar farklı kesimleri bir araya getirebilecek ılımlı bir lider görünüyor. Gül liderliğindeki bir AKP'yi mi desteklerdiniz yoksa cumhurbaşkanı olarak ülkeye daha fazla yardımcı olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Erdoğan ile kıyaslandığında Gül'de daha olumlu bir duruş buluyor musunuz?” sorusunu da yöneltti. Gülen, bu soruya şöyşle yanıt verdi:
“Her zaman tüm siyasi partilere aynı yakınlığı göstermeye çalıştık. Bir sivil toplum hareketi olarak hiçbir zaman tek bir partiyi ya da adayı desteklemedik. Ancak Hizmet içerisinde bireyler bazı partileri kendi inançlarına ve değerlerine daha yakın görerek kendi özgür iradeleri ile onları destekledi. Gül şu an bizim cumhurbaşkanımızdır. Adının yer aldığı gelecekteki senaryolar ile ilgili spekülasyonlarda bulunmak uygun olmaz”
FIRSATLAR SUNULDUĞUNDA KARAR VERİRLER
Gülen, CHP ile ittifak kurup kurmayacaklarına ilişkin soruyu yanıtlarken, olumsuz yanıt vermedi, hizmet üyelerinin kendi kararlarını vereceklerini vurgulamakla yetindi:
“Tekrarlamak gerekirse, bir siyasi parti ya da aday ile hiçbir zaman ittifak kurmadık. Desteğimiz ya da eleştirilerimiz her zaman değerler etrafında olur. Bu tarz bir ittifak gelecekte de yapılmayacak. Bir sivil toplum aktörü olarak toplumdaki herkese açık olmamız bir zorunluluk. Ancak değerlerimiz net. Demokrasi, evrensel insan hakları ve özgürlükler, şeffaf ve hesap sorulabilir hükümetler bu değerlerimizin arasında. Fırsatlar sunulduğunda Hizmet üyeleri diğer vatandaşlar gibi kendi değerleri çerçevesinde kararlarını verecektir. Temel değerleri paylaşan insanların yapacağı seçimler aynı çizgide olabilir.”