Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenecek 14 Mart Tıp Bayramı programına katıldı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"14 Mart bu ülkenin okumuş gençliğinin iftihar beratıdır. Birileri hala gençlerin parlamentoya girip girmemesini konuşuyor. Bu gençlerle biz iftihar ediyoruz, onlar girmeyecek de kim girecek parlamentoya? 15 Temmuz darbe teşebbüsü karşısında sağlık teşkilatımızın personeli fedakarlıkla çalıştı. Ben o cefakar sağlık çalışanlarımızın terör bölgesinde de nasıl mücadele verdiğini biliyorum. FETÖ mensuplarının kendilerine bağlı özel hastaneleri de nasıl saf dışı bıraktıklarını biliyoruz.
Savaşın bile bir ahlakı bir kuralı vardır. Savaşta bile sağlık ekiplerine ateş açılmaz. Ha, Hollandalı gibi olursa açar, onu da söyleyeyim. Çünkü biz Hollanda'yı ve Hollandalıları Srebrenitsa katliamından tanırız. Onların cibilliyetinin, karakterinin ne kadar bozuk olduğunu 8 bin Boşnağı orada nasıl katlettiklerinden tanırız. Bunları iyi biliriz. Kimse bize medeniyet, medenilik dersi vermesin, bu milletin alnı aktır ama onların alnı kapkaradır.
Aklını hoca kılıklı şarlatana zimmetlemiş birinin ne ahlakı kalır ne namusu. Neymiş? O aklını kaybetmiş olanlara şah damarından daha yakınmış. Bu bir şirktir. Bir insanda Allah korkusu yoksa her türlü hainliği yapar. O gece insanımıza kurşun sıkan tiplere bakıyorsunuz her gün utanmadan sıkılmadan mağduriyetten bahsediyor. İfadelerine baksanız hepsi darbelere karşı savaşmış. FETÖ'yü hayatlarında duymamış, örgütle bağlantıları olmamış. Bunların yalanları tek tek ifşa oluyor.
Kaçarken imha ettiklerini sandıkları kayıtlar ihanetlerini ortaya koyuyor. Ben size nasıl inanacağım. Yanımdaki korumalarımı bulup iki polisimi şehit ettiniz, o kadar alçak ve adisiniz. Ne yaptı o polisler size? Bu bir örnek. F-16'larla bombaladılar burayı. Helikopterlerden yağdırdılar bombaları. Milletimle iftihar ediyorum. Böyle bir millete hizmet etme görevini bana lütfettiği için Allah'a şükür ediyorum.
Şehir hastanelerimizle Türkiye standart belirleyen öncü bir ülke konumuna yükseliyor. Yakın coğrafyadan ve İskandinavya'dan hastaler Türkiye'ye akıyor. Şu anda 20 tane şehir hastanemizin inşaatı devam ediyor. Hedefimiz 30 büyük şehrin hepsinde bir şehir hastanesi yapılması. 29 şehir hastanesini 2019 yılına kadar hizmete alacağız. Denizin dibinden inci çıkarmak isteyen vurgun yemeyi göze almalıdır. Başarı, zahmet ve sabrın sonucudur.
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YIPRANMA HAKKI
Sağlık çalışanlarına 2014'te yıpranma payına ilişkin bir söz vermiştim. 5 yıla 1 yıl yıpranma payı olarak, bir sözüm vardı. Değerli kardeşlerim, 2 gün sonra parlamento kapanıyor ve burada bir yasal düzenleme yapılması gerektiği için inşallah 16 Nisan'dan hemen sonra biz bu yasal düzenlemeyi yapmak suretiyle bu yıpranma konusunu süratle çözeceğiz, onu ben tekrar burada ifade edeyim.
"TÜRKİYE'NİN BÜYÜMESİ KABUSLARI OLDU"
Türkiye olarak neleri başardıysak engellemelere rağmen gerçekleştirdik. Parada para kazanmaya alışmış krizden beslenen asalakların direnciyle karşılaştık. Milletimizden aldığımız emaneti namusumuz bildik. Bu emaneti ne darbecilere ne de uluslararası vesayet odaklarına teslim ettik.
Türkiye'nin büyümesi bazı ülkelerin kabusu oldu. Hollanda gibi, Almanya gibi... Dayanamıyorlar Türkiye güçleniyor, dev şehir hastaneleri kuruyor. Olacak, olacak, daha neler olacak. Birinci köprüye, ikinci köprüye hayır dediler. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne, Osmangazi Köprüsü'ne, Marmaray'a hayır dediler. Şimdi 18 Mart Çanakkale Köprüsü yapılıyor, ona da hayır derler. Onlara rağmen biz evet dedik. Dünyanın bir numaralı köprüsü olacak.
Göreve geldik 23.5 milyar dolar IMF'ye borç var. Bize parasının hesabını sormuyor, ülkeyi nasıl yöneteceğimizi soruyor. Bundan sonra siyaset konusunda bize ders vermeye kalkma dedik. 2003'te borç bitti, sonra biz borç vermeye başladık.
Eski Türkiye'ye alışanlar bugünkü duruşu kabullenemedikleri için uluslararası hukuku çiğnemeye başladılar. Bazı Avrupa ülkeleri bugün ırkçı ve faşistlerin oyuncağı haline dönüşmüştür. Mülteciler üzerinden yürütülen tartışmaların yapılan muamelelerin orta ve uzun vadede en büyük zararı Avrupa ülkelerine vereceğini söyledim. Avrupa ülkelerine, meydanı faşistlere, yabancı düşmanlarına bırakmamaları gerektiğini, çok ciddi zararlar göreceklerini defaatle söyledik. Son bir haftadır yaşadıklarımız maalesef endişelerimizin haklılığını ortaya çıkarmıştır.
"HOLLANDA'NIN HAYDUTLUĞUNA SAHİP ÇIKANLAR..."
İşte cumartesi gecesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza sergilenen saygısızlık, sadece Türkiye'ye, Türk milletine, bu milletin bir ferdine değil, uluslararası hukuka ve diplomasiye yapılmıştır. Devletler arası münasebetleri düzenleyen tüm teamüller, Viyana Sözleşmesi, Avrupa Birliği kriterleri, Hollanda yönetimi tarafından ayaklar altına alınmıştır. Avrupa'nın savunduğunu iddia ettiği demokrasi, ifade özgürlüğü, toplanma hürriyeti, kadına ve insana saygı gibi değerlerin milyarlarca insanın gözünde artık hükmü kalmamıştır. Hollanda'nın bu haydutluğuna sahip çıkan ülkeler de tüm itibarlarını yitirmişlerdir. Çıkmış Almanya'nın Şansölyesi, 'Ben Hollanda'nın yanındayım.' diyor. Senin ondan zaten farkının olmadığını biliyoruz. Başka bir şey beklemiyoruz zaten o da atlarıyla, itleriyle saldırıyor, sen de atlarınla itlerinle saldırıyorsun, farkınız yok, aynısınız.
"SAKIN BU İKİLİYE OY VERMEYİN"
Trabzonlu Hüseyin Kurt kardeşimize köpekleriyle saldırıyorlar. Kendisiyle görüştüm, acil şifalar diledim. Bütün bunlar ortadayken Avrupa'nın bazı ülkelerinin buna bu şekilde destek veriyor olması manidardır. Mesele ne? Yarın orada seçim varmış, işte bir tane ırkçı başa güreşiyormuş, bir tane de şu andaki yönetimde bulunan parti, ikisi yarışıyormuş. Ben de buradan Hollanda'ya, Almanya'ya sesleniyorum. Türkiye'ye düşmanlık güdenlere, oralardaki tüm yabancılara, Müslüman kardeşlerime, Türklere diyorum ki 'Gelin oylarınızı verirken sakın ha bu ikiliye oy vermeyin.' Açık net söylüyorum. Her ne kadar buradan hayır kampanyası için oralara gidenler varsa da o tuzağa da düşmeyin. Bu çok başka bir şey. Türkiye'ye, Türk milletine, Türkiye'nin bakanına orada bu şekilde hareket edenler, bizim konsolosluğumuz bizim toprağımızdır uluslararası hukukta. Oraya o ülke müdahale edemez. Sen mi öyle yapıyorsun? O zaman Türkiye'deki büyükelçiliklerine de konsolosluklarına da bizler mütekabiliyetle giriş çıkışı yasaklamış vaziyetteyiz.
YAPTIRIMLARA DEVAM SİNYALİ
Bizim konsolosluğumuz bizim toprağımızdır. Biz de onların konsolosluklarına giriş çıkışı yasaklamış vaziyetteyiz. Bakanlar Kurulumuz aldığı kararları açıkladı ama daha yapacaklarımız var.
Bu millet sıradan bir millet değil, tanıyacaklar. Yapılan yanlışların bedelini... Öyle özürle mözürle bu iş geçiştirilemez. Yapılacak daha çok şeyler var. Bundan sonra Hollanda başta olmak üzere Neonazi zihniyetine esir olan bir kaç oy için en temel insani değerleri yok sayan ülkelerin hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır.
"HOLLANDA EN BÜYÜK ZARARI AB'YE VERDİ"
Hollanda cumartesi gecesi sergilediği devlet terörüyle altını çizerek söylüyorum, en büyük zararı, Avrupa'ya ve Avrupa Birliğine vermiştir. Hollanda devlet terörüyle en büyük zararı Avrupa ve AB'ye vermiştir. AB artık hukuk, özgürlük ve insan haklarının simgesi olmaktan çıkmıştır. Tüm dünyayı Avrupa'daki endişe verici gelişmeler konusunda uyarıyorum. Elbette biz yapılanların hesabını hukuk ve diplomasi çerçevesinde soracağız.
Bu mesele sadece Türkiye'nin meselesi değildir. Kirli yüzünü gösteren faşizm Avrupa'da yaşayan tüm yabancıları etkilemektedir. Türkiye her türlü zorluğu kirli kumpasları bozacak imkana sahiptir. 16 Nisan'da yapılacak halk oylaması Türkiye düşmanlarına verilecek en güzel cevap olacaktır. Türkiye'deki halk oylamasında açıkça taraf olan ülkelere milletimiz en güzel cevabı verecektir."