Oğuz Haksever: Adil Öksüz olayıyla ilgili Adil Öksüz’ün Amerikan elçiliği tarafından 21 Temmuz’da arandığı yazıldı iddianamede. Ardından elçilik açıklama yaptı, “Emniyet bizden vizesinin iptalini istedi zaten sık sık gidip geliyordu. Biz de vizesini iptal etik ve bunu kendisine bildirmemiz gerekiyordu yasal olarak onun için aradık” dediler. Açıklama sizce tatmin edici mi?
Binali Yıldırım: Adil Öksüz’ün çok kilit bir isim olduğunu biliyoruz darbe girişiminde. Maalesef şu anda da firari durumda. İlk ifadesinde buraya tarla bakmaya gelmiştim filan gibi bir ifadeyle geçiştiriyor ve firari durumda. Amerika’nın İstanbul Başkonsolosluğu'ndan aranmış olması, bunun ifadelere girmiş olması ve konsolosluğun vizesini iptal etmek için aradık 15 Temmuz’un faillerinden birinin vizesini hemen iptal ettik gibi bir resmi açıklama bu. Yersen. Ama tabi başka şeylerde var mı yok mu bakmak lazım. Her iş bitti de o mu kaldı diye sormaktan insan geri duramıyor.
Oğuz Haksever: Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı'nın ABD’de tutuklanması. Bu konuda Halkbankası açıklama yaptı ve Sarraf bağlantısı nedeniyle tutuklandığı söyleniyor. Buna hükümet nasıl bakıyor bireysel bir konumu yoksa arkasında daha genel bir şeyler var mı?
Binali Yıldırım: Bu konuyla ilgili şu anda Halkbankası gerekli hukuki süreci başlatmış durumda. İşin mahiyetini detaylarını anlayacağız önümüzdeki günlerde. Ülkemizi ziyaret etmekte olan Amerika Dışişleri Bakanı'na da bu konu açılacak ve bunun sebebi sorulacaktır mutlaka. İddia odur ki 2011 yıllarında İran’a ambargoyu ihlal eden bir takım transferlerde imzası var o yüzden gözaltına alındı şeklinde ilk bilgiler gelmiş durumda. Hukuki süreci takip edeceğiz.
Oğuz Haksever: Kerkük olayında kent konseyi bir karar aldı. Irak Bölgesel Kürt yönetiminin bayrağı orada bir şekilde vardı ama kent yönetimi de bir karar aldı ve resmi yerlere Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin bayrağının dikilmesi kararlaştırıldı. Irak anayasasına göre orası Bağdat’a bağlı. Dışişleri Bakanlığı da tepki koyan bir açıklama yayınladı.
Binali Yıldırım: Konunun iki tarafı var. Irak’ın toprak bütünlüğü içinde yer alan bir şehir. Dolayısıyla bu yapılan bir emrivakidir. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi bir emrivaki ile burası benim yönetimime dahildir dedi. Bu Irak anayasasına göre fiili bir durumdur ve anayasaya aykırı bir durumdur. Bizim açımızdan da bu doğru bir iş değildir. Gerekli tepkiyi diplomatik yollardan yapmıştır Dışişleri Bakanlığı'mız.
Oğuz Haksever: Rakka mevzusunda bir süre önceki demecinizde, “Biz söyleyeceğimizi söyledik” dediniz. Türkiye'nin talebi bitiyor mu ya da başka bir plan geliyor mu?
Binali Yıldırım: Ortalıkta söylenen çok laf var PYD ile YPG ile Amerika Birleşik Devletleri’nin silahlı unsurları birlikte çalışıyorlar. Bir yandan da bizimle görüşmeleri var. Bize henüz resmi dönüş olmuş değil. Rakka operasyonunda nasıl hareket edecekleri YPG, PYD ya da SDF ile mi beraber olacakları yoksa Türkiye ile birlikte ÖSO unsurlarıyla birlikte mi olacaklar onu kararını henüz bize iletmiş değiller. Ama yaşanan gelişmeler geçmiş yönetimin gittiği yoldan gidiliyormuş intibasını veriyor. Bu konuyu amasız fakatsız yarın gelen Dışişleri Bakanı'na söylenecek ve ABD’nin duruşu tutumu netleşmesi istenecek. Bu bizim iş güvenliğimizi ve dış güvenliğimizi tehdit eden bir şeydir. Bir kere etik değil bir terör örgütüyle iş tutmak ABD’ye yakışmaz. Ama ondan daha önemlisi bu unsurlar PKK ile iç içe. Dolayısıyla bu bizim terörle mücadelemizde de bir risk teşkil ediyor. Amerika’nın silahları bunların eline geçiyor ve bu silahlar PKK’ya gidip bize maalesef terör faaliyetlerinde kullanılıyor. Aynı zamanda sınırlarımızın güvenliği bölgede yaşayan halkımızın can ve mal güvenliği açısından da bir tehdit oluşturuyor. Bunların açık seçik biz muhataplarımıza anlattık karar bundan sonra onların.
Oğuz Haksever: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hem 'Evet' çadırına hem de 'Hayır' çadırına yapmış olduğu ziyaret çok konuşuldu. Siz bir 'Hayır' çadırı ziyareti düşünür müsünüz?
Binali Yıldırım: Elbette güzel bir şey olmuş. Evet veren de hayır veren de bu ülkenin vatandaşı. Dolayısıyla verecekleri karar başımız gözümüz üstünde yeri var. Hiç öyle bir önyargımız yok. Gideriz görüşürüz hatta orada evet vermeleri gerektiğini bile anlatırız.
Oğuz Haksever: Bugünkü MGK toplantısıyla ilgili olarak OHAL’in uzatılması yönünde bir beklenti vardı gazeteciler arasında dolanan.
Binali Yıldırım: Bu gündem de yoktu aslında. Biliyorsunuz OHAL 19 Nisan’a kadar zaten geçerli. 19 Nisan’dan öncede bir karar alınır aynı anda meclise bildirilir ve Meclis gereğini yapar.
Oğuz Haksever: Sanki bütün argümanlar tartışmalar hep bir konuya odaklanıyor gibi. O da 2019’da Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçiminin bir arada olması veya anayasaya göre de artık Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçiminin bir arada olması. Argüman şu Cumhurbaşkanı siyasi olabiliyor. Partisinin genel başkanı olursa ve Meclisi de kendisi belirlerse hem kararname yetkisi olacak hem kanun çıkarma yetkisi de olabilir dolaylı olarak.
Binali Yıldırım: Yıllardır uygulanan belediye seçimleri var 5 yılda bir yapılıyor belediye başkanıyla Meclis seçimi aynı anda yapılıyor. Orada da başkan ekibini belirliyor bazen kendisini çoğunlukta oluyor kendisi seçiliyor, partisi çoğunlukta olabiliyor tersi de olabiliyor. Başkan bir partiden oluyor Meclis başka partiden oluyor. İkisi de mümkün. Mesela Eskişehir’de Cumhuriyet Halk Partili başkan, Meclis AK Partili. Başka örnekler de var. AK Partili başkan olup Cumhuriyet Halk Partisi’nin veya diğer partilerin çoğunlukta olduğu örnekler de var. Burada herhangi bir bilinmeyen bir şey yapmıyoruz. Bir kere 5 yıl hizmet yapmak için gerekli olan bir süre. Bir seçimde ikisini de bitiriyoruz. Bizim milletimiz istikrarı güçlü iktidarı gözetir ona göre karar verir. Diyelim ki cumhurbaşkanının parti ile cumhurbaşkanı aynı tarafta yer alıyor. Ona göre de denetim mekanizmaları var. İkisi bir tarafta hemen ülkenin her şeyini değiştirecekler diye bir şey yok. Arada kontrol ve dengeleme mekanizmaları var. Aksine ülkede istikrarın kalıcı hale gelmesi, güçlü siyasi iradenin teşekkül etmesi bakımından çok önemli bir şey.
Oğuz Haksever: Buna karşı argümanlardan biri de Amerika’da seçim yenileme dönemleri oluyor deniliyor.
Binali Yıldırım: Ama orada çift meclis var. Temsilciler meclisi var senato var. Orada eyalet sistemi var. Eyalet sistemiyle üniter yapı ayrı şey. Orada ayrıca 50 tane devlet var aynı parlamentoları var. Biz de tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan. Dolayısıyla üniter yapıyla biz bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi getiriyoruz. Bu sistem geldiği zaman bir kere zayıf hükümetler devri ortadan kalkıyor. Hükümet kuruldu kurulmadı, güvenoyu aldı almadı şimdiki sistemde kimin Başbakan olacağını bilemiyorsunuz. Cumhurbaşkanı zamanı geldiğinde herkes sancılanmaya başlıyordu. Bırak Meclis karar versin. 71’i 80’i hatırlayın gelin rahmetli Ecevit dönemini hatırlayın Parlamento kendi içinde Cumhurbaşkanı seçemedi gitti bir yargıcı seçtiler. Bu sistemin olumsuzluklarını bu sistemin kötülüklerini, bu sistemin ülkemize kaybettirdiklerini konuşmamız lazım. Bu sistem ülkeyi geliştirmeye kalkındırmaya yönelik kurgulanmamış. Kurumların birbirlerini kontrol etmesi esasına göre kurulmuş. İş yapma değil birbirlerini nasıl frenleyecekler dengeleyecekler buna göre kurulmuş. Bu sistem bazen tek başına iktidar çıkarıyor Türkiye büyüyor, yol alıyor sonra birden tek başına iktidar ya darbe ile yok ediliyor ya kendiliğinden seçimle kayboluyor kazandıkları her şey yok olup gidiyor. Rakamlardan konuşalım. Mesela Güney Kore-Türkiye. 1987 Türkiye kişi başı milli gelir 1703 dolar, Kore 3627 dolar. Kore burada başkanlık sistemine geçiyor. Geliyoruz 10 yıl sonrasına 1997’de Kore sistemi değiştirmiş 12 bin 196 dolara çıkmış. Türkiye 3 bin 143 dolara çıkmış. 2007’de Kore 23 bin 101 dolara gelmiş, Türkiye 9 bin 309 dolara gelmiş. 2015’te Kore 27 bin 221 dolara gelmiş, Türkiye hala 9 bin 125 dolar. Bu çok açık gösteriyor. Şu tarihlerde 20 hükümet 11 başbakan 20 yılda. Güney Kore’de 6 başkan. Bu istikrar olursa güçlü tek başına iktidar olursa ülke büyüyor. Ama olmayınca bir dönem kazanıyorsun. Mesela 50-60 kazanma dönemi 65-71 Demirel dönemi yine Türkiye ihtilal sonrası bir kazanma dönemi. 71’de bir muhtıra 80’de ihtilal sağ-sol çatışmaları binlerce genç hayatını kaybediyor. 1980’de askerler işbaşı yapıyor 12 Eylül. 80-89 arası Özal’lı yıllar kayıplar telafi ediliyor ve aynı şekilde 90’lı yıllarda zayıf hükümetler parçalı iktidarlar, 28 Şubat krizi yine kayıp. 2002 3 Kasım’dan bugüne kadar AK Parti dönemi tekrar kazanma dönemi. Ama bu belirli bir zaman iyi gidiyor topluyoruz topluyoruz bir kürek sütü bir tekme ile döküveriyoruz. Bu millet artık sürekli büyümek istiyor, milli gelirin artmasını istiyor. Teknoloji sanayi 4.0’a geçmek istiyoruz. Bilgiyi üretmek istiyoruz. Türkiye son 15 yılda bu yönde çok yol aldı ama bunun ileri de garantisi yok. Bu değişiklik bu garantiyi getiriyor.
Oğuz Haksever: Bir başka karşı argüman Meclis'in ve cumhurbaşkanının karşılıklı olarak seçimleri yenileme yetkileri.
Binali Yıldırım: Fesih nedir lağvettim diyorsun. Darbelerde fesih olur. 80 darbesinde meclis feshedildi. Bu 15 Temmuz’da başarılı olsalardı parlamento feshedilmişti. Milli iradenin verdiği hakkı birinin yok etmesi demek. Bu da darbedir. Vesayettir fesih oradan geliyor. Ama seçim yenileme ayrı bir şey. Seçim yeniliyoruz biz. Seçim yenileme bir irade sonucu olur. Mevcut sistemde seçim oldu 7 Haziran’da hiçbir parti tek başına iktidar olacak sayıyı tutturamadı. Cumhurbaşkanı bir partiye hükümet kurma görevini verdi o da diğerleriyle konuştu hükümet kuramadılar 45 gün doldu. Anayasaya göre ilgili maddesine göre Cumhurbaşkanı ülkeyi seçime götürdü. Bu fesih değildir tekrar seçime götürmektir. Bu değişiklikte bir kere cumhurbaşkanını halk seçiyor. Yüzde 50 artı 1 oyla seçiliyor. Geldi Cumhurbaşkanı mecliste o anda oluştu başladılar çalışmaya. İkisinin işi ayrı burada. Şimdi de halk seçti ve mevcut sisteme göre Cumhurbaşkanı en fazla siyasi desteği olan iradeyi temsil ediyor yüzde 52. Ama aynı zamanda bir de hükümet var, parlamento var, bakanlar kurulu var o da siyasi iradeyi temsil ediyor. Ne oldu iki tane irade var. Bu iki irade her zaman sorun çıkarmıştır. 1946’yı ele alalım. 1946’de Cumhurbaşkanı ve başbakan. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Recep Peker. Anlaşmazlığı düşmüşler. Sebep atamalar ve ülkenin genel yönetim politikaları konusunda anlaşmazlığa düşmüşler. Sonuç Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk devalüasyonu gerçekleşmiş. Amerikan doları Türk Lirası karşısında yüzde 116 değer kaybetmiş. 1975 Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Başbakan Süleyman Demirel. Genelkurmay Başkanı'nı atama konusunda anlaşamadılar. İki liderin adayları da emekli oldu ve ondan sonrada 80 darbesi yapıldı ve Kenan Evren işbaşına geldi. 91 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal Başbakan Yıldırım Akbulut. Kendi partisinin adamı. Körfez Savaşı var anlaşamadılar ve Musul Kerkük konusunda adım atılamadı ve dolayısıyla misakı milli hedefleri yok oldu gitti. 92 yılında Cumhurbaşkanı yine Özal Başbakan Süleyman Demirel. Demirel’in Turgut Özal’ı devirmek için neler yaptığını biliyoruz. Sonra ne oldu ekonomik kararlar alınamadı, atamalar gecikti ve ekonomi durumu bozuldu. 94’te yine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le Tansu Çiller arasındaki anlaşmazlık. “Bayan olmasa Tansu Hanım'ı camdan atardım” diyor. Bu sistem babayla oğlu babayla kızı birbirine düşürüyor ve bunun bedelini millet ödüyor. 96’de Cumhurbaşkanı yine Demirel, Erbakan Başbakan. Refah-yol hükümetinin düşürülmesinde bizzat rol oynadı daha sonra 28 Şubat postmodern darbesi ve 2001 krizinin önü açıldı. Ben müsteşarımı 6 ay atayamadım. İmzalamadı Cumhurbaşkanı. Biz geçinmenin yoluna baktık kavga çıkartmadık, engellere rağmen çalıştık çabaladık. Bu sistem 1 kazandırıyor 2 kaybettiriyor. Topyekun bu meselenin hallolması lazım.
Oğuz Haksever: Eğer Cumhurbaşkanı ikinci dönemindeyse ve Meclis seçim yenileme kararı alırsa Cumhurbaşkanı bir dönem daha aday olabiliyor. Deniliyor ki yine çoğunluk Cumhurbaşkanı'ndan olursa Parlamento'da Cumhurbaşkanı isterse bir 3.döneme daha gidebilir. Partisini etkiler Meclis'ten bir seçim yenileme kararı çıkartabilir.
Binali Yıldırım: Bu sistem başkanlık sistemi ve yarı başkanlık sistemlerinde seçim yenileme ve seçime götürme yetkisi var başkanın örneğin Fransa’da. Amerikan sisteminde yok. Onun için ne yapıyor tıkanıyor sistem. Sağlık sistemi konusunda, bütçe konusunda kongre ile bakan zıtlaşıyor bütçesiz kaldı Amerika bir süre. Sağlık sistemini Obama iki döneminde zor bela geçirdi. Biz bütün bu var olan sistemlerin olumsuzluklarını da dikkate alarak buna benzer bir sıkıntı yaşamayacak tarzda iyileştirme yapıyoruz. Seçimi yaptık Cumhurbaşkanı ve Meclis. Meclise de yetki verdik. Meclis seçim yenileme kararı alabilir Cumhurbaşkanı da alabilir seçim yenileme kararı. İkisinin elinde de silah var. Meclis diyor ki kardeşim bak kendine gel yanlış yoldasın seçim kararı alacağım diyor. Seçim kararı aldığı zaman Cumhurbaşkanı'nı da seçime götürüyor. Cumhurbaşkanının da aynı yetkisi var. O da diyor ki bende beni rahat bırakmıyorsunuz kararname çıkarıyoruz Anayasa Mahkemesi'ne götürüyorsunuz iptal ettiriyorsunuz elimi zorlaştırıyorsunuz hizmet yapamıyoruz böyle yaparsanız seçime gideceğim diyor. Bu sefer seçilmiş gelmişler 1 yıl geçmiş seçime gidecekler ikisi de bu kararı kolay alamazlar ve uzlaşmak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu sistem karşılıklı güçlerin dengelenmesiyle krizleri aşmak için ulaşmayı beraberinde getiriyor. Bu tamamen yerli ve milli bir modeldir. Mevcut sistemdeki gibi yürütme yargının içinde değil, yargı yürütmenin içinde değil, bakanlar milletvekili değil. Yürütme tamamen milletten güvenoyunu almış kendi alanında çalışıyor. Diğer yandan da Meclis'te kanun yapıyor. Kanunu ülkenin ihtiyacı için yapıyor. Aynı zamanda vatandaş milletvekillerini seçerken, Meclis'i oluştururken seçtiğim Cumhurbaşkanı ve onun hükümetini de denetle diyor. Ben 5 yılda bir değiştireceğim ama sen bu arada yine bak doğru iş yapıyorlar mı diyor. Meclis araştırması var, yazılı soru sorma var, genel görüşme var. Herhangi bir nedenle suçlama varsa onu soruşturup yargılama yolları var.
Oğuz Haksever: Orada sayıyı çok buluyorlar 400 milletvekili cumhurbaşkanının yüce divana sevki için.
Binali Yıldırım: Mevcut sistemde üye sayısının 3 bölü 4’ü yani yüzde 75’i. Sayı olarak 413 milletvekili. Yeni sistemde de 3’te 2 367 milletvekili. Burada sadece vatana ihanetten tek bir suçlama var ve sayı 413, mevcutta her şeyden suçlayabilirsin sayı 367. Geçerse mevcuda göre 450 yeni sisteme göre 400.
Oğuz Haksever: Cumhurbaşkanı bütün milletin Cumhurbaşkanı olabilecek mi partili olunca bir partinin belki lideri de olunca diyorlar.
Binali Yıldırım: Yani şimdi İnönü Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanıydı Başbakandı, Cumhurbaşkanıydı. Atatürk keza öyleydi. Adnan Menderes partisinin başkanıydı ülkeyi yönetti. Kılıçdaroğlu bu sistemde devam etseydi Başbakan olsaydı partisinden ayrılacak mıydı? Böyle bir şey yok. İnsanın özdeşleştiği bir şeydir partisini değiştiremezsin. Belediye başkanını parti aday gösteriyor seçiliyor partisinden çıkıyor mu? Partili olabilirsin ama görevini yaparken partizanlık yapmayacaksın. Sana oy veren vermeyen herkese hizmet edeceksin ki sana oy verenlerin sayısı artsın. Adaletsiz iş yaparsan bir dahaki seçimde onu da bulamazsın. Ben başbakanım partim yok mu? Parti genel başkanı olarak konuşma yapıyorum aynı zamanda valiliği de ziyaret ediyorum. Aynı zamanda MGK’da da güvenlik meselelerini ilgilendiren konularda da görüşlerimi ortaya koyuyorum. Biz vatandaşımızın milletimizin geleceği, ülkemizin refahı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ülkeyi taşımak. Derdimiz o.
Oğuz Haksever: Bu sistemin daha iyi yürümesi için meclisin kendini biraz daha rahat hissedebilmesi için parti disiplininin gevşemesi gerektiği söyleniyor.
Binali Yıldırım: Doğru. Öyle olacak zaten. Bir de hemen bugün hemen halk oylaması yapıldı sonuçlar açıklandı ertesi gün sistem yürürlüğe girecek zannediliyor. Onu ancak Kenan Evren yaptı. Bir iki madde var onlar hemen yürürlüğe girecek. Cumhurbaşkanının partisi ile ilişiği kesilir maddesi kaldırıldığı için partisine üye olabilecek parti faaliyetlerine katılabilecek. Onun dışında yeni siste 2019’da yapılacak meclis seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birleştirilecek aynı gün yapılacak oranda çıkan sonuna göre yeni sistem devreye girecek. Bir sürü kanun değişecek o vakte kadar. Kanunlar parlamenter sisteme göre kurgulanmış bakanlar kurulu var, başbakan var, bakanlar kurlu kararlar var bütün bunların elden geçip yenilenmesi lazım.
Oğuz Haksever: Siyasi partiler kanununda da değişiklik…
Binali Yıldırım: Seçim kanunu siyasi partiler kanunu da yeni sistemden sonra değişmesi lazım. Mesela ana muhalefet partisi diye bir şey olmuyor partiler oluyor. Dolayısıyla ne olacak seçim barajı dahil, seçim bölgesi, sistemi dahil, siyasi partiler kanunu dahil hepsi ele alınıp konuşulacak ve iyileştirmeler yapılacak. Bunu da bütün partilerin anlaşarak yapmasını tercih ederiz.
Oğuz Haksever: Baraj için bir çıtanız var mı?
Binali Yıldırım: Şimdi bu teklifler gelir bunlar görüşülür. Bir kere bu yeni anayasa değişikliğinde yüzde 50’nin altında iktidar olmayacağı için yönetimde istikrar, temsilde adalet diye bir gerekçe yok. Hem yönetimde istikrar geliyor hem de temsilde adalet geliyor. Bugüne kadar parti yüzde 50’nin üzerinde oy alarak iktidar oldu? Dolayısıyla her seferinden yüksek temsil olacağı için parlamentonun çok parçalı olmasında sakınca yok. Ama oran ne olur onu oturup konuşmak lazım. Düşmesi gerektiğini ifade ediyorum ama oranın ne olması gerektiğini diğer partiler konuşarak bunu halledeceğiz halk oylamasından sonra.
Oğuz Haksever: Seçimden hemen sonra üye olacak mı partiye Sayın Cumhurbaşkanı?
Binali Yıldırım: Cumhurbaşkanımızın kendi takdiridir biz çok memnun oluruz. Bize güç katar. Doğrusunu isterseniz kongre sürecini biz bu sene başlatıyoruz. Önce ilçelerden başlıyor il kongreleri 2018’de de bizim olağan kongremiz var.
Oğuz Haksever: Yani o zaman referandumdan evet çıkarsa Sayın Cumhurbaşkanı hemen partiye katılacak.
Binali Yıldırım: Biz hemen teklif götürürüz zaten. Ondan sonra otururuz partimizin kurucusu, partimizin bu başarısının en önemli ismi. Anadolu’da AK Parti’den çok Tayyip’in partisi mi derler. Gerçek bu. Biz tabi oturacağız konuşacağız ondan sonra partimizin geleceğine birlikte karar vereceğiz.
Oğuz Haksever: Olağanüstü kongre yapmazsanız lider parti üyesi ama genel başkan sizsiniz sorun olmaz mı?
Binali Yıldırım: Bizim aramızda öyle genel başkan üye lider sorunları yok. Bizim partimizin en önemli özelliği uyumdur, birlikte çalışmaktır, bir konum, makam gözetmeden partimizin başarısı için gayret etmektir. Sayın Cumhurbaşkanımız partiyle ilişkisi kurulduktan sonra oturup ne yapacağımıza karar veririz.
Oğuz Haksever: Bir başka konuşulan madde bakanlıkların kurulması, kaldırılması merkez ve taşra teşkilatlarının yapılandırılması yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Orada herkes kendi meşrebine göre gelir değiştirirse ne olacak deniyor?
Binali Yıldırım: Şimdi şu anda bakanlıklarla ilgili anayasada detay var mı? Gelen hükümet icabında onu da biz değiştirdik şimdiki sisteme göre bakanlık sayısını arttırma, ismini değiştirme veya sayısını azaltma kanun işi. Yeni sistemde bunu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapıyoruz. Bu mevcut sistemde çok uzun sürüyor. Aylar alıyor onu çıkartmanız. Memleketin ihtiyacına göre bazı bakanlıkları birleştirebilirsiniz bazılarını azaltabilirsiniz dolayısıyla bunlar için çok hızlı karar vermeniz lazım. Cumhurbaşkanının eli bu konuda rahat olması lazım bahanesi olmaması lazım. İşte 100 olacakmış gibi akla hayale uymayan bir takım laflar ediliyor. 94 yıllık teammülerimiz var. Bir Cumhurbaşkanı halkın yüzde 50 oyuyla seçil sorumsuz davranabilir mi? 100 tane yardımcı alabilir mi? Bakanlarsız idare edecek deniyor edilebilir mi? Temel hak ve hürriyetler konusunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartamaz. Bir konuda kanun varsa o konuda kararnamede çıkartamaz. Kıdem tazminatı konusunda kanun orada duruyor kararname çıkarması söz konusu değil. Diyelim gözünü kararttı yaptı orada Anayasa Mahkemesi'ne gidiliyor ona göre düzeltir. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı'na da hak veriliyor. Cumhurbaşkanı'nın haklarını kısıtlayan kanun çıkardınız diyelim Cumhurbaşkanı da o kanunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor. Bu sistemin en güzel tarafı yürütme ile yasamayı birbirinden ayırıyor. Şimdi vekaletini neden bakana bırakıyor Meclis Başkanı'na bırakmıyor deniyor. Meclis Başkanı başka bir erk. Yasama bu yürütme. Ona bıraktığın zaman yasama ile yürütme iç içe geçmiş oluyor. Onun için yürütme kendi içinde bir hiyerarşisi var yasamanın da kendi içinde hiyerarşisi var.
Oğuz Haksever: HSYK yapısında değişiklik adı Hakimler Savcılar Kurulu oluyor, Yüksek kelimesi kalkıyor. Orada söylenen Cumhurbaşkanı 4 üye atıyor 2 de Adalet Bakanı'yla müsteşar 6, 7’yi de Meclis atıyor. Meclis'te yine çoğunluk cumhurbaşkanından yana olursa öyle bir ayarlanır ki komisyondan itibaren genel kurula kadar yine Cumhurbaşkanının ya da çoğunluk partisinin istediği üyeler seçilebilir.
Binali Yıldırım: Bunlar varsayımla söylenen şeyler. İkincisi de bunlar hep milletin verdiğine razı olmamayı gösteriyor. Çoğunluğu millet buraya verdi ama bunlar bu kararı vermeye ehliyetli değil mevcut sistemi savunanlar bu iddiayı yapıyor. Bu halkın iradesine rıza gösterememek. Milli egemenliğin halkta değil bazı seçkinlerin elinde olması anlamına geliyor. Biz diyoruz ki halk kimi seçtiyse o kararı verecek. Sen bunu beğenmemezlik edemezsin. Şimdi mevcutta 22 asil 12 yedek üye var. Bu bir kere yedekler kalkıyor 13’e düşüyor. Aza adamla iş yapacaksın sonuç almak istiyorsan. Mevcut sistemde ve yeni sistemde adalet bakanı ve müsteşar doğal üye. Cumhurbaşkanı 4 üye yeni sistemde de 4 üye. Mevcut sistemde Yargıtay kendi arasında seçiyor 3 asil 3 yedek. Yeni sistemde yok, Danıştay 2 asil 2 yedek seçiyordu burada seçmiyor. Adalet Akademisi 1 asil bu da yok. Adli Yargı 7 asil 4 yedek bu kaldırılıyor. İdari yargıdan 3 asil 2 yedek bu da kalkıyor. Yani 13’ün 4’ü Cumhurbaşkanı 2 doğal üye 7 tanesini de Meclis seçiyor. Meclis seçerken de bir barem koyuyor her bir aday için. En sonunda tutturamazsa kurayla seçiliyor. Meclis milli iradenin oylarının yansıdığı yer. Dolayısıyla mili idare dolaylı olarak yargıyı da seçmiş oluyor. Kaldı ki HSYK bir mahkeme değil. Görevi hakimlerin savcıların tayinlerini terfilerini yapmak disiplin suçlarını soruşturmak. Bir komisyon bu yargılama yapmıyor.
Oğuz Haksever: Anayasa Mahkemesi için de Cumhurbaşkanını gerekirse yargılayacak kurumu yine Cumhurbaşkanı seçiyor deniyor.
Binali Yıldırım: Yeni ile eskinin arasında fark yok. Şimdikine neden itiraz etmiyorlar. 17 üyeden 15’e düşüyor. Askeri idari mahkemesi kalkıyor sivil için asker için tek yargı var. Dolayısıyla oradan 2 üye geliyordu 17’den 15’e iniyor. Mevcutta 3 tanesini meclis seçiyor yenide de 3 tanesini meclis seçiyor. Mevcutta cumhurbaşkanı çeşitli şekillerde tabi bunun detayları var 14’ünü seçiyordu şimdi ikisi çıkınca 12’sini seçiyor. Mevcudun aynısı devam ediyor. Cumhurbaşkanı 5 yıllığına seçiliyor bunlar 12 yıllığına seçiliyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanının ilk gününde atansa iki dönemi bitiyor onların görev süresi devam ediyor.
Oğuz Haksever: Millet güvenoyu için kalkıyor ama seçimle güvenoyunu millet cumhurbaşkanının kendisine veriyor. Karşı argüman 5 yıl bekleyecek miyiz…
Binali Yıldırım: Ne yapalım ihtilal mi yapalım? Millet 1 yılda hükümet değişsin mi istiyor? Milletin böyle bir talebi yok bu değişme direnenlerin talebi bu. İstikrar istiyoruz, güçlü iktidar istiyoruz, büyüme istiyoruz, kalkınma istiyoruz. O halde 5 yıl görev yapacak milletin seçtiği. Diyelim ki olmadı orada da yine anayasa gerekli kontrol sistemini getirmiş. Bir cumhurbaşkanını, bakanlarını, yardımcılarını denetleyeceksin. Milletvekilleri yazılı soru soracak 15 günde cevap vereceksin. Şimdi de soru soruyorlar yazılı da sözlü de soruyor cevap vermezsen bir şey yok. Ama şimdi mecburiyet var yazılı soruya. İkincisi, genel görüşme var. Meclis araştırması var. Yine bakanlarını, yardımcılarını, cumhurbaşkanını bir suçlamadan dolayı meclis belirli kurallar dahiliden soruşturma yapabiliyor. Mevcut anayasaya göre daha az milletvekilinin oluruyla yargılama yolunu açabiliyor. Daha ne olacak? Meclisin seçim tehdidi de var. 5 yılı konuşuyoruz padişahlık değil monarşi değil. Vatandaş verirse iktidar var yoksa yok. Ben anlamıyorum neyi tartışıyoruz.
Oğuz Haksever: Fırat Kalkanı Harekatı’yla ilgili MGK’da bir ifade var başarılı olduğu söyleniyor. Bunun genişlemesi konusu var mı gündemde?
Binali Yıldırım: Fırat Kalkanı 2 bin 15 kilometrekarelik bir alan emniyete alındı. Orada Özgür Suriye Ordusu yerleşti, Türkiye'den giden Suriyeliler oraya yerleştiler hayat normale döndü. Bundan sonra gerek DAEŞ’e yönelik gerek bizim güvenliğimizi tehdit eden bir şey olursa yeni bir icraat yaparsak bu yeni bir harekattır. Fırat Kalkanı bitmiştir. Bundan sonra harekat olursa artık başka bir isimle anılacak.
Oğuz Haksever: Alman medyasında çıkan haberlerde MİT istihbarat yapıyor oradaki FETÖ şüphelileriyle ilgili olarak. Bunların dosyasını onların istihbarat birimine yine MİT müsteşarı tarafından verildiği yer aldı.
Binali Yıldırım: Münih güvenlik konferansında bizim MİT başkanıyla onların istihbarat teşkilatı başkanı bir araya geldi FETÖ konusunda bir dosya verdi bizim MİT başkanımız. Maalesef istihbarat kuruluşları arasında böyle bilgi değişimi olur. Bunların hiçbir tarafa sızdırılmaması lazım. Ama öyle anlaşılıyor ki Almanya’daki bu bilgiler hükümet kaynaklarına verildi ve onlarda bunu kullandılar. Bu bir kere çok etik bir şey değil istihbarat raconunda olmayan bir şey. Bu Almanlara ait bir bilgiyi bizim istihbarat örgütünde varsa onu deşifre etmesi Almanya’yı rahatsız eder. Aynı şekilde bizim bilgilerimizin deşifre edilmesi veya bilgilerin olduğu kişilere haber verilmesi vahim bir şeydir. Bu işin ruhuna aykırıdır. Bunu şiddetle kınıyoruz ve çok yanlış olduğunu MİT başkanı muhatabına aynen iletmiştir. O da bu konudaki üzüntüsünü paylaşmış.
Oğuz Haksever: Avrupa ile müzakereler akla geldi hemen. Cumhurbaşkanı, “Şu 16 Nisan bir geçsin ondan sonra sürprizlerimiz olacak” biçiminde de sözler sarf etti. Askıya alınması veya durdurulması gerekiyor veya adının konulması gerekiyor mu?
Binali Yıldırım:Bu tabi bu şekilde yürümez. Bir kere Avrupa bu halk oylaması sürecinde Avrupa değerleri diye çok telaffuz ettiği değerleri ayaklar altına aldı. Ne fikir özgürlüğünü, ne insan haklarını, ne diplomatik özgürlüğü dikkate aldı. Hepsini ihlal ettiler. Bu halk oylaması kampanyasında taraf oldular. Bir kere bizim yapmış olduğumuz değişikliği doğru bulmadıklarını telaffuz ettiler. Türk milletinin iradesine müdahale ettiler. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Üstüne üstlük hayır kampanyası yapan Türkiye'nin düşmanı örgütlere de çok müşvik davrandılar. Onların açık hava gösterileri yapmasına, FETÖ propagandasına, bölücü başının posterlerinin açılmasına müsamaha gösterdiler. Çok büyük bir zahmete girip gazetelerini Türkçe çıkarmaya başladılar. Neden hayır verilmesi gerektiğini anlatmak için Türkçe gazete çıkardılar. Bu apaçık Türkiye'nin iç işlerine karışmaktır, Türkiye'de yapılacak halk oylamasını etkilemektir. Benim milletim bunu görüyor. Bizim milletimiz ariftir. Olanları değerlendirecek ve 16 Nisan’da bunun cevabını verecek. Bunlar yaptıklarına mutlaka pişman olacaklar. Bu şekilde devam ederlerse Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri mecburen gözden geçirilecek. Avrupa’nın gelecek vizyonunu belirlemesi lazım. AB’de yaşayan nüfusun yüzde 60’ı birliğin gidişatından memnun değil. Birlik çok fazla bürokrasiye dönüştü. Bu da Avrupa’nın büyümesini refahının artmasını engelliyor. Bir insan için en kötü şey gelecekte elindekini kaybedeceği korkusudur. Avrupa bugün bunu yaşıyor. Bir de son zamanlarda İslam karşıtlığı var. Camiler yakılıyor, gamalı haçlar çiziliyor. Her ne kadar Almanya ve Hollanda Nazi lafından rahatsız oluyorlarsa da orada yakılan camilerin duvarlarında gamalı haçlar var. Onları kim koyuyor oraya. Buna karşı daha keskin bir duruş ortaya koymaları lazım. Yabancı düşmanlığı, Türk düşmanlığı, İslam düşmanlığı bizim gelecekte birlikte yol almamızı çok daha zorlaştıracak şeylerdir. O yüzden bu halk oylaması süreci sona erdikten soran oturup konuşacağız. Seçenekler o gün ortaya çıkar. Biz bir işin peşindeysek elde edeceğimiz sonuçtan milletimizin mutlu olması lazım. Milletimiz şu anda AB’nin bu tutumundan mutlu değil. Burada görev AB’ye düşüyor ve bize de düşüyor. Gelecekte Türkiye ile ilişkileri bozmak Türkiye'ye bir şeyler kaybettirir doğrudur ama Avrupa’ya daha çok şey kaybettirir. Bu çifte standartlı tutumdan vazgeçmek lazım. Şu anda maalesef Türkiye'ye düşmanlık yapan FETÖ, PKK diğer sol örgütlerin etkisiyle Türkiye hakkında hüküm veriyor.
Oğuz Haksever: Gülen’in iadesi konusunda bir gelimle var mı?
Binali Yıldırım: Şu an somut bir gelimle yok ama bu konudaki ısrarımız devam ediyor.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM NTV'YE KONUK OLDU
Oğuz Haksever: OHAL komisyonu kuruldu bu konudaki durum nedir?
Binali Yıldırım: Kanunu çıktı. 7 kişilik bir komisyon. Üyeleri belirlenmek üzere. 1 İçişleri Bakanlığı'ndan bir Adalet Bakanlığı'ndan, 1 Yargıtay’dan 1 Danıştay’dan 3 tanede başbakanlık toplam 7 üye. Şu anda adaylar belirlendi onların araştırmaları yapılıyor. Kısa süre içinde ilan edilecek ve çalışmaya başlayacak. Bütün şikayetler bugüne kadar 100 binin üzerine şikayet başvurusu var. Tamamen bağımsız çalışacaklar atandıktan soran görevden alma yok. Gelen şikayeti inceleyecek ben haksız yere atıldım FETÖ ile yada PKK ile alaka yok diyecek. İncelenecek ve orada yanlış karar verilmiş iade edilecek veya doğru karar verilmiş o zaman yargı yolu açılacak. Yargıda hakkını aramaya başlıyor ve AİHM’e kadar gidiyor.
Oğuz Haksever: Yaz öncesinde kış aylarında çok sayıda operasyon yapıldı. Bu operasyonların sonuçları konusunda yaz aylarında PKK’nın kapasitesiyle alakalı bilgi verebilir misiniz?
Binali Yıldırım: Şimdi bir kere biz eski dönemde olduğu gibi yapmadık savunmaya yönelik bir terörle mücadele değil taarruza yönelik bir uygulamaya girdik ve kış aylarında ara vermedik. Amacımız terör örgütünün operasyon yapma kabiliyetini azaltmak. Ama diğer yandan bu PYD ve YPG sorunu canımızı sıkıyor. PKK zayıflıyor ama diğer yandan PYD YPG silah verilerek elleri güçleniyor. Sınırdan geçiş çabaları artmış durumda. Verilen silahlar gelişmiş silahlar onlar ciddi bir tehlike oluşturuyor. Belli ki orada yeni bir oluşum peşinde birileri. PKK’nın yerine geçecek ve bizim başımızı ağrıtmaya devam edecek bir yapılanma içerisindeler. Onun için Türkiye'nin güçlü olması lazım. Onun içinde bu değişikliğe ihtiyaç var.
Oğuz Haksever: İşsizlik sayıları konusunda da bir soru planlıyordum.
Binali Yıldırım: İşsizlik konusunda 15 Temmuz’u yaşadık biliyorsunuz ondan sonra Amerikan seçimleri oldu bütün dünyada bir türbülans oldu. Bunun ve 2016 yılı turizm gelirlerimiz çok düştü, ekonomimizde bir duraksama oldu ondan kaynaklı bir artış oldu. Ama 1 puanın altındadır. Ama 2017’ye iyi başladık. İstihdam seferberliği 2 milyon istihdam konusunu ele aldık ve dolayısıyla Mart ayında 425 binin üzerinde ilave bir istihdam oluştu. Eminin nisandan itibaren durum çok daha iyiye gidecek.
Oğuz Haksever: Cuma günü büyüme oranları açıklanacak. 2016’nın son çeyreği ile ilgili beklentiniz nedir?
Binali Yıldırım: Son çeyreği çok olumsuzluklarla geçti ama buna rağmen beklentilerin biraz üzerinde olacak son çeyrek. Toplamda da tabi beklediğimiz düzeyde değil ama bazılarının tahmin ettiği gibi çok da dibe vurmayacak.
Oğuz Haksever: Dolarda gene biraz kıpırdanma oldu yorumunuz var mı konuda?
Binali Yıldırım: Konjonktürel şeyler işte. Ama Türkiye'ye etkileri geçicidir sınırlıdır. Türkiye ekonomisi her şeye rağmen çok güçlü. Çünkü güçlü iktidar var ve ekonomik göstergelerimiz birçok ülkeden daha iyi. Bankacılık sistemimiz iyi, toplam borçlarımızın milli gelire oranı çok iyi, bütçe açığımız iyi, cari açığımız yönetilebilir durumda. Bir takım spekülatif ataklar olabilir ama gelip geçicidir bunlar.
Oğuz Haksever: Ne merak ediliyor anayasa değişikliğinde vatandaştan gelen dikkatinizi çeken bir soru oldu mu?
Binali Yıldırım: Vatandaş, “Sayın başbakanım vakit kaybetmeyin siz gidin başka yere bakın” gibi şeyler söylüyorlar. Kapalı salon toplantılarında mesela tek adam mevzusunu soruyorlar. Ben şunu anlatmak istiyorum tek adam nasıl olur? Tek adam tek partide olur çok partinin olduğu yerde seçimin olduğu yerde tek adam olmaz. Padişahlıkta, monarşide tek adamdır ama bizde 1923’ten beri cumhuriyet var. Bu sistemde de tek adam diye bir şey yok seçimle geliyor seçimle gidiyor. Tek adam olsa niye seçimle gitsin ölene kadar başınızdayım ondan sonrada çocuğum gelecek der. Seçilen bir tane kastedilen buysa. Birilerinin hatırı için iki tane mi seçeceğiz. Başkanlık sisteminde çift başlılığı ortadan kaldırmak için bu sistem var. Onun için tek adam var ama onun patronu da millet. Yetki veriyor 5 yıl sonra yetkisini iyi kullanmadı yetkisi alıyor. Veya yaptı bir sefer daha devam et diyor. Tek adam olsa böyle olur mu? Aynen Kılıçdaroğlu gibi 7 seçim kaybetti devam ediyor. Tek adamlık öyle bir şey. Bir ara yüzde 40’ın altında kalırsam bırakacağım dedi bir şey değişmedi. Onun için seçimin olduğu yerde bir de meclis var çeşitli denetim mekanizmaları var. Bu tek adam lafı eskiden gelen işte Menderes’e de Özal’a da tek adam dediler. Siyaseten söylenmiş laftır. Cumhurbaşkanımıza da tek adam diyorlar diktatör bile diyen var.
Oğuz Haksever: OHAL meselesi anayasada düzenleniyor bu yürütmenin işi şimdi cumhurbaşkanı MGK’ya danışarak tabi…
Binali Yıldırım: MGK orada cumhurbaşkanının yine bakanlar kurulu var orada OHAL kararını alacak hemen meclise gönderecek. Meclis kabul ederse geçerli reddederse OHAL ilan edilmiyor. Hemen ilan ediyorsun da meclis onaylamayınca kaldırıyorsun. Onayladı o arada OHAL cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkardı. Şimdiki sisteme göre mecliste görüşülmesi lazım 1 ay içinde. Görüşülürse eyvallah ama görüşülmezse hiçbir şey olmuyor bir yaptırımı yok. Ama yeni sistemde 3 ay içinde mutlaka çıkarılan bu kararnamelerin meclisten onaylanması gerekiyor eğer onaylanmazsa geçersiz sayılıyor.
Oğuz Haksever: OHAL’lerde gerekirse bazı temel haklar, özgürlükler ve yükümlülüklere dair de sınırlamalar gelmesi mümkün. Orada cumhurbaşkanı böyle kararlar alabilir diye de hatırlatılıyor ve bu da karşı argüman olarak söyleniyor.
Binali Yıldırım: Mevcutta da var o. İyi de yüzde 50 oyla gelmiş halkın desteğiyle gelmiş, meclis kadar güçlü bir irade halk adına bir karar almayacak mı? Alıyor ama başka denetim mekanizması var. Bu değişikliğin karşısında laf edenler mevcut sistemin iyi taraflarını söylesinler. Herkes şikayetçi. Şikayetçiysen değişime karşı çıkmayacaksın. 82 anayasasına hayır verdim ben dedi Kılıçdaroğlu. Biz de o anayasayı değiştiriyoruz. Hala aynı fikirdeysen bugünküne evet vermen lazım. Biz senin beğenmediğin anayasayı değiştiriyoruz.
Oğuz Haksever: Milletvekili seçilme yaşı zaman zaman gündeme geliyor.
Binali Yıldırım: Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2011 seçim bildirgesinde seçilme yaşını 21’e indireceğiz diyor. Biz 18’e indirmişiz. 21 seçilebiliyor niye karşı çıkıyorsun. Almanya 82 milyon, 667 milletvekili var. Bizde 80 milyonuz biz 600 yapıyoruz. Fransa 66 milyon, 925 var. Bütün bunlar gösteriyor ki bunların hepsi dünya örnekleri incelenmiş, artıları eksileri değerlendirilmiş kararlar. Kendi kanunlarımızı yaşadığımız tecrübeleri, yanlışlarımızı da dikkate alarak kendimiz kurgulayabiliyoruz. Bu anayasada tam milli ve yerli bir anayasadır. Türkiye’nin siyaset tecrübesi, yönetim tecrübesinin bugünlere kadar yaşanan yanlışların mevcut sistemin getirdiği sorunların dikkate alarak hazırlanmış bir anayasadır. Burada esas olan milli iradedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Patron millet patron adına memlekete hizmet edenler de mecliste milletvekilleri, öbür tarafta da cumhurbaşkanı ve ekibi. Bu kadar açık ve net. Türkiye parçalanacak, bölünecek, bu anayasayla bir gecede minibüsçülerin hatları iptal olacak, kahvecilerin dükkanları kapatılacak, fabrikatörlerin fabrikaları elinden alınacak herkesin tapusu alınacak gayrimenkul yatırım ortaklığı sertifikası verilecek. Yani akla hayale gelmeyen korku, hayır diyenlerin elindeki yegane araç. Aman hayır deyin yoksa kötü şeyler olacak. Siyaset korkuyu kötülüğü pompalamaz. Gelecek vizyonunu anlatır kadınlarına, gençlerine, emeklilerine, çiftçisine, çalışanına gelecek umudu güzel bir Türkiye anlatmak lazım. Korku var, endişe var tehdit var. Zaten bizimle uğraşan bir sürü şer odağı var. Bunlarla uğraşacağız bir de içere karamsarlık pompalayan ana muhalefet partisi var. Bunlar bu millete fazla.