Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Anlağan'ın açıklamasına göre Türkiye son 6-7 senede Ar-Ge çalışmalarını en hızlı artıran ülke konumuna geldi. Geçen yıl Ar-Ge harcamaları 8,5 milyar lirayı buldu.
Prof. Dr. Anlağan, halkın refah seviyesini yükseltmek ve dünyada da saygınlığa kavuşmak için, rekabet gücü yüksek ve sürdürülebilir bir ekonominin oluşturulması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Anlağan, ''Mevcut ekonomimizin bu niteliklere sahip olmadığını biliyoruz, bunun gerçekleşebilmesi için olmazsa olmaz noktalardan biri Ar-Ge, yenilik kavramlarının toplumda benimsenmesi ve buna inanılmasıdır'' dedi.
''AR-GE YAPMAK İSTEYENLERE CİDDİ KAYNAKLAR VAR''
Ar-Ge konusunun uzun yıllardır gündemde olmadığını ancak son 6-7 senedir gereken ilgiyi gördüğünü ifade eden Prof. Dr. Anlağan, ''Ar-Ge yapmak isteyenlere verebileceğimiz ciddi kaynaklar var. TÜBİTAK bu konuda çok önemli rol oynayan bir kuruluş'' diye konuştu.
Ülkede uygulanan doğru politika ve stratejiler sayesinde, bilim ve teknoloji alanında oldukça önemli gelişmeler kaydedildiğini dile getiren Prof. Dr. Anlağan, ''2003-2008 yılları arasında Türkiye, Ar-Ge çalışmalarını en hızlı arttıran ülke konumuna geldi. 2009 yılında Ar-Ge harcamaları 8,5 milyar lira olarak gerçekleşti. Yani 2003 yılını 3'e katladı. Bu dönemde sektörel bazda en çok artış ise özel sektörde görüldü'' dedi.
Ar-Ge yatırımlarıyla ilgili oranların, ülke genelinde yüzde 50'ye yaklaştığını ifade eden Prof. Dr. Anlağan, ''Devlet tarafından yapılan harcamalar ve özel sektör harcamaları neredeyse eşit hale geldi. 2003 yılında böyle bir eşitlik yoktu. Çok gelişmiş ülkeler de harcamaların yüzde 80'i özel şirketler tarafından yapılıyor'' sözlerini kaydetti.
''AR-GE PERSONELİ SAYISI 2 KATINA ÇIKTI''
Prof. Dr. Anlağan, bu konuda belirlenmiş hedeflerinin bulunduğunu belirterek, ''bu hedeflere sadece kaynak ayırmayla ulaşamayız. Bizde eksik olan nokta araştırıcı sayısının azlığı. Ancak bu konuda da ümit verici bir kaç gelişme bulunuyor, 2003-2009 yılları arasında tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli sayısı yaklaşık 2 katına çıktı. Yani 2003'de 20 bin iken şimdi 70 binin üzerinde araştırmacı personelimiz var'' diye konuştu.
Araştırma konusundaki pozitif gelişmelere rağmen milli gelirden Ar-Ge'ye ayrılan pay için konulan hedeflere henüz uzak olduklarını belirten Prof. Dr. Anlağan, bu konuda özel sektör, üniversiteler ve kamu araştırma enstitülerine çok büyük pay düştüğünü ve çalışmalarını arttırmaları gerektiğini kaydetti.
Son küresel krizin ardından Avrupa'daki bir çok ülkenin Ar-Ge'ye ayırdığı bütçeleri daralttığına işaret eden Prof. Dr. Anlağan, Türkiye'de bu durumun tam aksine işlediğini, bütçenin ilave eklentiler ve ödeneklerle arttırıldığını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Anlağan, halkın refah seviyesini yükseltmek ve dünyada da saygınlığa kavuşmak için, rekabet gücü yüksek ve sürdürülebilir bir ekonominin oluşturulması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Anlağan, ''Mevcut ekonomimizin bu niteliklere sahip olmadığını biliyoruz, bunun gerçekleşebilmesi için olmazsa olmaz noktalardan biri Ar-Ge, yenilik kavramlarının toplumda benimsenmesi ve buna inanılmasıdır'' dedi.
''AR-GE YAPMAK İSTEYENLERE CİDDİ KAYNAKLAR VAR''
Ar-Ge konusunun uzun yıllardır gündemde olmadığını ancak son 6-7 senedir gereken ilgiyi gördüğünü ifade eden Prof. Dr. Anlağan, ''Ar-Ge yapmak isteyenlere verebileceğimiz ciddi kaynaklar var. TÜBİTAK bu konuda çok önemli rol oynayan bir kuruluş'' diye konuştu.
Ülkede uygulanan doğru politika ve stratejiler sayesinde, bilim ve teknoloji alanında oldukça önemli gelişmeler kaydedildiğini dile getiren Prof. Dr. Anlağan, ''2003-2008 yılları arasında Türkiye, Ar-Ge çalışmalarını en hızlı arttıran ülke konumuna geldi. 2009 yılında Ar-Ge harcamaları 8,5 milyar lira olarak gerçekleşti. Yani 2003 yılını 3'e katladı. Bu dönemde sektörel bazda en çok artış ise özel sektörde görüldü'' dedi.
Ar-Ge yatırımlarıyla ilgili oranların, ülke genelinde yüzde 50'ye yaklaştığını ifade eden Prof. Dr. Anlağan, ''Devlet tarafından yapılan harcamalar ve özel sektör harcamaları neredeyse eşit hale geldi. 2003 yılında böyle bir eşitlik yoktu. Çok gelişmiş ülkeler de harcamaların yüzde 80'i özel şirketler tarafından yapılıyor'' sözlerini kaydetti.
''AR-GE PERSONELİ SAYISI 2 KATINA ÇIKTI''
Prof. Dr. Anlağan, bu konuda belirlenmiş hedeflerinin bulunduğunu belirterek, ''bu hedeflere sadece kaynak ayırmayla ulaşamayız. Bizde eksik olan nokta araştırıcı sayısının azlığı. Ancak bu konuda da ümit verici bir kaç gelişme bulunuyor, 2003-2009 yılları arasında tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli sayısı yaklaşık 2 katına çıktı. Yani 2003'de 20 bin iken şimdi 70 binin üzerinde araştırmacı personelimiz var'' diye konuştu.
Araştırma konusundaki pozitif gelişmelere rağmen milli gelirden Ar-Ge'ye ayrılan pay için konulan hedeflere henüz uzak olduklarını belirten Prof. Dr. Anlağan, bu konuda özel sektör, üniversiteler ve kamu araştırma enstitülerine çok büyük pay düştüğünü ve çalışmalarını arttırmaları gerektiğini kaydetti.
Son küresel krizin ardından Avrupa'daki bir çok ülkenin Ar-Ge'ye ayırdığı bütçeleri daralttığına işaret eden Prof. Dr. Anlağan, Türkiye'de bu durumun tam aksine işlediğini, bütçenin ilave eklentiler ve ödeneklerle arttırıldığını sözlerine ekledi.